Hırvatistan'ın Kalbi: ZAGREB

Hırvatistanın Başkenti Zagreb, 1 milyon civarında nüfusu, yemyeşil ve tertemiz doğasıyla insana huzur veren sakin bir şehir. Trafik derdi yok, kalabalık toplu taşıma araçları yok. Yurtdışında popüler şehirlerde gördüğümüz tıklım tıklım turist dolu sokakları yok. Hatta genellikle akşam 21.00 den sonra herkes evlerine çekilmiş oluyor. Böyle olunca şehrin birbirinden güzel köşelerini keşfetmek çok keyifli Zagreb gezimizin başlangıç noktası Büyük Katedralin de bulunduğu Ban Jelacica Meydanı. Alışveriş yapılabilecek dükkanlarIn, şık cafe ve restoranların olduğu Ilıca Caddeside burada ve gündüz saatleri oldukça hareketli oluyor.Hemen arka tarafında Büyük Zagreb Katedrali ve Kutsal Bakire Meryem ve Dört Melek Sütunu bulunuyor Biraz yürüdüğünüzde meşhur Dolac Pazarına ulaşıyorsunuz. Pazar hergün saat 14.00e kadar kuruluyor. Hormon ve kimyasal ilaçların, yabancı tohumların kullanımı yasak olduğundan, gerçek organik ürünlerin mis kokuları arasında kendinizden geçiyorsunuz. Ürün satanlar genelde kadınlar. Öyle bağırış çağırış kargaşa olmuyor. Merdivenlerden çıktığınızda pazarın devamında rengarenk Çiçek Pazarı sizi karşılıyor. Saat 14.00 civarı Pazar toplanıyor ve temizleniyor. İnanın yerde ufacık bir meyve kabuğu bile kalmıyor. Yine yürüyerek gidebileceğiniz mesafede Ortaçağ Gradec Şehrinin doğu kapısı Kamenita Vrata karşınıza çıkıyor. Bir efsaneye göre 1731de çıkan büyük yangından o zamanlar ahşap olan kapı tamamen yanmış ve yangından tek etkilenmeyen meçhul bir sanatçının yaptığı Bakire Meryem ve Çocuk resmi olmuş. Bu nedenle bu taş kapı ibadet yerine dönmüş, mumlar yakılıyor, dua ediliyor. Bu kapının ardından yukarı doğru yürüdüğünüzde atari oyunundan fırlamış gibi görünen St.Mark Kilisesine çıkıyorsunuz. Rengarenk çatısında piksel piksel görünen kiremitler çok eğlenceli. Etrafında bulunan başkanlık sarayı, parlemento binaları ve müzeler, atölyeler görülesi yerler. Biraz ilerlediğinizde içeriği oldukça değişik olan Museum Of Broken Relationships (Kırık Kalpler Müzesi ) karşınıza çıkıyor. Müzenin kurucuları, kötü giden ilişkisi yüzünden yerlerde sürünen bir arkadaşlarını teselli ederken bu fikri bulmuş ve bir sanat projesi olarak başlamış. Dünyanın her yerinden insanlar biten ilişkileriyle ilgili bir objeyi ve hikayesini bağışlamış. Sevgili veya eşinin dışında, annesiyle, evcil hayvanıyla , arabasıyla vs. ilgili hikayeler anlatanlar da var. Bazıları gerçekten gözlerinizi dolduracak kadar hüzünlü hikayelere sahip objeler var. Minik bir hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor.Müzeden çıkıp ilerlediğinizde Lotrscak Kulesine ulaşıyorsunuz. Kule 13. Yüzyılda güney surlarını korumak için yapılmış. Ufak bir ücret karşılığı yukarı çıkılıyor. Geleneksel olarak kuleden her öğlen top atışı yapılıyor. Efsaneye göre Türkler şehri kuşatmaya geldiklerinde buradan atılan bir top yakınlarda bir horoza isabet ederek paramparça ediyor ve Türklerin moralini bozarak şehri almalarını engelliyor. Daha mantıklı gelen gerekçe ise kiliselerin çanlarını senkronize etmek için atılıyor olması. Zagrebde görülecek yerler arasında Mirogoj Mezarlığından bahsetmeden geçmek olmaz. Tatilde mezarlığa mı gidilir diye düşünmeyin, insan gerçekten hayran oluyor. Eskiden bir saray olan bölgeyi sahibi öldükten sonra halk almış ve burayı mezarlık yapmış. Mezarların başında bulunan kristal, gümüş vazoların içinde çiçekler son yaprağı düşene kadar kalıyor. Son derece bakımlı ve temiz. Zagrebde 72 tane park bulunuyor. Üstelik bu parklar öyle 3-5 m2 lik yeşillikler değil, kocaman alanlara yayılmış, tertemiz, bakımlı yaşam alanları. Bunların içinde 200 yıllık geçmişiyle en eski ve büyük olanı Maksimir Park. Buraya sadece park demek haksızlık olabilir. Yaklaşık 1000 dönümlük parkta geniş yeşil alanların yanısıra 5 göl, birçok dere ve bir hayvanat bahçesi bulunuyor. İçerisinde şapeller, çeşitli piskoposlara ait villalar, tarihi yapıların yanısıra