

İkinci döneminin ilk günlerinden itibaren, ticaret politika araçları/ek gümrük vergileri üzerinden diğer küresel oyuncuları muhatap almaya devam ederek, yaptırım gücü/pazarlık avantajı elde etmeye çalışan bir strateji izlendiği görülüyor. Bu stratejinin, doğrudan Trump’ın ifade ettiği üzere, Çin başta olmak üzere, küresel coğrafyanın belirli oyuncularını hedef aldığı biliniyor. O halde, Trump’ın bu duruşuna muhatap kılınan/kılınacak küresel oyuncuları, Çin’den başlamak üzere mercek altına almak doğru olacaktır.
Yeni ABD stratejisinde “öncelikli tehdit ve ana rekabetçi güç” olarak nitelendirilen Çin için yapılan pek çok değerlendirme bulunuyor. Bunlar arasında, Prof.Dr. Joseph Nye tarafından kaleme alınan güncel bir makale dikkat çekiyor(*) :
Harvard Üniversitesinin tanınmış bir akademisyeni ve geçmiş dekanlarından olan Nye, 1990’lı yıllarda, uluslararası güvenlik işlerinden sorumlu ABD Savunma Bakan Yardımcılığı görevini de ifa etmiş bulunuyor. Esas tanınmışlığını ise, 1990’ların başında ortaya attığı ve büyük yaygınlık kazanan “Soft Power (Yumuşak Güç)” kavramı ile kazandığı biliniyor. Değerli meslektaşımız, bahse konu popüler makalesinde; “2040 yılında öne geçecek olanın kim olacağı” sorusu üzerinden Amerika’yı “kazanan taraf” olarak belirler iken, bu yargısını dört ana faktör üzerinde yapılandırıyor:
Coğrafik Konum: ABD’nin iki büyük okyanusla çevrili ve görece ılımlı iki kara komşusu olmasına karşın, Çin; aralarında Hindistan’ın da bulunduğu ve sınır anlaşmazlıkları yaşadığı öndört komşu devlet ile çevrelenmiş bulunuyor.
Demografi: Çin demografik gerileme yaşarken ve nitelikli göçmen çekme kapasitesinden yoksun iken, ABD; istihdam performansı ve en yüksek oranda nitelikli göç çekme kabiliyeti kulvarlarında tartışmasız liderliğe sahip görülüyor.
Faktör Verimliliği: Toplam sermaye ve üretim verimliliği bakımından, otomasyon-otonomasyon-robotik cephelerinde ABD’nin, Çin’e karşı üstünlük taşıdığı biliniyor.
Teknoloji: Yıllar boyunca, bilgi teknolojileri; nano-teknoloji; biyoteknoloji alanlarında liderliğini sürdüren ABD’ye karşı, Çin’in önemli aşamalar kaydettiği ve toplu taşımacılık; güneş panelleri; lityum pilleri ve elektrikli araçlar kulvarlarında öne geçtiği izleniyor. Yapay zeka (AI) alanındaki son atılımları da dikkat çekiyor. Ancak, ABD’nin, kısa vadede kazanımlarını arttıracağı ve teknolojide gene ön planda kalacağı değerlendiriliyor.
İlaveten, dünya ülke rezervlerinin %60’ının tutulduğu “rezerv para” dolar’ın sahibi ABD iken, yakın zamanda dünyanın en büyük petrol ihracatçısı durumuna gelenin de aynı ülke olduğunu not etmek gerekiyor. Keza, dünyanın en büyük perakende pazarını temsil eden Amerika’nın karşısında, onun üç katından fazla nüfusunun iç pazar potansiyel ile dinamiklerini geliştirme işinde “yapılacak çok iş; alınacak uzun mesafe” bulunan bir Çin gerçeği karşımızda duruyor. “Yumuşak güç” penceresinden bakıldığında, ABD’nin “açık ara” önde olduğu sonucuna varılıyor. İttifak ilişkileri bakımından da ABD müteffik demokrasileri; Avrupa, Japonya, Avusturalya ve Güney Kore toplamı küresel ekonominin yarısını temsil ederken, Çin ve Rusya ile Kuzey Kore toplamının ancak beşte bir oranına eriştiği hesaplanıyor. Profesör Nye, bu analizlerini takiben, mevcut avantajlı durumun, özensiz bir Trump eliyle “kaybedilebileciği” uyarısını paylaşmayı da ihmal etmiyor!
Meseleye, bir de, Çin’in dış ticaret bakımından ABD’ye olan bağlılık oranı perspektifinden bakmakta yarar görüyoruz.
Değişik kaynaklardan derlenen bilgi ve projeksiyonlara göre, Çin toplam dış ticaretinde mal grupları temelinde ABD ihraç pazarı payları ortaya çıkıyor: Buna göre, tüketici elektroniği için %22; ev aletlerinde %19 oranında “bağımlılık katsayıları” ortaya çıkarken, tekstil-giysi; optik-medikal gereçler ve ağaç ürünleri-kağıt gruplarının her birisi için %17’lik bir manşet hesaplanıyor. Oransal olarak, her birisi %10 çıtasının altında kalan çok az sayıda ürün grubu bulunuyor. O halde, ABD pazarı; Çin dış ticaret performansı bakımından “kilit rol sahibi” konumunu muhafaza ediyor. Uzun soluklu strateji ustalığı ve kadim devlet geleneğinin mirasçısı Çin’in, bu gerçeklerden hareketle oyun planlarını oluşturacağını düşünmek gerekiyor.
(*) “Winning the Global Game”, Joseph S. Nye, Jr., Newsweek, February 21, 2025, Sayfa 16-17.
