hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    MERKEZ’DEKİ TÜRKİYE..

    10.04.2025 Perşembe | 14:02Son Güncelleme:

    Son bir haftada, küresel eko-politik gidişatın tartışmasız bir numaralı başlığının; Trump tarafından başlatılan” gümrük vergileri” olduğuna şüphe bulunmuyor. Adeta soluksuz yaşanan gelişmelerin son halkasını; Çin’e yönelik vergi oranının hemen %125’e çıkarılması ve diğer ülkeler için %10 universal oran muhafaza edilerek, doksan günlük bir genel erteleme ilanı oluşturuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sadece birkaç gün önce benzer bir erteleme söylencesi üzerine yaşanan ani piyasa hareketleri de hatırlatılarak, muhtemel borsa manipülasyonu ihtimalleri ortaya atılıyor. Başlangıçtan beri, “taviz yok!” duruşu sergileyen Trump’ın bu ani kararı, ortaya çıkan sermaye piyasası kayıpları ve resesyon tehditi faktörlerine bağlanıyor. Başkanın, “Trump Resesyonu” gibi bir gelişme ile anılmak istemediği ifade ediliyor. Alternatif bir okuma ise, bu “ani” gelişmenin aslında önceden planlanmış bir kurgu olarak, “Çin’in çevresini boşaltma” taktiği güttüğüne işaret ediyor. Hal ne olursa olsun, eko-politik gidişatta hakim olan belirsizlik faktörünün gündemde kalacağı anlaşılıyor. Küresel mimarinin yeniden şekillenmesinde, gümrük vergileri gibi “teknik ve spesifik” bir faktörün ağırlıklı rol oynamayı; ana kaldıraç unsuru olmayı sürdüreceği değerlendiriliyor. İşte, bu bakımdan, diğer ekonomik gelişme ve başlıklara da yer vermek gerekiyor:

    Son gelişmeler çerçevesinde ön plana taşınması gereken ekonomik sektörlerden birisi de dış ticaret kulvarı olarak karşımıza çıkıyor. AB Gümrük Birliği revizyonu ve STA (Serbest Ticaret Anlaşması) ile TTA (Tercihli Ticaret Anlaşması) yenileme ihtiyaçları ile ortaya konulan gereksinimler halen ortada duruyor. Ancak, elli küsur yıllık ihracat hamlemiz sonunda ulaşılan İhracatta Rekabetçi Güç parametre ile sıralamalarının da yakından izlenmesi gerekiyor. Bu kapsamda öne çıkan göstergeler arasında “ihracat değeri” başlığının yer aldığı biliniyor. Kısıtlı kapsam ve temsil kabiliyetine karşın en sık kullanılan ve en fazla referans verilen parametrelerden birisi; “kilogram başına ihracat değeri” olarak karşımıza çıkıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2025 yılının ilk çeyreğine ait toplam rakamlara bakıldığında, ihracat toplamının altmışbeş milyar doları aştığı görülüyor. Ancak, kilogram başına (ortalama) ihracat değerimizin halen 1,47 dolar düzeyinde seyrettiği anlaşılıyor. En yüksek değer artışının yaşandığı mücevher ürünlerinde ulaşılan 2390 dolarlık kilo başı değer tırmanışında altın fiyatlarındaki hızlı artışın etkili olduğu biliniyor. Hemen ikinci sırada yer alan savunma ve havacılık sanayi için gerçekleşen kilo başı ihracat değerinin, bir numaradaki mücevherin ancak onda birine ulaştığı (65 dolar) izleniyor. Onları hemen takip eden hazır giyim ve konfeksiyon sektöründe ihracat değerinin onbeş dolar düzeylerine gerilediği ortaya çıkıyor. En düşük ihracat birim değerlerinin ise kilo başına 0,20 dolar ile çimento, cam ve seramik ürünlerinde olduğu hesaplanıyor. Türkiye’nin, uzun süredir aşamadığı ihracat değerinde kilo başına ortalama 1,5 dolar “cam tavanını kırma” yolunda yeni arayışları formüle etmesi gerekiyor.

    Henüz açıklanan TÜİK Sanayi Üretim Endeksi istatistikleri, Şubat rakamlarını temsil ediyor. Buna göre, sanayide gerileme eğiliminin devam ettiği ve yıllık üretim azalışının %2 oranına yaklaştığı izleniyor. Aylık bazda %1,6 düzeyinde azalışın kaydedildiği sanayi üretiminde, yüksek teknoloji kaleminde görülen azalmanın ise bu oranın beş katı kadar fazla düzeyde (%6,9) gerçekleşmesi, düşündürücü bulunuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Gene, ara malı kalemindeki azalışın, manşet rakamın üzerinde seyrettiği anlaşılıyor. Yüksek teknoloji kalemindeki seyri; “rekabetçi güç”, ara mal bazındaki gelişmeyi ise “gelecek üretim planlaması/ kapasitesi” bakımlarından değerlendirmeye almak gerekiyor. Ülke sanayi ve özellikle imalat alt sektöründe, iyileştirici dokunuş ve ince politika ayarlarının yanısıra, daha kapsamlı vaziyet edişlere ihtiyaç duyulduğu değerlendiriliyor. Kalkınma ile hemhal edilmiş ve sürdürülebilir ekonomik büyüme denkleminin ana bileşenleri arasında sanayi/imalat sektörlerinin yer aldığını, her daim hatırlamak gerekiyor.

    Küresel planda, gümrük vergileri üzerinden devam eden ve giderek koyulaşan belirsizlik ortamı içerisinde, “merkez ülke” rol ve sorumluluğu üstlenecek ülkelere duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu konum ve kimliğe en yakın duran ülke olarak Türkiye’nin; yumuşak güç unsurlarını da ihmal etmeden, toplam milli gücünü yeniden tahkim ve enflasyon tasallutundan kurtarma zamanıdır. Dünyanın bu karışık zamanlarında, “merkez” i tutan ve dümende yer alan; elbette Türkiye olmalıdır!.