Dün akşam Moskova’da, Türk sinemasının sevilen isimlerinden Barış Arduç ve Hande Erçel’i bir araya getiren Rüzgâra Bırak filminin galası düzenlendi. Sinema salonu dolup taşmakla kalmadı, dışarıda izdiham yaşandı! Film başlamadan önce sahneye çıkan oyunculara seslerini duyurmak isteyen hayranların çığlık çığlığa Türkçe bağırdığını görmek, Türk film ve dizilerinin Rusya’da nasıl büyük bir etki yarattığını iliklerime kadar hissettirdi.
Bir önceki hafta, Rusya’da vizyona giren, Rus yapımı Holop’un Türkiye uyarlaması olan ve başrolünde Kerem Bürsin’in yer aldığı Holop: Muhteşem Yüzyıl, Rusya sinemalarında izleyiciyle buluştu. Ve ne buluşma! Daha ilk haftadan gişe rekorları kırdı. Rus sinema sektörü temsilcileri, daha önce Rusya'da Türk yapımı bir filmin vizyona girmemiş olması nedeniyle başta tereddütlüydü. “Acaba izlenir mi, ilgi çeker mi?” diye merak içindeydiler. Ancak Rus sinemaseverlerin beklenenden çok daha büyük bir ilgi göstermesi hem onları sevindirdi hem de yeni Türk filmlerine kapıları ardına kadar açtı. Dün akşam gala gösterimi yapılan Rüzgâra Bırak da 6 Şubat’ta vizyona girecek bakalım nasıl bir gişe yapacak.
Gerek dün akşam galada gözlemlediğim o muazzam kalabalık, gerekse filmi Rusya'da vizyona sokacak sektör temsilcileriyle yaptığım sohbetler gösteriyor ki Türk sinemasına duyulan ilgi giderek büyüyor. Türk dizileri Rus televizyon kanallarında uzun süredir gösteriliyordu ama sinema filmlerine bu ilginin başlamasında Batı'nın her alanda olduğu gibi bu sektöre de uyguladığı yaptırımlar neden oldu. Ancak beyaz perdedeki başarımız bu tabloyu artık değiştiriyor. Yakışıklı aktörlerimiz ve güzel aktrislerimiz oyunculuk yetenekleriyle de Rus izleyicisinin de kalbine taht kurdu.
Özellikle Ruslar, Türk dizilerinden edindikleri bilgilerle bizim günlük yaşantımızı daha yakından tanımak istiyorlar. Bu ilgi, kültürel etkileşim açısından da büyük bir köprü kuruyor. Özellikle dizilerde gördükleri günlük hayattan kesintiler ile ilgili sık sık sorular soruyorlar. En çok da “Siz de dizilerdeki gibi büyük aile sofralarında mı yemek yiyorsunuz?” gibi ilginç detaylar yer alıyor. Türk dizileri, Rus izleyiciler için yalnızca bir eğlence kaynağı değil, aynı zamanda turizmden sonra Türkiye'ye ve Türk kültürüne açılan bir pencere haline gelmiş durumda.
Satırlarımı bitirmeden önce yaşadığım komik bir anıyı da paylaşmak istiyorum sizlerle. Geçen yıl tanıdığım bir Rus, bana Türkiye'den bir oyuncuyu Moskova’ya getirmek istediğini söyledi ve bu konuda yardım rica etti. “Onunla bir imza günü düzenlemek istiyorum, ne pahasına olursa olsun mutlaka gelmeli!” dedi. “Kim?” diye sorduğumda, heyecanla “Serkan Bolat” dedi. Ben o ismi tanımadığımı öyle bir aktörün varlığından da şüpheli olduğumu söyleyince bana cebinden çıkardığı telefonundan bir fotoğraf gösterdi. “Bu, Kerem Bürsin!” dedim. O ise şaşkın bir şekilde, “Ama dizide Serkan Bolat diye geçiyor!” diye yanıt verdi. Aynı şekilde, 18 yıldır tanıdığım ve zaman zaman Moskova'da imza günlerine katılan Burak Özçivit ile Moskova sokaklarında yürürken, insanlar ona gerçek adıyla değil, dizilerdeki karakter isimleriyle seslendiğine sıkça tanıklık ettim. Rus izleyiciler, dizilerle o kadar özdeşleşmiş ki, karakterlerin gerçek hayattaki isimlerini çoğu zaman bilmiyorlar bile!
Benim Rusya'da Türk sinemasına olan ilgiyi fark edişim, yıllar önce 2003'te ilk geldiğimde Aydan Şener’in başrolünü oynadığı Çalıkuşu filmini, kanal değiştirirken tesadüfen görüp şaşırmamla başladı. Rusça bilmediğim o dönemlerde bir Rus kanalında tanıdık yüzler görmek çok hoşuma gitmişti. Daha sonra, Muhteşem Yüzyıl’ın Rus ekranlarında fırtınalar estirdiği dönemle bu ilginin patlama noktasına ulaştığını gözlemledim. Hatta dizi yeni kurulan bir televizyon kanalında gösteriliyordu ve bir gün genel yayın yönetmeniyle yolumuz kesiştiğinde, kanalın hızla popülerleşmesinin en büyük sebebinin Muhteşem Yüzyıl olduğunu söylemiş ve “Buna benzer başka diziler varsa lütfen mutlaka öner!” demişti.
Deniz, kum ve güneş ile başlayan Türkiye sevgisi, şimdi de beyaz perdeyle Rusların kalbini fethediyor!
