Piyasalar bakımından, yılın sonlandığı; “defterlerin kapatıldığı” bu kritik dönemde çevresel baskılar artıyor, yeni analiz ve aksiyonlara ihtiyaç ortaya çıkıyor. ABD liderliğinin el değiştirme sürecinin hemen öncesinde, benimsenebilecek alternatif pozisyonların, yeniden değerlendirilmeye alındığı izleniyor. Bu çerçevede, önümüzdeki döneme ait tahmin ve öngörüler daha kritik bir öneme ulaşıp, daha yakından izlenmeye başlanıyor. Söz konusu kulvarda, The Economist dergisinin öngörüleri ile geleneksel yeni yıl kapağı, her daim ilgi çekici bulunuyor. Henüz yayınlanan “The World Ahead 2025” özel sayısı ile önümüzdeki yılı şekillendirecek on adet ana trend dünya kamuoyuna sunuluyor:
İlk planda, Trump döneminin, küresel planda getireceği ve hatta “dayatacağı” açılımlar ile jeo-politik dinamik ve yapılanmalara dikkat çekiliyor. Amerika’yı önceleyen ve merkeze alan ben-merkezcil politikaların ön plana çıkartılması ile hangi etki-tepki süreçlerinin devreye gireceği merak ediliyor.
Geçen seneki değerlendirmesinde; 2024 yılını “seçimler yılı” olarak ilan eden the Economist, gelecek yıl için iktidar partilerinin aldıkları sonuçlar üzerinden, seçmenlerin değişim talep ile beklentilerinin yükseldiğine ve siyasal gerginliklerin artma potansiyeline dikkat çekiyor.
Ukrayna ve Gaza merkezli sıcak çatışmaların geleceği kadar, ABD; Çin; Rusya; İran ve Kuzey Kore gibi aktörlerin ön planda yer aldığı jeo-politik gerginlik ile anlaşmazlıkların gündemde kalacağına işaret ediliyor.
Beklenen ticaret karşıtı düzenlemeler ve tarife engelleri karşısında Çin’in geliştireceği karşı duruşların, küresel planda geçerli etkileri tetiklemesi öngörülüyor.
Çin’in rekabetçi kulvarda öne çıktığı “Temiz Teknoloji” akımının; güneş panelleri, elektrikli araçlar ve benzeri sektörler üzerinden varlığını daha fazla hissettireceği kestiriliyor.
Enflasyonla mücadele konusunda mesafe almış bulunan gelişmiş ekonomileri, artık yeni ekonomik açmaz ve temel problemlerin (artan bütçe açıkları, gerileyen büyüme rakamları başta olmak üzere) beklediği önemle vurgulanıyor.
Bir tarafta, Amerika başta olmak üzere, yaşlanan liderler ve demografik profilin getirdiği özellikli dinamikler, diğer kimi coğrafyalarda ise artan genç nüfus dinamiklerinin bir arada yol alacağı karmaşık bir döneme geçileceği öngörülüyor.
Bir trilyon dolardan fazla kaynak harcanan Yapay Zeka (AI) alanında kaydedilecek gelişmelerin hangi yönde seyredeceği; toplumsal sistem ve ilaç geliştirme gibi alanlarda somut kazanım sağlama ihtimalleri başta gelmek üzere, yakıcı soruların gündemde kalacağı öne sürülüyor.
Küresel planda seyahat dinamiklerinin kısıtlama ve engellemelerle karşılaşması bakımından, artan sınır kontrolleri; sıkılaştırılan vize uygulamaları; aşırı turizm benzeri gelişmelerin yakından izlenmesi gerekeceği not ediliyor.
Nihayet, aralarında güneş fırtınası; eski yazıtların bulunması ve hatta küresel pandemi gibi faktörlerin de yer aldığı beklenmedik gelişmelere, 2025 yılında da hazır olunması gerektiği belirtiliyor. Geleceğe daha iyi hazırlanmak bakımından, “beklenmeyeni de beklemeyi bilmek gerektiği” tespitine, ayrıca yer veriliyor. Mezkur derginin bir başka makalesinde; 2025 yılına damgasını vuracak üç başlık olarak, Teknoloji; Trump ve Radikal Belirsizlik faktörlerinin de not edildiğini, ayrıca belirtmeliyiz.
Bu cümleden olmak üzere, seksen yıllık hakim küresel eko-politik sistemin önemli teorisyeni Henry Kissinger’in ölümünden sonra yayınlanan son eserine dikkat çekmek gerekiyor. İki gün önce piyasaya çıkan kitap; Genesis (Yaratılış) başlığını taşıyor. Yapay Zeka (AI) alanındaki gelişmeler temelinde, dijital sektörün iki tanınmış yöneticisi ile ortak kaleme alındığı; yayına hazırlandığı görülüyor. Kissinger’ın; dünyanın, yapay zeka destekli “süper insanlar” gerçek ve hakimiyetine şimdiden hazırlıklı olmaları gerektiğine işaret ettiği okunuyor. Bu durumda, biyomekanik mühendislik birikimi ile insanların yetenek ve kabiliyetlerini, yapay zeka-makine etkileşimi üzerinden geliştirebilecekleri iddia ediliyor.
2025 yılının neleri getireceği, bugünden, ancak ve sadece kestirebilirken; jeo-politik gerginliklerin ciddi ağırlık kazanacağı bir dönem olacağı, şimdiden, rahatlıkla ifade edilebiliyor.
