

Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü batı müziğiyle 1910 – 1913 yıllarında genç bir Osmanlı subayıyken Yemen’de kaldığı dönemde bir Fransız şirketinin Yemen’den ayrılırken sattığı eşyaları Hudeyde komutanının alması sonrasında onun subaylarla birlikte satın aldığı plakları karargahta dinlemesiyle tanışmıştı. Sonrasında da batı müziğine ve viyolonsele ilgi duymuş, başbakanlıktan ayrıldığı dönemde öncesinde Edip Tezel ardından da David Zirkin’den ders almıştı.
Savaş yıllarında tarafsızlık politikasıyla Türkiye’yi sıcak çatışmanın dışında tutmayı başaran İsmet İnönü müzik politikasında Mustafa Kemal Atatürk döneminin milli ve ulusal müzik yaratma politikası yerine uluslararası çoksesli müziği benimsemişti.
II. Dünya Savaşı dönemi hiç şüphesiz her alanda olduğu gibi müzikal anlamda da modernleşme sürecini etkilemişti. Fakat zorluklara rağmen savaşın başladığı 1939 yılı itibarıyla M. Marcolaskiyano ve Alex Vegh, 1941 yılında da Yugoslavya Koro Heyeti ülkemize gelerek konser vermişti.
6 Nisan 1941 tarihinde Nazi Almanya’sının Yugoslavya ve Yunanistan’a saldırarak Balkan bölgesini hakimiyet altına alma arzusuyla birlikte tren yollarının ve hava sahasının güvenli olmaması sanatçıların Türkiye’ye gelip konser vermelerini olumsuz etkilemişti.
18 Haziran 1941 tarihinde Almanya ile imzalanan dostluk paktıyla iki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle sanat alanında gelişmesine olanak sağlanmıştı. Dostluk paktının imzalanması sonrasında birçok Alman sanatçı Türkiye’ye gelip konser vermişti.
O dönem ülkemize gelmiş isimler arasında yer alan Erna Sack 6 Şubat 1898 tarihinde Berlin’de doğdu. Çocukluğunda okulda ve kilise korosunda sesiyle fark edilmesi sonrasında şan eğitimi almaya başladı. 1928 yılında Berlin Devlet Operası’nda stajyer bir mezzosoprano olarak işe girdi. 1930 yılında koloratur soprano olarak Bielefeld’deki şehir tiyatrosuna gitti ve sanatsal olarak büyük atılımlarını burada yaşadı. Devamında da 1932’de Wiesbaden'deki Devlet Tiyatrosu'nda, 1934'ten Breslau'daki Opera Binası'nda ve 1935'ten 1941'e kadar Dresden'deki Devlet Operasında rol aldı. Sonrasında Milano, Viyana, Paris, Londra, Hamburg ve Münih'te ve ayrıca Salzburg Festivali'nde yer alarak kısa sürede ilgi görmeye ve tanınmaya başladı. Bu süreçte Alman Bülbülü olarak tanınmasında ses yelpazesini etkili kullanabilmesinin büyük bir katkısı vardı.
II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi kariyerinin gidişatını büyük yönde değiştirmişti. Savaşın başlaması sonrasında İskandinav ülkelerine gidip konser vermeye başladı. Bir süre sonra da ülkemizle yolları kesişecekti.
