

Kimilerine göre; “geriye kalan tek güvenli liman” altının Türkiye için özel/mahrem yönlerini, bu vesileyle hatırlamakta fayda bulunuyor:
Anadolu coğrafyasında, yüzyıllardır yaşanagelen çalkantı ve savaşlar andacında, Büyük Kaçgunluk/ Moğol istilası dönemlerinden bu yana altın şevk ve heyecanı kuşaklar boyu aktarılıyor. Ailelerin maddi birikimleri, “ziynet” formunda, varlık ve bekanın temel varlığı olan kadınlarımıza emanet ediliyor. Böylece, istikbalde var olma ve zenginlik koruma ülküleri, eşitler arasında birinci ve varlığın ana teminatı kadınların mahreminde buluşturulmuş oluyor. Kendilerine çok yakışan altını zarafetle taşımayı bilen kadınlar, yaşanan felaketler ve kayıplar sürecinde, bu “en dayanıklı ve nadir” madeni; biriktirme işlevinin favori tercihi olarak sahipleniyor.
Altın, dini ve sosyal referanslar ile kuşatılıp, cemiyet hayatı ile sosyal dayanışmanın ana dinamikleri arasında her daim kendisine yer buluyor. “Altın günü” gibi birlikte tasarruf mekanizmalarında özgün açılım ve çözümler, kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Başta evlilik/düğün olmak üzere, imece/köy sandığı gibi geleneksel mekanizmalar geleneğinde yükselen “karşılıklı altın takma” adeti adeta toplumsal yaşamın yazılı olmayan kanunlar arasında kendisine yer açıyor. Yakın dönemde, daha önce verilmiş altın hediyesine, kendi düğününde karşılık al(a)mayan bir vatandaşın açtığı mahkemede, “geleneğin yerleşik gücüne” dikkat çekiliyor. Nitekim, sene başından bu yana %40’ın üzerinde değer kazanan/pahalı hale gelen çeyrek altın gerçeğinden hareketle, önümüzdeki günlerde evlenecekler kadar, davetlilerin de yüklerinin arttığına daha sıklıkla ve yüksek perdeden vurgu yapılıyor. Takı hediyesinde bire-bir karşılık verme yerleşik itiyadı, en zorlu şekilde sınanmaya aday günlerini yaşıyor! Gram altın fiyatının dahi ilk kez dört bin lirayı aşması, doğrusu kimilerine parmak ısırtıyor!
Dünyada ons ve dolar bazında; ülkemizde ise, gram ve Türk Lirası temelinde işlem gören altın için Türkiye’de “çift takla” sendromunu gündeme geliyor. Dolar/TL. paritesine bağlı olarak, dünya aktüel fiyatlarıyla buradaki fiyatlar arasındaki ilişki “doğrusallık” kulvarının dışına itiliyor; hem artma/azalma, hem de parite aralığı bakımından kopuk ve ters yönlü seyirler sıklıkla ortaya çıkıyor. Şimdiye kadar elde edilen gözlemler, Türkiye piyasasında ağırlıklı daha primli/değerli tabloların gerçekleştiğine işaret ediyor. Gelenek ve yerel tercihlerin etkisinde, “altın (saflık) ayarı”; “sarı/kırmızı altın”; “ziynet tarz ile işçiliği” ve benzeri tercihlerin oluştuğu görülüyor.
Mesela, 0.999 ayarda “has altın” seçeneğinden ziyade, 0.995 ayarlı ürünlerin tercih edildiği görülürken, alaşım formülüne dayalı sarı/kırmızı görünüm ve ziynet tarz ile işçiliği ( burma, tel, vb.) seçeneklerinin bölgesel alışkanlık ve teamüllere göre değiştiği izleniyor. Vatandaşın, altın alışverişinde tercih ve teveccühünü halen ağırlıkla “güven ilişkisi” üzerinden ve “kuyum sektörü kaynaklı” temininden yana kullandığı gözleniyor.
Bu bağlamda, “Kapalıçarşı” halen en güçlü referans merkezi olmayı; altın alışverişinin adeta nabzının tutulduğu piyasa olmayı sürdürüyor. Cumhuriyet altını başta olmak üzere, değişen ve gelişen farklı gramaj taleplerini karşılamada Darphane’nin ana sorumluluğa sahip olduğu düşünülüyor. Vatandaşların, ağırlıklı olarak, fiziki altın yönlü tercihlerinde önemli bir değişme görülmüyor; yastıkaltı tabir edilen varlıkların kayıt altına alınması için son yıllarda girişilen üç farklı kampanyanın tamamında hedeflerin çok gerisinde kalınıyor. Bu gibi girişimlerin arka planında yapılacak yeni düzenleme ve atılacak birtakım adımlara ihtiyaç bulunduğu anlaşılıyor.
