

Güncel ve müstakbel eko-politik gelişmelerin; ağırlıkla jeo-politik hamle ile açılımlara dayandığı bir yeni döneme giriliyor. ABD Başkanı Trump’ın ikinci döneminde “kırkı henüz çıkmış iken”, birbiri ardı sıra takip eden beyan ve icraatlarıyla küresel mimariyi hedef tahtasına koyduğu izleniyor.
Rutin ve yerleşik teammül ve diplomasinin dışına çıkmakta beis bulmayan; yabancı ülke egemenlik haklarını dahi dikkate almayan yeni bir duruş sergileniyor. Ticaret politikası araçları başta olmak üzere, teknik nitelik taşıyan araç ile kavramlar, pazarlıkçı bir yaklaşımın kaldı açları / kartları olarak kaba bir uslüp ve emperyal duruş temelinde kullanılıyor. Beklenmeyen zaman ve değişen fırsatlar ile “anlık olarak” açıklanan ek gümrük vergileri “son dakikada” erteleniyor; değiştiriliyor.
Uluslararası liderler ile yapılan görüşmelerde, şaşırtıcı tavır ve zorlayıcı ifadeler dünya kamuoyunun gözleri önünde ortaya koyuluyor. Seksen yıllık küresel düzenin egemen aktörü; “ kendim kurar, kendim yıkarım! “ ben-merkezcil yaklaşımını sistematik olarak sergilemekten geri durmuyor. Küresel mimarinin önemli aktörü Almanya’nın beklenen Şansölyesi Merz’e bile; “Haziran ayı itibarıyla NATO tarihe karışabilir,” ifadesini söylettirebilen bir gidişat içine girilmiş bulunuluyor. Piyasalar ve ekonomik aktörlerin tamamı, belirsizlik dozunun tavan yaptığı bir eko-politik konjonktürde yol alma durumunda kalıyor.
Kimilerine göre tarihin bir “kırılma noktası” içine çoktan girilmiş; büyük değişimin kapıları açılmış oluyor. Artık herkes ve her kesim için küresel gidişatın “ eski hamam- eski tas” halinden çıkacağı iddia ediliyor. Olayların sıcağı içinde yaşarken, bu denli kuvvetli ifadelerin henüz şüphe ile karşılanması gerekiyor. Ancak, insanlık tarihinin uzun öyküsü, çok kere değişen “hamam-tas” dinamikleri bakımından önemli tespit ve bakış açılarını bizlere sunuyor. Mesela, Kadim İtalya’nın Ascoli Piceno kasabasında bulunan 1529 yılında yazılmış bir kitabe, hemen akıllara geliyor:
CHI PO NON VO - Yapabilen İstemiyor,
CHI VO NON PO - İsteyen Yapamıyor,
CHI SA NON FA - Bilen Yapmıyor,
CHI FA NON SA - Yapan Bilmiyor,
ET COSI IL MONDO MAL VA - Ve Dünya Böyle Kötüye Gidiyor..
Belki de, ders çıkarılacak benzer bir sözü de not etmekte fayda bulunuyor; “tellaklar değişse de hamam aynı kalır! “ Hangi söze ve tarihsel birikimlere öncelik verilirse verilsin; belirsizliklerle örülmüş bir değişim dönemine girildiğine şüphe bulunmuyor.
Alışılmış statü ve öğrenilmiş ezberlerin sarsılıp sorgulandığı çetin zamanlarda, “ MERKEZDE DURAN; MERKEZİ TANIMLAYAN” ülke ve duruşlara duyulan ihtiyaç artıyor ve tarihsel olarak “ hamam kültürünün sahibi” Türkiye bu konjonktür bakımından ön plana çıkma şansına en yakın olanlar arasında yerine ve sorumluluğuna talip olma durumuna yakınlaşıyor.
Güncel ve müstakbel eko-politik gelişmelerin; ağırlıkla jeo-politik hamle ile açılımlara dayandığı bir yeni döneme giriliyor. ABD Başkanı Trump’ın ikinci döneminde “kırkı henüz çıkmış iken”, birbiri ardı sıra takip eden beyan ve icraatlarıyla küresel mimariyi hedef tahtasına koyduğu izleniyor.
Rutin ve yerleşik teammül ve diplomasinin dışına çıkmakta beis bulmayan; yabancı ülke egemenlik haklarını dahi dikkate almayan yeni bir duruş sergileniyor. Ticaret politikası araçları başta olmak üzere, teknik nitelik taşıyan araç ile kavramlar, pazarlıkçı bir yaklaşımın kaldı açları / kartları olarak kaba bir uslüp ve emperyal duruş temelinde kullanılıyor. Beklenmeyen zaman ve değişen fırsatlar ile “anlık olarak” açıklanan ek gümrük vergileri “son dakikada” erteleniyor; değiştiriliyor.
Uluslararası liderler ile yapılan görüşmelerde, şaşırtıcı tavır ve zorlayıcı ifadeler dünya kamuoyunun gözleri önünde ortaya koyuluyor. Seksen yıllık küresel düzenin egemen aktörü; “ kendim kurar, kendim yıkarım! “ ben-merkezcil yaklaşımını sistematik olarak sergilemekten geri durmuyor. Küresel mimarinin önemli aktörü Almanya’nın beklenen Şansölyesi Merz’e bile; “Haziran ayı itibarıyla NATO tarihe karışabilir,” ifadesini söylettirebilen bir gidişat içine girilmiş bulunuluyor. Piyasalar ve ekonomik aktörlerin tamamı, belirsizlik dozunun tavan yaptığı bir eko-politik konjonktürde yol alma durumunda kalıyor.
Kimilerine göre tarihin bir “kırılma noktası” içine çoktan girilmiş; büyük değişimin kapıları açılmış oluyor. Artık herkes ve her kesim için küresel gidişatın “ eski hamam- eski tas” halinden çıkacağı iddia ediliyor. Olayların sıcağı içinde yaşarken, bu denli kuvvetli ifadelerin henüz şüphe ile karşılanması gerekiyor. Ancak, insanlık tarihinin uzun öyküsü, çok kere değişen “hamam-tas” dinamikleri bakımından önemli tespit ve bakış açılarını bizlere sunuyor. Mesela, Kadim İtalya’nın Ascoli Piceno kasabasında bulunan 1529 yılında yazılmış bir kitabe, hemen akıllara geliyor:
CHI PO NON VO - Yapabilen İstemiyor,
CHI VO NON PO - İsteyen Yapamıyor,
CHI SA NON FA - Bilen Yapmıyor,
CHI FA NON SA - Yapan Bilmiyor,
ET COSI IL MONDO MAL VA - Ve Dünya Böyle Kötüye Gidiyor..
Belki de, ders çıkarılacak benzer bir sözü de not etmekte fayda bulunuyor; “tellaklar değişse de hamam aynı kalır! “ Hangi söze ve tarihsel birikimlere öncelik verilirse verilsin; belirsizliklerle örülmüş bir değişim dönemine girildiğine şüphe bulunmuyor.
Alışılmış statü ve öğrenilmiş ezberlerin sarsılıp sorgulandığı çetin zamanlarda, “ MERKEZDE DURAN; MERKEZİ TANIMLAYAN” ülke ve duruşlara duyulan ihtiyaç artıyor ve tarihsel olarak “ hamam kültürünün sahibi” Türkiye bu konjonktür bakımından ön plana çıkma şansına en yakın olanlar arasında yerine ve sorumluluğuna talip olma durumuna yakınlaşıyor.