1942 yılı itibarıyla yabancı sanatçılar tekrardan Türkiye’ye gelip konser vermeye başlamıştı. 13 Mart 1942’de Erna Sack’ın Saray Sineması’nda Kızılay menfaatine konser vereceği duyurulmuştu. 17 Mart 1942 tarihinin akşamında 14 parçadan oluşan repertuarıyla Erna Sack, Saray Sineması’nda İstanbul valisinin de katılımıyla bir konser vermiştir. Schumann, Rossini, Mozart ve Schubert’in çalışmalarının yanında İtalyan, İspanyol, Alman halk şarkıları seslendirmişti. İstanbul’daki konserin ardından Ankara’ya geçen sanatçı Ankara Palas’ta adına düzenlenen suvareye katılmış ardından da 22 Mart 1942’de Ankara Halkevi’nde konser vermişti. Bu konser radyo yayını vasıtasıyla diğer şehirlerden de takip edilmişti. 24 Mart 1942’de İstanbul üzerinden Sofya’ya hareket etmeden evvel Erna Sack, Son Posta gazetesine verdiği demeçte Türkiye hakkındaki düşüncelerini şu şekilde dile getirmiştir; “İlk defa gördüğüm memleketinizi çok sevimli ve ileri buldum. Bilhassa camiler nazarı dikkatimi celbetti. Havalar, talihime çok bozuk olduğu için maalesef güzel İstanbul’un her tarafını gezemedim. Fakat Ayasofya’yı gezme fırsatını buldum. Türkiye halkını pek sevimli ve sanata pek hassas bulduğumu söylemeliyim. Gelecek sene, Şubat’ta bir kere daha güzel memleketinizi görmek saadetini kazanacağım. Gerek İstanbul’da gerek Ankara’da konserlerime karşı büyük bir alaka gösterildi. Bundan bilhassa memnunum. Misafirperverliğiniz hakkında ne söylesem teşekkürlerimi ifade edemeyeceğim. Ayasofya büyüklüğünde bir konser salonuna malik olsanız bile halkın burasını dolduracak kadar sanata bağlı olduğunu sevinçle görmüş bulunuyorum. Size ve sevimli Türkiye’ye gelecek seneye kadar Allah’a ısmarladık diyorum.” diyerek Türkiye hakkındaki gözlemlerini ifade etmişti.
Her ne kadar gelecek yılın Şubat ayını işaret ederek yine ülkemize geleceğini beyan etmiş olsa da savaşın değişen koşulları Erna Sack’ın ülkemize gelmesini engellemişti. 1944 yılında Nazi Almanya’sı ile diplomatik ilişkilerin kesilmesiyle sonuçlanacak süreç sonrasında ülkemize gelen yabancı sanatçı yelpazesi değişmeye başlamıştı. 1944 yılı itibarıyla ülkemize gelip konser veren yabancı sanatçılarda Amerika Birleşik Devletleri etkisi artmıştı.
Savaş sonrası da müzik kariyeri devam eden Erna Sack’ın bir daha yolu ülkemizle kesişmemiş olsa da savaş yıllarında ülkemize gelip konser vermesi, geride kalan gazete kupürleri ve müzikal çalışmalarıyla 2 Mart 1972 tarihinde hayata sessizce veda etmişti.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü batı müziğiyle 1910 – 1913 yıllarında genç bir Osmanlı subayıyken Yemen’de kaldığı dönemde bir Fransız şirketinin Yemen’den ayrılırken sattığı eşyaları Hudeyde komutanının alması sonrasında onun subaylarla birlikte satın aldığı plakları karargahta dinlemesiyle tanışmıştı. Sonrasında da batı müziğine ve viyolonsele ilgi duymuş, başbakanlıktan ayrıldığı dönemde öncesinde Edip Tezel ardından da David Zirkin’den ders almıştı.
Savaş yıllarında tarafsızlık politikasıyla Türkiye’yi sıcak çatışmanın dışında tutmayı başaran İsmet İnönü müzik politikasında Mustafa Kemal Atatürk döneminin milli ve ulusal müzik yaratma politikası yerine uluslararası çoksesli müziği benimsemişti.
II. Dünya Savaşı dönemi hiç şüphesiz her alanda olduğu gibi müzikal anlamda da modernleşme sürecini etkilemişti. Fakat zorluklara rağmen savaşın başladığı 1939 yılı itibarıyla M. Marcolaskiyano ve Alex Vegh, 1941 yılında da Yugoslavya Koro Heyeti ülkemize gelerek konser vermişti.
6 Nisan 1941 tarihinde Nazi Almanya’sının Yugoslavya ve Yunanistan’a saldırarak Balkan bölgesini hakimiyet altına alma arzusuyla birlikte tren yollarının ve hava sahasının güvenli olmaması sanatçıların Türkiye’ye gelip konser vermelerini olumsuz etkilemişti.
18 Haziran 1941 tarihinde Almanya ile imzalanan dostluk paktıyla iki ülke arasındaki ilişkilerin özellikle sanat alanında gelişmesine olanak sağlanmıştı. Dostluk paktının imzalanması sonrasında birçok Alman sanatçı Türkiye’ye gelip konser vermişti.
