

İkinci döneminde birbuçuk ayını henüz doldururken, Trump’ın, açıkladığı ek gümrük vergileri ve ticari düzenlemeleri ertelemekten ve/veya oran ile kapsamlarını “son dakikada” değiştirmekten geri durmadığı izleniyor. Mesela, otomobil endüstrisini ilgilendiren düzenlemelerde; sadece 24 saat içinde tam üç değişiklik ortaya konuluyor. Bu hızlı ve hatta “fevri” bulunan ani değişiklikler, tüm sektörlerde ve elbette sermaye piyasalarında büyük ölçüde belirsizlik artışını ortaya çıkarıyor.
Üstelik, “teknik bir orta-uzun vadeli araç / mekanizma” olan dış ticaret düzenleme elemanlarının; kısa erimli ve “kol bükücü” pazarlık unsuru olarak kullanılmaya başlanması sıkıntı doğuruyor. Merkantalist Dönemlerden bu yana, başta ek gümrük vergileri olmak üzere dış ticaret araçlarının kullanılması ile ilgili yerleşik ilke ve prensiplerin adeta özensiz biçimde görmezden gelindiği izleniyor.
Bu cümleden olmak üzere, sistemin ruhunu oluşturan “mütekabiliyet/karşılıklılık ilkesi” gibi temel dinamiklerin, tek taraflı olarak çarpıtılmaya çalışıldığı görülüyor. Gene, sistemin temel felsefesini oluşturan orta-uzun vadeli Etki Analizleri ile ilerleme prensibinin arka plana itildiği anlaşılıyor. Potansiyel ve gerçek “Ticaret Savaşı” senaryo ve arka planlarının da ABD yönetimi tarafından yeterince çalışılmadığı; hatta, görmezden gelindiğine dair şüpheler artıyor. Trump’ın genel yaklaşımı ve ticaret araçları kullanımında, kısa erimli / kol bükücü / fatura kesici / anında değişken bir tutum sergilemesi endişe yaratıyor.
Artan belirsizlik andacında “tarifelere yakalanmadan hareket etme “ mantığı ile ABD şirketlerinin belirli kalemlerde ithalata ağırlık vermeleri sonucunda, geçen Ocak ayında toplam dış alımın üçte bir oranında artarak, tüm zamanların en yüksek dış ticaret açığının verildiği ortaya çıkıyor.
Amerika’nın; Trump’ın ek gümrük vergileri ile düşüreceğini iddia ettiği dış ticaret açığındaki yıllık artış; %97 oranına tırmanmış bulunuyor. Gene, Trump yaklaşımının tersine olarak, artan gümrük vergileri ile hanehalkı bütçelerine gelecek ek yük ile enflasyon beklentilerinde ve ölçümlerinde yukarı yönlü eğilimlerin ağır bastığı izleniyor. Nitekim, FED Başkanı Powell’ın güncel açıklaması da “ihtiyatlı yönü ağır basan” bir söylemi temsil ediyor. Rekor dış ticaret açığı ve enflasyon sorunlarını önceki Başkan Biden’a fatura etmeyi sürdüren Trump’ın; artık ikircikli davranacak / geriye bakacak “yüzü kalmadığı” ifade ediliyor.
Önceki döneminde ekipte yer alan ve görece daha dengeleyici role sahip Hazine Bakanı Steven Mnuchin ve Ticaret Baş Müzakerecisi Robert Lighthizer’in katkı ile etkilerinden yoksun bir döneme giriliyor. Bu görevlere yeni atanan Scott Bessent ve Jameison Greer’in duruşları henüz netlik kazanmamış bulunuyor.
Her ne kadar, şahin duruşu ile bilinen meslektaşımız Peter Navaro, Trump danışmanlığını sürdürse de, teknokrat kimliği ile öne çıkması gerekenin; Ticaret Bakanı Howard Lutnick olduğu değerlendiriliyor.
Wall Street kökenli ve Trump seçim kampanyasının önde gelen mali destekçilerinden Lutnick’ in; “ kayıtsız-şartsız bir Trump destekçisi” olduğu biliniyor. “Eninde, sonunda, Trump’ın her zaman kazanan taraf olduğuna iman etmeli ve gereğini yapmalısınız!” mealindeki ifadelerini, CNBC ekranlarında henüz sarf ettiği not ediliyor. Bu bakımdan, Trump’ın “Janus etkisi” doğuran icraatlarını, teknik-bürokratik yaklaşım ve diplomatik ferasetle dengelenme ihtimali görülmüyor!.
Hem Ukrayna, hem de Gazze’de vadettiği “barış” şartları dışında kalınırsa, “savaşçı” ikinci yüzünü anında göstermekten kaçınmayan Trump yönetimi ile birlikte girilen yeni eko-politik akışta roller yeniden paylaşılıyor.
Dengenin bir yüzü olan Kapitalist dünya egemeninin “karışık sinyaller verdiği” bir gidişatta, (eski) dengenin diğer yüzü olan Çin; “küresel ticarette dengeli/çoğulcu yaklaşımlar” etrafında mesajlar veriyor. Küresel ticarette serbest rekabet ve çoklu düzenlemeler konusu ile kritiğinin, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kapsamına alınmak için senelerce beklemiş ülkeye ve dünyanın en büyük Komünist Partisi iktidarına kalmış olması da, ayrıca tarihe not düşülüyor.
