

Aşağıda “Dalga Kumaş" temasıyla 22 Şubat - 13 Nisan 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 2. Türkiye Tekstil Bienali'ne ilişkin olan söyleşimizi paylaşıyorum.
1) Nihat Bey, ilk bienal İzmir'deydi, bu yılki ise Gazipaşa ve Alanya'da ve hatta bu ilçenin tarihi mekanları da bienal durakları arasında. (Selinus ve Lamos Antik Kentleri, Yalan Dünya Mağarası, Kızıl Kule, Alanya Tersanesi ve Syedra Antik Kenti) Bilmeyenler, yeni haberi olanlar için bu bienali bize nasıl anlatırsınız?
Kumaş, insanın dünya ile ilgili ilk tanıştığı nesne, hayatımız kundak sonrası da hep kumaşlarla geçiyor. Sadece ceketler, elbiseler, gömlekler değil, perdeler, halılar, koltuklar, yatak örtüleri, battaniyeler de elbette insan ile ilişkili. Bu ilişki ölünce bile bitmiyor, hayatlar sona erse de yine bir kefenle, kumaş ilişkimiz devam ediyor. Kumaşı ve daha geniş anlamı ile tekstil malzemelerini kullanan pek çok sanatçı var. Anadolu tarihsel olarak pek çok konunun tarihinde önemli referanslar ile anılır. Elbette dokuma kültürü de tüm dünya için hem tarihsel anlamda, hem de kültürel anlamda bizi biz yapan en önemli başlıklardan. Bu alanda çalışan, eserler üreten hem ülkemizden hem dünyadan sanatçıları buluşturmak fikri ile başladı Türkiye Tekstil Bienali. Tekstil, “Düğmeler” kitabımdan bu yana çok defa üzerine kitaplar yazdığım, kafamı fazlaca kurcalayan, fevkalade ilham verici bulduğum bir deniz de olunca bilmeden hazırlıklar da yapmışım.
2) Düğmeler kitabından bahsettiniz.. Eğer Tekstil Bienali'nin ilk tohumlarının atıldığı kitap bu ise, bu bienal oradaki araştırmalar sırasında çıkmış ise sizden dinlemek isterim. Kumaş konusu o kitapta nasıl ele alınmıştı?
1999 Yılı yazında Berlin’e gitmiştim. Orada, bir dönüşüm yaşaması muhtemel terk edilmiş bir düğme fabrikasına yolum düştü. Dev bir fabrika ve küçücük düğmeler… Ceketimde olan düğmenin arkasındaki o büyük emeği, hem o emeğe hem de o emeğin ürünü o küçük nesneye saygı duymayı ilk o zaman keşfettim. Düğmeler hem gerçek nesneler olarak hem taşıdıkları metaforlarla varlıklarını insan ve kumaş ile sürdürür. Kitap 50 düğmeden oluşuyor, belki bu soru özelinde en güzel cevap yirmi dördüncü düğme:
Beni anlayamayışından acıyan,
bazen koparıyorum düğmeleri...
Anlamak hep bir ilmik hatasıdır,
gözlerin çok güzel olsa da elin kanayabilir
biz iyi terzilerin erken öldüğü kumaşlarız...
3) Bu sırada bildiğim kadarıyla "Düğmeler" kitabı "Deri”, “Makas” ve “Kumaş" kitaplarının, yani bu 4'lü serinin önemli bir parçası. Bir de şimdi bunlara ek olarak "Ütü Müzesi" kitabı ekleniyormuş. Bu kitaplar hakkında da kısaca bilgi verme şansınız olabilir mi? Neden ve de nasıl bu kitapları yazmaya karar verdiniz?
Nesnelerin aklı var. Yalnızca görünen anlamlarıyla değil, taşıdıkları sembolik, duygusal ve düşünsel ağırlıklar da beni heyecanlandırıyor ve kitaplarıma sıklıkla konu oluyorlar. Nesneler, varlığın açığa çıkma biçimini ifade ediyor, şiirde, varlığı temsil eden bir anahtar olarak, insan ile ilişkiyi derinleştiriyor. Nesneyi kullanarak, sadece fiziksel bir gerçekliği değil, insanın varoluşsal koşulunu, zaman ve mekân içindeki yerini de yansıtmaya çalışıyorum. Herhangi bir düğmeden, deriden, makastan, kumaştan daha uzun yaşayamayacağımı biliyorum. Onlara saygı gösteriyorum.
