O komutan telefonlara çıkmadı...
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı 27 Nisan muhtırası ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
AK Parti'nin kuruluşunun 10'uncu yıl dönümü nedeniyle düzenlenen iftara katılan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, 11 yıl geriye gidildiğinde siyaset kurumuna güvenin sıfıra indiğinin, insanların geleceğinden ümitsiz olduğunun ve onları temsil edecek siyasi partinin olmadığının görüleceğini söyledi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, iftar yemeğinde yaptığı konuşmada 11 yıl öncesi ile Ak Parti döneminde yaşananları mukayese etti.
Milliyet'in haberine göre, geçmiş dönemde siyaset mühendisleri olduğunu öne süren Yazıcı, "Bu siyaset mühendisleri, milletin iradesini bir yana koyarak, Türkiye'yi şekillendirmeye çalışırlar. Özellikle partimiz bunu kuruluş aşamasında çok keskin bir şekilde yaşadı. Türkiye siyaseti çok karmaşık bir süreçte Başbakanımızın önü bir konuşması nedeniyle kesilmeye çalışıldı. Muş'ta üniversitede 2 yıl önce temel atma sırasında Malazgirt Meydan savaşı aklıma geldi. Malazgirt, Anadolu'nun Türkleşmesi konusunda büyük bir paya sahip. O savaşı esas alarak yazılmış bir şiiri okudu diye 10 ay hüküm giydi. Ben o dönemde Başbakanımızın avukatlığını yüklenmiştim. Gazeteleler 'Bu artık muhtar bile olamaz' diye manşet atıyordu. Hiç birini dinlemedik. Bizim tarihimizde zaman zaman haksızlıklar olmuş ama tarihte süreklilik arz etmemiştir. Kim haklı ise onun hakkı teslim edilmiştir'' dedi.
AK Parti'nin kuruşulunun belgelerini Başbakana kendisinin verdiğini de bir fotoğrafla belgeleyen Bakan Yazcı, ''Bu fotoğrafta alındı belgesini aldık. Bugünkü Genel Başkanımız Recep Tayip Erdoğan'a alındı belgesini veriyorum. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül Bey de orda. Partinin resmen kurulduğu anın fotoğrafı bu. Özellikle Kayseri'ye getirdim. Kuruluşu gerçekleştirdik. 1 hafta sonra AK Parti aleyhine ihtar davası açtılar. Ankara'da her şeye karışan bir savcı vardı. O bana celp çıkarmış. Görüştüm ve ifade vermek üzere Genel Başkanımız ile birlikte Adliyeye gittik. Tayip Bey bir saati aşkın içeride kaldı. Savcı Başbakanlığın önünde yazar kasa atan bir adam vardı. Bu sahneyi herkes hatırlar. Başbakanlığın önüne yazar kasa atan vatandaşın ismi A. Çakmak. Bana mesaj atmış, 'Sayın bakanım, ben eşimle çocuğumla çok mutluyum. Ne olur ramazanda birgün de iftara bize de gel' diye. Ben bu vatandaşı iki yıl önce işe yerleştirdim. Bana ulaştı. Biz ulaşılamayan adam değiliz" diye konuştu.
Ak partinin rengini de desenini de halkın çizdiğini belirten Bakan Yazıcı, "Bu boya kök boya. Bütün faaliyetlerimizin merkezinde birey var. Güçlü birey, güçlü aile ve güçlü toplum. 10 yıl boyunca hep bu üç hususa önem verdik. Kimliksiz organizma olmaz. Biz muhafazakar demokrat kimliğimizle halkın gönlünde taht kurduk'' dedi.
"O komutana ulaşamadık"
Yazıcı, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından yazılan ve "27 Nisan e-muhtırası" olarak tarihe geçen süreçle ilgili de bir ayrıntı anlattı.
Bu konuyu daha önce başka bir yerde söylemediğini ifade eden Yazıcı, şöyle devam etti:
"İktidar olduğumuz süre içerisinde, kuruluş aşaması ve sonrasında yaşadıklarımıza benzer olayları tekrar yaşadık. Bunlardan en katmerlisini bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Sene 2007, cumhurbaşkanı seçimi var. İlk defa yapılmayan bir şey. Biz de 1982 Anayasası'na göre seçilmiş 3 tane cumhurbaşkanı var. Birisini kenara bırakırsanız 2 tane cumhurbaşkanı var. Ve biz de aynı yöntemle cumhurbaşkanlığı seçimine Meclis'te başladık.
Bir gece internete bir metin konuldu. 27 Nisan e-muhtırası... Alışkanlıklarını hala sürdürebileceklerini sanan bir davranış. Vesayetçi bir anlayış, 'her şeyi ben bilirim, biz biliriz ve biz yaparız' düşüncesinden yola çıkmış bir davranış biçimi. Biz milleti temsil ediyorduk ve hiçbir zaman onların emanetini yere düşürmedik. 28 Nisan'da gerekli cevabı verdi. Kenarda köşede çok bekleyenler oldu, bunlar ne yapacak diye... Çok iyi hatırlıyorum o cevabı hazırlamak üzere resmi konutta toplandığımızda bunu da ilk defa söylüyorum, Başbakanımız daha sonra o 'muhtırayı ben verdim' diyen komutanı arıyor ve o komutan bulunamıyor. Yani komutandan telefon dönüşü olmuyor. Ama cevap hazırlığını duyunca komutan dönüyor. Başbakan ne söyledi bilmem. Ertesi gün verdiğimiz cevap da tüm toplum katmanları tarafından alkışla karşılandı."