Vergi kulvarı üzerinden, Parasal Politikalar bacağını destekleyecek yeni Mali Politikalar ihtiyacı ön plana çıktığı için, bu alanda yeni açılım ve düzenlemelerin özellikle beklendiği biliniyor. Üstelik, gerçekleştirilen ilk vergi düzenlemesinde, öncesinde ifade edilen başlıkların sayı ve kapsam bakımından önemli bir “tenzilata uğradığı” tespiti akıldan çıkmıyor.
Hatırlanacağı üzere, kamuoyuna “sızan” yeni vergi düzenleme taslağı; kırk sayfayı aşan hacmi ile adeta, “maliye bürokrasisinin tüm taleplerini ve bugüne kadar yapılamayanların neredeyse tamamını” temsil ediyordu ve bunların sadece bir kaçı düzenlemelere dahil edilmişti. İşte, ilk pakette “kuvveden fiile geçen” vergi yeniliklerinin görece düşük oranı, ileriye yönelik mali politika/vergi beklentilere de adeta ket vurmuştu. Benzer gelişmelerin önünü kesmek bakımından vergilendirmede temel ilke ve dinamiklerin yeniden inşa ve ihyası üzerinden hareket etmek gereği bir kere daha ortaya çıkmıştı.
Esasen, her vergi paketi düzenlemesi kapsamında yapılan ve yapılacak bu neviden kozmetik/palyatif/ geçici dokunuşların temelinde ve ötesinde yer alması gereken yapısal dönüşüm ilke ile hedeflerine yoğunlaşmak sürdürülebilir ve etkin sonuçlara ulaşma bakımından doğru olacaktır:
Öngörülebilir ve makul bir erimde, toplam vergi kompozisyonunda ortaya çıkan; Doğrudan Vergiler (üçte bir) ve Dolaylı Vergiler (üçte iki) oranlarının tam tersine çevrilmesi ana hedef ve yapısal dönüşüm hedefine odaklanmalıdır.
Vergi adaleti açısından sıkıntılı ve tekniği bakımından iptidai bir yapıyı temsil eden Götürü temelli düzenlemelerin kapsam ile uygulaması daraltılmalı ve planlı biçimde payı azaltılarak Gelir/Kazanç esaslı mekanizmalar geçerli kılınmalıdır. Bu hedefe yönelik olarak; “nereden buldun/sorgulama” prensibi ve “giderlerin muhasebeleştirilmesi” benzeri düzenlemeler uygulamaya alınmalıdır.
Keza, Maktu Vergilerin oransal miktarı azaltacak ve aynı süreçte Oransal(Kazanca bağlı) Vergilerin nispet ve ağırlığını arttıracak yapısal düzenlemelerin önü açılmalıdır.
Enflasyon Muhasebesi uygulamasına geçilmesi ve “amasız/fakatsız/istisnasız” şekilde hakim kılınması işi savsaklanmamalıdır. Ücretli kesimin vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi işine dikkatle eğilme ve gereğini yerine getirmeye özen gösterilmelidir.
“Vergi Afları” rutin ve beklenen bir mekanizma olmaktan çıkarılmalı; istisna olması gerekirken, adeta, belirli kesimlerin sıradan talepleri durumuna dönüşen “Vergi İstisnaları”, köklü biçimde gözden geçirilmeli ve masaya yatırılmalıdır. Af ve istisna kurumları, gerek vergilendirme, gerekse sektör teşvik kulvarları bakımından, kelimenin tam anlamıyla istisna klasmanına atılmalıdır.
Mükellef sorumluluğu ve vergi bilincini kuvvetlendirme bakımından, mesela, “kamuda çalışanlar dahil tüm ücretlileri; diğer gelir vergisi mükelleflerine benzer olarak, brüt maaş toplamlarının dönem sonunda beyanı kapsamına almak” benzeri radikal reform opsiyonları üzerinde çalışılmalıdır.
Muhasebe-denetim mesleğinin kıymetli mensupları kadar, emlak-finans danışmanlığı ve benzeri uzmanlık alanlarında ilgili iyileştirme ve düzenleme çaba ile çalışmalarına öncelik verilmelidir.
Yapısal dönüşüm ve düzenlemeler dışarıda bırakılarak, içerik ve derinlik kadar, tutarlılık ve bütünleştirici etki faktörleri bakımından da yetersiz kalınacağı bilinmelidir. Her düzenleme öncesi ortaya atılan/saçılan düzenleme başlıkları ile yasal geçerlilik kazanan konular karşılaştırıldığında ortaya çıkabilen “çıkar grupları baskısı”; “bütüncül politika eksikliği”; “hakkaniyetsiz yaklaşımlar” ve benzeri olumsuz değerlendirmelerin nereden kaynaklandığı cesurca sorgulanmalıdır.
Temel/yapısal planda düzenleme yapılmadan getirilecek tüm palyatif/geçici düzenleme paketlerinin, ancak ve sadece kozmetik etki ortaya koyacağı gerçeğine göre hareket edilmelidir. Bu tespit, vergi denetim ve kontrolleri bakımından da geçerli ve değerli kılınmalıdır. Kayıtdışı ekonomi gerçeğinin yerleşik derinlik ile yaygınlığı da, “denetimden kaçmak için daha fazla kayıtdışına kayma/itme riski” ile birlikte gerçekçi bir değerlendirme altına alınmalıdır. Maliye-Vergi politika ve uygulamalarının sürdürülebilir hedefinde, “cari vergi tahsilatını arttırmanın” ötesinde ufuklar aranması gerektiğine dair şüphe olmamak gerekir!.