Dün akşam Moskova’da, Türk sinemasının sevilen isimlerinden Barış Arduç ve Hande Erçel’i bir araya getiren Rüzgâra Bırak filminin galası düzenlendi. Sinema salonu dolup taşmakla kalmadı, dışarıda izdiham yaşandı! Film başlamadan önce sahneye çıkan oyunculara seslerini duyurmak isteyen hayranların çığlık çığlığa Türkçe bağırdığını görmek, Türk film ve dizilerinin Rusya’da nasıl büyük bir etki yarattığını iliklerime kadar hissettirdi.
Bir önceki hafta, Rusya’da vizyona giren, Rus yapımı Holop’un Türkiye uyarlaması olan ve başrolünde Kerem Bürsin’in yer aldığı Holop: Muhteşem Yüzyıl, Rusya sinemalarında izleyiciyle buluştu. Ve ne buluşma! Daha ilk haftadan gişe rekorları kırdı. Rus sinema sektörü temsilcileri, daha önce Rusya'da Türk yapımı bir filmin vizyona girmemiş olması nedeniyle başta tereddütlüydü. “Acaba izlenir mi, ilgi çeker mi?” diye merak içindeydiler. Ancak Rus sinemaseverlerin beklenenden çok daha büyük bir ilgi göstermesi hem onları sevindirdi hem de yeni Türk filmlerine kapıları ardına kadar açtı. Dün akşam gala gösterimi yapılan Rüzgâra Bırak da 6 Şubat’ta vizyona girecek bakalım nasıl bir gişe yapacak.
Gerek dün akşam galada gözlemlediğim o muazzam kalabalık, gerekse filmi Rusya'da vizyona sokacak sektör temsilcileriyle yaptığım sohbetler gösteriyor ki Türk sinemasına duyulan ilgi giderek büyüyor. Türk dizileri Rus televizyon kanallarında uzun süredir gösteriliyordu ama sinema filmlerine bu ilginin başlamasında Batı'nın her alanda olduğu gibi bu sektöre de uyguladığı yaptırımlar neden oldu. Ancak beyaz perdedeki başarımız bu tabloyu artık değiştiriyor. Yakışıklı aktörlerimiz ve güzel aktrislerimiz oyunculuk yetenekleriyle de Rus izleyicisinin de kalbine taht kurdu.
Özellikle Ruslar, Türk dizilerinden edindikleri bilgilerle bizim günlük yaşantımızı daha yakından tanımak istiyorlar. Bu ilgi, kültürel etkileşim açısından da büyük bir köprü kuruyor. Özellikle dizilerde gördükleri günlük hayattan kesintiler ile ilgili sık sık sorular soruyorlar. En çok da “Siz de dizilerdeki gibi büyük aile sofralarında mı yemek yiyorsunuz?” gibi ilginç detaylar yer alıyor. Türk dizileri, Rus izleyiciler için yalnızca bir eğlence kaynağı değil, aynı zamanda turizmden sonra Türkiye'ye ve Türk kültürüne açılan bir pencere haline gelmiş durumda.
Satırlarımı bitirmeden önce yaşadığım komik bir anıyı da paylaşmak istiyorum sizlerle. Geçen yıl tanıdığım bir Rus, bana Türkiye'den bir oyuncuyu Moskova’ya getirmek istediğini söyledi ve bu konuda yardım rica etti. “Onunla bir imza günü düzenlemek istiyorum, ne pahasına olursa olsun mutlaka gelmeli!” dedi. “Kim?” diye sorduğumda, heyecanla “Serkan Bolat” dedi. Ben o ismi tanımadığımı öyle bir aktörün varlığından da şüpheli olduğumu söyleyince bana cebinden çıkardığı telefonundan bir fotoğraf gösterdi. “Bu, Kerem Bürsin!” dedim. O ise şaşkın bir şekilde, “Ama dizide Serkan Bolat diye geçiyor!” diye yanıt verdi. Aynı şekilde, 18 yıldır tanıdığım ve zaman zaman Moskova'da imza günlerine katılan Burak Özçivit ile Moskova sokaklarında yürürken, insanlar ona gerçek adıyla değil, dizilerdeki karakter isimleriyle seslendiğine sıkça tanıklık ettim. Rus izleyiciler, dizilerle o kadar özdeşleşmiş ki, karakterlerin gerçek hayattaki isimlerini çoğu zaman bilmiyorlar bile!
Benim Rusya'da Türk sinemasına olan ilgiyi fark edişim, yıllar önce 2003'te ilk geldiğimde Aydan Şener’in başrolünü oynadığı Çalıkuşu filmini, kanal değiştirirken tesadüfen görüp şaşırmamla başladı. Rusça bilmediğim o dönemlerde bir Rus kanalında tanıdık yüzler görmek çok hoşuma gitmişti. Daha sonra, Muhteşem Yüzyıl’ın Rus ekranlarında fırtınalar estirdiği dönemle bu ilginin patlama noktasına ulaştığını gözlemledim. Hatta dizi yeni kurulan bir televizyon kanalında gösteriliyordu ve bir gün genel yayın yönetmeniyle yolumuz kesiştiğinde, kanalın hızla popülerleşmesinin en büyük sebebinin Muhteşem Yüzyıl olduğunu söylemiş ve “Buna benzer başka diziler varsa lütfen mutlaka öner!” demişti.
Deniz, kum ve güneş ile başlayan Türkiye sevgisi, şimdi de beyaz perdeyle Rusların kalbini fethediyor!