Belirtilen kapsamda, üçer aylık (çeyreklik) büyüme rakamları; ekonominin gidişatını bir bütün olarak ortaya koymak bakımından anahtar rol oynar. Söz konusu büyüme rakamlarının alt kırımları inceleme altına alındığında, büyümede “sürdürülebilirlik” ve “kalite” ölçütleri temelinde tespitlere ulaşılır. İşte bu bakımdan, büyüme rakamlarına; “ekonominin karne notları” sıfatı yakıştırılır.
Geride kalan haftanın son iş gününde TÜİK tarafından açıklanan “ III. Çeyrek (Temmuz-Eylül) GSYİH “ istatistikleri; geçen senenin aynı dönemine göre %2.1 düzeyinde bir artışa işaret ediyor. Ancak, bir önceki çeyreğe göre %0.2 oranında bir daralmanın gerçekleştiği görülüyor. Düzeltilmiş rakamlara göre, iki çeyrek üst üste gerileme ortaya çıktığı için “teknik resesyon” tablosu gündeme geliyor. Yıllık bazda en büyük katkı %9.2 ile inşaat sektöründen kaynaklanırken, sanayi kesiminde %2.2 düzeyinde azalma kaydediliyor. Sanayideki daralmanın; sürdürülebilir ve kaliteli büyüme amacına hizmet etme bakımından olumsuz bir konjonktürü ifade ettiği belirgin hale gelmiş oluyor. Sıkılaştırıcı - enflasyon karşıtı ve parasal politika ağırlıklı politikaların istenilen sonuca ulaşma bakımından yeterli olmadığı anlaşılıyor. Nitekim, ithalatın düşmesine karşın hanehalkı nihai tüketim harcamaları kalemindeki artışın, bu çeyrek bazında %3 düzeyini aştığı görülüyor. İç talep üzerindeki baskılama girişimlerinin; servet transferi ile zenginleşen varlıklı kesim tarafından kırıldığı/aşıldığı ortaya çıkıyor. Bu durumda, mevcut politika ve tercihlerin, yeniden ayarlanması ve “servet vergisi” dahil olmak üzere, yeni ve çeşitlendirilmiş araçların çalışılması ihtiyacı, kendisini, bir kez daha hissettirmiş oluyor.
Perakendecilik sektörünün ayrılmaz bir parçası haline gelen (geleneksel) indirim günleri sezonu halen devam ediyor. Mağaza ve e-ticaret platformlarında birlikte düzenlenen indirimli kampanyalar ile adet bazında %20; satış cirosu olarak %100 artış bekleniliyor. Kasım ayının tamamında beşyüz milyar lira düzeyinde beklenen alışveriş tutarının; e-ticaret kulvarında yılbaşı alışverişleri ile birlikte üçbuçuk trilyon lira hacmini aşması öngörülüyor. İndirim oranları bakımından ağırlık kazanan %25-50 bandının; geçen seneki ıskontolara göre daha düşük kaldığı izleniyor. Yeni bir stopaj uygulaması ile karşı karşıya kalacağı anlaşılan e-ticaret kanalında, yıllık satışların neredeyse beşte biri; indirim günleri döneminde gerçekleşiyor. Bu sene için, ortalama alışveriş sepet tutarının; 1500 liraya yaklaşacağı hesaplanıyor. İndirim sezonunda öne çıkan “Muhteşem Cuma” çerçevesinde, vatandaşın; mağazalara ilgi ve yönelimi bakımından, bu sene, görece bir seyrelme yaşandığı da, son dakika bilgisi olarak paylaşılıyor.
