

TÜİK tarafından açıklanan 3.2 düzeyindeki Ekim-Aralık dönemsel büyümesi ile senelik çeyrek dönem büyüme gidişatı ( sırasıyla 5.3; 2.4; 2.2 ) ortaya çıkıyor. Senenin tamamı için açıklanan 2024 büyüme manşeti; %3.2 olarak ilan ediliyor. Ülkemizin potansiyel büyüme oranının %5 seviyeleri etrafında öngörüldüğü düşünülürse “düşük”; küresel ortalamalara göre ise “yüksek” bir manşet ile karşılaşılıyor. 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde, çok düşük oranlarda olsa dahi, daralan ekonominin, dördüncü çeyrekte 1.7 büyüdüğü ve “teknik resesyon” ihtimalinin aşılmış olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, Orta Vadeli Program ( OVP ) çerçevesinde daha önce 4.0 düzeyinden, 3.5 seviyesine revize edilmiş olan hedef manşetin de altında kalındığı ortaya çıkıyor.
Aynı döneme ait TÜİK enflasyon manşeti ( %44.38 ) göz önüne alındığında, %3.4’lük büyüme oranına ulaşılmasında “dezenflasyon karşıtı büyümeci genişleme” sürecinin varlığı kendisini hissettiriyor. Bu noktada, arka plan okumalarının; “üretimi baskılayan ve tüketime meydan açan bir büyüme kulvarı” gerçeğine ve “gelir dağılımında hızla bozulan adaletsizlik” sorunsalına işaret ettiği hemen fark ediliyor:
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ( GSYH ) toplamını oluşturan ekonomik faaliyetler bakımından lokomotif sektörün; açık ara ve %9.3 skoru ile İnşaat olduğu görülüyor. Sürdürülebilir büyüme modelinin omurgasını oluşturan Sanayi sektöründeki büyüme oranı %0.5 düzeyinde kalıyor. İlaveten, İmalat alt sektörü, %0.2 oranında küçülme sergiliyor. Hanehalkı Tüketim Harcamaları %3.7 oranında büyüme sergileyerek, büyümeye sağladığı pozitif katkı, kesintisiz onsekiz aya ulaşmış oldu. Son çeyrekte, İnşaat sektörünün 9.7; Tüketim Harcamalarının ise 3.0’lık net katkıları ile “yılı kurtaran” kulvarlar olmayı sürdürmüş olması göz önüne alarak; “inşaat ve harcamalara dayanan bir büyüme profili” çizmek gerçekçi bulunuyor. Nitekim, Hanehalkı Tüketim Harcamalarının GSYH içindeki payının %59.2 düzeyine ulaştığı hesaplanıyor. Gene de, önceki yıla ait özel tüketim harcamalarının üçte iki oranında gerilediği/daraldığı dikkatlerden kaçmıyor. Ayrıca, Finans sektöründe gerçekleşen 7.7 skorundaki büyüme ve harcamalara bağlı olarak artan dolaylı vergi gelirlerinin de büyümede ağırlıklı rol üstlendiği not ediliyor. Büyüme kompozisyonu bakımından, inşaat ve finans gibi kısa vadeli-temporal büyüme sağlayan unsurların; sanayi ve ihracat gibi uzun erimli dinamiklerin önüne çıktığını görmek gerekiyor.
Kırk yıldır ön planda olan/tutulan İhracat bacağı bakımından 2023 yılında yaşanan azalmanın; geçen yıl içinde pozitife dönmesi ve büyüme manşetine 1.1 puanlık katkı sağlaması olumlu bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bizzat Türkiye İhracatçılar Meclisi ( TİM ) yönetimi ifadesiyle; “ihracatın büyümede dinamo olması” iddia ve gerçeğine, 2024 yılında uzak düşülmüş bulunuyor. Tarım sektörü bakımından ise reel bir büyüme ve katkı sağlama tablosuna erişilemediği izleniyor.
