Enflasyon seyrinde öngörülebilir/sürdürülebilir bir iniş kulvarına girildiğine dair kuvvetli kanıt, Eylül rakamları ile de elde edilememiştir. Mayıs ayındaki zirve manşetten bu yana elde edile(bile)n 22.84’lük gelişmenin; 20.38’i, tamamen baz etkisinden kaynaklandığı hesaplanmaktadır. Manşet enflasyonda “iniş kulvarına geçme” gelişmesinden ziyade, “yükselişe ket vurma ve iniş patikasına sapma” eğilimi ortaya çıkmıştır. Zira, sayısal (kantitatif) gidiş kadar, yapısal (kalitatif/karakteristik) bünyede destekleyici iyileşmeler henüz ortaya çıkmamıştır. Bu cümleden olmak üzere, “gıda” ve “hizmetler” kaleminde görülen katılık sendromundaki görece iyileşme bir yana, “eğitim” ve “konut” bacaklarının da bu açmaza katıldığı izlenmektedir.
Asgari ücret ile ilgili bir iyileştirici düzenleme yapılmamış olması bile, TÜİK cari hizmet enflasyonunu; manşet TÜFE’nin birbuçuk katını aşan bir düzeye erişmekten alıkoymamıştır. Eylül ayı itibarıyla ortaya çıkan yıllık enflasyon rakamının 21 puana yakın bir bölümü sadece hizmetler sektöründen kaynaklanmaktadır. İlaveten, öncü göstergeler arasında sayılan Türk-İş gıda enflasyon verileri ve TZOB tarla-market fiyat karşılaştırmaları herhangi bir düzelmeden; gerileme eğiliminin ilk işaretlerinden bahsetmek mümkün değildir. Gıda kaleminin yıllık enflasyon manşeti içerisindeki katkısı, Eylül için 11 puan olarak gerçekleşmiştir.
Çekirdek enflasyon manşetinin, aylıkta, TÜFE rakamını aşması da, katılık ve yapışkanlık “istenmeyen ikili felaketi” bakımından iyileştirici bir tabloya işaret etmesi mümkün olmayan bir gelişmedir.
Ölçümde referans alınan 143 adet ürün kaleminden sadece 27 adedinde fiyat düşüşü ve fakat, 110 adedinde fiyat artışı yaşanmış olması, arz tarafının “fiyatları sürekli yükseltme alışkanlık ile tercihinin kırılamadığına” en büyük delil teşkil etmekte; inatçı yüksek enflasyonunun zehirleyici bileşenlerinden “gridflasyon- açgözlülük/ tamah enflasyonu” varlık ile etkisinin kuvvetle sürdüğünü göstermektedir.
Yurt içi üretici fiyat manşetine yakın ara malları enflasyonu ile onu aşan sermaye mallarına ait alt rakamlar da, önümüzdeki dönemde aşağıya giden bir enflasyon seyrine destek ve zemin tanımaktan uzaktır. Üstelik, İSO Eylül PMI rakamları; takip edilen on adet sektörün beş adetinde nihai ürün fiyatı artışı ve sektörlerin tamamında girdi fiyatları artışı yaşandığını, henüz ortaya koymuştur.
Dünyada başta petrol olmak üzere enerji ve meta fiyatlarının, sıkıntılı jeo-politik gelişmelere rağmen görece düşük-istikrarlı gidişatının ortaya koyduğu makro avantajlar başta olmak üzere, kontrollü ABD doları/TL. kur kurgusunun beklenen etkilerinin yansımadığı; dezenflasyon süreç ile cephesine etkili ve eşzamanlı taşınamadığı yönündeki değerlendirmeler ağırlık kazanmaktadır. Görece uygun ve güncel küresel konjonktür açılımlarının enflasyon mücadelesi bakımından kullanımında fırsat pencerelerinin kapanması ihtimali, son Lübnan gerginliği ile yeniden ortaya çıkmaktadır. Kur geçişkenliği sorununun, piyasa işlemleriyle baskılanması ile ortaya çıkacak dönemsel avantajın, mevcut enflasyon rakamlarına etkin biçimde yansıtılmasındaki eksiklik bir yana, bu uygulamaların nefes ve maliyeti de ayrıca gündeme gelmektedir.
Enflasyon okumalarının temel ekseni olarak kabul edilmesi gereken “beklenti yönetimi” cephesi ve ilgili son ölçümler ile tamamlayalım: TCMB beklenti anketinde son aylarda ortaya çıkan piyasa uzmanı/sektör mensubu/hanehalkı yılsonu enflasyon beklentileri arasındaki derin uçurum devam etmektedir. Ayrıca, Koç Üniversitesi-Konda tarafından yürütülen hanehalkı beklenti anketinde, tablo daha zorlayıcı sonuçlarla ortaya çıkmakta, ortalama %94 düzeyinin de, farklı kesimlere göre değişiklik gösterdiği (emekli;%107, işçi/esnaf/çiftçi; %98; beyaz yaka;%92, öğrenci; %90) ifade edilmektedir. Halen %38 düzeyini işaret eden resmi TCMB yılsonu hedef manşeti ile arada derin bir beklenti ayrılık ve aykırılığı bulunduğu ortadadır. Mevcut analizler, parasal politikalar bacağının mutlaka diğer bütüncül yaklaşımlarla desteklenmesi gereğine, bir kere daha, önemle işaret etmektedir.