4) Bienal'de Türk sanatçıların yanı sıra pek çok da uluslararası sanatçı yer alıyor. Basın bülteninde şöyle bir cümle okudum; "Bienal, dünyanın dört bir yanından sanatçıları bir araya getirerek tekstilin bir malzeme olmanın ötesinde, hikâye ve hafıza taşıyıcısı olduğunu vurguluyor." Toplamda kaç sanatçı var? Bu sanatçılar bu bienale neye göre seçildiler? Mesela herkes eseri ile mi katılıyor, yoksa orada eserini gerçekleştirecek olan sanatçılar da var mı? Sanırım performanslar da olacak. Kısaca bienal öncesi bilinmesi gereken neler var?
28 Farklı ülkeden 50 sanatçı eserleri ile bienalde yer alacak. Not defterime, tekstil ile uğraşan sanatçıların eserlerini, hem ülkemizde hem dünyada gezdiğim sergilerden izlenimlerim ile yazarım. Eserler, birebir çalışmalarını gördüğüm sanatçılardan “dalga kumaş” temasına yakın hissettiklerime gönderdiğimiz davetler ile dahil oldu. Eserlerin önemli bir kısmı bu temaya zaten uygun olarak önceden hazırlanmıştı ama yeni eserler üreten de çok fazla sanatçı oldu. İki sanatçımız da yerinde üretmeyi seçerek, bölgede bir hazırlık sürecinden geçti. Bu eserler ve sergilerin yanında, Kızıl Kule üçüncü katında antika ütülerden bir Ütü Müzesi de kapılarını bienal ile açacak. Bu bölüme özel, ütünün “kırışık giderme” çabamızın kavramsal taraflarına da kafa yorduğum bir kitap da bienale özel yayınlanacak. Yine pek çok atölye, söyleşi, performans bienal süresi boyunca devam edecek. Adnan Memiş’in Oya projesi kapsamında hazırlanan belgeseli de bienale özel gösterilecek.
5) Bu yılın teması olan "Dalga Kumaş" aslında "Doğa ve İnsanlığın Dokusu"nu temsil ediyormuş. "Dalga Kumaş"ı benim için biraz daha detay vererek açıklama şansınız olabilir mi?
Kumaşın dalgalar gibi bir hareketi var. Dokuma sırasında iplikler birbirine geçerken bir ritim oluşur, tıpkı doğadaki titreşimler gibi... Bu, aynı zamanda ekosistemlerin birbirine bağlı olduğu gerçeğini de yansıtır: Her şey birbiriyle ilişkilidir, hiçbir şey tek başına var olmaz. Bienalin temasını ekoloji ve doğa felsefesi perspektifinden okurken, insan ile doğa arasındaki sürekliliği, karşılıklı bağımlılığı ve ortak dokusunu keşfetme fırsatı da doğacak.
Bu sürdürülebilirlik ve ekolojik farkındalıkla doğrudan ilişkili. Tekstil üretimi doğayla nasıl bir alışveriş içinde? Doğal liflerin kullanımı, boyama teknikleri ve üretim süreçleri ekosistemlere zarar vermeden nasıl şekillenebilir? Bugünün moda ve tekstil endüstrisi, doğanın dalgalarını kesintiye uğratan bir hızda mı hareket ediyor, yoksa bu dalgalarla uyum içinde mi? Böyle çok soru ile şekillenen eserler görücüye çıkacak.
“Dalga Kumaş” teması Herakleitos’un “Panta Rhei” (Her şey akar) ilkesine de selam veriyor. Evrende hiçbir şey sabit değil, sürekli bir dönüşüm içinde. Kumaşın dokusu da, dalgaların hareketi de bize bu değişimi hatırlatıyor. Tekstili sadece bir nesne olarak değil, doğanın akışıyla bütünleşen bir organizma…
6) Bienal, Gazipaşa Kaymakamlığı ev sahipliğinde ve de Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi ve Alanya Belediyesi işbirliğinde gerçekleştiriliyormuş. Peki nasıl karar verdiniz 2'nci bienali Alanya'da yapmaya? Bundan sonraki bienal için aklınızda belirli bir yer var mı ya da hangi şehirler var?
