Fado’ nun yitirilen değeri Misia’ nın, “duman kadar buğulu; kadife kadar yumuşak ve aynı anda, asit kadar yakıcı” ses ve tavrıyla yıllardır, “kadere isyanı” seslendirdiği hatırlardan çıkmıyor. Ancak, büyük sanatçılarda görülebilen bu katmerli teknik-sanat-maharet bileşiminin ve bütüncül kalitenin, yaşamın her alanını zenginleştirici etkisi biliniyor; izleniyor. Ekonomi kulvarını da, herhalde ve öncelikle, bu daire içinde değerlendirmek gerekiyor. Farklı fırsat, risk ve değerlerin, bütüncül bir kompozisyonda bir araya getirilmesi; ustalıkla hemhal edilmesi bekleniliyor. Eğer, “ enflasyon, bir kaderdir!. “ görüşüne peşinen ve çaresizce teslim olunmayacaksa, başarının formülleri, ancak bu yaklaşım üzerine inşa edilebiliyor
O halde, yirmiüç yıl önce kaybettiğimiz bir başka değerli sanatçı, söz ustası Özdemir Asaf’ ın “Adım” şiiri dizelerini hatırlamanın tam zamanıdır (*) :
Ben üç şey biliyorum;
Dinlemekle dört kılana anlatacağım.
En ziyade yoksul ve yoksun kesimleri ezen yüksek enflasyona karşı yürütülen ekonomik dezenflasyon politikalarının, tek kesime/sektöre/bacağa yüklenerek başarılı sonuç edilmesi etkin ve ustalıklı bir yol olamaz. Üç yönlü/bacaklı politika ile yaklaşımların birlikte kurgulanması ve senkronize; dengeli ve hakkaniyetli şekilde yürütülmesi gerekir. Teknik yönü ağır basan “parasal politikalar” bacağını önceleyip; “mali politikalar” ve “yapısal reformlar” inisiyatif ve payandaları olmadan; onlar eksik bırakılarak, kalıcı bir sonuç elde edilemeyeceği açıktır.
Nitekim, Merkez Bankası’ nın son ifade ve yazılı dokümanlarından anlaşılacağı üzere, TCMB, sorumluluk dairesindeki parasal politikalar çerçevesinde “yapacaklarını, yapmış; bekle-gör moduna geçmiş” bir profile yakın durmaktadır. Kendi kontrolleri dışındaki “yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar” konusuna yapılan özellikli vurgu dikkat çekmektedir. Nitekim, Temmuz ayı içinde gerçekleştirilen bu kapsamdaki (elektrik, doğalgaz, ÖTV oranı, geçiş ücretleri, vb.) yüksek oranlı zamların, baz etkisi dışında bir gelişme imkanını hemen ortadan kaldırmış olduğu hesaplanmaktadır.
Üstelik, köprü ve otoyol geçiş ücretlerine henüz yapılan (sürpriz) ek zammın; Ağustos ayında beklenen olumlu baz etkisini azaltıcı ve yılsonu enflasyon manşetlerini yükseltici etkisi ortadadır.
Lojistik maliyet artışlarının, iğneden ipliğe her kalemde, yeni zamları tetikleme etkisi de ayrıca göz önüne alınmalıdır. Yılbaşındaki (beklenen) fiyat artışlarına, kısa bir sürede, iki ilave zamla, üç kez ve %300 oranlarına varan bir seviyeye ulaşılması, her halde, bütçe tablosuna (geçici) olumlu etki yapacak, ancak, vatandaşa bindirilen enflasyon yükü katmerlenmiş olacaktır. Keza, bu üçüncü fiyat artışının ortaya çıkmasından önceki bir zamanda gerçekleştirilen ve “fazla iyimser bulunan” TCMB Piyasa Katılımcıları Anketinde bile, yılsonu hedef manşetinin artmış olduğu not edilecektir.