Vergi kulvarı üzerinden, Parasal Politikalar bacağını destekleyecek yeni Mali Politikalar ihtiyacı ön plana çıktığı için, bu alanda yeni açılım ve düzenlemelerin özellikle beklendiği biliniyor. Üstelik, gerçekleştirilen ilk vergi düzenlemesinde, öncesinde ifade edilen başlıkların sayı ve kapsam bakımından önemli bir “tenzilata uğradığı” tespiti akıldan çıkmıyor.
Hatırlanacağı üzere, kamuoyuna “sızan” yeni vergi düzenleme taslağı; kırk sayfayı aşan hacmi ile adeta, “maliye bürokrasisinin tüm taleplerini ve bugüne kadar yapılamayanların neredeyse tamamını” temsil ediyordu ve bunların sadece bir kaçı düzenlemelere dahil edilmişti. İşte, ilk pakette “kuvveden fiile geçen” vergi yeniliklerinin görece düşük oranı, ileriye yönelik mali politika/vergi beklentilere de adeta ket vurmuştu. Benzer gelişmelerin önünü kesmek bakımından vergilendirmede temel ilke ve dinamiklerin yeniden inşa ve ihyası üzerinden hareket etmek gereği bir kere daha ortaya çıkmıştı.
Esasen, her vergi paketi düzenlemesi kapsamında yapılan ve yapılacak bu neviden kozmetik/palyatif/ geçici dokunuşların temelinde ve ötesinde yer alması gereken yapısal dönüşüm ilke ile hedeflerine yoğunlaşmak sürdürülebilir ve etkin sonuçlara ulaşma bakımından doğru olacaktır:
Öngörülebilir ve makul bir erimde, toplam vergi kompozisyonunda ortaya çıkan; Doğrudan Vergiler (üçte bir) ve Dolaylı Vergiler (üçte iki) oranlarının tam tersine çevrilmesi ana hedef ve yapısal dönüşüm hedefine odaklanmalıdır.
Vergi adaleti açısından sıkıntılı ve tekniği bakımından iptidai bir yapıyı temsil eden Götürü temelli düzenlemelerin kapsam ile uygulaması daraltılmalı ve planlı biçimde payı azaltılarak Gelir/Kazanç esaslı mekanizmalar geçerli kılınmalıdır. Bu hedefe yönelik olarak; “nereden buldun/sorgulama” prensibi ve “giderlerin muhasebeleştirilmesi” benzeri düzenlemeler uygulamaya alınmalıdır.
Keza, Maktu Vergilerin oransal miktarı azaltacak ve aynı süreçte Oransal(Kazanca bağlı) Vergilerin nispet ve ağırlığını arttıracak yapısal düzenlemelerin önü açılmalıdır.
Enflasyon Muhasebesi uygulamasına geçilmesi ve “amasız/fakatsız/istisnasız” şekilde hakim kılınması işi savsaklanmamalıdır. Ücretli kesimin vergi dilimlerinin yeniden düzenlenmesi işine dikkatle eğilme ve gereğini yerine getirmeye özen gösterilmelidir.
“Vergi Afları” rutin ve beklenen bir mekanizma olmaktan çıkarılmalı; istisna olması gerekirken, adeta, belirli kesimlerin sıradan talepleri durumuna dönüşen “Vergi İstisnaları”, köklü biçimde gözden geçirilmeli ve masaya yatırılmalıdır. Af ve istisna kurumları, gerek vergilendirme, gerekse sektör teşvik kulvarları bakımından, kelimenin tam anlamıyla istisna klasmanına atılmalıdır.
Mükellef sorumluluğu ve vergi bilincini kuvvetlendirme bakımından, mesela, “kamuda çalışanlar dahil tüm ücretlileri; diğer gelir vergisi mükelleflerine benzer olarak, brüt maaş toplamlarının dönem sonunda beyanı kapsamına almak” benzeri radikal reform opsiyonları üzerinde çalışılmalıdır.
Muhasebe-denetim mesleğinin kıymetli mensupları kadar, emlak-finans danışmanlığı ve benzeri uzmanlık alanlarında ilgili iyileştirme ve düzenleme çaba ile çalışmalarına öncelik verilmelidir.
Yapısal dönüşüm ve düzenlemeler dışarıda bırakılarak, içerik ve derinlik kadar, tutarlılık ve bütünleştirici etki faktörleri bakımından da yetersiz kalınacağı bilinmelidir. Her düzenleme öncesi ortaya atılan/saçılan düzenleme başlıkları ile yasal geçerlilik kazanan konular karşılaştırıldığında ortaya çıkabilen “çıkar grupları baskısı”; “bütüncül politika eksikliği”; “hakkaniyetsiz yaklaşımlar” ve benzeri olumsuz değerlendirmelerin nereden kaynaklandığı cesurca sorgulanmalıdır.
Temel/yapısal planda düzenleme yapılmadan getirilecek tüm palyatif/geçici düzenleme paketlerinin, ancak ve sadece kozmetik etki ortaya koyacağı gerçeğine göre hareket edilmelidir. Bu tespit, vergi denetim ve kontrolleri bakımından da geçerli ve değerli kılınmalıdır. Kayıtdışı ekonomi gerçeğinin yerleşik derinlik ile yaygınlığı da, “denetimden kaçmak için daha fazla kayıtdışına kayma/itme riski” ile birlikte gerçekçi bir değerlendirme altına alınmalıdır. Maliye-Vergi politika ve uygulamalarının sürdürülebilir hedefinde, “cari vergi tahsilatını arttırmanın” ötesinde ufuklar aranması gerektiğine dair şüphe olmamak gerekir!.