hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Siyamend Kaçmaz Siyamend Kaçmaz

    Ukrayna-Rusya çatışmasında son düzlüğe girildi mi?

    20.04.2025 Pazar | 12:45Son Güncelleme:

    Ukrayna-Rusya çatışmasında artık son düzlüğe girildiğini düşünüyorum. Bu kanaate varmama neden olan birden fazla güçlü sinyal var. Bunların başında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Paskalya ateşkesi ilan etmesi ve aynı gün içinde esir ile yaralı asker takasının gerçekleştirilmesi geliyor. Bu gelişmeler, savaş ortamında nadiren görülen türden yapıcı adımlar olarak öne çıkıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bununla birlikte dikkat çeken bir diğer işaret ise ABD’nin, Avrupa’yı dışlanmış hissettirmemek adına müzakere masasına dâhil etmesi oldu. Geçtiğimiz hafta, ABD’nin de yer aldığı görüşmelere Avrupa'nın da oturmuş olması bu yönde önemli bir kırılma noktasıydı. Avrupa için asıl mesele, masada olmak ve süreç dışında bırakılmadığını görmekti. ABD, bunu onlara açıkça gösterdi ve yürütülen planları Avrupalı müttefikleriyle paylaştı. Şu ana kadar bu konuda herhangi bir aykırı açıklama gelmedi. Aksine, ABD Başkanı Trump’tan “Önümüzdeki haftalarda olumlu haberler bekliyorum.” şeklinde umut verici bir açıklama geldi.

    18 Nisan itibarıyla, Rusya’nın enerji altyapılarına yönelik saldırmama taahhüdünü içeren 30 günlük anlaşma sona erdi. Ancak Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un, Putin’in aksi yönde bir emir vermediğini açıklaması yalnızca bir mesaj değil; aynı zamanda bazı gelişmelerin olgunlaştığının da güçlü bir göstergesi. Bütün bu sinyallerin, ABD’nin son dönemde attığı olumlu adımlara karşılık gelen birer jest ve Trump’ın elini uluslararası kamuoyu önünde güçlendirecek mesajlar olduğunu düşünüyorum. Zira son dönemde Trump’ın girişimlerinin sonuç vermediği yönünde eleştiriler, kamuoyunda daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Rusya da bu algının önünü kesmek ve Trump’ın pozisyonunu zayıflatmamak adına zaman zaman böyle yapıcı hamleler gerçekleştiriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zirve ihtimali ve diplomatik sinyaller

    Hafta içinde hem Kremlin’den hem de Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen açıklamalarda, ABD ile ileriye dönük olumlu adımların atılmaya başlandığı vurgulandı. Tüm bu gelişmeleri birlikte değerlendirdiğimizde, Trump’ın önümüzdeki ay gerçekleştirmesi beklenen Suudi Arabistan ziyaretine sürpriz bir şekilde Putin’le yapılacak bir görüşmenin de eklenmesi olasılığı giderek güçleniyor. Zira uzun süredir Trump ile Putin’in yüz yüze görüşmesi, uluslararası kamuoyunda bekleniyor. Ancak hem Kremlin hem de Washington’dan yapılan açıklamalara baktığımızda, liderlerin ancak ortaya somut bir çerçeve konduktan sonra bir araya gelmesinin daha mantıklı olduğu yönünde örtük bir mutabakat dikkat çekiyor. Bu da, olası bir zirvenin öncesinde birkaç kritik telefon görüşmesinin daha gerçekleşebileceğini düşündürüyor.

    Ancak görünen o ki artık yavaş yavaş kamuoyu da Rusya’nın, şu ana kadar kontrol altında tuttuğu topraklardan geri çekilmeyeceğini ve bu durumun uluslararası sistemde nasıl formüle edileceğini düşünmeye başladı. Özellikle Ukrayna’nın Rusça konuşan bölgeler üzerindeki iddialarını çok fazla zorlamaması gerektiği, hem Batı medyasında hem de diplomatik kaynaklara dayandırılan haberlerde açıkça dile getiriliyor. Bu yönde çıkan haberlerin, kamuoyunu psikolojik olarak bu fikre alıştırmaya yönelik bilinçli sızdırmalar olduğu kanaatindeyim. Zaten Rusya'nın bu topraklardan geri çekilmeyeceğini çok net bir biçimde ifade etmesi ve böyle bir taleple masaya gelinmesi hâlinde görüşmelerin anında kesileceğini vurgulaması, herkes için bilinen bir gerçek. Her ne kadar bu açıkça dillendirilmese de gözüken o ki süreç, bu kabul üzerine inşa ediliyor. Bu gelişme, çözüme giden yol haritası içerisinde önemli bir kırılma noktası olarak değerlendirilebilir; zira tarafların bazı gerçeklikleri zımnen kabul etmeye başlaması, diplomasi açısından kritik bir eşiğe işaret ediyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Benim kişisel görüşüm ise bu çatışmanın nasıl biteceğinden çok, bir an önce bitmesi gerektiğidir. İnsan ölümlerinin durması, sivil kayıpların önlenmesi ve toplumların normale dönmesi her şeyden daha öncelikli. Trump’ın da dediği gibi: "her gün çok önemli."