Temmuz sonu itibarıyla gerçekleşen merkezi bütçe rakamları üzerinden, mali politikalar kulvarı ön plana çıkmaktadır. Temmuz ayında gelir artış hızının, kabaca, gider artış hızının yarısı kadar yetersiz kalması; personel giderlerinde %75’i aşan artış görülmesi dikkate değer bulunmaktadır. 2024 senesi başından bu yana, bütçe açığının 850 milyar liraya yaklaştığı ve faiz giderlerinde %100’ün üzerinde artış yaşandığı bir tablo karşımıza çıkmaktadır.
Yılbaşından bu yana gelişmelere bakıldığında, bütçenin %40 oranında cari transferlere; %30 oranında personel giderlerine harcandığı görülmektedir. Yapısal reform bacağına uzanacak açılımların temelinde, herhalde, “kamuda tasarruf; bütçeye yansımamıştır” tespiti yer almalıdır. İşaret edilen bu gelişmelerin; OVP (Orta Vadeli Program) temelinde gözden geçirme ve yeniden yapılandırma çalışmalarının devam ettiği süreçle eş zamanlı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ezcümle, ağırlıkla teknik-akademik yönleriyle öne çıkartılan Ekonomi disiplininin; sanatsal yönü ve sanatın birleştirici nitelikleri düşünülmeden “kemale erdirilmesi” zor gözükmektedir.
Küresel eko-politik gidişatın adeta kilitlendiği ABD başkanlık seçim sürecinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Hızlı ve enerjik bir kampanya girişi yaptığı izlenen Demokrat aday Kamala Harris, maratona başlarken, “ekonomi” temasına öncelik tanıyor. Ekonomi alanında referansı görece zayıf Harris’in, işi baştan sıkı tutmaya çalıştığı; ekonomi cephesinden saldırıya geçtiği değerlendiriliyor.
“Opportunity Economics – Fırsat Ekonomisi” sloganı ile alanlara inen Demokrat adayın, “sübvansiyon/destek” temelli program ile teklifleri üzerinde değerlendirme ve tartışmaların, önümüzdeki günlerde devam edeceği öngörülüyor.
(*) “Dokuza kadar On”, Özdemir Asaf Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, 40.Baskı, Sayfa 16.
Fado’ nun yitirilen değeri Misia’ nın, “duman kadar buğulu; kadife kadar yumuşak ve aynı anda, asit kadar yakıcı” ses ve tavrıyla yıllardır, “kadere isyanı” seslendirdiği hatırlardan çıkmıyor. Ancak, büyük sanatçılarda görülebilen bu katmerli teknik-sanat-maharet bileşiminin ve bütüncül kalitenin, yaşamın her alanını zenginleştirici etkisi biliniyor; izleniyor. Ekonomi kulvarını da, herhalde ve öncelikle, bu daire içinde değerlendirmek gerekiyor. Farklı fırsat, risk ve değerlerin, bütüncül bir kompozisyonda bir araya getirilmesi; ustalıkla hemhal edilmesi bekleniliyor. Eğer, “ enflasyon, bir kaderdir!. “ görüşüne peşinen ve çaresizce teslim olunmayacaksa, başarının formülleri, ancak bu yaklaşım üzerine inşa edilebiliyor
O halde, yirmiüç yıl önce kaybettiğimiz bir başka değerli sanatçı, söz ustası Özdemir Asaf’ ın “Adım” şiiri dizelerini hatırlamanın tam zamanıdır (*) :
Ben üç şey biliyorum;
Dinlemekle dört kılana anlatacağım.
En ziyade yoksul ve yoksun kesimleri ezen yüksek enflasyona karşı yürütülen ekonomik dezenflasyon politikalarının, tek kesime/sektöre/bacağa yüklenerek başarılı sonuç edilmesi etkin ve ustalıklı bir yol olamaz. Üç yönlü/bacaklı politika ile yaklaşımların birlikte kurgulanması ve senkronize; dengeli ve hakkaniyetli şekilde yürütülmesi gerekir. Teknik yönü ağır basan “parasal politikalar” bacağını önceleyip; “mali politikalar” ve “yapısal reformlar” inisiyatif ve payandaları olmadan; onlar eksik bırakılarak, kalıcı bir sonuç elde edilemeyeceği açıktır.
