Uğur Hakan Hacıoğlu: Müziğe olan yeteneğiniz henüz beş yaşında dedeniz tarafından keşfedilmiş. İnsanların yeteneklerinin erken yaşlarda keşfedilmesinde ailenin payını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Batu Akdeniz: Yeteneğinizin erken keşfedilmesi ister istemez size daha uzun bir müzik kariyeri yapma olanağı sunuyor. Şu an bildiğim şeylerin çoğunu çocuk korosunda söylerken edindiğim kulak doygunluğuyla kazanmış olduğumu düşünüyorum.
U.H.H.: Müziğe ilk adımlarınızı attığınız günden bugüne gelmiş olduğunuz noktadan kariyer yolculuğunuz hakkında düşünceleriniz nelerdir? Sizin için aşılması en zor olan eşik hangisi oldu?
B.A.: Benim için iki büyük eşik vardı; birincisi kendi şarkılarımı yazmaya karar vermek, ikincisi de Türkçe sözler de yazabileceğime inanıp 25 yaşına kadar inşa ettiğim çoğu şeyi karşıma almam, zaten durmuş haldeki grubumu terk edip Batu Akdeniz olarak sıfırdan başlamam diyebilirim.
U.H.H.: Eşikten söz açılmışken… Gün geçtikçe globalleşen dünyada İngilizce şarkının kıymeti giderek artıyor. Özellikle de yurtdışında da ses duyurabilmek için… Bu bağlamda elini taşın altına koyan, bu riski alan biri oldunuz. İngilizce şarkı sözü yazmanın ve İngilizce şarkı söylemenin önemi sizin için nedir?
B.A.: Bu aslında benim için bir seçim değil, doğal bir süreç olmuştu. Çünkü hayatım boyunca İngilizce sözlü müzik dinleyip öyle büyümüştüm. Bar programı yaparken de hep İngilizce sözlü rock cover’ları yapardık. Gelişen teknolojiyle birlikte mesafeler çok kısaldı ve İngilizce müzik yapıp yurtdışında da bir kariyer hayal etmek artık daha mümkün diye düşünüyorum. Bunu hala bırakmış değilim, sadece doğru zamanı bekliyorum bunu tekrar yapmak için. Bu kez daha tecrübeli şekilde.
U.H.H.: Geçmişte ülkemizde birçok müzisyen İngilizce şarkılar söylemişti. Sizi etkileyen bir performans var mı?
B.A.: Ajda Pekkan ve MFÖ’nün Stayin’ Alive cover’ını izliyordum geçtiğimiz günlerde. Bence harikaydı, aklıma ilk o geldi böyle sorulunca.
U.H.H.: Eurovision takvimi de yaklaşıyor… Günün birinde Türkiye yeniden bu organizasyona katılırsa ülkemizi temsil etmek ister misiniz?
B.A.: Müzik yarışmalarına karşı mesafeliyim ama uzun yıllar sonra bu ülkeyi temsil etmenin heyecanını yaşamak ve yaşatmayı da isterim. Neden olmasın diyorum.
U.H.H.: Geçmişte birçok rock müzisyeni ülkemizi temsil etmişti. Onların performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Özellikle Athena ve Mor Ve Ötesi’nin performanslarını muhteşem buluyorum. Harika şarkılar olduklarını da unutmamak gerek.
U.H.H.: Yeni kuşak müzisyenler içinde Erkin Koray’ın “Uzakta bir elektrik hasıl oldu” sözüne istinaden rock müziğin bir temsilcisi oldunuz. Hatta üretimlerinizi “elektriklenmiş rock’n roll” diye tanımladığınız da oldu. Günümüzde dinleyicinin ve genç kuşakların rock müziğe bakış açısını türün genç bir temsilcisi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Günümüzde gençlerin rock müziğe yeterince maruz kaldıklarını düşünmüyorum ne yazık ki ama bu onların suçu değil. İyi ile kötü müziği ayırt etmekte zorlanabiliyorlar çünkü artık müzik hiçbir süzgeçten geçmeden bir kulaklık ve akıllı telefon ile önlerine servis ediliyor. Yeni Türk rock sanatçılarını keşfetmek için tek yol Tiktok olmamalı; dijital dinleme platformları ve onların listeleri olmamalı. Artık büyük dergiler, büyük müzik kanalları yok. Türkiye’de rock tarzında sunulan çoğu iş ne yazık ki rock ile alakasız. 20 yıl öncesine göre çok daha zayıf bir rock kataloğumuz var. Bu demek değil ki bunlar kötü müziktir. Yine de rock tarzının çok dışında olan şeylerin rock müzik olarak sunulması da beni rahatsız ediyor.
