Ekonomik yeni yılın tamamlanmasına “onbeş kala”, öne çıkan ekonomi başlıklarını gözden geçirme ve ilgili tespitlerimizi paylaşma zamanıdır:
İçeride, merakla beklenen Kasım TÜİK enflasyonu manşetinin 2.24 düzeyinde gerçekleştiği ve yıllıkta %47 oranının aşıldığı izleniyor. Bu verilere göre, mevsimsellik etkisinden arındırılmış aylık TÜFE manşetinin; Temmuz ayından beri en yüksek oranı temsil eden %2.93 düzeyinde gerçekleştiği hesap ediliyor. Merkez Bankasının esas alacağını beyan ettiği “mevsimsellikten arındırılmış çekirdek enflasyon” hesabının da bozulduğu ve 2.74 seviyesine tırmandığı anlaşılıyor. İlaveten, ürün grubunun tamamı için 2.72 olarak ortaya çıkan endeksin; mesela, taze meyve ve sebze grubu için beş kat fazla (15.51) düzeye fırladığı ortaya çıkıyor.
Üstelik, aynı temelde; mevsimlik etkiden arındırılmış olarak hesaplandığında, hizmet kalemlerinde de artışın (3.37), manşet TÜFE rakamını aştığı kayda geçiyor. Tüm bu hesaplamaların işaret ettiği ana tablo netleşiyor; enflasyondaki “katılık” ve “yapışkanlık” faktörlerinin henüz kırılamadığı / bertaraf edilemediği gerçeğinin altı çiziliyor.
Açıklanan Kasım dış ticaret verileri, 264 milyar dolarlık 2024 ihracat hedefinin altında kalınacağına işaret ediyor. Senenin geri kalan yedi ayında, geçen yıla oranla ihracat artışı yaşanırken; Kasım ayı dahil olmak üzere, dört ay için gerileme ortaya çıkıyor. Özellikle hizmet ihracatı kulvarında özlenen düzeye ulaşılamadığı ve geçen seneye göre artış sağlanmasına karşın, kilo başı ihracat değerimizin 1.40 dolar altında kaldığı görülüyor.
Dış ticaret kompozisyonu; sektör ve ülke sıralamaları; birim fiyatlar başta olmak üzere adeta bir ”ihracatta sıkışma” durumunun ortaya çıktığı değerlendiriliyor. Gümrük Birliği revizyonu ve STA (Serbest Ticaret Anlaşmaları) ile TTA (Tercihli Ticaret Anlaşmaları) ilk planda sayılmak üzere, kırk küsur yıllık ihracat politikalarına yeniden vaziyet etme gereğine dikkat çekmek gerekiyor.
2014 yılından bu yana yayınlanan “Kültür Ekonomisi ve Kültürel İstihdam İstatistikleri”; ülkemizdeki kültür harcamalarının milli gelirin sadece %1’i seviyesinde kaldığını işaret ediyor. Kitapların %15; sinema, tiyatro ve konser etkinliklerinin ise sadece %4.5 düzeyinde pay alabildiği toplam kültür harcamalarında, veri işlem ve televizyon ekipman payları %43; kablolu-özel yayın hizmetleri %8 düzeyine ulaşıyor. Bu “mütevazı” harcamaların üçte ikisinin devlet; geri kalan üçte birinin hane halkı (vatandaşlar) tarafından gerçekleştirilmiş olması, ayrıca dikkat çekiyor.
Ayrıca, kültürel istihdam kapsamına giren çalışan sayısının yediyüz elli binin altında kaldığı; bunun da sadece beşte birinin, yaratıcı sanatçılar ve sahne sanatçıları ile yazar-gazetecilerden oluştuğu ortaya çıkıyor. Rakamlarla ortaya konulan “kültürel çoraklık” durumundan kurtulma istek ve temennileri, bir kere daha öne çıkmış bulunuyor!
Küresel planda, “ikinci Trump dönemine geri sayım” tablosu, ana ekseni oluşturmaya; hakim faktör rolüne devam ediyor. Alışılmış “noel baba rallisi”, öncü sinyallerini; S&P, Dow Jones ve Nasdaq endekslerinde göstermeye başlıyor. Sermaye piyasası kuruluna “kripto dostu” şöhretine sahip bir ismin getirileceği haberi, söz konusu varlıklarda yüz bin dolarının test edilmesine zemin hazırlıyor.
Ancak, senenin tamamında geçerli olan “güçlü dolar sendromu” halen bu şapkasını taşımaya devam ediyor; artan jeo-politik risk gelişme ve okumalarına rağmen, altın ve petrolü baskılıyor. Dolar ile alınıp/satılan kripto varlıkların perde arkasında kazançlı çıkan, gene Amerikan doları oluyor! Çin’den gelen “nadir minerallerin ABD’ye satılmasında yeni kısıtlamalar” hamlesi de, önümüzdeki dönem yaşanacak küresel ticaret mücadelesinin yeni bir açılımı olarak değerlendiriliyor.