Nitekim, Merkez Bankası’ nın son ifade ve yazılı dokümanlarından anlaşılacağı üzere, TCMB, sorumluluk dairesindeki parasal politikalar çerçevesinde “yapacaklarını, yapmış; bekle-gör moduna geçmiş” bir profile yakın durmaktadır. Kendi kontrolleri dışındaki “yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar” konusuna yapılan özellikli vurgu dikkat çekmektedir. Nitekim, Temmuz ayı içinde gerçekleştirilen bu kapsamdaki (elektrik, doğalgaz, ÖTV oranı, geçiş ücretleri, vb.) yüksek oranlı zamların, baz etkisi dışında bir gelişme imkanını hemen ortadan kaldırmış olduğu hesaplanmaktadır.
Üstelik, köprü ve otoyol geçiş ücretlerine henüz yapılan (sürpriz) ek zammın; Ağustos ayında beklenen olumlu baz etkisini azaltıcı ve yılsonu enflasyon manşetlerini yükseltici etkisi ortadadır.
Lojistik maliyet artışlarının, iğneden ipliğe her kalemde, yeni zamları tetikleme etkisi de ayrıca göz önüne alınmalıdır. Yılbaşındaki (beklenen) fiyat artışlarına, kısa bir sürede, iki ilave zamla, üç kez ve %300 oranlarına varan bir seviyeye ulaşılması, her halde, bütçe tablosuna (geçici) olumlu etki yapacak, ancak, vatandaşa bindirilen enflasyon yükü katmerlenmiş olacaktır. Keza, bu üçüncü fiyat artışının ortaya çıkmasından önceki bir zamanda gerçekleştirilen ve “fazla iyimser bulunan” TCMB Piyasa Katılımcıları Anketinde bile, yılsonu hedef manşetinin artmış olduğu not edilecektir.
Temmuz sonu itibarıyla gerçekleşen merkezi bütçe rakamları üzerinden, mali politikalar kulvarı ön plana çıkmaktadır. Temmuz ayında gelir artış hızının, kabaca, gider artış hızının yarısı kadar yetersiz kalması; personel giderlerinde %75’i aşan artış görülmesi dikkate değer bulunmaktadır. 2024 senesi başından bu yana, bütçe açığının 850 milyar liraya yaklaştığı ve faiz giderlerinde %100’ün üzerinde artış yaşandığı bir tablo karşımıza çıkmaktadır.
Yılbaşından bu yana gelişmelere bakıldığında, bütçenin %40 oranında cari transferlere; %30 oranında personel giderlerine harcandığı görülmektedir. Yapısal reform bacağına uzanacak açılımların temelinde, herhalde, “kamuda tasarruf; bütçeye yansımamıştır” tespiti yer almalıdır. İşaret edilen bu gelişmelerin; OVP (Orta Vadeli Program) temelinde gözden geçirme ve yeniden yapılandırma çalışmalarının devam ettiği süreçle eş zamanlı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ezcümle, ağırlıkla teknik-akademik yönleriyle öne çıkartılan Ekonomi disiplininin; sanatsal yönü ve sanatın birleştirici nitelikleri düşünülmeden “kemale erdirilmesi” zor gözükmektedir.
Küresel eko-politik gidişatın adeta kilitlendiği ABD başkanlık seçim sürecinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Hızlı ve enerjik bir kampanya girişi yaptığı izlenen Demokrat aday Kamala Harris, maratona başlarken, “ekonomi” temasına öncelik tanıyor. Ekonomi alanında referansı görece zayıf Harris’in, işi baştan sıkı tutmaya çalıştığı; ekonomi cephesinden saldırıya geçtiği değerlendiriliyor.
“Opportunity Economics – Fırsat Ekonomisi” sloganı ile alanlara inen Demokrat adayın, “sübvansiyon/destek” temelli program ile teklifleri üzerinde değerlendirme ve tartışmaların, önümüzdeki günlerde devam edeceği öngörülüyor.
(*) “Dokuza kadar On”, Özdemir Asaf Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, 40.Baskı, Sayfa 16.