Kurulu eko-politik düzenin seksen yıllık rutini ve alışılmış dengeleri bakımından çok kritik bir gelişmeyi dikkatlere getirmek gerekiyor: Almanya’nın; Baltık ülkesi Litvanya’da askeri üs inşasına başlaması ile İkinci Dünya Savaşından sonra Alman askeri ilk kez, bir başka ülkede kalıcı olarak görevlendiriliyor. Rusya müttefiki Belarus sınırına yakın Alman üssünde “savaşa hazır” dört bin askerin, en kısa sürede, konuşlandırılması hedefleniyor.
Rusya-Ukrayna savaşının açtığı kulvarda, ABD ile birlikte Ukrayna tarafına en yüksek askeri ve maddi destek sunmuş olan Almanya’nın sağladığı yardımın otuzbeş milyar avroya yaklaştığı hesaplanıyor. Bu gelişme ile birlikte, “nükleer silah bulundurma yasağı hariç”, Almanya, son seksen yılın tüm askeri kısıtlamalarını bertaraf etmiş oluyor. Paralel bir okumada; son büyük savaşın diğer kaybedeni Japonya’nın da, ABD destek ve izini çerçevesinde, başta savaş filosu olmak üzere, yeniden inşa etmesini de hesaba katmak gerekiyor. ABD’nin, Rusya ve Çin’e karşı yeni ve dinamik yapılanmasının ipuçları da, bir kere daha, ortaya çıkmış bulunuyor.
“Yakın zamanda faiz indiriminin uygun olacağı yönünde mesaj vermesi” piyasa çevreleri ve aktörleri tarafından beklenilen/telkin edilen FED Başkanı Powell’ın, Jackson Hole platformunda söyleyecekleri merak edilirken, farklı görüş ve duruşların da ortada olduğu gerçeği ıskalanmıyor. Her halde, hemen başlayacak ve tempolu sürdürülecek bir indirim sürecinin; “çantada keklik olmadığını” piyasaların hatırda tutması gerekiyor!.
Beşinci kez pas geçerek, mevcut faiz oranını koruyan TCMB’nin, “sıkı duruş” vurgusunu sürdürdüğü görülüyor. Genel değerlendirmemiz geçerliliğini sürdürüyor: “Merkez, parasal politikalar konusunda, yapabileceklerinin bu olduğunu; sıranın mali politikalar ve yapısal reformlar bacaklarına geldiğini” ifade ediyor.
TÜİK’in paylaştığı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) verileri ile gene aynı döneme ait TÜİK TÜFE manşetleri birlikte ele alındığında; Türkiye’de üretimdeki fiyat artışlarının, büyük oranda, “ kur artışı” tarafından belirlendiği görüşü, yeniden sorgulanmaya muhtaç hale geliyor. Nitekim, açıklanan “27.41” düzeyindeki YD-ÜFE Temmuz rakamının; “61.78” seviyesindeki TÜFE manşetinin çok altında kaldığı görülüyor. Bu durum, tıpkı “cari açık vermeden büyüme sağlanamaz!” ve benzeri yerleşik birtakım başka değerlendirmelerin de yeniden mercek altına alınması gerektiğine işaret ediyor.
Merkez Bankası, son PPK metninde, gıda fiyatlarını “çıkarmış” ve hizmetlere vurgu yapmış olsa da, TÜİK Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) güncel rakamları sıkıntılı kompozisyonları önümüze getiriyor. Bir taraftan tarlada maliyet artarken, mahsulün de “para etmediği” görülebiliyor. “ Yedi kilo buğday fiyatının, bir litre mazotu ancak karşılaması” gibi örnekler, tarım üretimi kesimindeki yakıcı ve yerleşik problemlere somut temsiliyet kazandırıyor. Anlaşılıyor ki; bolluk ve bereket mevsiminde dahi üzerinden gelinemeyen ve kronikleşmiş sorunlar yumağı, enflasyonla mücadele bakımından dirençle karşımızda durmaya devam ediyor.
Tatil sezonunun ilerleyen takviminde, güncel gelişme ve dinamikleri irdeleyen araştırma ve rakamlar da ortaya çıkmaya başlıyor. IPSOS araştırma şirketinin güncel bir araştırması; ekonomik nedenlerle tatil yapamayanların oranında, geçen seneye (%78) göre artış görülerek %87 oranına ulaşıldığını bildiriyor. Ayrıca, tatilini ancak borçlanarak karşılayabilenlerin sayıca arttığı izleniyor. Modern yaşamın ve yaşam kalitesi değerinin önemli bir bileşeni olarak karşımıza çıkan “tatil/dinlence hakkı ve erişilebilirliği” kulvarındaki gelişmelerin, olumlu bir grafik çizmediği değerlendirmeleri bakımından, IPSOS araştırması ile yeni bulgu ve delillerin sağlandığı görülüyor.
