Attila İlhan’ın yukarıdaki sözlerle anlattığı Dario Moreno’nun bu yıl doğumunun yüzüncü yıldönümü. Dario Moreno güler yüzü, şarkıları, İzmir sevgisi ve hatıralarıyla geride değerli izler bırakmış bir sanatçı. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman sevinçli olduğumuz anlarda bizlere sesiyle eşlik etmekte. Kuşaktan kuşağa hala hatırlanan Dario Moreno farklı bir kimlikle farklı bir hikaye yazmayı başardı. Bu başarısı bu topraklarda doğup uluslararası alanda yakalanan en önemli başarılardan biriydi.
Kökenleri İspanya’ya uzanan, Sefarad Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak zengin bir kültürün içerisinde 3 Nisan 1921 tarihinde Aydın’ın Germencik ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğunda babasının çalıştığı tren istasyonunda vurulup öldürülmesiyle yetim kaldı. Geçim sorunları nedeniyle annesi Madam Roza çocuklarını alıp İzmir’e göç etmek durumunda kaldı.
Ekonomik problemlerin baş göstermesi aileyi parçalanma noktasına kısa sürede getirmişti. Bu zorlukların arasında tek başına mücadele edemeyen annesinin tekrardan evlenmesi parçalanmayı daha da keskin bir noktaya taşıdı. Üvey babası ile yıldızı barışmayan Dario Moreno yetimhaneye bırakıldı.
4 yaşına kadar yetimhanede kalan Dario Moreno ardından İzmir’deki Yahudi İlkokulu’ndan mezun oldu. Çocukluğu kayıplar, felaketler ve yokluklar arasında kalmıştı. Sıkıştığı bu durumun arasında çalışma hayatına da erkenden atılmak zorunda kaldı. Gençlik yıllarında pek çok işte çalıştı. Kardıcalı İş Hanı içerisinde ünlü bir avukatın katipliğine yükselmesi, Milli Kütüphane’de Fransızca öğrenmeye başlamasının ardından gitar çalma merakı bu yıllarda ortaya çıktı.
Bahri Baba Parkı’nda gün geçtikçe artan gitar azmi ve aşkı ile kendini geliştirmeyi sürdürdü. O yılların popüler müziğinde Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca şarkı söylemek çok revaçtaydı. İspanyolcaya aile kökenleri sayesinde çocukluğundan aşina olan Dario Moreno buna rağmen müzikle uğraşmaya başladığından beri Paris’e gitmeyi hayal ediyordu. Bir gün Paris’te şarkı söyleme hayalleri kurarken kendini bir anda Bar-Mitzva törenlerinde şarkı söylerken buldu. Gün geçtikçe kozmopolit yapıdaki İzmir içerisinde tanınır olmaya başlamıştı.
Dario Moreno gelecekle ilgili hayaller kurarken bir anda dünya üzerinde meydana gelen yıkıcı bir savaşın sonuçlarıyla yüzleşirken kendini buldu. II. Dünya Savaşı zamanında piyade olarak Akhisar Orduevi’nde görev yaptı. Askerlik yıllarında caz orkestrasında solist olarak yer aldı ve Konya ile Adana’daki askeri orduevlerinde sahneye çıkmaya başladı.
Konya’da askerliği sırasında Hrant Lusigyan ile tanışmasıyla birlikte müzikal kariyerinde önemli bir kırılma anı oldu. Müzisyen olarak hayatını sürdürmeye askerde karar verdi.
Askerlik sonrası İzmir Kordon’da bulunan Marmara Gazinosu’nda sahneye çıkmaya başladı.
İlk konserini ise Konak vapur iskelesinin üzerindeki gazinoda verdi. Bilinirliğinin artması, giderek konser ve sahne programlarında rağbet görmesiyle ekonomik anlamda rahatlayan Dario Moreno annesi Madam Roza ile birlikte o yıllarda Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan Karataş semtindeki, şimdiki “Dario Moreno”, o zamanki adı ile “Asansör Sokağı”na taşındı. Artık İzmir’in en gözde sokaklarından birinde yaşıyordu. Gittikçe daha da ünlenen Dario Moreno’nun ünü İzmir Palas Oteli’nde iyice parladı.