çocuklar için oyun parkları da var. 300 çeşit bitki türü barındırdığı söyleniyor. Parka giriş ücretsiz, hayvanat bahçesini ise ufak bir ücret karşılığı ziyaret edebilirsiniz. Park ilk girişinden itibaren hissedilen romantik havası ve temizliğiyle insanı çok etkiliyor. Spor yapanlar, bankta romantik takılan çiftler, okul gezisine gelmiş öğrenciler derken zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Hayvanat Bahçesi deyince pis ve küçük bir kafese tıkılmış, zavallı hayvanlar gelmesin aklınıza. Son derece temiz, bakımlı ve genelde hayvanların özgür ve rahatça dolaşabilmelerine olanak verilmiş. Özel korumaya alınan bazı türlerle gerçekten özel olarak ilgileniliyor. İsterseniz buradan hayvan sahiplenebiliyor veya bakımını üstlenebiliyorsunuz. Parkta çok çeşitli etkinlikler de düzenleniyor. Doğum günü partileri, Cadılar Bayramında geceyi parkta geçirmek veya kuş gözlemlemek gibi. Hayvanat Bahçesinin içinde küçük bir cafe ve hediyelik eşya dükkanı bulunuyor. Yanınıza yiyecek birşeyler alıp en az 3-4 saatinizi buraya ayırdığınızda huzur verici, dinlendirici, mükemmel bir gün geçirmeniz garanti.Zagrebe geldiyseniz yakınlardaki iki muhteşem doğa harikasını mutlaka görmelisiniz. Plitvice Milli Parkına ve yol üzerinde bulunan Rastoke kasabası, her doğa aşığının mutlaka görmesi gereken yerlerden. Plitvice Milli Parkı, Zagrebten otobüsle yaklaşık 2-2,5 saat uzaklıkta, Bosna-Hersek sınırına yakın bir yerde. Yol boyunca yemyeşil ve tertemiz köyevleri sizi hayran bırakırken, savaş sırasında kurşun ve bomba yağmuruna tutulmuş evlerin kalıntıları sizi hüzünlendiriyor. Plitvice Milli Parkı UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor. Giriş ücretli. İçeri girdiğiniz andan itibaren yeşil, mavi ve turkuazın her tonunu barındıran doğa sizi büyülüyor. Yeryüzündeki Cennet ifadesi burası için yazılmış olabilir. Farklı seviyelerdeki 16 göl ve gölleri birbirine bağlayan 300ü aşkın şelale var. Hava durumuna ve su seviyesine göre bazı günler bir kısım göller ziyarete kapalı olabiliyor. Koruma tedbirleri oldukça sıkı. Parkta 156 kuş, 321 kelebek,20 farklı türde yarasa ve boz ayılar yaşıyormuş, ki kendileriyle karşılaşmadığım için çok mutluyum. Park trekking meraklıları için ideal. Zaman zaman çamurlu kaygan zeminde bir tarafı dik uçurum, bir tarafı sık orman olan daracık patikalarda yürümek bazen zor olsa da , her adımda karşılaştığınız birbirinden güzel manzaralar insana her şeyi unutturuyor. Parkın içinde kafeler, oteller, göllerin etrafında tekneyle gidebileceğiniz restoranlar mevcut. Bir Avrupa Başkenti olarak Zagreb kesinlikle tüketimi körükleyen bir yer değil. Giyim, yemek ve alışveriş tercihleriyle insanlar son derece mütevazi. Büyük AVMler, tanıdık zincir kahve ve fast food markaları pek yok. Ancak Osmanlının da etkisiyle burası bir kahve cenneti. Türk kahvesi bile bulunuyor, zaten kahveye de kava diyorlar. Çok güzel cafeleri, tadı birbirinden nefis harika kahve çeşitleri var. Her yerde karşınıza çıkan PanPek adında fırınları var. Burek yani börek çeşitleri çok güzel. Ayrıca restoranlarda yemekle gelen ekmeklerin de tadına doyulmuyor. Organik tarım ve kimyasallar yasak olduğundan standartları hiç bozulmuyor. Vincek pastanesinin dev porsiyonlarda satılan dondurmaları mutlaka tadına bakılması gereken lezzetlerden. Deniz ürünleri ve et yemekleri de oldukça makul fiyata ve lezzetli. Hediyelik ne alınır diye sorarsanız, Hırvatistan kravatın anavatanı, ayrıca şemsiye ve şapkaları da ünlü. Ancak çok farklı tasarımlar beklemeyin. Licitar adı verilen kırmızı kalpli kurabiyeleri çok meşhur. Adı kurabiye ama yemek için değil, süsleme ve dekorasyon için. Ballı özel bir hamurdan yapılıyor, birkaç günde kurutuluyor ve kırmızıya boyanıyor. Genellikle düğünlerde ve noel zamanı süslemelerde kullanıyorlarmış. Bir de ülkenin en popüler çikolata markası olan Kras çikolataları var. Bol çeşitlerin satıldığı kendi dükkanlarından hediyelik olarak düşünebilirsiniz.