hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Dev bir haritanın asla bir parçası olmadığımı sandığım ülkelerine seyahat..

    06.08.2024 Salı | 15:04Son Güncelleme:

    Zeytin Ağacı'nın ikinci sezonunu dün bitirdim. Denk geldi, içimden geldi, aile evimdeydim, hadi izleyeyim dedim, izleyiverdim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu konuda bir itirafta bulunmam gerekirse, ben aile dizimi ile 2016 yılında Alman Psikoterapist Bert Hellinger'dan eğitim almış, dünyanın dört bir yanında şamanik aile dizimi çalışması yapan Perulu şaman Eric Lopez sayesinde tanıştım. Açıkçası o güne kadar habersizdim bu gerçeklikten. Fakat bir kez anlayınca, çıkamadım içinden. Ailemdeki göçlerle, savaşa gidip dönemeyen askerlerle, yalnız başına ölümü bekleyen büyükannelerin acısıyla, sevdiğini yitirmiş kalbi kırık atalarla, o güne kadar hiç konuşulmamış, hatırlanıp onurlandırılmamış bu gibi konuların ağırlığıyla böyle tanıştım. Hayatımın o an içinde olduğum döngüsünde, doğru yerde ve rolde olmadığımı böyle anladım.

    İlk başlarda şaşırtıcı ve şok ediciydi gördüklerim, bu alanda deneyimlediklerim. Ailemin 7 jenerasyonunu içine alan dev bir haritanın asla bir parçası olmadığımı sandığım ülkelerinde yaşadığımı görüyor gibiydim. Fakat bugün, aradan yıllar geçtikten ve içinde yer alma fırsatı bulduğum sayısız dizimin ardından artık bu gözle görünmez bağın ne denli kuvvetli olduğunu çok iyi biliyorum.

    Sanırım bugünlerde hayatımda yüzleşilmemiş duygu bırakmak istemememin, bir sorun var ise kökünün nereden geldiğini görmeye hazır olmayı seçmemin, her an aileme ve kendime karşı bu konuda bir sorumluluğum olduğunu bilerek yaşamaya çalışmamın nedeni bu. Çünkü benden sonra gelecek olan jenerasyona bu duygusal yükü miras bırakmak istemiyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Aile diziminin bendeki en büyük karşılığı sanırım bu.

    Çünkü biliyorum sandıklarını bilmediğini görmeye, sevdiğini yeni baştan sevmeye, kabul edemediklerini, edemeyeceklerini kabul etmeye, sürekli öfkelendiğin yerle, kalbinde taşıdığın yükle yüzleşip, duygularından özgürleşmeye bazen çok ihtiyacı var insanın.

    Kendini tam anlamıyla bırakabilmeye, ben hallettim, kendi başıma yapabilirim dese de dışarıya, içeride bunu söylediği kadar kolay yapamadığını anladığı vakit "her şeyi kendi başıma halledemeyeceğimi kabul ediyorum." demeye çok ama çok ihtiyacı var insanın.

    Çünkü öyle yükümüz var ki derinlerimizde..
    Bir kere yüzleşmeyi, çözmeyi, anlamayı kabul etsek nesiller boyu devam eden upuzun bir yolculuğun ulaştığı en son nokta olduğumuzu o zaman daha da iyi göreceğiz.

    Dışlananı kabul etmek, geride bırakılanı yeniden aileye dahil etmek, ölülerimizin tutamadığımız yasını tutmaya başlayıp, gitmiş olana hoşçakal diyebilmek bazen yaşamın bir defalığına bize geldiğini daha iyi idrak etmemiz için yeterli bir sebep.