Enflasyon seyrinde öngörülebilir/sürdürülebilir bir iniş kulvarına girildiğine dair kuvvetli kanıt, Eylül rakamları ile de elde edilememiştir. Mayıs ayındaki zirve manşetten bu yana elde edile(bile)n 22.84’lük gelişmenin; 20.38’i, tamamen baz etkisinden kaynaklandığı hesaplanmaktadır. Manşet enflasyonda “iniş kulvarına geçme” gelişmesinden ziyade, “yükselişe ket vurma ve iniş patikasına sapma” eğilimi ortaya çıkmıştır. Zira, sayısal (kantitatif) gidiş kadar, yapısal (kalitatif/karakteristik) bünyede destekleyici iyileşmeler henüz ortaya çıkmamıştır. Bu cümleden olmak üzere, “gıda” ve “hizmetler” kaleminde görülen katılık sendromundaki görece iyileşme bir yana, “eğitim” ve “konut” bacaklarının da bu açmaza katıldığı izlenmektedir.
Asgari ücret ile ilgili bir iyileştirici düzenleme yapılmamış olması bile, TÜİK cari hizmet enflasyonunu; manşet TÜFE’nin birbuçuk katını aşan bir düzeye erişmekten alıkoymamıştır. Eylül ayı itibarıyla ortaya çıkan yıllık enflasyon rakamının 21 puana yakın bir bölümü sadece hizmetler sektöründen kaynaklanmaktadır. İlaveten, öncü göstergeler arasında sayılan Türk-İş gıda enflasyon verileri ve TZOB tarla-market fiyat karşılaştırmaları herhangi bir düzelmeden; gerileme eğiliminin ilk işaretlerinden bahsetmek mümkün değildir. Gıda kaleminin yıllık enflasyon manşeti içerisindeki katkısı, Eylül için 11 puan olarak gerçekleşmiştir.
Çekirdek enflasyon manşetinin, aylıkta, TÜFE rakamını aşması da, katılık ve yapışkanlık “istenmeyen ikili felaketi” bakımından iyileştirici bir tabloya işaret etmesi mümkün olmayan bir gelişmedir.
Ölçümde referans alınan 143 adet ürün kaleminden sadece 27 adedinde fiyat düşüşü ve fakat, 110 adedinde fiyat artışı yaşanmış olması, arz tarafının “fiyatları sürekli yükseltme alışkanlık ile tercihinin kırılamadığına” en büyük delil teşkil etmekte; inatçı yüksek enflasyonunun zehirleyici bileşenlerinden “gridflasyon- açgözlülük/ tamah enflasyonu” varlık ile etkisinin kuvvetle sürdüğünü göstermektedir.
Yurt içi üretici fiyat manşetine yakın ara malları enflasyonu ile onu aşan sermaye mallarına ait alt rakamlar da, önümüzdeki dönemde aşağıya giden bir enflasyon seyrine destek ve zemin tanımaktan uzaktır. Üstelik, İSO Eylül PMI rakamları; takip edilen on adet sektörün beş adetinde nihai ürün fiyatı artışı ve sektörlerin tamamında girdi fiyatları artışı yaşandığını, henüz ortaya koymuştur.
Dünyada başta petrol olmak üzere enerji ve meta fiyatlarının, sıkıntılı jeo-politik gelişmelere rağmen görece düşük-istikrarlı gidişatının ortaya koyduğu makro avantajlar başta olmak üzere, kontrollü ABD doları/TL. kur kurgusunun beklenen etkilerinin yansımadığı; dezenflasyon süreç ile cephesine etkili ve eşzamanlı taşınamadığı yönündeki değerlendirmeler ağırlık kazanmaktadır. Görece uygun ve güncel küresel konjonktür açılımlarının enflasyon mücadelesi bakımından kullanımında fırsat pencerelerinin kapanması ihtimali, son Lübnan gerginliği ile yeniden ortaya çıkmaktadır. Kur geçişkenliği sorununun, piyasa işlemleriyle baskılanması ile ortaya çıkacak dönemsel avantajın, mevcut enflasyon rakamlarına etkin biçimde yansıtılmasındaki eksiklik bir yana, bu uygulamaların nefes ve maliyeti de ayrıca gündeme gelmektedir.
Enflasyon okumalarının temel ekseni olarak kabul edilmesi gereken “beklenti yönetimi” cephesi ve ilgili son ölçümler ile tamamlayalım: TCMB beklenti anketinde son aylarda ortaya çıkan piyasa uzmanı/sektör mensubu/hanehalkı yılsonu enflasyon beklentileri arasındaki derin uçurum devam etmektedir. Ayrıca, Koç Üniversitesi-Konda tarafından yürütülen hanehalkı beklenti anketinde, tablo daha zorlayıcı sonuçlarla ortaya çıkmakta, ortalama %94 düzeyinin de, farklı kesimlere göre değişiklik gösterdiği (emekli;%107, işçi/esnaf/çiftçi; %98; beyaz yaka;%92, öğrenci; %90) ifade edilmektedir. Halen %38 düzeyini işaret eden resmi TCMB yılsonu hedef manşeti ile arada derin bir beklenti ayrılık ve aykırılığı bulunduğu ortadadır. Mevcut analizler, parasal politikalar bacağının mutlaka diğer bütüncül yaklaşımlarla desteklenmesi gereğine, bir kere daha, önemle işaret etmektedir.