İzmir’de bilinirliğin artması zaman içerisinde onu İstanbul’a taşıdı. İstanbul Fenerbahçe’deki Belvu Gazinosu’nda sahne aldı. Bomonti Gazinosu’nda sahne almak üzere iki gün için gittiği Ankara’da iki yıl kaldı. Ankara’da kaldığı dönemde Dario Moreno’nun oda arkadaşı Orhan Veli oldu. İstanbul’a döndükten sonra Fritz Kerten’in orkestrasına solist olarak girdi. Dario Moreno için Pappi diye seslendiği yani Baba dediği Fritz Kerten çok önemlidir. Dario Moreno’nun müzikal kariyerinin temellerinin atılmasında, kendini geliştirmesinde Fritz Kerten’in büyük emeği dokunmuştur.
Fritz Kerten’in sahne, ses ve performans üzerine tavsiyeleriyle kendini iyice geliştiren Dario Moreno İstanbul’da bir yıl boyunca çalıştıktan sonra 1946 yılında Atina’ya gitti. Atina’da kısa bir süre kaldıktan sonra Paris’te bulunan bir menajere telgraf çekerek Paris’e gitti. Hayallerindeki şehirle nihayet buluşan Dario Moreno orada ilk olarak Perto Del Sol Müzikholü’nde sahneye çıktı. Fakat istediği başarıyı elde edemedi.
Dario Moreno çocuk yaşta hayatın zorluklarıyla erkenden yüzleşmeye başlamıştı. Yıllar içerisinde hafızalardan silinmeyen gülüşü, yaşadığı mücadele dolu hayatın bir yansıması olarak yüzünden hiç silinmedi. Çalışmayı çok sever, başarısızlıktan asla hoşlanmazdı. Bu sebeple de hemen vazgeçmedi. Nihayetinde “Jezabel” şarkısıyla Fransa’da büyük başarı elde etti. 1957 yılında Monte Carlo Radyosu’nun düzenlediği ve sonuçları dinleyicilerin alkışlarıyla belirlenen Yıldızlar Ses Yarışması’nda Dario Moreno, “Adieu Lisbon” şarkısı ile yaklaşık altı dakika aralıksız bir şekilde alkışlandı. Yarışmanın alkış kralı seçilmişti.
Zaman içerisinde Fransa’da istediği şartları bulmaya başladı. Savaş sonrasındaki süreçte eğlenceli, ritmik ve Kalipso şarkıların ön plana çıkması Avrupa’da Amerikan kulüplerinin varlığını arttırdı. Dario Moreno bu süreçte aranan bir isim olmaya başladı. Paris’te, daha sonra Cannes’te bulunan Palm Beach Oteli’nde şarkı söyleyen Dario Moreno, “Adieu Lisbon” ve “Cou Courou Cou Cou” isimli 45’liklerle ününü pekiştirdi.
Müzikal alandaki başarıları sonrasında sinemada da yer almaya başladı. Başrol oyuncusu olmaktan ziyade bir karakter oyuncusuydu. Bu bağlamda tek istisna “Oh! Qué Mambo” filmi olmuştur. Film Dario Moreno’nun kariyerindeki tek başrol oynadığı filmdir.
Türkiye’de başlayan müzikal kariyerinde artık dünyaca tanınan bir isim haline gelmiştir. Şarkılarında soyut duyguları aktarma mahareti, ritmik ve enerjik yapısıyla birlikte Latin, Avrupa ve Akdeniz müzikal altyapılarını şarkılarında tercih etmesi üzerinde özel bir ilginin oluşmasına da olanak sağlamıştır. Oluşturduğu sentez Paris’teki Olympia’da dahil birçok seçkin konser ve turne organizasyonlarında yer almasına sebep olmuştur.
Başarılar ona eşlik ederken sevdiklerini de yoluna davet eden Dario Moreno annesi ve Fritz Kerten’i de Paris’e getirir. Sevdikleriyle vakit geçirmeyi, sevdiklerinin yakınında olmasını hayatı boyunca çok sevmiştir. Büyük sevgi beslediği İzmir’den de Türkiye’den de fazla uzak kalamaz.