    Çözüm müzakereleri ve güvensizlik geçmişi

    Rusya, sahada büyük ölçüde Rusça konuşan nüfusun yaşadığı bölgeleri kontrol altına almış durumda. Geriye çok sınırlı bir alan kaldığını söylemek mümkün. Bu nedenle artık çatışmanın askeri değil, siyasi boyutu ön plana çıkıyor. Ancak Rusya’nın masadaki tutumu son derece net: Hiçbir geçici formüle, ateşkese ya da duraklamaya sıcak bakmıyor. Çünkü Moskova’ya göre bu çatışmanın temel çıkış sebepleri tamamen ortadan kaldırılmadıkça, kalıcı bir çözüm de mümkün değil.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu noktada, NATO ile ilişkilerin tamamen kesilmesi ve Ukrayna’nın tarafsız bir statüye kavuşması, Rusya açısından vazgeçilmez bir güvenlik garantisi olarak öne çıkıyor. Üstelik bu garantiler yalnızca kendi güvenliği için değil, Ukrayna'nın geleceği için de talep ediliyor. Rusya'nın bir diğer kritik talebi ise “denazifikasyon” sürecinin tamamlanması. Bu kavramı yalnızca bir iç güvenlik meselesi değil, çatışmanın çıkış noktalarından biri olarak görüyor.

    Tüm bu sert tutumun arka planında ise Minsk Anlaşmaları sürecinde yaşanan büyük bir güvensizlik yatıyor. Moskova, Batı’nın o dönemdeki anlaşmaları yalnızca Ukrayna’ya zaman kazandırmak için kullandığını ve bu süreçte kendisinin aldatıldığını düşünüyor. Batılı liderlerin sonradan yaptığı bazı itiraflar da bu şüpheyi daha da derinleştirmiş durumda. Bu yüzden Rusya, bugün yürütülen müzakerelerde benzer bir senaryoya düşmemek için çok daha temkinli davranıyor ve çatışmanın kaynaklarını tümüyle ortadan kaldıracak yapısal çözümler dışında hiçbir geçici öneriye güven duymuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Son olarak, kamuoyunda özellikle Batı basınında giderek yayılan bir görüş var: Putin’in Trump’ı oyaladığı, süreci bilinçli olarak yavaşlattığı ve zaman kazanmaya çalıştığı yönünde. Ancak ben bu düşünceye kesinlikle katılmıyorum. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Rusya bu çatışmanın yalnızca yüzeydeki değil, temel sebeplerinin tamamen ortadan kaldırılması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle süreçte hızlı ama yüzeysel adımlar yerine dikkatle inşa edilmiş ve ucu açık hiçbir mesele bırakmayan bir çözüm formülasyonu arıyor. Moskova, süreci bu yüzden ince eleyip sık dokuyarak yürütüyor.

    Aksine, Rusya Trump’ın barış girişimini her zaman destekliyor ve bunu açıkça da takdir ediyor. Nitekim ABD ile Rusya arasında yapılan açıklamalara bakıldığında, tarafların kapalı kapılar ardında aynı dili konuştuklarını ve birbirlerini duyabildiklerini ifade ettiklerini görmek mümkün. Bu da bize, bu çatışmanın gerçekten son düzlüğe girmiş olabileceğine dair en güçlü işaretlerden birini veriyor.

    Umarım düşündüğüm gibi olur; bu çatışma bir an önce sona erer, pandemi ile başlayan ve ardından bu krizle derinleşen dünyanın sırtındaki bu ağır yük nihayet hafifler, insanlık da artık biraz olsun nefes alabilir.