ABD’nin kurucusu ve banisi olduğu seksen yıllık küresel eko-politik mimarinin temellerini sarsacak şekil ve içerikteki Trump ifadeleri birbirini takip ediyor. Panama Kanalı ve Grönland üzerinden başlayan “ilhak ve hakimiyet iddiaları”, Kanada ve Meksika Körfezi özelinde seslendirilmeye devam ediliyor. Trump’ın zihninde ve ikinci versiyon Trumpolitics dahilinde; Panama Kanalı için daha önce hayatını vermiş Amerikan askerleri kadar, Louisiana (1803); Alaska (1867) Virjin Adaları (1917) satın alma operasyon hatıralarının taze olduğu düşünülüyor. Kendisinin en güncel beyanatında; Kanada için “askeri güç kullanma” opsiyonunun söz konusu olmadığını, ancak, Panama ve Grönland için aynı teminatı veremeyeceğini belirtmesi, dikkatle not ediliyor.
Çin’in güneyden kuşatmasını kırmak ve “iki okyanus arası” geçişi kolay ve rekabetçi düzeye taşımak bakımından Panama Kanalı faktörünün gündeme taşındığı anlaşılıyor. Ancak, Meksika Körfezi’nin adını “Amerika Körfezi” olarak dönüştürme ifadesi, Çin’in son Peru süper liman projesine bir cevap olmanın da ötesinde anlam ve istek ifade ediyor. NATO üyesi Danimarka egemenliğindeki ellibeşbin nüfuslu Grönland’ ın ilhakı ise, kuzey koridorunda kontrolü sağlamak kadar müstakbel bir Çin ve/veya Rusya stratejik-lojistik üstünlüğüne set çekme hedefi ile ilişkilendiriliyor. Oğlu Donald Trump, Jr.’ı Grönland tetkik gezisine gönderen Trump, alışılmadık uslüp ve cesaretle “suları test etmeye” devam ediyor. Öyle ki; kuzey komşusu Kanada’yı; “51. ABD eyaleti” olmaya davet etmesi ve “üst perdeden sergilediği hegemon tutumu” bile önemli gelişmelere yol açıyor. Kanada lideri Justin Trudeau’ nun koltuğunu bırakması kadar, Ontario eyaleti başbakanı Doug Ford’ un Amerika’dan Alaska ve Minesota eyaletlerini talep etmesi de ilgi çekici bulunuyor. Esas meselenin; ABD otomobil ihtiyacının beşte birini üreten; süt başta olmak üzere tarım ve orman ürünleri sağlayan Kanada’nın önünü kesmek, üretim kapasitelerini, yeniden Amerika’ya taşımak olduğu değerlendiriliyor. Bilinen ve şimdi yeni verisiyonuyla beklenen Trumpolitics dinamiklerinin, aslında, Eko-Politik şemsiyesinin altında yer aldığına, önemle vurgu yapmak gerekiyor.
Kağıt üzerinde ve göstergelerle “pozitif” görünüm vermiş Biden dönemi ekonomi politikalarının “Bidenomics” olarak adlandırıldığını biliyoruz. Bidenomics’in temel açmazı; halkın (seçmen) algısının pozitif yönde oluşturulamaması yönüyle hatırlanıyor. Şimdi artık, müstakbel Trumponomics açılım ve dinamikleri ön plana çıkıyor. Trump’ın ekonomi ajandasının nasıl şekilleneceği konusunda kestirim ve öngörüler artık ağırlık kazanıyor. Elon Musk gibi girişim dünyasından isimler kadar, Peter Navarro gibi akademik profillerden oluşan ve alışılmışın dışında bir çeşitlilik sergileyen ekonomi ekibinin bir araya getirildiği izleniyor. Ancak, üzerinde anlaşılan temel prensip ve paylaşılan öncelikler bakımından ortak bir tablo ortaya konuluyor: daha küçük bir kamu sektörü ve müdahalesi; düşük vergiler; göçün sıkı kontrol ve düzenlenmesi; daha sert ve hatta tavizsiz dış politika. “Önce Amerika!” deyişinin etrafında yapılandırılan bir MAGA (Yeniden Büyük Amerika!) felsefesinin esas alınacağı anlaşılıyor. Formasyon ve yaklaşım farklılıkları üzerinden yaşanabilecek türlü çelişme ve hatta çatışmaların da, Trump; yardımcısı JD Vance ve Beyaz Saray İdari Başkanı Stephen Miller eli ve dirayetiyle engellenebileceği, hatta, politikalara zenginlik ve geniş soluk kazandırabileceği değerlendiriliyor. Genel bir kanaat olarak, 45. dönemine göre, önümüzdeki 47. dönemde, Trump tarafından daha kuvvetli ekonomi ekibi oluşturulduğu algısı ağırlık kazanıyor. Küresel planda önümüzdeki dönem; sert söylemli Trumpolitics ile Trumponomics arasında yoğrulup, şekillendirilen dinamik ile akışların herkese dayatılacağı bir akışa aday gözüküyor.