1955’te “Le Salaire de la Peur” filmiyle ödül kazandıktan sonra İstanbul’a ziyaret için geldiğinde herkesin kendisini beklediği görmüştür. Yer aldığı her mecrada Türkiye’de doğmasıyla gurur duyduğunu ifade eden Dario Moreno basın ve halk üzerinde bu düşünceleriyle takdirle karşılanmış ve herkesin sevgisini kazanmıştır.
1958 – 1959 yılları Dario Moreno’nun müzikal hayatının zirve yıllarıdır. Ocak 1958’de Basın Balosu için Türkiye’ye geldiğinde Hilton’da gazetecilerle buluşur. Henüz Türk musikisini yurtdışında denemediğini belirten Dario Moreno, Fransa’da sadece This is Europe isimli bir programda bir İstanbul şarkısı söylediğini ve Türkçe şarkı söylememe sebebini enstrüman ve topluluk eksikliğine bağlamıştır. Basın balosu sonrası Gazeteciler Cemiyeti için iki konser vermeyi kabul etmiştir. Şan Sineması’nda gerçekleşecek konserler için Dario Moreno dışında Fransız şarkıcı Maria Vincent de yer almıştır.
1960’lı yıllarda müzik dünyası yeni türlerin etkisine girmeye başlamıştı. Müziğin içerisindeki değişim Dario Moreno’ya da yansıdı. Müziğin değişim sürecinde kendini yenilemeye karar veren Dario Moreno, Fransa’da yeni şarkılarında Türk folkloruna yer vermeye başladı. “Şinanay”, “Sıra Sıra Tepsiler”, “Ali” gibi şarkılarla tekrardan gündeme gelmeyi başardı. Paris’te Türkçe sözlü şarkılar söylemesi o yıllarda çok konuşuldu.
Türkçe sözlü şarkılar söylemeye başlamasıyla birlikte o yıllarda Bob Azzam ve Adamo gibi isimlerin şarkılarına Türkçe sözler yazmaya başlayan Fecri Ebcioğlu’na kendisi için de sözler yazmasını rica etti. “Deniz ve Mehtap” ile “Sarhoş” şarkıları bu şekilde ortaya çıktı. Ardından Türkçe şarkılar söylemeye devam ederek “İstanbul’un Kızları” ve “Canım Adanalı” şarkılarını seslendirdi. Dario Moreno yıllar içerisinde sık sık İstanbul, İzmir ve Ankara’ya gelip konser vermeye başladı. Kervansaray, Büyük Efes Oteli, Klöb-X, Fitaş Sineması konserleri en önemli konserleri olarak dikkat çekti.
Hayatı boyunca mükemmeliyetçi olan Dario Moreno stresli ve mücadele dolu yıllar sonrasında Ocak 1968’de yüksek tansiyon ve obezite sebebiyle hastalanıp, sinir krizi geçirdi. Hipertansiyon hastası Dario Moreno sevenlerini korkutmuştu. Doktorların diyet ve istirahat tavsiyelerini bu duruma rağmen dinlemeyerek yaşamına bildiği gibi devam etti.
Çalışmalarını hastalığına rağmen aksatmamıştı. Sezen Cumhur Önal ile iletişim kurdu ve onun da bir şarkısını okumak istediğini belirtti. Fransızcası Seul yani yalnız anlamına gelen bir şarkıyı ona götürdü. Şarkı bir idam mahkumunun son bir gününü anlatıyordu. O sıralarda şarkıyı programı sebebiyle Türkçe yazamayan Sezer Cumhur Önal’ın yerine Dario Moreno o şarkıdan “Hatıralar Hayal Oldu” şarkısını çıkardı. Son şarkısı oldu ve çok beğenildi.
Aynı yıl içerisinde Jacques Brel hazırladığı Don Kişot müzikali için Dario Moreno’ya Sancho Panza rolünü teklif etmişti. Avrupa’da eski şaşalı günlerinden yavaş yavaş uzaklaşan Dario Moreno için bu teklif oldukça kıymetliydi, kabul etti. Oyunun dünya prömiyerinde Brüksel’de sahne aldığında aslında son kez sahneye çıkmıştı.