Antalya Müzesi’nde epinetron ile karşılaşınca doğru adresteyim dedim. Epinetronlar dokuma kültürünün en önemli simgelerinden. Yün eğirme esnasında dize, uyluğa konan bir çömlek, antik dünyada düğünle de ilişkilendirilmesi bağlamında da önemli, büyük anlamlar taşıyor, öyle ki evlenmemiş kadınların mezarlarına simgesel olarak yerleştiriliyor. Elbette bölge halı dokumacılığı, halen yüksek köylerde devam eden geleneksel ipekçilik ile de güçlü bir hafızaya sahip. Syedra antik kentini dolaşırken kazı başkanı İsmail Karamut ile sahada pek çok ağırşak ile karşılaştık. Ağırşaklar öyle çok ki kazı evi deposunda kutulardan taşıyor. Arkeolojik olarak da tekstil tarihi açısından çok önemli bir yerde Gazipaşa ve Alanya. Gazipaşa Kaymakamı Selami Korkutata bu mirası anlatmak için Tekstil Bienali’ne en başından çok destek oldu. Rektör Kenan Ahmet Türkdoğan da üniversitenin ilgili bölümlerini seferber edince, Alanya Belediyesi mekanlarını bienal için açınca daha hızlı yol aldık.
7) Ben sizi ilk Kommagene Bienali'nin küratörü olarak tanıdım. Bu bienalin ardından da yine küratörü olduğunuz CommageneLAR (Kommagene Land and River Art) geldi. Birçok kişi ise sizi Urla'da yaşayan bir şair olarak tanıyor. Şiir kitaplarınızın dışında yazmış olduğunuz da pek çok kitabınız var. Bir de İzmir'de bir sanat galeriniz olduğunu biliyorum. Türkiye'de sanatçıların önünü açmaya çalışıp, kendilerini gösterebilmeleri için fırsat tanımak, sanata yatırım yapmak ve de sanat için insanları bir araya getirmeye çalışmak.. Aklınızda bu ülke için yapmayı planladığınız başka neler var?
Hayatı ya da gelecek ile ilgili çok uzun vadeli planlar yapan biri değilim. Bu organizasyonların arkasında ise büyük emekleri olan onlarca insan var. Ben sadece bir ucundan tutuyorum. Herakleitos’a tekrar dönecek olursak “her şey akar”, bu akışta daha neler yapılır ben de merak ediyorum..
Aşağıda “Dalga Kumaş" temasıyla 22 Şubat - 13 Nisan 2025 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 2. Türkiye Tekstil Bienali'ne ilişkin olan söyleşimizi paylaşıyorum.
1) Nihat Bey, ilk bienal İzmir'deydi, bu yılki ise Gazipaşa ve Alanya'da ve hatta bu ilçenin tarihi mekanları da bienal durakları arasında. (Selinus ve Lamos Antik Kentleri, Yalan Dünya Mağarası, Kızıl Kule, Alanya Tersanesi ve Syedra Antik Kenti) Bilmeyenler, yeni haberi olanlar için bu bienali bize nasıl anlatırsınız?
Kumaş, insanın dünya ile ilgili ilk tanıştığı nesne, hayatımız kundak sonrası da hep kumaşlarla geçiyor. Sadece ceketler, elbiseler, gömlekler değil, perdeler, halılar, koltuklar, yatak örtüleri, battaniyeler de elbette insan ile ilişkili. Bu ilişki ölünce bile bitmiyor, hayatlar sona erse de yine bir kefenle, kumaş ilişkimiz devam ediyor. Kumaşı ve daha geniş anlamı ile tekstil malzemelerini kullanan pek çok sanatçı var. Anadolu tarihsel olarak pek çok konunun tarihinde önemli referanslar ile anılır. Elbette dokuma kültürü de tüm dünya için hem tarihsel anlamda, hem de kültürel anlamda bizi biz yapan en önemli başlıklardan. Bu alanda çalışan, eserler üreten hem ülkemizden hem dünyadan sanatçıları buluşturmak fikri ile başladı Türkiye Tekstil Bienali. Tekstil, “Düğmeler” kitabımdan bu yana çok defa üzerine kitaplar yazdığım, kafamı fazlaca kurcalayan, fevkalade ilham verici bulduğum bir deniz de olunca bilmeden hazırlıklar da yapmışım.
2) Düğmeler kitabından bahsettiniz.. Eğer Tekstil Bienali'nin ilk tohumlarının atıldığı kitap bu ise, bu bienal oradaki araştırmalar sırasında çıkmış ise sizden dinlemek isterim. Kumaş konusu o kitapta nasıl ele alınmıştı?
