

12 Mart’ta Trump Sahne’de verdiği çevrim içi konserle yeni albümü duyuran Teoman, kendine has bir albümle bizleri buluşturdu. Sanatçının 11. stüdyo albümü olan bu çalışma yedi şarkıdan oluşup Safa Hendem'in düzenlemelerini yaptığı, Mehmet Cem Ünal'ın kayıtlarını üstlendiği, Depeche Mode ve Nick Cave gibi isimlerle çalışan Kevin Paul de katkı sunduğu bir birlikteliğin ürünü oldu.
Ortaokul yıllarımda herkes uyuduğumu sanıyorken ben kasetçalarımda kısık sesle “Saat 03.00” dinlerdim. Ne güzel tesadüf ki akrebin aynı yerde durduğu ama bizlerin yolculuğumuza farklı yerlerde devam ettiğimiz bir gecede yeni albümün ortaya çıkışını kaleme alıyorum.
9 Nisan gecesi albüm dijital mecralarda dinleyicilerle buluştu. Gecenin son şarkısı albümün de adı olan “Gecenin Sonuna Yolculuk” oldu. Fransız yazar Louis-Ferdinand Celine'in “Gecenin Sonuna Yolculuk” kitabı 1932’de buhranın, savaşların arasında yazılmıştı. Bambaşka coğrafyaları gözlemleyen, savaşın şiddetine tanık olan Celine günümüzde en az Knut Hamsun kadar siyasi görüşleri sebebiyle Avrupa Edebiyatı’nda tartışılan bir isim. Fakat bana göre herkesin mutlaka göz atması gereken bir isim… Özellikle de “Gecenin Sonuna Yolculuk romanına.
Kitapla albümün arasında sadece isim değil ortaya çıkma süreci bakımından da benzerlikler var. Hayat zorluklarının yanında salgının getirdiği olumsuzlukların da eklenmesi, sanatçıların ve müzisyenlerin zorlandığı süreci yine belirttiğim kendine has öğelerle ifade etmeye çalışmış Teoman… Kasvet, isyan ve şarkıların içindeki distopya bunu ifade ediyor.
Albümde yer alan şarkıları dikkatle dinledim. “Efendi ve Kölesi” şarkısında “kimim ben bu körelmiş kalpte” derken o hep sevdiği yüzleşme hissini yine bize hissettiriyor. “Hayal Meyal” şarkısında bizi lodosla, birbiriyle sağ kalabilenlerle buluşturuyor. “Koma Hali” rollerin arasında, başkalarının arasında sıkışmış birinin ruh halini ifade eden kasveti bir şarkı. “Kumarbaz” artık tüketebileceği sadece kendisi kalan bir insanı anlatıyor. “Hızlı ve Acısız”, “dilimi bilmedim bazen, sözler çürüdü o zaman” derken kendi karanlığı kendine yeten bir şarkı. Bestelerinde mizah ve minimal unsurların eksik olmadığı Erik Satie’den çeşitlemelerle bestesi süslenen “Viski ve Lazanya” mikro bir öykü tadında ilerliyor.
Albümün içinde karanlık bir gecenin yoğun kasvetinin yanında sanatsal bir titizlik var. Birikmişleri bırakmak bazen sessizlik, yalnızlık ve biraz gece arar. Birikenlerin, sessizliklerin, mesafelerin getirileri bu albümle dinleyiciye aktarılmış.
Tanıtım yazısında Teoman, single formatından sıkıldığını belirterek LP formatında bir üretim yapmak istemiş. Bu bağlamda albüm sanatçının kendi ilk gençlik yıllarına da formatı gereği bizleri götüren bir çalışma. Ayrıca şarkılar ard arda bir devam niteliği taşıyor. Tek bir şarkının değil albümün ön planda olması hususunda gayret gösterilmiş. Klip de yok… Görsellik değil, söz ve müziğin ön planda kalması amaçlanmış. Bir fotoğraftan çok ana, benden çok bize, şarkıdan çok şarkılara hitap etmeyi istemişler.
Birbirimizi göremediğimiz, uzaklaşma hissinin giderek arttığı bir süreçte Teoman albümüyle kendine has hislerini yansıtmış. Albüm benim gece yolculuğuma eşlik etti, etmeye de devam edecek. Fakat bu albüm herkes tarafından sevilmeyebilir. Beklentileri, ortaya çıkış hikayesi bakımından da bu duruma hazırlıklı bir çalışma…
Şartların zorlaştığı ve mesafelerin korunmak zorunda olduğu zamanlarda bir gece yolculuğu arıyorsanız albüm sizi bekliyor.