Aralık 1968’de İstanbul’da Yeşilköy havaalanında rahatsızlanıp beyin kanaması geçirip aramızdan ayrıldı. Havaalanında uçağını kaçırınca görevlilerle yaşadığı tartışma sonucu yere yığılmış yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. “Canım İzmir” şarkısıyla İzmir’e olan aşkını belirten Dario Moreno çocukluk arkadaşı Alber Dinar’a İzmir’e gömülmek istediğini vasiyet etmişti.
İzmir şehri Dario Moreno için öyle kıymetliydi ki İzmir için şu ifadeleri kullanmıştı; “İzmir, tatlı ve sevgili şehrim. Bir gün senden uzakta ölürsem. Beni sana getirsinler. Fakat mezarıma götürürlerken ölü demesinler, uyuyor desinler. Tatlı İzmir’im…”
Ölümü sonrasında annesi Roza Moreno ve kardeşleri Jako ve Avram Moreno, Aledra Neli ile Victoria İstanbul’a geldi. Annesi vasiyete ve tüm ısrarlara rağmen cenazeyi yaşı ve kalp rahatsızlığı sebebiyle rahat ziyaret edebilmek için İsrail’e götürmeyi uygun buldu. İsrail’de Dario Moreno, Holon mezarlığına gömüldü.
Sağlığına ve yemek düzenine dikkat etmemesi Dario Moreno’yu maalesef erken yaşta yitirmemize sebep oldu. Son şarkısı “Hatıralar Hayal Oldu” ile sevenlerine veda etti. Denizi, mehtabı, İzmir’i ve ülkemizin güzelliklerini içtenlikle seven Dario Moreno’yu görmek için Asansör’den İzmir’e bakmanız yeterli. Hala İzmir’in sokaklarında onun sesini duyabilirsiniz…
Attila İlhan’ın yukarıdaki sözlerle anlattığı Dario Moreno’nun bu yıl doğumunun yüzüncü yıldönümü. Dario Moreno güler yüzü, şarkıları, İzmir sevgisi ve hatıralarıyla geride değerli izler bırakmış bir sanatçı. Kimi zaman hüzünlü, kimi zaman sevinçli olduğumuz anlarda bizlere sesiyle eşlik etmekte. Kuşaktan kuşağa hala hatırlanan Dario Moreno farklı bir kimlikle farklı bir hikaye yazmayı başardı. Bu başarısı bu topraklarda doğup uluslararası alanda yakalanan en önemli başarılardan biriydi.
Kökenleri İspanya’ya uzanan, Sefarad Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak zengin bir kültürün içerisinde 3 Nisan 1921 tarihinde Aydın’ın Germencik ilçesinde dünyaya geldi. Çocukluğunda babasının çalıştığı tren istasyonunda vurulup öldürülmesiyle yetim kaldı. Geçim sorunları nedeniyle annesi Madam Roza çocuklarını alıp İzmir’e göç etmek durumunda kaldı.
Ekonomik problemlerin baş göstermesi aileyi parçalanma noktasına kısa sürede getirmişti. Bu zorlukların arasında tek başına mücadele edemeyen annesinin tekrardan evlenmesi parçalanmayı daha da keskin bir noktaya taşıdı. Üvey babası ile yıldızı barışmayan Dario Moreno yetimhaneye bırakıldı.
4 yaşına kadar yetimhanede kalan Dario Moreno ardından İzmir’deki Yahudi İlkokulu’ndan mezun oldu. Çocukluğu kayıplar, felaketler ve yokluklar arasında kalmıştı. Sıkıştığı bu durumun arasında çalışma hayatına da erkenden atılmak zorunda kaldı. Gençlik yıllarında pek çok işte çalıştı. Kardıcalı İş Hanı içerisinde ünlü bir avukatın katipliğine yükselmesi, Milli Kütüphane’de Fransızca öğrenmeye başlamasının ardından gitar çalma merakı bu yıllarda ortaya çıktı.