1999 Yılı yazında Berlin’e gitmiştim. Orada, bir dönüşüm yaşaması muhtemel terk edilmiş bir düğme fabrikasına yolum düştü. Dev bir fabrika ve küçücük düğmeler… Ceketimde olan düğmenin arkasındaki o büyük emeği, hem o emeğe hem de o emeğin ürünü o küçük nesneye saygı duymayı ilk o zaman keşfettim. Düğmeler hem gerçek nesneler olarak hem taşıdıkları metaforlarla varlıklarını insan ve kumaş ile sürdürür. Kitap 50 düğmeden oluşuyor, belki bu soru özelinde en güzel cevap yirmi dördüncü düğme:
Beni anlayamayışından acıyan,
bazen koparıyorum düğmeleri...
Anlamak hep bir ilmik hatasıdır,
gözlerin çok güzel olsa da elin kanayabilir
biz iyi terzilerin erken öldüğü kumaşlarız...
3) Bu sırada bildiğim kadarıyla "Düğmeler" kitabı "Deri”, “Makas” ve “Kumaş" kitaplarının, yani bu 4'lü serinin önemli bir parçası. Bir de şimdi bunlara ek olarak "Ütü Müzesi" kitabı ekleniyormuş. Bu kitaplar hakkında da kısaca bilgi verme şansınız olabilir mi? Neden ve de nasıl bu kitapları yazmaya karar verdiniz?
Nesnelerin aklı var. Yalnızca görünen anlamlarıyla değil, taşıdıkları sembolik, duygusal ve düşünsel ağırlıklar da beni heyecanlandırıyor ve kitaplarıma sıklıkla konu oluyorlar. Nesneler, varlığın açığa çıkma biçimini ifade ediyor, şiirde, varlığı temsil eden bir anahtar olarak, insan ile ilişkiyi derinleştiriyor. Nesneyi kullanarak, sadece fiziksel bir gerçekliği değil, insanın varoluşsal koşulunu, zaman ve mekân içindeki yerini de yansıtmaya çalışıyorum. Herhangi bir düğmeden, deriden, makastan, kumaştan daha uzun yaşayamayacağımı biliyorum. Onlara saygı gösteriyorum.
4) Bienal'de Türk sanatçıların yanı sıra pek çok da uluslararası sanatçı yer alıyor. Basın bülteninde şöyle bir cümle okudum; "Bienal, dünyanın dört bir yanından sanatçıları bir araya getirerek tekstilin bir malzeme olmanın ötesinde, hikâye ve hafıza taşıyıcısı olduğunu vurguluyor." Toplamda kaç sanatçı var? Bu sanatçılar bu bienale neye göre seçildiler? Mesela herkes eseri ile mi katılıyor, yoksa orada eserini gerçekleştirecek olan sanatçılar da var mı? Sanırım performanslar da olacak. Kısaca bienal öncesi bilinmesi gereken neler var?
28 Farklı ülkeden 50 sanatçı eserleri ile bienalde yer alacak. Not defterime, tekstil ile uğraşan sanatçıların eserlerini, hem ülkemizde hem dünyada gezdiğim sergilerden izlenimlerim ile yazarım. Eserler, birebir çalışmalarını gördüğüm sanatçılardan “dalga kumaş” temasına yakın hissettiklerime gönderdiğimiz davetler ile dahil oldu. Eserlerin önemli bir kısmı bu temaya zaten uygun olarak önceden hazırlanmıştı ama yeni eserler üreten de çok fazla sanatçı oldu. İki sanatçımız da yerinde üretmeyi seçerek, bölgede bir hazırlık sürecinden geçti. Bu eserler ve sergilerin yanında, Kızıl Kule üçüncü katında antika ütülerden bir Ütü Müzesi de kapılarını bienal ile açacak. Bu bölüme özel, ütünün “kırışık giderme” çabamızın kavramsal taraflarına da kafa yorduğum bir kitap da bienale özel yayınlanacak. Yine pek çok atölye, söyleşi, performans bienal süresi boyunca devam edecek. Adnan Memiş’in Oya projesi kapsamında hazırlanan belgeseli de bienale özel gösterilecek.
5) Bu yılın teması olan "Dalga Kumaş" aslında "Doğa ve İnsanlığın Dokusu"nu temsil ediyormuş. "Dalga Kumaş"ı benim için biraz daha detay vererek açıklama şansınız olabilir mi?