O dönem ülkemize gelmiş isimler arasında yer alan Erna Sack 6 Şubat 1898 tarihinde Berlin’de doğdu. Çocukluğunda okulda ve kilise korosunda sesiyle fark edilmesi sonrasında şan eğitimi almaya başladı. 1928 yılında Berlin Devlet Operası’nda stajyer bir mezzosoprano olarak işe girdi. 1930 yılında koloratur soprano olarak Bielefeld’deki şehir tiyatrosuna gitti ve sanatsal olarak büyük atılımlarını burada yaşadı. Devamında da 1932’de Wiesbaden'deki Devlet Tiyatrosu'nda, 1934'ten Breslau'daki Opera Binası'nda ve 1935'ten 1941'e kadar Dresden'deki Devlet Operasında rol aldı. Sonrasında Milano, Viyana, Paris, Londra, Hamburg ve Münih'te ve ayrıca Salzburg Festivali'nde yer alarak kısa sürede ilgi görmeye ve tanınmaya başladı. Bu süreçte Alman Bülbülü olarak tanınmasında ses yelpazesini etkili kullanabilmesinin büyük bir katkısı vardı.
II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi kariyerinin gidişatını büyük yönde değiştirmişti. Savaşın başlaması sonrasında İskandinav ülkelerine gidip konser vermeye başladı. Bir süre sonra da ülkemizle yolları kesişecekti.
1942 yılı itibarıyla yabancı sanatçılar tekrardan Türkiye’ye gelip konser vermeye başlamıştı. 13 Mart 1942’de Erna Sack’ın Saray Sineması’nda Kızılay menfaatine konser vereceği duyurulmuştu. 17 Mart 1942 tarihinin akşamında 14 parçadan oluşan repertuarıyla Erna Sack, Saray Sineması’nda İstanbul valisinin de katılımıyla bir konser vermiştir. Schumann, Rossini, Mozart ve Schubert’in çalışmalarının yanında İtalyan, İspanyol, Alman halk şarkıları seslendirmişti. İstanbul’daki konserin ardından Ankara’ya geçen sanatçı Ankara Palas’ta adına düzenlenen suvareye katılmış ardından da 22 Mart 1942’de Ankara Halkevi’nde konser vermişti. Bu konser radyo yayını vasıtasıyla diğer şehirlerden de takip edilmişti. 24 Mart 1942’de İstanbul üzerinden Sofya’ya hareket etmeden evvel Erna Sack, Son Posta gazetesine verdiği demeçte Türkiye hakkındaki düşüncelerini şu şekilde dile getirmiştir; “İlk defa gördüğüm memleketinizi çok sevimli ve ileri buldum. Bilhassa camiler nazarı dikkatimi celbetti. Havalar, talihime çok bozuk olduğu için maalesef güzel İstanbul’un her tarafını gezemedim. Fakat Ayasofya’yı gezme fırsatını buldum. Türkiye halkını pek sevimli ve sanata pek hassas bulduğumu söylemeliyim. Gelecek sene, Şubat’ta bir kere daha güzel memleketinizi görmek saadetini kazanacağım. Gerek İstanbul’da gerek Ankara’da konserlerime karşı büyük bir alaka gösterildi. Bundan bilhassa memnunum. Misafirperverliğiniz hakkında ne söylesem teşekkürlerimi ifade edemeyeceğim. Ayasofya büyüklüğünde bir konser salonuna malik olsanız bile halkın burasını dolduracak kadar sanata bağlı olduğunu sevinçle görmüş bulunuyorum. Size ve sevimli Türkiye’ye gelecek seneye kadar Allah’a ısmarladık diyorum.” diyerek Türkiye hakkındaki gözlemlerini ifade etmişti.
Her ne kadar gelecek yılın Şubat ayını işaret ederek yine ülkemize geleceğini beyan etmiş olsa da savaşın değişen koşulları Erna Sack’ın ülkemize gelmesini engellemişti. 1944 yılında Nazi Almanya’sı ile diplomatik ilişkilerin kesilmesiyle sonuçlanacak süreç sonrasında ülkemize gelen yabancı sanatçı yelpazesi değişmeye başlamıştı. 1944 yılı itibarıyla ülkemize gelip konser veren yabancı sanatçılarda Amerika Birleşik Devletleri etkisi artmıştı.
Savaş sonrası da müzik kariyeri devam eden Erna Sack’ın bir daha yolu ülkemizle kesişmemiş olsa da savaş yıllarında ülkemize gelip konser vermesi, geride kalan gazete kupürleri ve müzikal çalışmalarıyla 2 Mart 1972 tarihinde hayata sessizce veda etmişti.