Bahri Baba Parkı’nda gün geçtikçe artan gitar azmi ve aşkı ile kendini geliştirmeyi sürdürdü. O yılların popüler müziğinde Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca şarkı söylemek çok revaçtaydı. İspanyolcaya aile kökenleri sayesinde çocukluğundan aşina olan Dario Moreno buna rağmen müzikle uğraşmaya başladığından beri Paris’e gitmeyi hayal ediyordu. Bir gün Paris’te şarkı söyleme hayalleri kurarken kendini bir anda Bar-Mitzva törenlerinde şarkı söylerken buldu. Gün geçtikçe kozmopolit yapıdaki İzmir içerisinde tanınır olmaya başlamıştı.
Dario Moreno gelecekle ilgili hayaller kurarken bir anda dünya üzerinde meydana gelen yıkıcı bir savaşın sonuçlarıyla yüzleşirken kendini buldu. II. Dünya Savaşı zamanında piyade olarak Akhisar Orduevi’nde görev yaptı. Askerlik yıllarında caz orkestrasında solist olarak yer aldı ve Konya ile Adana’daki askeri orduevlerinde sahneye çıkmaya başladı.
Konya’da askerliği sırasında Hrant Lusigyan ile tanışmasıyla birlikte müzikal kariyerinde önemli bir kırılma anı oldu. Müzisyen olarak hayatını sürdürmeye askerde karar verdi.
Askerlik sonrası İzmir Kordon’da bulunan Marmara Gazinosu’nda sahneye çıkmaya başladı.
İlk konserini ise Konak vapur iskelesinin üzerindeki gazinoda verdi. Bilinirliğinin artması, giderek konser ve sahne programlarında rağbet görmesiyle ekonomik anlamda rahatlayan Dario Moreno annesi Madam Roza ile birlikte o yıllarda Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan Karataş semtindeki, şimdiki “Dario Moreno”, o zamanki adı ile “Asansör Sokağı”na taşındı. Artık İzmir’in en gözde sokaklarından birinde yaşıyordu. Gittikçe daha da ünlenen Dario Moreno’nun ünü İzmir Palas Oteli’nde iyice parladı.
İzmir’de bilinirliğin artması zaman içerisinde onu İstanbul’a taşıdı. İstanbul Fenerbahçe’deki Belvu Gazinosu’nda sahne aldı. Bomonti Gazinosu’nda sahne almak üzere iki gün için gittiği Ankara’da iki yıl kaldı. Ankara’da kaldığı dönemde Dario Moreno’nun oda arkadaşı Orhan Veli oldu. İstanbul’a döndükten sonra Fritz Kerten’in orkestrasına solist olarak girdi. Dario Moreno için Pappi diye seslendiği yani Baba dediği Fritz Kerten çok önemlidir. Dario Moreno’nun müzikal kariyerinin temellerinin atılmasında, kendini geliştirmesinde Fritz Kerten’in büyük emeği dokunmuştur.
Fritz Kerten’in sahne, ses ve performans üzerine tavsiyeleriyle kendini iyice geliştiren Dario Moreno İstanbul’da bir yıl boyunca çalıştıktan sonra 1946 yılında Atina’ya gitti. Atina’da kısa bir süre kaldıktan sonra Paris’te bulunan bir menajere telgraf çekerek Paris’e gitti. Hayallerindeki şehirle nihayet buluşan Dario Moreno orada ilk olarak Perto Del Sol Müzikholü’nde sahneye çıktı. Fakat istediği başarıyı elde edemedi.
Dario Moreno çocuk yaşta hayatın zorluklarıyla erkenden yüzleşmeye başlamıştı. Yıllar içerisinde hafızalardan silinmeyen gülüşü, yaşadığı mücadele dolu hayatın bir yansıması olarak yüzünden hiç silinmedi. Çalışmayı çok sever, başarısızlıktan asla hoşlanmazdı. Bu sebeple de hemen vazgeçmedi. Nihayetinde “Jezabel” şarkısıyla Fransa’da büyük başarı elde etti. 1957 yılında Monte Carlo Radyosu’nun düzenlediği ve sonuçları dinleyicilerin alkışlarıyla belirlenen Yıldızlar Ses Yarışması’nda Dario Moreno, “Adieu Lisbon” şarkısı ile yaklaşık altı dakika aralıksız bir şekilde alkışlandı. Yarışmanın alkış kralı seçilmişti.