U.H.H.: Aslında her türün içinde bir bayrak yarışı söz konusudur. Yani türün öncüllerinden bayrağı devralan genç müzisyen sonrasında bu mirası yeni kuşaklara aktarma görevini üstlenir. Siz bayrağı devralırken en çok hangi müzisyenlerden etkilenmiştiniz?
B.A.: Benim Türkiye’de çalan/söyleyen ikonlardan en büyük idolüm Yavuz Çetin’dir. Onun potansiyeline ulaşamadan aramızdan ayrıldığını düşünüyorum ve bu beni çok üzüyor. Acaba yaşasa neler yapardı? “Satılık” albümünün de üstüne çıkardı hiç şüphesiz. Yaşamı boyunca hak ettiği ilgiyi yeterince görememesi çok üzücü. Türkçe’yi Amerikan rock/blues ile muhteşem bir şekilde harmanladığını düşünüyorum. Bunun dışında tartışılmaz derecede güzel albüm performansları ve aranjeler… Bir gün Yavuz abiden bir cover kaydedeceğim ama hakkını vermek istiyorum.
U.H.H.: Size yaklaşımıyla belki de sizin için Asım Can Gündüz isminin yeri çok ayrıdır…
B.A.: Asım abiyle çok kısa sürede samimi olmuştuk. Benim yeteneğime ve yapmak istediklerime çok inanmıştı. Huzur içinde uyusun.
U.H.H.: Politik çıkışlar, iç dünyanın dışavurumu, duyguların ani nüksetmesi… Aslında repertuarınızda birçok duygu, birçok yaşanmışlık mevcut... Üretimlerinizde sizi en çok besleyen unsur ne oldu?
B.A.: Bazen otobiyografik, bazen çevremde gördüklerimden etkilenerek yazıyorum. Son 1 senedir eskisi kadar yazmadığımı söyleyebilirim, biraz cepten yiyorum ama neyse ki ceplerimde 20-25 kadar şarkı var.
U.H.H.: Üretim sürecinde mutlaka üreticinin kendine yönelik eleştirilerinin kendisini daha da ileriye taşıyacağını düşünüyorum. Geçmiş üretimlerinizi bugünün penceresinden baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Buna kesinlikle katılıyorum. Özellikle ilk EP’me ve “Bir Kalbin Çöküşü” albümüne baktığımda ‘’şunu keşke böyle yapmasaydım’’ dediğim şeyler buluyorum. Hem içerik olarak, hem de ses örgüsü olarak. Artık bazı şeylerin üzerinde daha fazla, bazılarının üzerinde de daha az düşünüyorum.
U.H.H.: Kısa bir süre önce “Bi’ Kız Var” dinleyiciyle buluştu. Duygular derin, ritimler yüksek… Platonik aşklara ithaf edilen bu çalışmanın üretim sürecinin bir hikâyesi var mı?
B.A.: Çok özel bir hikâyesi yok, sandığımdaki hikâyelerden birini çıkarıp biraz süslediğim ama çok sevdiğim bir şarkı. Sanırım önceki şarkılarıma göre daha fazla ilgi çekiyor, bu da beni mutlu etti.
U.H.H.: Bazen insana tanımadığı, görmediği, ismini dahi bilmediği insanlara derin duygular besler. Bu duyguların dışavurumunu “Bi’ Kız Var” bizlere hissettiriyor. Bireyselliğin giderek arttığı günümüz dünyasında platonik ilişkilerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Dünya döndüğü sürece birileri birilerine âşık olacak ve karşılık bulamayacak, bunun değişebilecek bir şey olduğunu sanmıyorum.
U.H.H.: Her üretim sürecinin içerisinde bir de gözlem meselesi var. Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?
B.A.: Kesinlikle evet ama son dönemde geldiği noktadan biraz rahatsızım. Şu an tüm müzisyenler ilgi çekici video içerikleri üretebilmek için sanatlarını gayri ciddileştirmek durumunda kalıyorlar. Yazdığınız şarkının duygusunu baltalayacak çağrışımlar yaratmak zorunda kalabiliyorsunuz. Her şeyle dalga geçmememiz, bir yere çekmememiz gerekiyor bence. Bazı şeyler de olduğu duyguyla kalmalı.
U.H.H.: Geleceğe dair projelerinizden bahsetmek gerekirse… Yakın zamanda gerçekleşecek yeni projeleriniz var mı?
B.A.: Şu an tamamen ay sonu çıkacak canlı albümüme ve Haziran’da yayınlayacağım yeni teklime odaklanmış durumdayım. Sonrasını birlikte göreceğiz.
U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?
B.A.: Öncelikle size sorularınız için çok teşekkür ederim, çok keyifliydi. Mutlu olun, mutlu kalın.