ABD’nin kurucusu ve banisi olduğu seksen yıllık küresel eko-politik mimarinin temellerini sarsacak şekil ve içerikteki Trump ifadeleri birbirini takip ediyor. Panama Kanalı ve Grönland üzerinden başlayan “ilhak ve hakimiyet iddiaları”, Kanada ve Meksika Körfezi özelinde seslendirilmeye devam ediliyor. Trump’ın zihninde ve ikinci versiyon Trumpolitics dahilinde; Panama Kanalı için daha önce hayatını vermiş Amerikan askerleri kadar, Louisiana (1803); Alaska (1867) Virjin Adaları (1917) satın alma operasyon hatıralarının taze olduğu düşünülüyor. Kendisinin en güncel beyanatında; Kanada için “askeri güç kullanma” opsiyonunun söz konusu olmadığını, ancak, Panama ve Grönland için aynı teminatı veremeyeceğini belirtmesi, dikkatle not ediliyor.
Çin’in güneyden kuşatmasını kırmak ve “iki okyanus arası” geçişi kolay ve rekabetçi düzeye taşımak bakımından Panama Kanalı faktörünün gündeme taşındığı anlaşılıyor. Ancak, Meksika Körfezi’nin adını “Amerika Körfezi” olarak dönüştürme ifadesi, Çin’in son Peru süper liman projesine bir cevap olmanın da ötesinde anlam ve istek ifade ediyor. NATO üyesi Danimarka egemenliğindeki ellibeşbin nüfuslu Grönland’ ın ilhakı ise, kuzey koridorunda kontrolü sağlamak kadar müstakbel bir Çin ve/veya Rusya stratejik-lojistik üstünlüğüne set çekme hedefi ile ilişkilendiriliyor. Oğlu Donald Trump, Jr.’ı Grönland tetkik gezisine gönderen Trump, alışılmadık uslüp ve cesaretle “suları test etmeye” devam ediyor. Öyle ki; kuzey komşusu Kanada’yı; “51. ABD eyaleti” olmaya davet etmesi ve “üst perdeden sergilediği hegemon tutumu” bile önemli gelişmelere yol açıyor. Kanada lideri Justin Trudeau’ nun koltuğunu bırakması kadar, Ontario eyaleti başbakanı Doug Ford’ un Amerika’dan Alaska ve Minesota eyaletlerini talep etmesi de ilgi çekici bulunuyor. Esas meselenin; ABD otomobil ihtiyacının beşte birini üreten; süt başta olmak üzere tarım ve orman ürünleri sağlayan Kanada’nın önünü kesmek, üretim kapasitelerini, yeniden Amerika’ya taşımak olduğu değerlendiriliyor. Bilinen ve şimdi yeni verisiyonuyla beklenen Trumpolitics dinamiklerinin, aslında, Eko-Politik şemsiyesinin altında yer aldığına, önemle vurgu yapmak gerekiyor.
Kağıt üzerinde ve göstergelerle “pozitif” görünüm vermiş Biden dönemi ekonomi politikalarının “Bidenomics” olarak adlandırıldığını biliyoruz. Bidenomics’in temel açmazı; halkın (seçmen) algısının pozitif yönde oluşturulamaması yönüyle hatırlanıyor. Şimdi artık, müstakbel Trumponomics açılım ve dinamikleri ön plana çıkıyor. Trump’ın ekonomi ajandasının nasıl şekilleneceği konusunda kestirim ve öngörüler artık ağırlık kazanıyor. Elon Musk gibi girişim dünyasından isimler kadar, Peter Navarro gibi akademik profillerden oluşan ve alışılmışın dışında bir çeşitlilik sergileyen ekonomi ekibinin bir araya getirildiği izleniyor. Ancak, üzerinde anlaşılan temel prensip ve paylaşılan öncelikler bakımından ortak bir tablo ortaya konuluyor: daha küçük bir kamu sektörü ve müdahalesi; düşük vergiler; göçün sıkı kontrol ve düzenlenmesi; daha sert ve hatta tavizsiz dış politika. “Önce Amerika!” deyişinin etrafında yapılandırılan bir MAGA (Yeniden Büyük Amerika!) felsefesinin esas alınacağı anlaşılıyor. Formasyon ve yaklaşım farklılıkları üzerinden yaşanabilecek türlü çelişme ve hatta çatışmaların da, Trump; yardımcısı JD Vance ve Beyaz Saray İdari Başkanı Stephen Miller eli ve dirayetiyle engellenebileceği, hatta, politikalara zenginlik ve geniş soluk kazandırabileceği değerlendiriliyor. Genel bir kanaat olarak, 45. dönemine göre, önümüzdeki 47. dönemde, Trump tarafından daha kuvvetli ekonomi ekibi oluşturulduğu algısı ağırlık kazanıyor. Küresel planda önümüzdeki dönem; sert söylemli Trumpolitics ile Trumponomics arasında yoğrulup, şekillendirilen dinamik ile akışların herkese dayatılacağı bir akışa aday gözüküyor.