Kurulu eko-politik düzenin seksen yıllık rutini ve alışılmış dengeleri bakımından çok kritik bir gelişmeyi dikkatlere getirmek gerekiyor: Almanya’nın; Baltık ülkesi Litvanya’da askeri üs inşasına başlaması ile İkinci Dünya Savaşından sonra Alman askeri ilk kez, bir başka ülkede kalıcı olarak görevlendiriliyor. Rusya müttefiki Belarus sınırına yakın Alman üssünde “savaşa hazır” dört bin askerin, en kısa sürede, konuşlandırılması hedefleniyor.
Rusya-Ukrayna savaşının açtığı kulvarda, ABD ile birlikte Ukrayna tarafına en yüksek askeri ve maddi destek sunmuş olan Almanya’nın sağladığı yardımın otuzbeş milyar avroya yaklaştığı hesaplanıyor. Bu gelişme ile birlikte, “nükleer silah bulundurma yasağı hariç”, Almanya, son seksen yılın tüm askeri kısıtlamalarını bertaraf etmiş oluyor. Paralel bir okumada; son büyük savaşın diğer kaybedeni Japonya’nın da, ABD destek ve izini çerçevesinde, başta savaş filosu olmak üzere, yeniden inşa etmesini de hesaba katmak gerekiyor. ABD’nin, Rusya ve Çin’e karşı yeni ve dinamik yapılanmasının ipuçları da, bir kere daha, ortaya çıkmış bulunuyor.
“Yakın zamanda faiz indiriminin uygun olacağı yönünde mesaj vermesi” piyasa çevreleri ve aktörleri tarafından beklenilen/telkin edilen FED Başkanı Powell’ın, Jackson Hole platformunda söyleyecekleri merak edilirken, farklı görüş ve duruşların da ortada olduğu gerçeği ıskalanmıyor. Her halde, hemen başlayacak ve tempolu sürdürülecek bir indirim sürecinin; “çantada keklik olmadığını” piyasaların hatırda tutması gerekiyor!.
Beşinci kez pas geçerek, mevcut faiz oranını koruyan TCMB’nin, “sıkı duruş” vurgusunu sürdürdüğü görülüyor. Genel değerlendirmemiz geçerliliğini sürdürüyor: “Merkez, parasal politikalar konusunda, yapabileceklerinin bu olduğunu; sıranın mali politikalar ve yapısal reformlar bacaklarına geldiğini” ifade ediyor.
TÜİK’in paylaştığı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) verileri ile gene aynı döneme ait TÜİK TÜFE manşetleri birlikte ele alındığında; Türkiye’de üretimdeki fiyat artışlarının, büyük oranda, “ kur artışı” tarafından belirlendiği görüşü, yeniden sorgulanmaya muhtaç hale geliyor. Nitekim, açıklanan “27.41” düzeyindeki YD-ÜFE Temmuz rakamının; “61.78” seviyesindeki TÜFE manşetinin çok altında kaldığı görülüyor. Bu durum, tıpkı “cari açık vermeden büyüme sağlanamaz!” ve benzeri yerleşik birtakım başka değerlendirmelerin de yeniden mercek altına alınması gerektiğine işaret ediyor.
Merkez Bankası, son PPK metninde, gıda fiyatlarını “çıkarmış” ve hizmetlere vurgu yapmış olsa da, TÜİK Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) güncel rakamları sıkıntılı kompozisyonları önümüze getiriyor. Bir taraftan tarlada maliyet artarken, mahsulün de “para etmediği” görülebiliyor. “ Yedi kilo buğday fiyatının, bir litre mazotu ancak karşılaması” gibi örnekler, tarım üretimi kesimindeki yakıcı ve yerleşik problemlere somut temsiliyet kazandırıyor. Anlaşılıyor ki; bolluk ve bereket mevsiminde dahi üzerinden gelinemeyen ve kronikleşmiş sorunlar yumağı, enflasyonla mücadele bakımından dirençle karşımızda durmaya devam ediyor.
Tatil sezonunun ilerleyen takviminde, güncel gelişme ve dinamikleri irdeleyen araştırma ve rakamlar da ortaya çıkmaya başlıyor. IPSOS araştırma şirketinin güncel bir araştırması; ekonomik nedenlerle tatil yapamayanların oranında, geçen seneye (%78) göre artış görülerek %87 oranına ulaşıldığını bildiriyor. Ayrıca, tatilini ancak borçlanarak karşılayabilenlerin sayıca arttığı izleniyor. Modern yaşamın ve yaşam kalitesi değerinin önemli bir bileşeni olarak karşımıza çıkan “tatil/dinlence hakkı ve erişilebilirliği” kulvarındaki gelişmelerin, olumlu bir grafik çizmediği değerlendirmeleri bakımından, IPSOS araştırması ile yeni bulgu ve delillerin sağlandığı görülüyor.