En güvenilir kestirimlere göre, Türkiye’de hane halkının yastıkaltı altın miktarının üç bin tona ulaştığı ifade ediliyor. Öte yandan, rezerv tahminlerine göre bu miktar ülkemiz toplam varlığının yarısına karşılık geliyor.
Buna karşın Türkiye, dünyada en çok altın ithalatı yapan ilk beş ülke arasında yer alıyor. Cari İşlemler Açığı rakamlarına bakıldığında, altının; enerji ile birlikte en ağırlıklı rolü üstlendiği izleniyor. Bu iki kalem dışarıda bırakıldığında, cari açık tablosunun değişerek, cari fazla kazanımının ortaya çıktığı görülüyor. Ancak, altın ithalatı üzerine getirilen kısıtlama ve kota benzeri tedbirlerin; beklenen sonuçları getirmediği gibi, tam aksi yönlü gelişmeleri (kayıtdışı, fiyat artışı, vb.) tetiklediği izleniyor.
Tarihsel birikim ve öğrenilmiş/kazanılmış tercihler üzerinde yükselen altın tercih ve teveccühüne adeta cansuyu sağlayan, destekleyen bir çerçeve olarak; Türk Lirasının enflasyon ile imtihan edilen fonksiyonel durumuna da işaret etmek gerekiyor: Uzun süreli ve yüksek oranlı enflasyon koşulları kıskacında, maalesef, Türk Lirası; paranın dört temel fonksiyonunu (mübadele aracı, değer saklama, hesap birimi olma ve gelecekteki ödemeler için standart teşkil etme) karşılama bakımından yetersiz/zayıf düşüyor. Sadece ve sınırlı biçimde ilk fonksiyonu karşıladığı kabulünden hareketle, vatandaşımız, altın başta olmak üzere Amerikan doları diğer varlıklara öncelik tanımaya devam ediyor. Üstelik, enflasyon karşısında değer erozyonu yaşayan lira için yüksek kupürlü yeni emisyona gidilmediği için, az miktarda altın/döviz alımı için çok miktarda/valiz dolusu nakit temini konusu her gün yaşanıyor. Altının, tarihsel birikim ve güncel dinamiklerin buluşma noktasına kurulmuş olmanın yerleşik konforuyla, çekicilik ve parıltısını koruyacağına dair değerlendirmeler ağır basıyor.
Kimilerine göre; “geriye kalan tek güvenli liman” altının Türkiye için özel/mahrem yönlerini, bu vesileyle hatırlamakta fayda bulunuyor:
Anadolu coğrafyasında, yüzyıllardır yaşanagelen çalkantı ve savaşlar andacında, Büyük Kaçgunluk/ Moğol istilası dönemlerinden bu yana altın şevk ve heyecanı kuşaklar boyu aktarılıyor. Ailelerin maddi birikimleri, “ziynet” formunda, varlık ve bekanın temel varlığı olan kadınlarımıza emanet ediliyor. Böylece, istikbalde var olma ve zenginlik koruma ülküleri, eşitler arasında birinci ve varlığın ana teminatı kadınların mahreminde buluşturulmuş oluyor. Kendilerine çok yakışan altını zarafetle taşımayı bilen kadınlar, yaşanan felaketler ve kayıplar sürecinde, bu “en dayanıklı ve nadir” madeni; biriktirme işlevinin favori tercihi olarak sahipleniyor.
Altın, dini ve sosyal referanslar ile kuşatılıp, cemiyet hayatı ile sosyal dayanışmanın ana dinamikleri arasında her daim kendisine yer buluyor. “Altın günü” gibi birlikte tasarruf mekanizmalarında özgün açılım ve çözümler, kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Başta evlilik/düğün olmak üzere, imece/köy sandığı gibi geleneksel mekanizmalar geleneğinde yükselen “karşılıklı altın takma” adeti adeta toplumsal yaşamın yazılı olmayan kanunlar arasında kendisine yer açıyor. Yakın dönemde, daha önce verilmiş altın hediyesine, kendi düğününde karşılık al(a)mayan bir vatandaşın açtığı mahkemede, “geleneğin yerleşik gücüne” dikkat çekiliyor. Nitekim, sene başından bu yana %40’ın üzerinde değer kazanan/pahalı hale gelen çeyrek altın gerçeğinden hareketle, önümüzdeki günlerde evlenecekler kadar, davetlilerin de yüklerinin arttığına daha sıklıkla ve yüksek perdeden vurgu yapılıyor. Takı hediyesinde bire-bir karşılık verme yerleşik itiyadı, en zorlu şekilde sınanmaya aday günlerini yaşıyor! Gram altın fiyatının dahi ilk kez dört bin lirayı aşması, doğrusu kimilerine parmak ısırtıyor!