Ekonomik yeni yılın tamamlanmasına “onbeş kala”, öne çıkan ekonomi başlıklarını gözden geçirme ve ilgili tespitlerimizi paylaşma zamanıdır:
İçeride, merakla beklenen Kasım TÜİK enflasyonu manşetinin 2.24 düzeyinde gerçekleştiği ve yıllıkta %47 oranının aşıldığı izleniyor. Bu verilere göre, mevsimsellik etkisinden arındırılmış aylık TÜFE manşetinin; Temmuz ayından beri en yüksek oranı temsil eden %2.93 düzeyinde gerçekleştiği hesap ediliyor. Merkez Bankasının esas alacağını beyan ettiği “mevsimsellikten arındırılmış çekirdek enflasyon” hesabının da bozulduğu ve 2.74 seviyesine tırmandığı anlaşılıyor. İlaveten, ürün grubunun tamamı için 2.72 olarak ortaya çıkan endeksin; mesela, taze meyve ve sebze grubu için beş kat fazla (15.51) düzeye fırladığı ortaya çıkıyor.
Üstelik, aynı temelde; mevsimlik etkiden arındırılmış olarak hesaplandığında, hizmet kalemlerinde de artışın (3.37), manşet TÜFE rakamını aştığı kayda geçiyor. Tüm bu hesaplamaların işaret ettiği ana tablo netleşiyor; enflasyondaki “katılık” ve “yapışkanlık” faktörlerinin henüz kırılamadığı / bertaraf edilemediği gerçeğinin altı çiziliyor.
Açıklanan Kasım dış ticaret verileri, 264 milyar dolarlık 2024 ihracat hedefinin altında kalınacağına işaret ediyor. Senenin geri kalan yedi ayında, geçen yıla oranla ihracat artışı yaşanırken; Kasım ayı dahil olmak üzere, dört ay için gerileme ortaya çıkıyor. Özellikle hizmet ihracatı kulvarında özlenen düzeye ulaşılamadığı ve geçen seneye göre artış sağlanmasına karşın, kilo başı ihracat değerimizin 1.40 dolar altında kaldığı görülüyor.
Dış ticaret kompozisyonu; sektör ve ülke sıralamaları; birim fiyatlar başta olmak üzere adeta bir ”ihracatta sıkışma” durumunun ortaya çıktığı değerlendiriliyor. Gümrük Birliği revizyonu ve STA (Serbest Ticaret Anlaşmaları) ile TTA (Tercihli Ticaret Anlaşmaları) ilk planda sayılmak üzere, kırk küsur yıllık ihracat politikalarına yeniden vaziyet etme gereğine dikkat çekmek gerekiyor.
2014 yılından bu yana yayınlanan “Kültür Ekonomisi ve Kültürel İstihdam İstatistikleri”; ülkemizdeki kültür harcamalarının milli gelirin sadece %1’i seviyesinde kaldığını işaret ediyor. Kitapların %15; sinema, tiyatro ve konser etkinliklerinin ise sadece %4.5 düzeyinde pay alabildiği toplam kültür harcamalarında, veri işlem ve televizyon ekipman payları %43; kablolu-özel yayın hizmetleri %8 düzeyine ulaşıyor. Bu “mütevazı” harcamaların üçte ikisinin devlet; geri kalan üçte birinin hane halkı (vatandaşlar) tarafından gerçekleştirilmiş olması, ayrıca dikkat çekiyor.
Ayrıca, kültürel istihdam kapsamına giren çalışan sayısının yediyüz elli binin altında kaldığı; bunun da sadece beşte birinin, yaratıcı sanatçılar ve sahne sanatçıları ile yazar-gazetecilerden oluştuğu ortaya çıkıyor. Rakamlarla ortaya konulan “kültürel çoraklık” durumundan kurtulma istek ve temennileri, bir kere daha öne çıkmış bulunuyor!
Küresel planda, “ikinci Trump dönemine geri sayım” tablosu, ana ekseni oluşturmaya; hakim faktör rolüne devam ediyor. Alışılmış “noel baba rallisi”, öncü sinyallerini; S&P, Dow Jones ve Nasdaq endekslerinde göstermeye başlıyor. Sermaye piyasası kuruluna “kripto dostu” şöhretine sahip bir ismin getirileceği haberi, söz konusu varlıklarda yüz bin dolarının test edilmesine zemin hazırlıyor.
Ancak, senenin tamamında geçerli olan “güçlü dolar sendromu” halen bu şapkasını taşımaya devam ediyor; artan jeo-politik risk gelişme ve okumalarına rağmen, altın ve petrolü baskılıyor. Dolar ile alınıp/satılan kripto varlıkların perde arkasında kazançlı çıkan, gene Amerikan doları oluyor! Çin’den gelen “nadir minerallerin ABD’ye satılmasında yeni kısıtlamalar” hamlesi de, önümüzdeki dönem yaşanacak küresel ticaret mücadelesinin yeni bir açılımı olarak değerlendiriliyor.