Piyasalar bakımından, yılın sonlandığı; “defterlerin kapatıldığı” bu kritik dönemde çevresel baskılar artıyor, yeni analiz ve aksiyonlara ihtiyaç ortaya çıkıyor. ABD liderliğinin el değiştirme sürecinin hemen öncesinde, benimsenebilecek alternatif pozisyonların, yeniden değerlendirilmeye alındığı izleniyor. Bu çerçevede, önümüzdeki döneme ait tahmin ve öngörüler daha kritik bir öneme ulaşıp, daha yakından izlenmeye başlanıyor. Söz konusu kulvarda, The Economist dergisinin öngörüleri ile geleneksel yeni yıl kapağı, her daim ilgi çekici bulunuyor. Henüz yayınlanan “The World Ahead 2025” özel sayısı ile önümüzdeki yılı şekillendirecek on adet ana trend dünya kamuoyuna sunuluyor:
İlk planda, Trump döneminin, küresel planda getireceği ve hatta “dayatacağı” açılımlar ile jeo-politik dinamik ve yapılanmalara dikkat çekiliyor. Amerika’yı önceleyen ve merkeze alan ben-merkezcil politikaların ön plana çıkartılması ile hangi etki-tepki süreçlerinin devreye gireceği merak ediliyor.
Geçen seneki değerlendirmesinde; 2024 yılını “seçimler yılı” olarak ilan eden the Economist, gelecek yıl için iktidar partilerinin aldıkları sonuçlar üzerinden, seçmenlerin değişim talep ile beklentilerinin yükseldiğine ve siyasal gerginliklerin artma potansiyeline dikkat çekiyor.
Ukrayna ve Gaza merkezli sıcak çatışmaların geleceği kadar, ABD; Çin; Rusya; İran ve Kuzey Kore gibi aktörlerin ön planda yer aldığı jeo-politik gerginlik ile anlaşmazlıkların gündemde kalacağına işaret ediliyor.
Beklenen ticaret karşıtı düzenlemeler ve tarife engelleri karşısında Çin’in geliştireceği karşı duruşların, küresel planda geçerli etkileri tetiklemesi öngörülüyor.
Çin’in rekabetçi kulvarda öne çıktığı “Temiz Teknoloji” akımının; güneş panelleri, elektrikli araçlar ve benzeri sektörler üzerinden varlığını daha fazla hissettireceği kestiriliyor.
Enflasyonla mücadele konusunda mesafe almış bulunan gelişmiş ekonomileri, artık yeni ekonomik açmaz ve temel problemlerin (artan bütçe açıkları, gerileyen büyüme rakamları başta olmak üzere) beklediği önemle vurgulanıyor.
Bir tarafta, Amerika başta olmak üzere, yaşlanan liderler ve demografik profilin getirdiği özellikli dinamikler, diğer kimi coğrafyalarda ise artan genç nüfus dinamiklerinin bir arada yol alacağı karmaşık bir döneme geçileceği öngörülüyor.
Bir trilyon dolardan fazla kaynak harcanan Yapay Zeka (AI) alanında kaydedilecek gelişmelerin hangi yönde seyredeceği; toplumsal sistem ve ilaç geliştirme gibi alanlarda somut kazanım sağlama ihtimalleri başta gelmek üzere, yakıcı soruların gündemde kalacağı öne sürülüyor.
Küresel planda seyahat dinamiklerinin kısıtlama ve engellemelerle karşılaşması bakımından, artan sınır kontrolleri; sıkılaştırılan vize uygulamaları; aşırı turizm benzeri gelişmelerin yakından izlenmesi gerekeceği not ediliyor.
Nihayet, aralarında güneş fırtınası; eski yazıtların bulunması ve hatta küresel pandemi gibi faktörlerin de yer aldığı beklenmedik gelişmelere, 2025 yılında da hazır olunması gerektiği belirtiliyor. Geleceğe daha iyi hazırlanmak bakımından, “beklenmeyeni de beklemeyi bilmek gerektiği” tespitine, ayrıca yer veriliyor. Mezkur derginin bir başka makalesinde; 2025 yılına damgasını vuracak üç başlık olarak, Teknoloji; Trump ve Radikal Belirsizlik faktörlerinin de not edildiğini, ayrıca belirtmeliyiz.
Bu cümleden olmak üzere, seksen yıllık hakim küresel eko-politik sistemin önemli teorisyeni Henry Kissinger’in ölümünden sonra yayınlanan son eserine dikkat çekmek gerekiyor. İki gün önce piyasaya çıkan kitap; Genesis (Yaratılış) başlığını taşıyor. Yapay Zeka (AI) alanındaki gelişmeler temelinde, dijital sektörün iki tanınmış yöneticisi ile ortak kaleme alındığı; yayına hazırlandığı görülüyor. Kissinger’ın; dünyanın, yapay zeka destekli “süper insanlar” gerçek ve hakimiyetine şimdiden hazırlıklı olmaları gerektiğine işaret ettiği okunuyor. Bu durumda, biyomekanik mühendislik birikimi ile insanların yetenek ve kabiliyetlerini, yapay zeka-makine etkileşimi üzerinden geliştirebilecekleri iddia ediliyor.
2025 yılının neleri getireceği, bugünden, ancak ve sadece kestirebilirken; jeo-politik gerginliklerin ciddi ağırlık kazanacağı bir dönem olacağı, şimdiden, rahatlıkla ifade edilebiliyor.