12 Mart’ta Trump Sahne’de verdiği çevrim içi konserle yeni albümü duyuran Teoman, kendine has bir albümle bizleri buluşturdu. Sanatçının 11. stüdyo albümü olan bu çalışma yedi şarkıdan oluşup Safa Hendem'in düzenlemelerini yaptığı, Mehmet Cem Ünal'ın kayıtlarını üstlendiği, Depeche Mode ve Nick Cave gibi isimlerle çalışan Kevin Paul de katkı sunduğu bir birlikteliğin ürünü oldu.
Ortaokul yıllarımda herkes uyuduğumu sanıyorken ben kasetçalarımda kısık sesle “Saat 03.00” dinlerdim. Ne güzel tesadüf ki akrebin aynı yerde durduğu ama bizlerin yolculuğumuza farklı yerlerde devam ettiğimiz bir gecede yeni albümün ortaya çıkışını kaleme alıyorum.
9 Nisan gecesi albüm dijital mecralarda dinleyicilerle buluştu. Gecenin son şarkısı albümün de adı olan “Gecenin Sonuna Yolculuk” oldu. Fransız yazar Louis-Ferdinand Celine'in “Gecenin Sonuna Yolculuk” kitabı 1932’de buhranın, savaşların arasında yazılmıştı. Bambaşka coğrafyaları gözlemleyen, savaşın şiddetine tanık olan Celine günümüzde en az Knut Hamsun kadar siyasi görüşleri sebebiyle Avrupa Edebiyatı’nda tartışılan bir isim. Fakat bana göre herkesin mutlaka göz atması gereken bir isim… Özellikle de “Gecenin Sonuna Yolculuk romanına.
Kitapla albümün arasında sadece isim değil ortaya çıkma süreci bakımından da benzerlikler var. Hayat zorluklarının yanında salgının getirdiği olumsuzlukların da eklenmesi, sanatçıların ve müzisyenlerin zorlandığı süreci yine belirttiğim kendine has öğelerle ifade etmeye çalışmış Teoman… Kasvet, isyan ve şarkıların içindeki distopya bunu ifade ediyor.
Albümde yer alan şarkıları dikkatle dinledim. “Efendi ve Kölesi” şarkısında “kimim ben bu körelmiş kalpte” derken o hep sevdiği yüzleşme hissini yine bize hissettiriyor. “Hayal Meyal” şarkısında bizi lodosla, birbiriyle sağ kalabilenlerle buluşturuyor. “Koma Hali” rollerin arasında, başkalarının arasında sıkışmış birinin ruh halini ifade eden kasveti bir şarkı. “Kumarbaz” artık tüketebileceği sadece kendisi kalan bir insanı anlatıyor. “Hızlı ve Acısız”, “dilimi bilmedim bazen, sözler çürüdü o zaman” derken kendi karanlığı kendine yeten bir şarkı. Bestelerinde mizah ve minimal unsurların eksik olmadığı Erik Satie’den çeşitlemelerle bestesi süslenen “Viski ve Lazanya” mikro bir öykü tadında ilerliyor.
Albümün içinde karanlık bir gecenin yoğun kasvetinin yanında sanatsal bir titizlik var. Birikmişleri bırakmak bazen sessizlik, yalnızlık ve biraz gece arar. Birikenlerin, sessizliklerin, mesafelerin getirileri bu albümle dinleyiciye aktarılmış.
Tanıtım yazısında Teoman, single formatından sıkıldığını belirterek LP formatında bir üretim yapmak istemiş. Bu bağlamda albüm sanatçının kendi ilk gençlik yıllarına da formatı gereği bizleri götüren bir çalışma. Ayrıca şarkılar ard arda bir devam niteliği taşıyor. Tek bir şarkının değil albümün ön planda olması hususunda gayret gösterilmiş. Klip de yok… Görsellik değil, söz ve müziğin ön planda kalması amaçlanmış. Bir fotoğraftan çok ana, benden çok bize, şarkıdan çok şarkılara hitap etmeyi istemişler.
Birbirimizi göremediğimiz, uzaklaşma hissinin giderek arttığı bir süreçte Teoman albümüyle kendine has hislerini yansıtmış. Albüm benim gece yolculuğuma eşlik etti, etmeye de devam edecek. Fakat bu albüm herkes tarafından sevilmeyebilir. Beklentileri, ortaya çıkış hikayesi bakımından da bu duruma hazırlıklı bir çalışma…
Şartların zorlaştığı ve mesafelerin korunmak zorunda olduğu zamanlarda bir gece yolculuğu arıyorsanız albüm sizi bekliyor.