Uğur Hakan Hacıoğlu: Müziğe olan yeteneğiniz henüz beş yaşında dedeniz tarafından keşfedilmiş. İnsanların yeteneklerinin erken yaşlarda keşfedilmesinde ailenin payını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Batu Akdeniz: Yeteneğinizin erken keşfedilmesi ister istemez size daha uzun bir müzik kariyeri yapma olanağı sunuyor. Şu an bildiğim şeylerin çoğunu çocuk korosunda söylerken edindiğim kulak doygunluğuyla kazanmış olduğumu düşünüyorum.
U.H.H.: Müziğe ilk adımlarınızı attığınız günden bugüne gelmiş olduğunuz noktadan kariyer yolculuğunuz hakkında düşünceleriniz nelerdir? Sizin için aşılması en zor olan eşik hangisi oldu?
B.A.: Benim için iki büyük eşik vardı; birincisi kendi şarkılarımı yazmaya karar vermek, ikincisi de Türkçe sözler de yazabileceğime inanıp 25 yaşına kadar inşa ettiğim çoğu şeyi karşıma almam, zaten durmuş haldeki grubumu terk edip Batu Akdeniz olarak sıfırdan başlamam diyebilirim.
U.H.H.: Eşikten söz açılmışken… Gün geçtikçe globalleşen dünyada İngilizce şarkının kıymeti giderek artıyor. Özellikle de yurtdışında da ses duyurabilmek için… Bu bağlamda elini taşın altına koyan, bu riski alan biri oldunuz. İngilizce şarkı sözü yazmanın ve İngilizce şarkı söylemenin önemi sizin için nedir?
B.A.: Bu aslında benim için bir seçim değil, doğal bir süreç olmuştu. Çünkü hayatım boyunca İngilizce sözlü müzik dinleyip öyle büyümüştüm. Bar programı yaparken de hep İngilizce sözlü rock cover’ları yapardık. Gelişen teknolojiyle birlikte mesafeler çok kısaldı ve İngilizce müzik yapıp yurtdışında da bir kariyer hayal etmek artık daha mümkün diye düşünüyorum. Bunu hala bırakmış değilim, sadece doğru zamanı bekliyorum bunu tekrar yapmak için. Bu kez daha tecrübeli şekilde.
U.H.H.: Geçmişte ülkemizde birçok müzisyen İngilizce şarkılar söylemişti. Sizi etkileyen bir performans var mı?
B.A.: Ajda Pekkan ve MFÖ’nün Stayin’ Alive cover’ını izliyordum geçtiğimiz günlerde. Bence harikaydı, aklıma ilk o geldi böyle sorulunca.
U.H.H.: Eurovision takvimi de yaklaşıyor… Günün birinde Türkiye yeniden bu organizasyona katılırsa ülkemizi temsil etmek ister misiniz?
B.A.: Müzik yarışmalarına karşı mesafeliyim ama uzun yıllar sonra bu ülkeyi temsil etmenin heyecanını yaşamak ve yaşatmayı da isterim. Neden olmasın diyorum.
U.H.H.: Geçmişte birçok rock müzisyeni ülkemizi temsil etmişti. Onların performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Özellikle Athena ve Mor Ve Ötesi’nin performanslarını muhteşem buluyorum. Harika şarkılar olduklarını da unutmamak gerek.
U.H.H.: Yeni kuşak müzisyenler içinde Erkin Koray’ın “Uzakta bir elektrik hasıl oldu” sözüne istinaden rock müziğin bir temsilcisi oldunuz. Hatta üretimlerinizi “elektriklenmiş rock’n roll” diye tanımladığınız da oldu. Günümüzde dinleyicinin ve genç kuşakların rock müziğe bakış açısını türün genç bir temsilcisi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Günümüzde gençlerin rock müziğe yeterince maruz kaldıklarını düşünmüyorum ne yazık ki ama bu onların suçu değil. İyi ile kötü müziği ayırt etmekte zorlanabiliyorlar çünkü artık müzik hiçbir süzgeçten geçmeden bir kulaklık ve akıllı telefon ile önlerine servis ediliyor. Yeni Türk rock sanatçılarını keşfetmek için tek yol Tiktok olmamalı; dijital dinleme platformları ve onların listeleri olmamalı. Artık büyük dergiler, büyük müzik kanalları yok. Türkiye’de rock tarzında sunulan çoğu iş ne yazık ki rock ile alakasız. 20 yıl öncesine göre çok daha zayıf bir rock kataloğumuz var. Bu demek değil ki bunlar kötü müziktir. Yine de rock tarzının çok dışında olan şeylerin rock müzik olarak sunulması da beni rahatsız ediyor.
U.H.H.: Aslında her türün içinde bir bayrak yarışı söz konusudur. Yani türün öncüllerinden bayrağı devralan genç müzisyen sonrasında bu mirası yeni kuşaklara aktarma görevini üstlenir. Siz bayrağı devralırken en çok hangi müzisyenlerden etkilenmiştiniz?