İkinci döneminin ilk günlerinden itibaren, ticaret politika araçları/ek gümrük vergileri üzerinden diğer küresel oyuncuları muhatap almaya devam ederek, yaptırım gücü/pazarlık avantajı elde etmeye çalışan bir strateji izlendiği görülüyor. Bu stratejinin, doğrudan Trump’ın ifade ettiği üzere, Çin başta olmak üzere, küresel coğrafyanın belirli oyuncularını hedef aldığı biliniyor. O halde, Trump’ın bu duruşuna muhatap kılınan/kılınacak küresel oyuncuları, Çin’den başlamak üzere mercek altına almak doğru olacaktır.
Yeni ABD stratejisinde “öncelikli tehdit ve ana rekabetçi güç” olarak nitelendirilen Çin için yapılan pek çok değerlendirme bulunuyor. Bunlar arasında, Prof.Dr. Joseph Nye tarafından kaleme alınan güncel bir makale dikkat çekiyor(*) :
Harvard Üniversitesinin tanınmış bir akademisyeni ve geçmiş dekanlarından olan Nye, 1990’lı yıllarda, uluslararası güvenlik işlerinden sorumlu ABD Savunma Bakan Yardımcılığı görevini de ifa etmiş bulunuyor. Esas tanınmışlığını ise, 1990’ların başında ortaya attığı ve büyük yaygınlık kazanan “Soft Power (Yumuşak Güç)” kavramı ile kazandığı biliniyor. Değerli meslektaşımız, bahse konu popüler makalesinde; “2040 yılında öne geçecek olanın kim olacağı” sorusu üzerinden Amerika’yı “kazanan taraf” olarak belirler iken, bu yargısını dört ana faktör üzerinde yapılandırıyor:
Coğrafik Konum: ABD’nin iki büyük okyanusla çevrili ve görece ılımlı iki kara komşusu olmasına karşın, Çin; aralarında Hindistan’ın da bulunduğu ve sınır anlaşmazlıkları yaşadığı öndört komşu devlet ile çevrelenmiş bulunuyor.
Demografi: Çin demografik gerileme yaşarken ve nitelikli göçmen çekme kapasitesinden yoksun iken, ABD; istihdam performansı ve en yüksek oranda nitelikli göç çekme kabiliyeti kulvarlarında tartışmasız liderliğe sahip görülüyor.
Faktör Verimliliği: Toplam sermaye ve üretim verimliliği bakımından, otomasyon-otonomasyon-robotik cephelerinde ABD’nin, Çin’e karşı üstünlük taşıdığı biliniyor.
Teknoloji: Yıllar boyunca, bilgi teknolojileri; nano-teknoloji; biyoteknoloji alanlarında liderliğini sürdüren ABD’ye karşı, Çin’in önemli aşamalar kaydettiği ve toplu taşımacılık; güneş panelleri; lityum pilleri ve elektrikli araçlar kulvarlarında öne geçtiği izleniyor. Yapay zeka (AI) alanındaki son atılımları da dikkat çekiyor. Ancak, ABD’nin, kısa vadede kazanımlarını arttıracağı ve teknolojide gene ön planda kalacağı değerlendiriliyor.
İlaveten, dünya ülke rezervlerinin %60’ının tutulduğu “rezerv para” dolar’ın sahibi ABD iken, yakın zamanda dünyanın en büyük petrol ihracatçısı durumuna gelenin de aynı ülke olduğunu not etmek gerekiyor. Keza, dünyanın en büyük perakende pazarını temsil eden Amerika’nın karşısında, onun üç katından fazla nüfusunun iç pazar potansiyel ile dinamiklerini geliştirme işinde “yapılacak çok iş; alınacak uzun mesafe” bulunan bir Çin gerçeği karşımızda duruyor. “Yumuşak güç” penceresinden bakıldığında, ABD’nin “açık ara” önde olduğu sonucuna varılıyor. İttifak ilişkileri bakımından da ABD müteffik demokrasileri; Avrupa, Japonya, Avusturalya ve Güney Kore toplamı küresel ekonominin yarısını temsil ederken, Çin ve Rusya ile Kuzey Kore toplamının ancak beşte bir oranına eriştiği hesaplanıyor. Profesör Nye, bu analizlerini takiben, mevcut avantajlı durumun, özensiz bir Trump eliyle “kaybedilebileciği” uyarısını paylaşmayı da ihmal etmiyor!
Meseleye, bir de, Çin’in dış ticaret bakımından ABD’ye olan bağlılık oranı perspektifinden bakmakta yarar görüyoruz.
Değişik kaynaklardan derlenen bilgi ve projeksiyonlara göre, Çin toplam dış ticaretinde mal grupları temelinde ABD ihraç pazarı payları ortaya çıkıyor: Buna göre, tüketici elektroniği için %22; ev aletlerinde %19 oranında “bağımlılık katsayıları” ortaya çıkarken, tekstil-giysi; optik-medikal gereçler ve ağaç ürünleri-kağıt gruplarının her birisi için %17’lik bir manşet hesaplanıyor. Oransal olarak, her birisi %10 çıtasının altında kalan çok az sayıda ürün grubu bulunuyor. O halde, ABD pazarı; Çin dış ticaret performansı bakımından “kilit rol sahibi” konumunu muhafaza ediyor. Uzun soluklu strateji ustalığı ve kadim devlet geleneğinin mirasçısı Çin’in, bu gerçeklerden hareketle oyun planlarını oluşturacağını düşünmek gerekiyor.
(*) “Winning the Global Game”, Joseph S. Nye, Jr., Newsweek, February 21, 2025, Sayfa 16-17.