Merkez Bankası Ekim PPK kararı ile ağırlık kazanan faiz indirimi beklentisi, hafta içinde açıklanacak Kasım enflasyon manşetine ilgiyi arttırıyor. Muhtemel faiz indirimi konusunda son faiz karar metni içinde “işaret ve ipucu verilmemiş olması” da ayrıca hatırlatılıyor. Beklenen faiz indiriminin; miktar ve temposunu tayinde, Kasım ayı manşeti daha kritik bir gösterge haline geliyor. Aylık bazda ortaya çıkabilecek bir iyileşmenin ve 2.00 çıtası altında kalacak bir manşetin Merkez Bankası elini, daha çok rahatlatacağı düşünülüyor. Ancak, bizzat TCMB’nin Ekim karar metninde işaret ettiği “gıda fiyat etkisi” başta olmak üzere, katılık ve yapışkanlık ile malul TÜFE beklentisi yüksek tarafta kalmaya devam ediyor. Yayınlanan yeniden değerleme oranı (%43.93); meyve-sebzede sera dönemine geçiş; gelir dağılımında servet transferi ile bozulmaya devam eden bozukluk; hizmet enflasyon manşetinde durmayan artış gibi faktörler andacında, Kasımda 2.00 çıtası altında kalınması ihtimali düşük çıkıyor. Üstelik, güncel TCMB beklenti anketlerinde; piyasa katılımcıları, reel kesim ve hanehalkı bakımından ortada olan geniş farklılık uçurumu aynen devam ediyor. Koç Üniversitesi-Konda benzer araştırma bulguları; mesela ellibir yaş üzeri bireylerde, yıllık beklentinin %150’ yi aştığına işaret ediyor. Hane beklentileri ile uyuşmayan TÜİK rakamları tespitine ilaveten, sadece kırk gün önce “banka yoluyla tahsilat zorunluluğu” için getirilen yedi bin liralık sınırın; dört katından fazla bir artışla otuz bin lira olarak yukarı güncellenmesi, dikkatlerden kaçmıyor! Ezcümle, ekonominin akil sesi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da ifadeleriyle; “enflasyonda geriye doğru gidişin arzu edilen noktada henüz olmadığı” gerçekçi tespiti ağırlık kazanıyor.
Belirtilen kapsamda, üçer aylık (çeyreklik) büyüme rakamları; ekonominin gidişatını bir bütün olarak ortaya koymak bakımından anahtar rol oynar. Söz konusu büyüme rakamlarının alt kırımları inceleme altına alındığında, büyümede “sürdürülebilirlik” ve “kalite” ölçütleri temelinde tespitlere ulaşılır. İşte bu bakımdan, büyüme rakamlarına; “ekonominin karne notları” sıfatı yakıştırılır.
Geride kalan haftanın son iş gününde TÜİK tarafından açıklanan “ III. Çeyrek (Temmuz-Eylül) GSYİH “ istatistikleri; geçen senenin aynı dönemine göre %2.1 düzeyinde bir artışa işaret ediyor. Ancak, bir önceki çeyreğe göre %0.2 oranında bir daralmanın gerçekleştiği görülüyor. Düzeltilmiş rakamlara göre, iki çeyrek üst üste gerileme ortaya çıktığı için “teknik resesyon” tablosu gündeme geliyor. Yıllık bazda en büyük katkı %9.2 ile inşaat sektöründen kaynaklanırken, sanayi kesiminde %2.2 düzeyinde azalma kaydediliyor. Sanayideki daralmanın; sürdürülebilir ve kaliteli büyüme amacına hizmet etme bakımından olumsuz bir konjonktürü ifade ettiği belirgin hale gelmiş oluyor. Sıkılaştırıcı - enflasyon karşıtı ve parasal politika ağırlıklı politikaların istenilen sonuca ulaşma bakımından yeterli olmadığı anlaşılıyor. Nitekim, ithalatın düşmesine karşın hanehalkı nihai tüketim harcamaları kalemindeki artışın, bu çeyrek bazında %3 düzeyini aştığı görülüyor. İç talep üzerindeki baskılama girişimlerinin; servet transferi ile zenginleşen varlıklı kesim tarafından kırıldığı/aşıldığı ortaya çıkıyor. Bu durumda, mevcut politika ve tercihlerin, yeniden ayarlanması ve “servet vergisi” dahil olmak üzere, yeni ve çeşitlendirilmiş araçların çalışılması ihtiyacı, kendisini, bir kez daha hissettirmiş oluyor.