Toplam GSYH geçen yıl itibarıyla 43.5 trilyon liraya ulaşırken, cari fiyatlar ile kişi başına milli gelir etiketinin; beşyüzyedibin lirayı biraz aştığı hesaplanıyor. Gelir dağılımında ise en yüksek payı Sermaye kesimi alıyor; geçen seneki %36.4’lük oranın, daha da artarak, %46.9 oranına tırmandığı ortaya çıkıyor. Ücretli kesimin aldığı oran ise yılın ilk çeyreğindeki %41.7 düzeyinden, ara zamsız geçen tüm bir yıl sonunda, son çeyrekte %35 çıtasına kadar gerilemiş bulunuyor.
Merkez Bankası ( TCMB ) tarafından henüz paylaşılan “Parasal Sıkılaşma ve Gelir Düzeyine Göre Tüketim Harcamaları” adlı çalışmada; düşük gelir grubu tüketim artışının %20 iken orta gelir kesimi için artışın % 29 düzeyinde gerçekleştiği ifade ediliyor. İş yüksek gelir grubuna geldiğinde, söz konusu artış oranı; %60 olarak karşımıza çıkıyor. Bir başka ifadeyle, varlıklı ve nüfusun küçük oranını oluşturan kesimin harcamaları /refah katkıları; diğer çoğunluğun ( düşük/orta ) harcamalarını “üçe katlamış” oluyor. Görece genişleme / zenginlik artışı esnasında ortaya çıkan eşitsiz faydalanma ve dağılım; nisbi daralma / sıkılaştırma konjonktürü ortaya çıktığında da aynı keskin ve adaletsiz yüzünü gösteriyor.
Büyüme dinamiklerinin, gelir bölüşümü/dağılımı gerçeklerinden bağımsız ele alınamayacağı ve her tür büyüme tablosunun; “Sürdürülebilir Büyüme platformuna çıkarılması ve Kalkınma ile Yaşam Kalitesi kavramlarıyla hemhal edilmesi gerektiği”, 2024 verileri ile adeta yeniden güncellenmiş bulunuyor.
TÜİK tarafından açıklanan 3.2 düzeyindeki Ekim-Aralık dönemsel büyümesi ile senelik çeyrek dönem büyüme gidişatı ( sırasıyla 5.3; 2.4; 2.2 ) ortaya çıkıyor. Senenin tamamı için açıklanan 2024 büyüme manşeti; %3.2 olarak ilan ediliyor. Ülkemizin potansiyel büyüme oranının %5 seviyeleri etrafında öngörüldüğü düşünülürse “düşük”; küresel ortalamalara göre ise “yüksek” bir manşet ile karşılaşılıyor. 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreğinde, çok düşük oranlarda olsa dahi, daralan ekonominin, dördüncü çeyrekte 1.7 büyüdüğü ve “teknik resesyon” ihtimalinin aşılmış olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, Orta Vadeli Program ( OVP ) çerçevesinde daha önce 4.0 düzeyinden, 3.5 seviyesine revize edilmiş olan hedef manşetin de altında kalındığı ortaya çıkıyor.