Zaman içerisinde Fransa’da istediği şartları bulmaya başladı. Savaş sonrasındaki süreçte eğlenceli, ritmik ve Kalipso şarkıların ön plana çıkması Avrupa’da Amerikan kulüplerinin varlığını arttırdı. Dario Moreno bu süreçte aranan bir isim olmaya başladı. Paris’te, daha sonra Cannes’te bulunan Palm Beach Oteli’nde şarkı söyleyen Dario Moreno, “Adieu Lisbon” ve “Cou Courou Cou Cou” isimli 45’liklerle ününü pekiştirdi.
Müzikal alandaki başarıları sonrasında sinemada da yer almaya başladı. Başrol oyuncusu olmaktan ziyade bir karakter oyuncusuydu. Bu bağlamda tek istisna “Oh! Qué Mambo” filmi olmuştur. Film Dario Moreno’nun kariyerindeki tek başrol oynadığı filmdir.
Türkiye’de başlayan müzikal kariyerinde artık dünyaca tanınan bir isim haline gelmiştir. Şarkılarında soyut duyguları aktarma mahareti, ritmik ve enerjik yapısıyla birlikte Latin, Avrupa ve Akdeniz müzikal altyapılarını şarkılarında tercih etmesi üzerinde özel bir ilginin oluşmasına da olanak sağlamıştır. Oluşturduğu sentez Paris’teki Olympia’da dahil birçok seçkin konser ve turne organizasyonlarında yer almasına sebep olmuştur.
Başarılar ona eşlik ederken sevdiklerini de yoluna davet eden Dario Moreno annesi ve Fritz Kerten’i de Paris’e getirir. Sevdikleriyle vakit geçirmeyi, sevdiklerinin yakınında olmasını hayatı boyunca çok sevmiştir. Büyük sevgi beslediği İzmir’den de Türkiye’den de fazla uzak kalamaz.
1955’te “Le Salaire de la Peur” filmiyle ödül kazandıktan sonra İstanbul’a ziyaret için geldiğinde herkesin kendisini beklediği görmüştür. Yer aldığı her mecrada Türkiye’de doğmasıyla gurur duyduğunu ifade eden Dario Moreno basın ve halk üzerinde bu düşünceleriyle takdirle karşılanmış ve herkesin sevgisini kazanmıştır.
1958 – 1959 yılları Dario Moreno’nun müzikal hayatının zirve yıllarıdır. Ocak 1958’de Basın Balosu için Türkiye’ye geldiğinde Hilton’da gazetecilerle buluşur. Henüz Türk musikisini yurtdışında denemediğini belirten Dario Moreno, Fransa’da sadece This is Europe isimli bir programda bir İstanbul şarkısı söylediğini ve Türkçe şarkı söylememe sebebini enstrüman ve topluluk eksikliğine bağlamıştır. Basın balosu sonrası Gazeteciler Cemiyeti için iki konser vermeyi kabul etmiştir. Şan Sineması’nda gerçekleşecek konserler için Dario Moreno dışında Fransız şarkıcı Maria Vincent de yer almıştır.
1960’lı yıllarda müzik dünyası yeni türlerin etkisine girmeye başlamıştı. Müziğin içerisindeki değişim Dario Moreno’ya da yansıdı. Müziğin değişim sürecinde kendini yenilemeye karar veren Dario Moreno, Fransa’da yeni şarkılarında Türk folkloruna yer vermeye başladı. “Şinanay”, “Sıra Sıra Tepsiler”, “Ali” gibi şarkılarla tekrardan gündeme gelmeyi başardı. Paris’te Türkçe sözlü şarkılar söylemesi o yıllarda çok konuşuldu.
