Çin lideri Xi Jinping’in bu duruşunu, esasen yedi yıl öncesine, 2017 Davos Zirvesine endekslemek gerekiyor. Görevinde yeni ABD başkanı Trump’ın özellikle katılmadığı “en önemli zenginler zirvesi” açılışını, tarihte ilk kez, bir kapitalist sistem dışı liderin gerçekleştirdiği hatırlanıyor. Xi’nin büyük yankı uyandıran sözleri arasında; “dünyada yaşanan problemlerin (2008 Krizi dahil) temel sebebinin ekonomik küreselleşme olmadığı ve ulusal duruşların terkedilerek, doğru usul ve tempo ile ekonomik küreselleşme hedefine yönelmek gerektiği” arşivlerde yer alıyor.
Gene, “ticaretin serbest akışına engel olunmadan ve ticaret savaşlarının herkesi kahredici girdabına kapılmadan, korumacılık kalkanı arkasına saklanmadan ilerlemek” eksenindeki ifadeler, halen dikkat çekici bulunuyor. Trump’ın yokluğunda, dünyanın zenginler zirvesi olarak bilinen Davos platformunda, adeta “rol çalan” ÇKP (Çin Komünist Partisi) liderinin, ABD’nin “yan çizdiği” Paris çevre anlaşmasının yaman savunuculuğunu da üstlenmesi hatırlanıyor. Aradan yedi yıl geçtikten sonra, APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği) Zirvesi katılımı ile Çin liderinin, aynı paralel ve içerikte yeni açılımları ortaya koyduğu görülüyor.
Aralarında ABD’nin de yer aldığı yirmibir ülkeden oluşan APEC, önemli bir uluslararası yapı olarak değerlendiriliyor. Başkanlıkta sayılı günü kalan Biden’ın da katılım sağladığı zirvede, küresel dinamik ve gelişmeler ele alınıyor.
APEC üyeleri arasında yer alan ve ABD’nin kuvvetli müttefikleri olarak bilinen Tayland, Singapur, Şili, Güney Kore, Japonya ve Yeni Zelanda liderleri ile Xi’nin bire-bir görüşme gerçekleştirdiği görülüyor. Başkan Trump’ın ikinci dönemi henüz başlamadan, Çin’in inisiyatif kazanmaya çalıştığı değerlendiriliyor.
Özellikle, %60 gibi yüksek oranlarda devreye alınması beklenilen Çin karşıtı ticaret politikaları paketi ön plana çıkıyor. Bu çerçevede, Başkan Xi’nin, yüksek perdeden seslendirdiği; “artan korumacılık ile birlikte küresel ekonominin yeni çalkantı ve krizlere maruz kalacağı” uyarısı duyuluyor. Bir kere daha, “küreselleşme dostu/korumacılık karşıtı/serbestlik taraftarı” serbestçi-liberal söylemin öne çıkarıldığı izleniyor.
Karşı manevra ve hazırlıklarını sadece küreselleşmeye sahip çıkma söylemi ile sınırlı bırakmadan ilerleyen Çin; aksiyon ve yatırım bacağını da ihmal etmiyor. ABD’nin arka bahçesi olarak bilinen Güney Amerikayı, varlık gösterdiği coğrafyalar arasına katmada ciddi bir adım atıyor. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında tamamlanan Peru’daki Chancay mega liman projesinin açılışını bizzat Xi gerçekleştiriyor. Üçbuçuk milyar dolarlık bir yatırım hacmine sahip dev tesis, başkent Lima’ya yetmiş km. uzakta inşa edilmiş bir küresel lojistik üssü haline geliyor. Brezilya dahil, Güney Amerika ülkeleri açısından büyük Asya pazarına erişimde; nakliye süresini üçte bir oranında azaltma benzeri, çok önemli kazanımların sağlanması bekleniyor.