Kumaşın dalgalar gibi bir hareketi var. Dokuma sırasında iplikler birbirine geçerken bir ritim oluşur, tıpkı doğadaki titreşimler gibi... Bu, aynı zamanda ekosistemlerin birbirine bağlı olduğu gerçeğini de yansıtır: Her şey birbiriyle ilişkilidir, hiçbir şey tek başına var olmaz. Bienalin temasını ekoloji ve doğa felsefesi perspektifinden okurken, insan ile doğa arasındaki sürekliliği, karşılıklı bağımlılığı ve ortak dokusunu keşfetme fırsatı da doğacak.
Bu sürdürülebilirlik ve ekolojik farkındalıkla doğrudan ilişkili. Tekstil üretimi doğayla nasıl bir alışveriş içinde? Doğal liflerin kullanımı, boyama teknikleri ve üretim süreçleri ekosistemlere zarar vermeden nasıl şekillenebilir? Bugünün moda ve tekstil endüstrisi, doğanın dalgalarını kesintiye uğratan bir hızda mı hareket ediyor, yoksa bu dalgalarla uyum içinde mi? Böyle çok soru ile şekillenen eserler görücüye çıkacak.
“Dalga Kumaş” teması Herakleitos’un “Panta Rhei” (Her şey akar) ilkesine de selam veriyor. Evrende hiçbir şey sabit değil, sürekli bir dönüşüm içinde. Kumaşın dokusu da, dalgaların hareketi de bize bu değişimi hatırlatıyor. Tekstili sadece bir nesne olarak değil, doğanın akışıyla bütünleşen bir organizma…
6) Bienal, Gazipaşa Kaymakamlığı ev sahipliğinde ve de Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi ve Alanya Belediyesi işbirliğinde gerçekleştiriliyormuş. Peki nasıl karar verdiniz 2'nci bienali Alanya'da yapmaya? Bundan sonraki bienal için aklınızda belirli bir yer var mı ya da hangi şehirler var?
Antalya Müzesi’nde epinetron ile karşılaşınca doğru adresteyim dedim. Epinetronlar dokuma kültürünün en önemli simgelerinden. Yün eğirme esnasında dize, uyluğa konan bir çömlek, antik dünyada düğünle de ilişkilendirilmesi bağlamında da önemli, büyük anlamlar taşıyor, öyle ki evlenmemiş kadınların mezarlarına simgesel olarak yerleştiriliyor. Elbette bölge halı dokumacılığı, halen yüksek köylerde devam eden geleneksel ipekçilik ile de güçlü bir hafızaya sahip. Syedra antik kentini dolaşırken kazı başkanı İsmail Karamut ile sahada pek çok ağırşak ile karşılaştık. Ağırşaklar öyle çok ki kazı evi deposunda kutulardan taşıyor. Arkeolojik olarak da tekstil tarihi açısından çok önemli bir yerde Gazipaşa ve Alanya. Gazipaşa Kaymakamı Selami Korkutata bu mirası anlatmak için Tekstil Bienali’ne en başından çok destek oldu. Rektör Kenan Ahmet Türkdoğan da üniversitenin ilgili bölümlerini seferber edince, Alanya Belediyesi mekanlarını bienal için açınca daha hızlı yol aldık.
7) Ben sizi ilk Kommagene Bienali'nin küratörü olarak tanıdım. Bu bienalin ardından da yine küratörü olduğunuz CommageneLAR (Kommagene Land and River Art) geldi. Birçok kişi ise sizi Urla'da yaşayan bir şair olarak tanıyor. Şiir kitaplarınızın dışında yazmış olduğunuz da pek çok kitabınız var. Bir de İzmir'de bir sanat galeriniz olduğunu biliyorum. Türkiye'de sanatçıların önünü açmaya çalışıp, kendilerini gösterebilmeleri için fırsat tanımak, sanata yatırım yapmak ve de sanat için insanları bir araya getirmeye çalışmak.. Aklınızda bu ülke için yapmayı planladığınız başka neler var?
Hayatı ya da gelecek ile ilgili çok uzun vadeli planlar yapan biri değilim. Bu organizasyonların arkasında ise büyük emekleri olan onlarca insan var. Ben sadece bir ucundan tutuyorum. Herakleitos’a tekrar dönecek olursak “her şey akar”, bu akışta daha neler yapılır ben de merak ediyorum..