hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Seksen Günde Seksen Yılı Sarsmak..

    13.04.2025 Pazar | 14:10Son Güncelleme:

    Jules Verne’in ünlü “Seksen Günde Devri-Alem” romanındaki baş döndürücü tempoyu aratmayan bir sürat ve yoğunluklu kararları ile Trump, ikinci başkanlık döneminde seksen günü geride bırakıyor. An itibarıyla, ABD ‘nin kurucusu ve banisi olduğu seksen yıllık yerleşik küresel mimariyi, adeta temelden sarstığını; sorgulamalara açık hale düşürdüğünü ifade etmek gerekiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Küresel kuruluş ve işleyişin geleceğine dair kestirimleri; uluslararası ticaret temeli ve gümrük vergileri özeli üzerinden, yine ve yeniden yapılandırma mecburiyeti ortaya çıkmış bulunuyor. Hegemon güç Amerika’nın, bu kulvardaki keskin duruş ve kararlarının görece nesnel/objektif/hakkaniyetli temellere uzak kalması, küresel planda belirsizlik ve endişe katsayılarını arttırıyor. Mahiyeti itibarıyla “teknik ve matematik temelli” olması gereken gümrük vergi ve tarife uygulamalarının, sübjektif ve değişken bir Trump yaklaşımı egemenliğinde şekillendirilmesi endişe uyandırıyor. Baş döndürücü bir hız ve alışılmışın dışında bir söylem tarzıyla, adeta “soluk soluğa yaşanan” gelişmeler zincirine yeni bir halka ilave ediliyor: Akıllı telefonlar, çipler, çip üretiminde kullanılan makineler, işlemciler, modemler, güneş pilleri gibi teknolojik ürünlerin, ek gümrük vergilerinden muaf tutulması kararı açıklanıyor. Böylece, Çin hariç tutularak henüz açıklanan doksan günlük erteleme ve %10 temel tarife uygulaması kararlarında ek adım atılmış oluyor. Çin’e karşı ilan edilen yeni gümrük vergisi ise, tüm zamanların en yüksek düzeyi olan %145 oranına ulaşmış bulunuyor. Bu yeni oran ile, Çin’den ithal edilen ürünlerin maliyetinde, yaklaşık ikibuçuk katlık artış ortaya çıkıyor!

    Çin tarafının karşılık olarak deklare ettiği oran ise, an itibarıyla, %125 oranına erişiyor. Bu seviyedeki gümrük vergileri ile, dünyanın en büyük iki ekonomisi arasında gerçekleşen 620 milyar dolarlık dış ticaret hacmi, adeta duraklama riski altına girmiş ve küresel ekonomiyi tehlike altına çekmiş bulunuyor.

    Hal böyle olunca, “tavizsiz duruş” söylemine baştan beri sarılan Trump’ın, neden geri adım attığı ve bu durumun, bundan sonraki gelişmeleri değerlendirme bakımından nasıl okunması gerektiği soruları gündeme geliyor. Trump yönetimini, “geri adım atmaya” yönelten koşul ile gelişmeleri irdelemek; ağırlıklı rol oynayan faktörleri belirlemek gerekiyor:

    2 Nisan’da açıklanan ek gümrük tarifelerinin hesaplanması işinde ortaya çıkan “formüllü gibi görünen formülsüzlük! ” sendromu başta olmak üzere ayyuka çıkan tespitler, hareket noktası olan “ülke tarife oranı listesi” temelinin nesnellik dışı yapısına işaret ediyor. Sadece mal ticareti üzerinden düşünülen ve “ABD tarafı için her ülke için ikili dış ticaret dengesi ve tercihen fazlası” verme zorlayıcı varsayımı ile temellendirilen yaklaşımın şiddetle sarsıldığı görülüyor. Kaldı ki; ABD’nin, 114 ülke ile dış ticaret açığı verir iken, 116 ülke ile dış ticaret açığı ortaya çıktığı, 2024 yılı rakamları ile kayıtlara geçmiş bulunuyor. Amerika’nın; 180 milyar dolar düzeyindeki toplam ihracatına karşılık 440 milyar dolarlık ithalat yaptığı Çin’e karşı “arka kapıları kapatma” arzusu ile başta Vietnam, Kamboçya ve Tayland olmak üzere kantarın topuzunu kaçırdığı ifade ediliyor. Keza, Meksika’nın 2 Nisan öncesinden radara alınmasında Çin bağlantısının - Çin+1 modeli (*) - ağırlıklı rol oynadığına işaret etmek gerekiyor. Teknolojik ürünler için getirilen son dakika istisnalarının, kapsam ve vade bakımından genişletilmesi ihtimali de bu noktada varlığını gösteriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Doksan günlük erteleme kararını basına açıklayan ve soruları karşılayan Hazine Bakanı Scott Bessent tarafından da ifade edildiği üzere, sürecin başından bu yana, teknik ve somut hesaplama ve nesnel yaklaşımdan ziyade, “ ikili pazarlıklara taban ve tavan oran oluşturarak gitmek” taktiğinin güdüldüğü ortaya çıkıyor. Çin ayrı bir pazarlık süreç ile kalıbında hariç tutulmak üzere, %10’ luk universal gümrük vergisi, ülkelerin çoğunluğu için taban oranı oluştururken, farklı ülkeler için ortaya atılmış değişen tavan nispetler üzerinden bir “pazarlık aralığı” kabul ettirilmeye çalışılıyor. Trump ’ın; pazarlıkta elini yüksek tutucu yaklaşıma itibar ve kullanıma devam ettiği, bir kere daha izleniyor. Bu pazarlık taktiğinin bilinen diğer bileşeni olan “tavizsiz ve üst perdeden yaklaşım” zırhında açılan gedik ve atılan son geri adımın ardında, etki sahibi sermaye çevrelerinin baskı ile telkinlerinin varlığı araştırılıyor. Trilyon dolarlar mertebesinde ortaya çıkan ve tüm borsalara yayılan büyük sermaye piyasası kayıpları ve doların başta avro karşısında süratli değer kaybı gibi gelişmelerin yanısıra, en büyük faktörün; ABD tahvillerinde görülen olumsuz gelişmeler olduğunu vurgulamak gerekiyor. Otuzaltı trilyon dolarlık borç hacminin yönetilmesinde en önemli işleve sahip devlet borçlanma kağıtlarında görülen “maliyet arttırıcı” ve “güvenli liman imajını yıpratıcı” etkili son piyasa hareketleri, bu gelişmelerde en önemli rolü oynamış gözüküyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Seksen gün içinde, seksen yıllık küresel yerleşik kuruluş ve işleyiş birikiminin Trump eliyle yaşadığı sarsıntı ile tahribat sonrasında, eko-politik kurgunun gelecekte nasıl şekilleneceği sorusu yaşamsal önceliğini koruyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    (*) “China Plus One” Çin+1 Modeli: Çin’in, dış ticaret engel ve kısıtları ile yüksek oranları; bir başka ülkede montaj/imalat yoluyla söz konusu ülkede millileştirme/mahreçlendirme taktik ve uygulaması.