Brezilya mahreçli soya fasulyesi ve Şili kaynaklı bakır gibi stratejik ürünlerin küresel ticaretinde yeni fırsat ve kolaylıklar ortaya çıkıyor.
Çin’in bu yeni hamlesiyle, Kuzey Amerika limanlarını “devre dışı bırakma ve onlara alternatif oluşturma” stratejisini hayata geçirdiği izleniyor.
ABD’nin geleneksel nüfuz alanı olarak gördüğü bir bölgede Çin’in “el yükselttiğine” ve bu aksiyonlarını küreselleşme-dostu retorik üzerinden yürüttüğüne dair şüphe bulunmuyor.
Belki de, ABD’nin sözel ve fiili planlarda “boş bıraktığı”; kendi içerisine daha fazla döndüğü bir konjonktürden, şimdi yararlanma Çin taktiği ön plana çıkıyor. Trump kimliğinde ifadesini bulan ben-merkezcil duruş ile korumacı anlayış karşısında “küreselleşme kulvarında serbestçe/liberal anlayışla yürüme” anlayışını savunmak, Çin liderine; dünyanın en büyük komünist partisi başkanına kalıyor!
Önümüzdeki günlerin nelere gebe olduğu akıllardan çıkmaz iken, APEC Zirvesi katılımcılarından Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun, küresel ticaretteki gelişmeler/pazarlıklar hakkındaki sözlerine kulak vermek gerekiyor: “ Önceden zordu; şimdi de hiç kolay olmayacak!”. Bir Çin atasözünün işaret ettiği gibi “ilginç zamanlarda yaşadığımız/yaşayacağımız” tespiti, bugünlerde yeniden hatırlanıyor.
Önemli Not: APEC Zirvesi dolayısıyla Türkiye’nin bu pazarlara açılması opsiyon ve stratejisinde; Tayland faktörünün önemini ve iki ülke arasındaki STA (Serbest Ticaret Anlaşması) tamamlanması gereğini hatırlatmak gerekiyor.
Çin lideri Xi Jinping’in bu duruşunu, esasen yedi yıl öncesine, 2017 Davos Zirvesine endekslemek gerekiyor. Görevinde yeni ABD başkanı Trump’ın özellikle katılmadığı “en önemli zenginler zirvesi” açılışını, tarihte ilk kez, bir kapitalist sistem dışı liderin gerçekleştirdiği hatırlanıyor. Xi’nin büyük yankı uyandıran sözleri arasında; “dünyada yaşanan problemlerin (2008 Krizi dahil) temel sebebinin ekonomik küreselleşme olmadığı ve ulusal duruşların terkedilerek, doğru usul ve tempo ile ekonomik küreselleşme hedefine yönelmek gerektiği” arşivlerde yer alıyor.
Gene, “ticaretin serbest akışına engel olunmadan ve ticaret savaşlarının herkesi kahredici girdabına kapılmadan, korumacılık kalkanı arkasına saklanmadan ilerlemek” eksenindeki ifadeler, halen dikkat çekici bulunuyor. Trump’ın yokluğunda, dünyanın zenginler zirvesi olarak bilinen Davos platformunda, adeta “rol çalan” ÇKP (Çin Komünist Partisi) liderinin, ABD’nin “yan çizdiği” Paris çevre anlaşmasının yaman savunuculuğunu da üstlenmesi hatırlanıyor. Aradan yedi yıl geçtikten sonra, APEC (Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği) Zirvesi katılımı ile Çin liderinin, aynı paralel ve içerikte yeni açılımları ortaya koyduğu görülüyor.
Aralarında ABD’nin de yer aldığı yirmibir ülkeden oluşan APEC, önemli bir uluslararası yapı olarak değerlendiriliyor. Başkanlıkta sayılı günü kalan Biden’ın da katılım sağladığı zirvede, küresel dinamik ve gelişmeler ele alınıyor.