Perakendecilik sektörünün ayrılmaz bir parçası haline gelen (geleneksel) indirim günleri sezonu halen devam ediyor. Mağaza ve e-ticaret platformlarında birlikte düzenlenen indirimli kampanyalar ile adet bazında %20; satış cirosu olarak %100 artış bekleniliyor. Kasım ayının tamamında beşyüz milyar lira düzeyinde beklenen alışveriş tutarının; e-ticaret kulvarında yılbaşı alışverişleri ile birlikte üçbuçuk trilyon lira hacmini aşması öngörülüyor. İndirim oranları bakımından ağırlık kazanan %25-50 bandının; geçen seneki ıskontolara göre daha düşük kaldığı izleniyor. Yeni bir stopaj uygulaması ile karşı karşıya kalacağı anlaşılan e-ticaret kanalında, yıllık satışların neredeyse beşte biri; indirim günleri döneminde gerçekleşiyor. Bu sene için, ortalama alışveriş sepet tutarının; 1500 liraya yaklaşacağı hesaplanıyor. İndirim sezonunda öne çıkan “Muhteşem Cuma” çerçevesinde, vatandaşın; mağazalara ilgi ve yönelimi bakımından, bu sene, görece bir seyrelme yaşandığı da, son dakika bilgisi olarak paylaşılıyor.
Merkez Bankası Ekim PPK kararı ile ağırlık kazanan faiz indirimi beklentisi, hafta içinde açıklanacak Kasım enflasyon manşetine ilgiyi arttırıyor. Muhtemel faiz indirimi konusunda son faiz karar metni içinde “işaret ve ipucu verilmemiş olması” da ayrıca hatırlatılıyor. Beklenen faiz indiriminin; miktar ve temposunu tayinde, Kasım ayı manşeti daha kritik bir gösterge haline geliyor. Aylık bazda ortaya çıkabilecek bir iyileşmenin ve 2.00 çıtası altında kalacak bir manşetin Merkez Bankası elini, daha çok rahatlatacağı düşünülüyor. Ancak, bizzat TCMB’nin Ekim karar metninde işaret ettiği “gıda fiyat etkisi” başta olmak üzere, katılık ve yapışkanlık ile malul TÜFE beklentisi yüksek tarafta kalmaya devam ediyor. Yayınlanan yeniden değerleme oranı (%43.93); meyve-sebzede sera dönemine geçiş; gelir dağılımında servet transferi ile bozulmaya devam eden bozukluk; hizmet enflasyon manşetinde durmayan artış gibi faktörler andacında, Kasımda 2.00 çıtası altında kalınması ihtimali düşük çıkıyor. Üstelik, güncel TCMB beklenti anketlerinde; piyasa katılımcıları, reel kesim ve hanehalkı bakımından ortada olan geniş farklılık uçurumu aynen devam ediyor. Koç Üniversitesi-Konda benzer araştırma bulguları; mesela ellibir yaş üzeri bireylerde, yıllık beklentinin %150’ yi aştığına işaret ediyor. Hane beklentileri ile uyuşmayan TÜİK rakamları tespitine ilaveten, sadece kırk gün önce “banka yoluyla tahsilat zorunluluğu” için getirilen yedi bin liralık sınırın; dört katından fazla bir artışla otuz bin lira olarak yukarı güncellenmesi, dikkatlerden kaçmıyor! Ezcümle, ekonominin akil sesi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın da ifadeleriyle; “enflasyonda geriye doğru gidişin arzu edilen noktada henüz olmadığı” gerçekçi tespiti ağırlık kazanıyor.