Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında, TÜİK tarafından “malum ve beklenen” enflasyon verileri ardından, tamamı 2023 bazlı üç adet yıllık istatistik bülteni kamuoyuna sunuldu:
“Eğitim Harcamaları İstatistikleri”, geçen yıl eğitime ayrılan kaynakların büyük oranda (%84) devlet tarafından karşılandığı; özel sektör ile hanehalklarının da eşit paylarda (%8) katkı sağladığına işaret ediyor. Eğitim düzeylerine göre, öğrenci başına harcamada birinci sırayı, açık ara ile yükseköğretim kulvarının aldığı; ortalama harcama miktarının öğrenci başına ikibin doları ancak aştığı hesaplanıyor.
“Çevre Koruma Harcama İstatistikleri” göz önüne alındığında, ilgili kaynak tahsisinin; açıklanmış enflasyon oranının dahi gerisinde kaldığı ve bu kulvardaki toplam harcamaların GSYH’nın %1 düzeyine dahi ulaşamadığı (0.85) ortaya çıkıyor. Çevre kapsamında ayrılan kaynakların %80‘ inin atık ve atıksu yönetimine harcanmış olması; bu alanda zihniyet ve yaklaşım değişikliği ihtiyacının henüz ortadan kalkmadığına delil teşkil ediyor.
Nihayet, “Sağlık Harcamaları İstatistikleri”, sağlık konusuna ayrılan toplam kaynak miktarının; GSYH içinde %5 düzeyi altında kaldığını (4.7) ve kişi başına sağlık harcamasının 621 dolara ulaştığını tespit ediyor. Toplam harcamaların ağırlıkla ( %76.4) devletin yanısıra, özel sektör (%24) ve hanehalkları (%18) katkısı ile gerçekleştirilmiş bulunduğu açıklanıyor. Cari sağlık harcamalarının yarısının “hastane odaklı” ortaya çıkmış olması, ayrıca kayda değer görülüyor.
Sektörel bir kurum (Paribu) tarafından gerçekleştirilen “Kripto Para Bilinirlik ve Algı Araştırması”, küresel ölçekte Trump rüzgarı ile prim yapan; yüzbin dolar düzeylerini test eden bu özellikli finansal varlıkları Türkiye özelinde ele alıyor. Enflasyondan korunma güdüsü ile vatandaşların kripto varlıklara yöneldiği; her beş kişiden birisinin bu ticarete dahil olduğu ve ezici oranda (dörtte üç) tercihin kısa vadeli al-sat yönünde yoğunlaştığı ortaya çıkıyor.
Öte yandan, gene bir sektörel kurum (Triple-A) eliyle gerçekleştirilen “2024 Yılında Küresel Kripto Para Sahipliğinin Durumu” etiketli çalışma ile tüm dünyada kripto ekosistemine dahil olan kişi sayısının 562 milyona ulaştığı iddia ediliyor. Nüfusuna oranla en yüksek oranda kripto paracının Birleşik Arap Emirlikleri; Singapur ve Türkiye sıralaması ile ortaya çıktığı hesaplanıyor. Bu arada, ABD Hazine Bakanı Yellen’in; kripto varlıkların risk ve gözetimi konusunda sarf ettiği kuvvetli uyarı cümleleri ve FED Başkanı Powell’ın; “ kriptonun rakibi dolar değil; altındır!” ifadeleri haftanın dikkat çeken paralel söylemlerini temsil ediyor. FED’in, 2025 yılı içinde uygulayacağı faiz politikaları, finansal varlıkların gelecek performansları bakımından büyük merakla bekleniliyor.
Düzenleyici kurumların açıkladığı yeni kararlar arasında yer alan “BİST 50 için açığa satma yasağının kaldırılması” kararı, beklendiği üzere, sermaye piyasalarında yukarı yönlü etki ortaya koyuyor ve BİST endekslerinde artış trendi ortaya çıkıyor. Merkez Bankası faiz indirim beklentilerinin ön plana çıktığı bir serimde, Türk lirasının, reel kur hesabında kırkbeş ayın en yüksek seviyesine ulaşması ve sene sonunda otuzaltı milyar hacmine ulaşan fon miktarının gideceği adresin belirlenmesi önem kazanmış bulunuyor.
İşte, finansal kesimin; 2025 yılı için de, bir kez daha “enflasyon düzeltmesi/muhasebesi dışında bırakılması kararını da bu çerçevede okumak gerekiyor. Bu suretle, banka ve finansal kağıtlar üzerinden borsaya destek verilirken, sektörün vergi hasılasından, bütçe mahrum bırakılmamış oluyor! Üstelik, aksi durumda ortaya çıkabilecek “bilanço bozulması ve öz kaynak sağlama yükü” de bertaraf edilmiş görülüyor. “Bir taşla birden fazla kuş vurulmaya” çalışılırken, korkarız, kronik enflasyonun şişirici/yanıltıcı/bozucu etkisini bertaraf edecek teknik araç ile yaklaşımlara da uzak düşülmüş oluyor!.
Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısında, TÜİK tarafından “malum ve beklenen” enflasyon verileri ardından, tamamı 2023 bazlı üç adet yıllık istatistik bülteni kamuoyuna sunuldu:
“Eğitim Harcamaları İstatistikleri”, geçen yıl eğitime ayrılan kaynakların büyük oranda (%84) devlet tarafından karşılandığı; özel sektör ile hanehalklarının da eşit paylarda (%8) katkı sağladığına işaret ediyor. Eğitim düzeylerine göre, öğrenci başına harcamada birinci sırayı, açık ara ile yükseköğretim kulvarının aldığı; ortalama harcama miktarının öğrenci başına ikibin doları ancak aştığı hesaplanıyor.
“Çevre Koruma Harcama İstatistikleri” göz önüne alındığında, ilgili kaynak tahsisinin; açıklanmış enflasyon oranının dahi gerisinde kaldığı ve bu kulvardaki toplam harcamaların GSYH’nın %1 düzeyine dahi ulaşamadığı (0.85) ortaya çıkıyor. Çevre kapsamında ayrılan kaynakların %80‘ inin atık ve atıksu yönetimine harcanmış olması; bu alanda zihniyet ve yaklaşım değişikliği ihtiyacının henüz ortadan kalkmadığına delil teşkil ediyor.
Nihayet, “Sağlık Harcamaları İstatistikleri”, sağlık konusuna ayrılan toplam kaynak miktarının; GSYH içinde %5 düzeyi altında kaldığını (4.7) ve kişi başına sağlık harcamasının 621 dolara ulaştığını tespit ediyor. Toplam harcamaların ağırlıkla ( %76.4) devletin yanısıra, özel sektör (%24) ve hanehalkları (%18) katkısı ile gerçekleştirilmiş bulunduğu açıklanıyor. Cari sağlık harcamalarının yarısının “hastane odaklı” ortaya çıkmış olması, ayrıca kayda değer görülüyor.
Sektörel bir kurum (Paribu) tarafından gerçekleştirilen “Kripto Para Bilinirlik ve Algı Araştırması”, küresel ölçekte Trump rüzgarı ile prim yapan; yüzbin dolar düzeylerini test eden bu özellikli finansal varlıkları Türkiye özelinde ele alıyor. Enflasyondan korunma güdüsü ile vatandaşların kripto varlıklara yöneldiği; her beş kişiden birisinin bu ticarete dahil olduğu ve ezici oranda (dörtte üç) tercihin kısa vadeli al-sat yönünde yoğunlaştığı ortaya çıkıyor.
Öte yandan, gene bir sektörel kurum (Triple-A) eliyle gerçekleştirilen “2024 Yılında Küresel Kripto Para Sahipliğinin Durumu” etiketli çalışma ile tüm dünyada kripto ekosistemine dahil olan kişi sayısının 562 milyona ulaştığı iddia ediliyor. Nüfusuna oranla en yüksek oranda kripto paracının Birleşik Arap Emirlikleri; Singapur ve Türkiye sıralaması ile ortaya çıktığı hesaplanıyor. Bu arada, ABD Hazine Bakanı Yellen’in; kripto varlıkların risk ve gözetimi konusunda sarf ettiği kuvvetli uyarı cümleleri ve FED Başkanı Powell’ın; “ kriptonun rakibi dolar değil; altındır!” ifadeleri haftanın dikkat çeken paralel söylemlerini temsil ediyor. FED’in, 2025 yılı içinde uygulayacağı faiz politikaları, finansal varlıkların gelecek performansları bakımından büyük merakla bekleniliyor.
Düzenleyici kurumların açıkladığı yeni kararlar arasında yer alan “BİST 50 için açığa satma yasağının kaldırılması” kararı, beklendiği üzere, sermaye piyasalarında yukarı yönlü etki ortaya koyuyor ve BİST endekslerinde artış trendi ortaya çıkıyor. Merkez Bankası faiz indirim beklentilerinin ön plana çıktığı bir serimde, Türk lirasının, reel kur hesabında kırkbeş ayın en yüksek seviyesine ulaşması ve sene sonunda otuzaltı milyar hacmine ulaşan fon miktarının gideceği adresin belirlenmesi önem kazanmış bulunuyor.
İşte, finansal kesimin; 2025 yılı için de, bir kez daha “enflasyon düzeltmesi/muhasebesi dışında bırakılması kararını da bu çerçevede okumak gerekiyor. Bu suretle, banka ve finansal kağıtlar üzerinden borsaya destek verilirken, sektörün vergi hasılasından, bütçe mahrum bırakılmamış oluyor! Üstelik, aksi durumda ortaya çıkabilecek “bilanço bozulması ve öz kaynak sağlama yükü” de bertaraf edilmiş görülüyor. “Bir taşla birden fazla kuş vurulmaya” çalışılırken, korkarız, kronik enflasyonun şişirici/yanıltıcı/bozucu etkisini bertaraf edecek teknik araç ile yaklaşımlara da uzak düşülmüş oluyor!.