B.A.: Benim Türkiye’de çalan/söyleyen ikonlardan en büyük idolüm Yavuz Çetin’dir. Onun potansiyeline ulaşamadan aramızdan ayrıldığını düşünüyorum ve bu beni çok üzüyor. Acaba yaşasa neler yapardı? “Satılık” albümünün de üstüne çıkardı hiç şüphesiz. Yaşamı boyunca hak ettiği ilgiyi yeterince görememesi çok üzücü. Türkçe’yi Amerikan rock/blues ile muhteşem bir şekilde harmanladığını düşünüyorum. Bunun dışında tartışılmaz derecede güzel albüm performansları ve aranjeler… Bir gün Yavuz abiden bir cover kaydedeceğim ama hakkını vermek istiyorum.
U.H.H.: Size yaklaşımıyla belki de sizin için Asım Can Gündüz isminin yeri çok ayrıdır…
B.A.: Asım abiyle çok kısa sürede samimi olmuştuk. Benim yeteneğime ve yapmak istediklerime çok inanmıştı. Huzur içinde uyusun.
U.H.H.: Politik çıkışlar, iç dünyanın dışavurumu, duyguların ani nüksetmesi… Aslında repertuarınızda birçok duygu, birçok yaşanmışlık mevcut... Üretimlerinizde sizi en çok besleyen unsur ne oldu?
B.A.: Bazen otobiyografik, bazen çevremde gördüklerimden etkilenerek yazıyorum. Son 1 senedir eskisi kadar yazmadığımı söyleyebilirim, biraz cepten yiyorum ama neyse ki ceplerimde 20-25 kadar şarkı var.
U.H.H.: Üretim sürecinde mutlaka üreticinin kendine yönelik eleştirilerinin kendisini daha da ileriye taşıyacağını düşünüyorum. Geçmiş üretimlerinizi bugünün penceresinden baktığınızda nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Buna kesinlikle katılıyorum. Özellikle ilk EP’me ve “Bir Kalbin Çöküşü” albümüne baktığımda ‘’şunu keşke böyle yapmasaydım’’ dediğim şeyler buluyorum. Hem içerik olarak, hem de ses örgüsü olarak. Artık bazı şeylerin üzerinde daha fazla, bazılarının üzerinde de daha az düşünüyorum.
U.H.H.: Kısa bir süre önce “Bi’ Kız Var” dinleyiciyle buluştu. Duygular derin, ritimler yüksek… Platonik aşklara ithaf edilen bu çalışmanın üretim sürecinin bir hikâyesi var mı?
B.A.: Çok özel bir hikâyesi yok, sandığımdaki hikâyelerden birini çıkarıp biraz süslediğim ama çok sevdiğim bir şarkı. Sanırım önceki şarkılarıma göre daha fazla ilgi çekiyor, bu da beni mutlu etti.
U.H.H.: Bazen insana tanımadığı, görmediği, ismini dahi bilmediği insanlara derin duygular besler. Bu duyguların dışavurumunu “Bi’ Kız Var” bizlere hissettiriyor. Bireyselliğin giderek arttığı günümüz dünyasında platonik ilişkilerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
B.A.: Dünya döndüğü sürece birileri birilerine âşık olacak ve karşılık bulamayacak, bunun değişebilecek bir şey olduğunu sanmıyorum.
U.H.H.: Her üretim sürecinin içerisinde bir de gözlem meselesi var. Günümüzde insanların kendilerini gözlemleme, gelişimlerini görebilme noktasında ellerinde önemli bir alan olarak sosyal medya var. Üstelik profesyonelleşme ya da yeni olanakların açılabilmesi adına da birçok fırsatı içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda sosyal medyayı müzisyenler adına artı değer olarak değerlendirebilir miyiz?
B.A.: Kesinlikle evet ama son dönemde geldiği noktadan biraz rahatsızım. Şu an tüm müzisyenler ilgi çekici video içerikleri üretebilmek için sanatlarını gayri ciddileştirmek durumunda kalıyorlar. Yazdığınız şarkının duygusunu baltalayacak çağrışımlar yaratmak zorunda kalabiliyorsunuz. Her şeyle dalga geçmememiz, bir yere çekmememiz gerekiyor bence. Bazı şeyler de olduğu duyguyla kalmalı.
U.H.H.: Geleceğe dair projelerinizden bahsetmek gerekirse… Yakın zamanda gerçekleşecek yeni projeleriniz var mı?
B.A.: Şu an tamamen ay sonu çıkacak canlı albümüme ve Haziran’da yayınlayacağım yeni teklime odaklanmış durumdayım. Sonrasını birlikte göreceğiz.
U.H.H.: Son olarak söyleşimizin okurlarına ne söylemek istersiniz?
B.A.: Öncelikle size sorularınız için çok teşekkür ederim, çok keyifliydi. Mutlu olun, mutlu kalın.