Son yıllardaki küresel sıcaklık artışının rekorlar kırdığını, sıcak hava dalgalarının arttığını düşünürsek Türkiye’nin de dahil olduğu güney Avrupa’nın büyük bir kısmında açık havada geçirilen günlerin sayısında azalmalar olacağını göstermektedir. Ayrıca turizm eğilimleri gibi ekonomik faaliyetler ile değişen iklim koşulları arasındaki korelasyonlara da bakıldığında ve açık havada geçirilen günlerin sayısının nasıl önemli sosyal ve ekonomik etkilere yol açabileceğini düşünmemiz gerekecek. Örneğin Türkiye’nin Ege ve Akdeniz bölgelerinin ekonomisi büyük ölçüde turizme ve iklimi nedeniyle oraya taşınan insanlara bağımlıdır. Açık havada vakit geçirmenin rahat olduğu günlerde büyük bir düşüş bu bölgeleri daha az çekici hale getirebilir.
Küresel ısınma konusunda iki farklı iklim senaryosundan biri; küresel sera gazı emisyonlarını azaltmak için maksimum çabanın gösterildiği senaryo, diğeri ise çok az şey yapıldığı ve küresel ısınmanın hızlanmaya devam ettiği "en kötü durum" senaryosu. Bu iki senaryoyu mevcut tüm küresel iklim modelleriyle kullanıldığında sonuçlar 32 modelin tamamında genel olarak tutarlı olduğunu görürüz. Bu senaryoların gerçekleşme noktası ikisinin ortalarında bir yerde olacağı daha ağır basıyor. Bu durum yüzyılın ortalarında veya sonuna doğru daha da netleşecektir.
İklim değişikliğinin, açık havada geçirilen günlerin sayısını azaltması açısından Güney ve Güneydoğu bölgelerimiz üzerinde önemli bir etkisi olacak gibi görünüyor. Nüfusun yaşam kalitesi ve ayrıca turizm ve turizmin çekiciliği üzerinde de etkileri olacaktır. Bu bölgelerde emekli yaşantısını geçirmek isteyenler için düşünülmesi gerekir bir durum gibi geliyor. Bu bölgelerde sıcak hava dalgaları nedeniyle açık hava günleri sayısında yaklaşık yüzde 25 lik bir azalma görülebilir. Açık hava günleri sayısı açısından en fazla olan Türkiye’de, Marmara ve Karadeniz bölgesi olduğunu görülüyor. Bu bölgelerde bu yüzyılın son otuz yılı için açık havada geçirilen günlerde yaklaşık yüzde 15'lük bir artış olabilir.
Bu sonuçlar Türkiye de turizm eğilimlerine ve bunun iklim koşullarındaki farklılıklarla nasıl uyumlu olduğuna bakarak iklim ve ekonomik faaliyet arasındaki ilişkiyi düşünmek gerekir. Mevsimsel değişiklikleri hesaba katarak, açık havada geçirilen günlerin sayısı ile turist ziyaretlerinin sayısı arasında açık bir bağlantı olduğunu göz önünde tutmak gerekir.
Ülkenin çoğu bölgesi artık en çok açık hava günlerini yaz mevsiminde görse de, yazlar ısındıkça bu durum değişecek ve ilkbahar ve sonbahar, açık hava etkinlikleri için tercih edilen mevsimler haline gelecektir.
İnsanların sıcaklık konusundaki rahatlık düzeyi bireyler arasında ve bölgeler arasında bir miktar farklılık göstermektedir. Çalışmaları yada spor yapmaları gibi faaliyetleri için, insan vücudunun metabolik ısı üretimine veya buharlaşmalı (terleme) soğutmaya ihtiyaç duymadığı "termo-nötral aralık" olan 10 santigrat derece ila 25 C arasında kabul edilen bir aralıktır. Deri sıcaklığı korunur; başka bir deyişle, bu aralıkta genellikle titremeye veya terlemeye gerek yoktur.
“Açık hava günü” temel olarak sıcaklığa odaklanıyor ancak aynı zamanda insanların açık havada rahat bir gün geçirme tanımına nem veya yağışı da dahil etmelerine olanak tanıyor. Açık hava günü kavramında hava kalitesi gibi diğer değişkenleri de içerecek şekilde genişletilebilir, ancak sıcaklığın çoğu insan için konforun ana belirleyicisi olduğunu bilinmektedir.