Türkçe sözlü şarkılar söylemeye başlamasıyla birlikte o yıllarda Bob Azzam ve Adamo gibi isimlerin şarkılarına Türkçe sözler yazmaya başlayan Fecri Ebcioğlu’na kendisi için de sözler yazmasını rica etti. “Deniz ve Mehtap” ile “Sarhoş” şarkıları bu şekilde ortaya çıktı. Ardından Türkçe şarkılar söylemeye devam ederek “İstanbul’un Kızları” ve “Canım Adanalı” şarkılarını seslendirdi. Dario Moreno yıllar içerisinde sık sık İstanbul, İzmir ve Ankara’ya gelip konser vermeye başladı. Kervansaray, Büyük Efes Oteli, Klöb-X, Fitaş Sineması konserleri en önemli konserleri olarak dikkat çekti.
Hayatı boyunca mükemmeliyetçi olan Dario Moreno stresli ve mücadele dolu yıllar sonrasında Ocak 1968’de yüksek tansiyon ve obezite sebebiyle hastalanıp, sinir krizi geçirdi. Hipertansiyon hastası Dario Moreno sevenlerini korkutmuştu. Doktorların diyet ve istirahat tavsiyelerini bu duruma rağmen dinlemeyerek yaşamına bildiği gibi devam etti.
Çalışmalarını hastalığına rağmen aksatmamıştı. Sezen Cumhur Önal ile iletişim kurdu ve onun da bir şarkısını okumak istediğini belirtti. Fransızcası Seul yani yalnız anlamına gelen bir şarkıyı ona götürdü. Şarkı bir idam mahkumunun son bir gününü anlatıyordu. O sıralarda şarkıyı programı sebebiyle Türkçe yazamayan Sezer Cumhur Önal’ın yerine Dario Moreno o şarkıdan “Hatıralar Hayal Oldu” şarkısını çıkardı. Son şarkısı oldu ve çok beğenildi.
Aynı yıl içerisinde Jacques Brel hazırladığı Don Kişot müzikali için Dario Moreno’ya Sancho Panza rolünü teklif etmişti. Avrupa’da eski şaşalı günlerinden yavaş yavaş uzaklaşan Dario Moreno için bu teklif oldukça kıymetliydi, kabul etti. Oyunun dünya prömiyerinde Brüksel’de sahne aldığında aslında son kez sahneye çıkmıştı.
Aralık 1968’de İstanbul’da Yeşilköy havaalanında rahatsızlanıp beyin kanaması geçirip aramızdan ayrıldı. Havaalanında uçağını kaçırınca görevlilerle yaşadığı tartışma sonucu yere yığılmış yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamamıştı. “Canım İzmir” şarkısıyla İzmir’e olan aşkını belirten Dario Moreno çocukluk arkadaşı Alber Dinar’a İzmir’e gömülmek istediğini vasiyet etmişti.
İzmir şehri Dario Moreno için öyle kıymetliydi ki İzmir için şu ifadeleri kullanmıştı; “İzmir, tatlı ve sevgili şehrim. Bir gün senden uzakta ölürsem. Beni sana getirsinler. Fakat mezarıma götürürlerken ölü demesinler, uyuyor desinler. Tatlı İzmir’im…”
Ölümü sonrasında annesi Roza Moreno ve kardeşleri Jako ve Avram Moreno, Aledra Neli ile Victoria İstanbul’a geldi. Annesi vasiyete ve tüm ısrarlara rağmen cenazeyi yaşı ve kalp rahatsızlığı sebebiyle rahat ziyaret edebilmek için İsrail’e götürmeyi uygun buldu. İsrail’de Dario Moreno, Holon mezarlığına gömüldü.
Sağlığına ve yemek düzenine dikkat etmemesi Dario Moreno’yu maalesef erken yaşta yitirmemize sebep oldu. Son şarkısı “Hatıralar Hayal Oldu” ile sevenlerine veda etti. Denizi, mehtabı, İzmir’i ve ülkemizin güzelliklerini içtenlikle seven Dario Moreno’yu görmek için Asansör’den İzmir’e bakmanız yeterli. Hala İzmir’in sokaklarında onun sesini duyabilirsiniz…