Dünyada ons ve dolar bazında; ülkemizde ise, gram ve Türk Lirası temelinde işlem gören altın için Türkiye’de “çift takla” sendromunu gündeme geliyor. Dolar/TL. paritesine bağlı olarak, dünya aktüel fiyatlarıyla buradaki fiyatlar arasındaki ilişki “doğrusallık” kulvarının dışına itiliyor; hem artma/azalma, hem de parite aralığı bakımından kopuk ve ters yönlü seyirler sıklıkla ortaya çıkıyor. Şimdiye kadar elde edilen gözlemler, Türkiye piyasasında ağırlıklı daha primli/değerli tabloların gerçekleştiğine işaret ediyor. Gelenek ve yerel tercihlerin etkisinde, “altın (saflık) ayarı”; “sarı/kırmızı altın”; “ziynet tarz ile işçiliği” ve benzeri tercihlerin oluştuğu görülüyor.
Mesela, 0.999 ayarda “has altın” seçeneğinden ziyade, 0.995 ayarlı ürünlerin tercih edildiği görülürken, alaşım formülüne dayalı sarı/kırmızı görünüm ve ziynet tarz ile işçiliği ( burma, tel, vb.) seçeneklerinin bölgesel alışkanlık ve teamüllere göre değiştiği izleniyor. Vatandaşın, altın alışverişinde tercih ve teveccühünü halen ağırlıkla “güven ilişkisi” üzerinden ve “kuyum sektörü kaynaklı” temininden yana kullandığı gözleniyor.
Bu bağlamda, “Kapalıçarşı” halen en güçlü referans merkezi olmayı; altın alışverişinin adeta nabzının tutulduğu piyasa olmayı sürdürüyor. Cumhuriyet altını başta olmak üzere, değişen ve gelişen farklı gramaj taleplerini karşılamada Darphane’nin ana sorumluluğa sahip olduğu düşünülüyor. Vatandaşların, ağırlıklı olarak, fiziki altın yönlü tercihlerinde önemli bir değişme görülmüyor; yastıkaltı tabir edilen varlıkların kayıt altına alınması için son yıllarda girişilen üç farklı kampanyanın tamamında hedeflerin çok gerisinde kalınıyor. Bu gibi girişimlerin arka planında yapılacak yeni düzenleme ve atılacak birtakım adımlara ihtiyaç bulunduğu anlaşılıyor.
En güvenilir kestirimlere göre, Türkiye’de hane halkının yastıkaltı altın miktarının üç bin tona ulaştığı ifade ediliyor. Öte yandan, rezerv tahminlerine göre bu miktar ülkemiz toplam varlığının yarısına karşılık geliyor.
Buna karşın Türkiye, dünyada en çok altın ithalatı yapan ilk beş ülke arasında yer alıyor. Cari İşlemler Açığı rakamlarına bakıldığında, altının; enerji ile birlikte en ağırlıklı rolü üstlendiği izleniyor. Bu iki kalem dışarıda bırakıldığında, cari açık tablosunun değişerek, cari fazla kazanımının ortaya çıktığı görülüyor. Ancak, altın ithalatı üzerine getirilen kısıtlama ve kota benzeri tedbirlerin; beklenen sonuçları getirmediği gibi, tam aksi yönlü gelişmeleri (kayıtdışı, fiyat artışı, vb.) tetiklediği izleniyor.
Tarihsel birikim ve öğrenilmiş/kazanılmış tercihler üzerinde yükselen altın tercih ve teveccühüne adeta cansuyu sağlayan, destekleyen bir çerçeve olarak; Türk Lirasının enflasyon ile imtihan edilen fonksiyonel durumuna da işaret etmek gerekiyor: Uzun süreli ve yüksek oranlı enflasyon koşulları kıskacında, maalesef, Türk Lirası; paranın dört temel fonksiyonunu (mübadele aracı, değer saklama, hesap birimi olma ve gelecekteki ödemeler için standart teşkil etme) karşılama bakımından yetersiz/zayıf düşüyor. Sadece ve sınırlı biçimde ilk fonksiyonu karşıladığı kabulünden hareketle, vatandaşımız, altın başta olmak üzere Amerikan doları diğer varlıklara öncelik tanımaya devam ediyor. Üstelik, enflasyon karşısında değer erozyonu yaşayan lira için yüksek kupürlü yeni emisyona gidilmediği için, az miktarda altın/döviz alımı için çok miktarda/valiz dolusu nakit temini konusu her gün yaşanıyor. Altının, tarihsel birikim ve güncel dinamiklerin buluşma noktasına kurulmuş olmanın yerleşik konforuyla, çekicilik ve parıltısını koruyacağına dair değerlendirmeler ağır basıyor.