APEC üyeleri arasında yer alan ve ABD’nin kuvvetli müttefikleri olarak bilinen Tayland, Singapur, Şili, Güney Kore, Japonya ve Yeni Zelanda liderleri ile Xi’nin bire-bir görüşme gerçekleştirdiği görülüyor. Başkan Trump’ın ikinci dönemi henüz başlamadan, Çin’in inisiyatif kazanmaya çalıştığı değerlendiriliyor.
Özellikle, %60 gibi yüksek oranlarda devreye alınması beklenilen Çin karşıtı ticaret politikaları paketi ön plana çıkıyor. Bu çerçevede, Başkan Xi’nin, yüksek perdeden seslendirdiği; “artan korumacılık ile birlikte küresel ekonominin yeni çalkantı ve krizlere maruz kalacağı” uyarısı duyuluyor. Bir kere daha, “küreselleşme dostu/korumacılık karşıtı/serbestlik taraftarı” serbestçi-liberal söylemin öne çıkarıldığı izleniyor.
Karşı manevra ve hazırlıklarını sadece küreselleşmeye sahip çıkma söylemi ile sınırlı bırakmadan ilerleyen Çin; aksiyon ve yatırım bacağını da ihmal etmiyor. ABD’nin arka bahçesi olarak bilinen Güney Amerikayı, varlık gösterdiği coğrafyalar arasına katmada ciddi bir adım atıyor. Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında tamamlanan Peru’daki Chancay mega liman projesinin açılışını bizzat Xi gerçekleştiriyor. Üçbuçuk milyar dolarlık bir yatırım hacmine sahip dev tesis, başkent Lima’ya yetmiş km. uzakta inşa edilmiş bir küresel lojistik üssü haline geliyor. Brezilya dahil, Güney Amerika ülkeleri açısından büyük Asya pazarına erişimde; nakliye süresini üçte bir oranında azaltma benzeri, çok önemli kazanımların sağlanması bekleniyor.
Brezilya mahreçli soya fasulyesi ve Şili kaynaklı bakır gibi stratejik ürünlerin küresel ticaretinde yeni fırsat ve kolaylıklar ortaya çıkıyor.
Çin’in bu yeni hamlesiyle, Kuzey Amerika limanlarını “devre dışı bırakma ve onlara alternatif oluşturma” stratejisini hayata geçirdiği izleniyor.
ABD’nin geleneksel nüfuz alanı olarak gördüğü bir bölgede Çin’in “el yükselttiğine” ve bu aksiyonlarını küreselleşme-dostu retorik üzerinden yürüttüğüne dair şüphe bulunmuyor.
Belki de, ABD’nin sözel ve fiili planlarda “boş bıraktığı”; kendi içerisine daha fazla döndüğü bir konjonktürden, şimdi yararlanma Çin taktiği ön plana çıkıyor. Trump kimliğinde ifadesini bulan ben-merkezcil duruş ile korumacı anlayış karşısında “küreselleşme kulvarında serbestçe/liberal anlayışla yürüme” anlayışını savunmak, Çin liderine; dünyanın en büyük komünist partisi başkanına kalıyor!
Önümüzdeki günlerin nelere gebe olduğu akıllardan çıkmaz iken, APEC Zirvesi katılımcılarından Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun, küresel ticaretteki gelişmeler/pazarlıklar hakkındaki sözlerine kulak vermek gerekiyor: “ Önceden zordu; şimdi de hiç kolay olmayacak!”. Bir Çin atasözünün işaret ettiği gibi “ilginç zamanlarda yaşadığımız/yaşayacağımız” tespiti, bugünlerde yeniden hatırlanıyor.
Önemli Not: APEC Zirvesi dolayısıyla Türkiye’nin bu pazarlara açılması opsiyon ve stratejisinde; Tayland faktörünün önemini ve iki ülke arasındaki STA (Serbest Ticaret Anlaşması) tamamlanması gereğini hatırlatmak gerekiyor.