    Son bölümde Diyar'ın annesini kendisini doğururken kaybetmiş olduğunu gördüğümde, eşzamanlı olarak babasının da büyük aşkını, eşini, sevdiği kadını kaybederek büyük bir yasın içine girdiğini gördüm. Babası hiç istemese de yaşadığı bu büyük acı nedeni ile doğumundan itibaren oğlunun yanında istediği gibi duramamıştı. Bu konuda çok üzgündü ama o an için elinden fazlası gelmemişti. Ancak tabiki de Diyar'ın açısından bu durum farklıydı. İçindeki bebek Diyar neden annesini kaybettiği an babasını da kaybetmiş olduğunu bir türlü anlayamıyordu..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte bu nedenle ömrü boyunca onlardan alması gereken sevgi ve ilgiyi alamamış olduğu için anne ve babasını suçlamıştı. Bu nedenle bu dünyaya geldiği ilk andan itibaren kalbinde taşıdığı o derin terk edilmişlik duygusunu hissetmişti. Ebeveynleri tarafından bir şekilde istenmediğini, kabul edilmediğini, onaylanmadığını, vazgeçildiğini hissetmesi onun hayatı isyankar, asi ve de hoyrat bir yerden yaşamasına neden olmuştu. Diyar, o nedenle bedenine, bu dünyaya doğduğu an işlenen bu görünmez deseni her kurduğu ilişkide tekrar tekrar yaşamak zorunda kalmıştı. Kendi içindeki bebek Diyar'ın yalnızlığını ve çaresizliğini hiçbir yere köklenemeyerek, sürekli arayışta olarak yeni baştan yaşamıştı. Bu döngüden ise ancak babasının karşısına çıkıp, onunla gerçek anlamda yüzleşip, babasının o dönem neden öyle davranmak zorunda kaldığını gerçekten anladığında, yani bu ilişkiyi başka gözlerle görebildiği zaman çıkabildiğini anlamıştı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şu bir gerçek ki bu hayatta bazen başımıza gelenler ne bizim ne de ailemizin suçu oluyor. Ama biz o an içinde bulunduğumuz durumda bize çoğu zaman fazla gelen zor duygularla mücadele etmekten bu durumu tarafsız bir gözle göremiyoruz. Bu nedenle her defasında suçlayacak birini arıyoruz. Oysa bizi çıkmaza sürükleyen anlara bir şekilde yeniden geri dönebildiğimizde, o an ile barışıp, o anı yeniden anlayıp yaşayarak bugüne getirebildiğimizde, o zaman olmuş olanı gönülden kabul etmeye hazır olduğumuzu görüyoruz. Tüm hikaye bulunduğumuz yerin, o duygunun sadece bize ait olmayabileceğini de anlamak üzerine kurulu.

    Bu nedenle küslüklerimiz, geride bıraktıklarımız, şimdi değil sonra diyerek ertelediklerimiz ve de sevgiyle kabul edemediklerimiz ile yüzleşmeyi seçmek çok önemli. Çünkü bunlar miras kalacak bizden sonraki jenerasyonlara. Şifalandır(a)madığımız her şeyi bizim adımıza onlar şifalandırsın diye miras bırakacağız çocuklarımıza ve torunlarımıza..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kim ister ki kendi reddettiği, dışladığı herşey ve de herkes olmasını çocuklarının..

    Geçmişte yarım kalanları tamamlamayı mı, aynı hikayeyi tekrar tekrar yaşamayı mı yoksa kendimize ait olan yaşamı mı yaşayacağız..

    O yüzden bu dizi, bu soruları bile sormamıza neden olduğu için çok önemli bana göre..

    Soranlar için, "Sana ne hissettirdi Zeytin Ağacı'nın ikinci sezonu?" diyenler için işte böyle hissettiklerim..

    Not: Hazır olmayan bir kişi için bu alan mantık dışı görünebilir ancak hazır olan bir insan için de şifanın tam kaynağı olabilir. İyileşmek için çaba sarf eden biri için bir nimet fakat iyileşmeye ihtiyacı olmadığını düşünen biri için bir zaman kaybı olabilir. O nedenle benim kendi deneyimime göre kimse bu alana girmek için zorlanmamalı, girmek için can atan ise kendini durdurmamalı.