Aynı döneme ait TÜİK enflasyon manşeti ( %44.38 ) göz önüne alındığında, %3.4’lük büyüme oranına ulaşılmasında “dezenflasyon karşıtı büyümeci genişleme” sürecinin varlığı kendisini hissettiriyor. Bu noktada, arka plan okumalarının; “üretimi baskılayan ve tüketime meydan açan bir büyüme kulvarı” gerçeğine ve “gelir dağılımında hızla bozulan adaletsizlik” sorunsalına işaret ettiği hemen fark ediliyor:
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ( GSYH ) toplamını oluşturan ekonomik faaliyetler bakımından lokomotif sektörün; açık ara ve %9.3 skoru ile İnşaat olduğu görülüyor. Sürdürülebilir büyüme modelinin omurgasını oluşturan Sanayi sektöründeki büyüme oranı %0.5 düzeyinde kalıyor. İlaveten, İmalat alt sektörü, %0.2 oranında küçülme sergiliyor. Hanehalkı Tüketim Harcamaları %3.7 oranında büyüme sergileyerek, büyümeye sağladığı pozitif katkı, kesintisiz onsekiz aya ulaşmış oldu. Son çeyrekte, İnşaat sektörünün 9.7; Tüketim Harcamalarının ise 3.0’lık net katkıları ile “yılı kurtaran” kulvarlar olmayı sürdürmüş olması göz önüne alarak; “inşaat ve harcamalara dayanan bir büyüme profili” çizmek gerçekçi bulunuyor. Nitekim, Hanehalkı Tüketim Harcamalarının GSYH içindeki payının %59.2 düzeyine ulaştığı hesaplanıyor. Gene de, önceki yıla ait özel tüketim harcamalarının üçte iki oranında gerilediği/daraldığı dikkatlerden kaçmıyor. Ayrıca, Finans sektöründe gerçekleşen 7.7 skorundaki büyüme ve harcamalara bağlı olarak artan dolaylı vergi gelirlerinin de büyümede ağırlıklı rol üstlendiği not ediliyor. Büyüme kompozisyonu bakımından, inşaat ve finans gibi kısa vadeli-temporal büyüme sağlayan unsurların; sanayi ve ihracat gibi uzun erimli dinamiklerin önüne çıktığını görmek gerekiyor.
Kırk yıldır ön planda olan/tutulan İhracat bacağı bakımından 2023 yılında yaşanan azalmanın; geçen yıl içinde pozitife dönmesi ve büyüme manşetine 1.1 puanlık katkı sağlaması olumlu bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bizzat Türkiye İhracatçılar Meclisi ( TİM ) yönetimi ifadesiyle; “ihracatın büyümede dinamo olması” iddia ve gerçeğine, 2024 yılında uzak düşülmüş bulunuyor. Tarım sektörü bakımından ise reel bir büyüme ve katkı sağlama tablosuna erişilemediği izleniyor.
Toplam GSYH geçen yıl itibarıyla 43.5 trilyon liraya ulaşırken, cari fiyatlar ile kişi başına milli gelir etiketinin; beşyüzyedibin lirayı biraz aştığı hesaplanıyor. Gelir dağılımında ise en yüksek payı Sermaye kesimi alıyor; geçen seneki %36.4’lük oranın, daha da artarak, %46.9 oranına tırmandığı ortaya çıkıyor. Ücretli kesimin aldığı oran ise yılın ilk çeyreğindeki %41.7 düzeyinden, ara zamsız geçen tüm bir yıl sonunda, son çeyrekte %35 çıtasına kadar gerilemiş bulunuyor.
Merkez Bankası ( TCMB ) tarafından henüz paylaşılan “Parasal Sıkılaşma ve Gelir Düzeyine Göre Tüketim Harcamaları” adlı çalışmada; düşük gelir grubu tüketim artışının %20 iken orta gelir kesimi için artışın % 29 düzeyinde gerçekleştiği ifade ediliyor. İş yüksek gelir grubuna geldiğinde, söz konusu artış oranı; %60 olarak karşımıza çıkıyor. Bir başka ifadeyle, varlıklı ve nüfusun küçük oranını oluşturan kesimin harcamaları /refah katkıları; diğer çoğunluğun ( düşük/orta ) harcamalarını “üçe katlamış” oluyor. Görece genişleme / zenginlik artışı esnasında ortaya çıkan eşitsiz faydalanma ve dağılım; nisbi daralma / sıkılaştırma konjonktürü ortaya çıktığında da aynı keskin ve adaletsiz yüzünü gösteriyor.
Büyüme dinamiklerinin, gelir bölüşümü/dağılımı gerçeklerinden bağımsız ele alınamayacağı ve her tür büyüme tablosunun; “Sürdürülebilir Büyüme platformuna çıkarılması ve Kalkınma ile Yaşam Kalitesi kavramlarıyla hemhal edilmesi gerektiği”, 2024 verileri ile adeta yeniden güncellenmiş bulunuyor.