İkinci döneminde birbuçuk ayını henüz doldururken, Trump’ın, açıkladığı ek gümrük vergileri ve ticari düzenlemeleri ertelemekten ve/veya oran ile kapsamlarını “son dakikada” değiştirmekten geri durmadığı izleniyor. Mesela, otomobil endüstrisini ilgilendiren düzenlemelerde; sadece 24 saat içinde tam üç değişiklik ortaya konuluyor. Bu hızlı ve hatta “fevri” bulunan ani değişiklikler, tüm sektörlerde ve elbette sermaye piyasalarında büyük ölçüde belirsizlik artışını ortaya çıkarıyor.
Üstelik, “teknik bir orta-uzun vadeli araç / mekanizma” olan dış ticaret düzenleme elemanlarının; kısa erimli ve “kol bükücü” pazarlık unsuru olarak kullanılmaya başlanması sıkıntı doğuruyor. Merkantalist Dönemlerden bu yana, başta ek gümrük vergileri olmak üzere dış ticaret araçlarının kullanılması ile ilgili yerleşik ilke ve prensiplerin adeta özensiz biçimde görmezden gelindiği izleniyor.
Bu cümleden olmak üzere, sistemin ruhunu oluşturan “mütekabiliyet/karşılıklılık ilkesi” gibi temel dinamiklerin, tek taraflı olarak çarpıtılmaya çalışıldığı görülüyor. Gene, sistemin temel felsefesini oluşturan orta-uzun vadeli Etki Analizleri ile ilerleme prensibinin arka plana itildiği anlaşılıyor. Potansiyel ve gerçek “Ticaret Savaşı” senaryo ve arka planlarının da ABD yönetimi tarafından yeterince çalışılmadığı; hatta, görmezden gelindiğine dair şüpheler artıyor. Trump’ın genel yaklaşımı ve ticaret araçları kullanımında, kısa erimli / kol bükücü / fatura kesici / anında değişken bir tutum sergilemesi endişe yaratıyor.
Artan belirsizlik andacında “tarifelere yakalanmadan hareket etme “ mantığı ile ABD şirketlerinin belirli kalemlerde ithalata ağırlık vermeleri sonucunda, geçen Ocak ayında toplam dış alımın üçte bir oranında artarak, tüm zamanların en yüksek dış ticaret açığının verildiği ortaya çıkıyor.
Amerika’nın; Trump’ın ek gümrük vergileri ile düşüreceğini iddia ettiği dış ticaret açığındaki yıllık artış; %97 oranına tırmanmış bulunuyor. Gene, Trump yaklaşımının tersine olarak, artan gümrük vergileri ile hanehalkı bütçelerine gelecek ek yük ile enflasyon beklentilerinde ve ölçümlerinde yukarı yönlü eğilimlerin ağır bastığı izleniyor. Nitekim, FED Başkanı Powell’ın güncel açıklaması da “ihtiyatlı yönü ağır basan” bir söylemi temsil ediyor. Rekor dış ticaret açığı ve enflasyon sorunlarını önceki Başkan Biden’a fatura etmeyi sürdüren Trump’ın; artık ikircikli davranacak / geriye bakacak “yüzü kalmadığı” ifade ediliyor.
Önceki döneminde ekipte yer alan ve görece daha dengeleyici role sahip Hazine Bakanı Steven Mnuchin ve Ticaret Baş Müzakerecisi Robert Lighthizer’in katkı ile etkilerinden yoksun bir döneme giriliyor. Bu görevlere yeni atanan Scott Bessent ve Jameison Greer’in duruşları henüz netlik kazanmamış bulunuyor.
Her ne kadar, şahin duruşu ile bilinen meslektaşımız Peter Navaro, Trump danışmanlığını sürdürse de, teknokrat kimliği ile öne çıkması gerekenin; Ticaret Bakanı Howard Lutnick olduğu değerlendiriliyor.
Wall Street kökenli ve Trump seçim kampanyasının önde gelen mali destekçilerinden Lutnick’ in; “ kayıtsız-şartsız bir Trump destekçisi” olduğu biliniyor. “Eninde, sonunda, Trump’ın her zaman kazanan taraf olduğuna iman etmeli ve gereğini yapmalısınız!” mealindeki ifadelerini, CNBC ekranlarında henüz sarf ettiği not ediliyor. Bu bakımdan, Trump’ın “Janus etkisi” doğuran icraatlarını, teknik-bürokratik yaklaşım ve diplomatik ferasetle dengelenme ihtimali görülmüyor!.
Hem Ukrayna, hem de Gazze’de vadettiği “barış” şartları dışında kalınırsa, “savaşçı” ikinci yüzünü anında göstermekten kaçınmayan Trump yönetimi ile birlikte girilen yeni eko-politik akışta roller yeniden paylaşılıyor.
Dengenin bir yüzü olan Kapitalist dünya egemeninin “karışık sinyaller verdiği” bir gidişatta, (eski) dengenin diğer yüzü olan Çin; “küresel ticarette dengeli/çoğulcu yaklaşımlar” etrafında mesajlar veriyor. Küresel ticarette serbest rekabet ve çoklu düzenlemeler konusu ile kritiğinin, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kapsamına alınmak için senelerce beklemiş ülkeye ve dünyanın en büyük Komünist Partisi iktidarına kalmış olması da, ayrıca tarihe not düşülüyor.