Sharm El Sheikh’in renkli dünyası sadece doğal güzelliklerinden ibaret değil. Canlı sokakları, nargile aromalarıyla sizi karşılayan şirin kafeleri ve çeşitli el sanatlarıyla bambaşka bir enerjiye geçiyorsunuz. Sharm’ın en eski pazarlarından Old Market’de bulunan ‘’Al Sahaba’’ camisi, onun gibi kubbeli tasarlanmış birçok dükkanla çevrili. Akşamları ışıklarla aydınlatılan bu yerde gezerken kendimizi tarihi bir filmin içinde gibi hissettik.
Akşam gezilmesi çok daha keyifli bir yer burası. Aynı zamanda el emeği eşyalar için de doğru bir adres. Hediyelik birçok eşya satışı var. Aklıma kazınan olay ise alışveriş yaparken esnafın Türk olduğunuzu anladığında ‘’Hasan Şaş Yavaş Yavaş’’ demesi. Bize oldukça ilginç gelse de sürekli duyanlar için artık önemsiz bir detay olmuş bu durum. Sharm kültürü kokan sokaklarda yorulana kadar gezdikten sonra şehrin eğlence noktası Naama Bay’da plajı görebileceğiniz bir restoranda dinlenebilirsiniz.
Sharm El Sheikh’te hafızanıza kazınacak bir akşamın sırrını sona bıraktım. Daha önce seyahat edenler şaşırmayacaktır ki bahsettiğim yer; Farsha. Su altı dünyasının masal kahramanı Sharm El Sheikh’ken, Otantizmin baş kahramanı kesinlikle Farsha. Muhteşem deniz manzarası karşısında, oryantal kilimlerin içinde, mumlar, göz kamaştırıcı lambalar ışığında tam anlamıyla kendinizi Bedevi kültürünün orta yerinde buluyorsunuz. Rengarenk aydınlatmaların arasında ışığından yine de ödün vermeyen yıldızlar sizi mest eden bir diğer eşsiz güzellik.
Ilık rüzgar eşliğinde kafanızı buradaki minderlere bırakıp tam karşınızda ışıl ışıl göz kırpan yıldızları izledikten sonra bu ana tekrar gitme isteği peşinizi bırakmıyor. Özetle burada yolu düşen herkesin kesinlikle uğramasını tavsiye edebileceğim unutulmaz derecede büyülü bir ambiyans oluşturulmuş.
TARİH ESİNTİSİNE KAPILIN: KUTSAL YOLCULUKLAR
12 ay boyunca denize girilebilen, her dalgıcın kendini turkuaz sularına bırakmak istediği Kızıldenizle Sharm El Sheikh, turistik açıdan önemli olmanın yanı sıra 7000 yıllık Mısır tarihinin de önemli bir yansıması.
Kızıldeniz’in altın renkli kumlu plajlarından Sina Dağının 1500 metre yüksekliğine gidiyoruz. Burada bulunan binlerce yıllık St. Catherine Manastırı üç semavi dini, Hristiyanlık, İslam ve Yahudiliği aynı çatı altında topluyor. Bu tarihi yapı UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alıyor. Yapının güzelliğinin yanı sıra hikayesi de dikkatimi çeken bir başka şey oldu. Dönemin en büyük hastalığı olan vebayı iyileştirilmesiyle biliniyormuş St. Catherine.
Girişte parmağından şifa dağıttığı hikayeleştirilen bir resmi de bulunuyor. Burası dünyanın en eski Hristiyan Manastırı olarak kabul ediliyor. Dünyanın en eski iki İncil’inden biri Vatikan’dayken diğeri ise burada yer alıyor.