Son yıllardaki küresel sıcaklık artışının rekorlar kırdığını, sıcak hava dalgalarının arttığını düşünürsek Türkiye’nin de dahil olduğu güney Avrupa’nın büyük bir kısmında açık havada geçirilen günlerin sayısında azalmalar olacağını göstermektedir. Ayrıca turizm eğilimleri gibi ekonomik faaliyetler ile değişen iklim koşulları arasındaki korelasyonlara da bakıldığında ve açık havada geçirilen günlerin sayısının nasıl önemli sosyal ve ekonomik etkilere yol açabileceğini düşünmemiz gerekecek. Örneğin Türkiye’nin Ege ve Akdeniz bölgelerinin ekonomisi büyük ölçüde turizme ve iklimi nedeniyle oraya taşınan insanlara bağımlıdır. Açık havada vakit geçirmenin rahat olduğu günlerde büyük bir düşüş bu bölgeleri daha az çekici hale getirebilir.
Küresel ısınma konusunda iki farklı iklim senaryosundan biri; küresel sera gazı emisyonlarını azaltmak için maksimum çabanın gösterildiği senaryo, diğeri ise çok az şey yapıldığı ve küresel ısınmanın hızlanmaya devam ettiği "en kötü durum" senaryosu. Bu iki senaryoyu mevcut tüm küresel iklim modelleriyle kullanıldığında sonuçlar 32 modelin tamamında genel olarak tutarlı olduğunu görürüz. Bu senaryoların gerçekleşme noktası ikisinin ortalarında bir yerde olacağı daha ağır basıyor. Bu durum yüzyılın ortalarında veya sonuna doğru daha da netleşecektir.
İklim değişikliğinin, açık havada geçirilen günlerin sayısını azaltması açısından Güney ve Güneydoğu bölgelerimiz üzerinde önemli bir etkisi olacak gibi görünüyor. Nüfusun yaşam kalitesi ve ayrıca turizm ve turizmin çekiciliği üzerinde de etkileri olacaktır. Bu bölgelerde emekli yaşantısını geçirmek isteyenler için düşünülmesi gerekir bir durum gibi geliyor. Bu bölgelerde sıcak hava dalgaları nedeniyle açık hava günleri sayısında yaklaşık yüzde 25 lik bir azalma görülebilir. Açık hava günleri sayısı açısından en fazla olan Türkiye’de, Marmara ve Karadeniz bölgesi olduğunu görülüyor. Bu bölgelerde bu yüzyılın son otuz yılı için açık havada geçirilen günlerde yaklaşık yüzde 15'lük bir artış olabilir.
Bu sonuçlar Türkiye de turizm eğilimlerine ve bunun iklim koşullarındaki farklılıklarla nasıl uyumlu olduğuna bakarak iklim ve ekonomik faaliyet arasındaki ilişkiyi düşünmek gerekir. Mevsimsel değişiklikleri hesaba katarak, açık havada geçirilen günlerin sayısı ile turist ziyaretlerinin sayısı arasında açık bir bağlantı olduğunu göz önünde tutmak gerekir.
Ülkenin çoğu bölgesi artık en çok açık hava günlerini yaz mevsiminde görse de, yazlar ısındıkça bu durum değişecek ve ilkbahar ve sonbahar, açık hava etkinlikleri için tercih edilen mevsimler haline gelecektir.
İnsanların sıcaklık konusundaki rahatlık düzeyi bireyler arasında ve bölgeler arasında bir miktar farklılık göstermektedir. Çalışmaları yada spor yapmaları gibi faaliyetleri için, insan vücudunun metabolik ısı üretimine veya buharlaşmalı (terleme) soğutmaya ihtiyaç duymadığı "termo-nötral aralık" olan 10 santigrat derece ila 25 C arasında kabul edilen bir aralıktır. Deri sıcaklığı korunur; başka bir deyişle, bu aralıkta genellikle titremeye veya terlemeye gerek yoktur.
“Açık hava günü” temel olarak sıcaklığa odaklanıyor ancak aynı zamanda insanların açık havada rahat bir gün geçirme tanımına nem veya yağışı da dahil etmelerine olanak tanıyor. Açık hava günü kavramında hava kalitesi gibi diğer değişkenleri de içerecek şekilde genişletilebilir, ancak sıcaklığın çoğu insan için konforun ana belirleyicisi olduğunu bilinmektedir.