İran sinemasında "Yeni Dalga" akımının baş mimarı Cafer Panahi'nin bu belgesel ağırlıklı filmi son Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı" heykelciğini kazanmıştı.
Senaryosundan yönettiği ve başrolünü oynadığı yapıtta Panahi, klasik bir ticari taksiye monte ettiği kamera ile direksiyona oturarak müşterileriyle arasında geçen diyalogları gizli bir şekilde görüntülüyor.
Aynı zamanda FIPRESCI ödülüne de layık görülen belgesel filmde, İranlı yasaklı yönetmen ülkesindeki rejim otoritelerine karşı kişisel ve sanatsal direnişini bir kez daha sürdürdüğünü dünyaya adeta haykırıyor.
Cafer Panahi ile yıllar önce Venedik Film Festivali'nde tanıştım. "Altın Aslan" ödülü için yarışan ve kazanan "Çember" filminin tanıtımında verilen resepsiyonda uzun uzun görüşmüştük. Venedik'in San Servolo adasında koyu bir sohbete dalmıştık.
"Çember", çilekeş İranlı kadınların ülkedeki zor yaşamlarını konu alıyordu. Rejim karşıtı bağımsız film yapımcısı, Yılmaz Güney'in mesleğinde kendisine ışık tuttuğuna belirterek, "Her filmini ve sahnelerini ezbere biliyorum. Dikkat ederseniz yapıtlarımda Yılmaz Güney izlerine rastlarsınız" demişti.
Hatta daha da ileriye giderek, "Sanırım bir gün ben de ülkemde istenmeyen sanatçı olarak Yılmaz Güney gibi göçe zorlanacağım" eklemesi yapmıştı.
Cafer Panahi'nin "Çember" filmi İran'da yasaklandı. Sonrası malum...
Rejim aleyhtarı bazı eylemlere katıldığı için tutuklandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmendinecad ile giriştiği polemikler yüzünden 20 yıl film çekmeme cezası da aldı. Yurtdışına çıkışı pasaportu elinden alınarak engellendi. Hemen hemen her festivale davet edildi ama koltuğu boş kaldı.
Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'de Panahi'ye büyük destek verdi.
"Ayna", "Ofsayt", "Beyaz Perde", "Kanlı Altın", "Akordeon" gibi filmlerin usta yönetmeninin son ödüllü eseri "Taksi Tahran" bir kez daha Panahi'nin sanatsal değerini ve dahiliğini kanıtlamış oldu.
Onunla tanıştığım için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.
İran sinemasında "Yeni Dalga" akımının baş mimarı Cafer Panahi'nin bu belgesel ağırlıklı filmi son Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı" heykelciğini kazanmıştı.
Senaryosundan yönettiği ve başrolünü oynadığı yapıtta Panahi, klasik bir ticari taksiye monte ettiği kamera ile direksiyona oturarak müşterileriyle arasında geçen diyalogları gizli bir şekilde görüntülüyor.
Aynı zamanda FIPRESCI ödülüne de layık görülen belgesel filmde, İranlı yasaklı yönetmen ülkesindeki rejim otoritelerine karşı kişisel ve sanatsal direnişini bir kez daha sürdürdüğünü dünyaya adeta haykırıyor.
Cafer Panahi ile yıllar önce Venedik Film Festivali'nde tanıştım. "Altın Aslan" ödülü için yarışan ve kazanan "Çember" filminin tanıtımında verilen resepsiyonda uzun uzun görüşmüştük. Venedik'in San Servolo adasında koyu bir sohbete dalmıştık.
"Çember", çilekeş İranlı kadınların ülkedeki zor yaşamlarını konu alıyordu. Rejim karşıtı bağımsız film yapımcısı, Yılmaz Güney'in mesleğinde kendisine ışık tuttuğuna belirterek, "Her filmini ve sahnelerini ezbere biliyorum. Dikkat ederseniz yapıtlarımda Yılmaz Güney izlerine rastlarsınız" demişti.
Hatta daha da ileriye giderek, "Sanırım bir gün ben de ülkemde istenmeyen sanatçı olarak Yılmaz Güney gibi göçe zorlanacağım" eklemesi yapmıştı.
Cafer Panahi'nin "Çember" filmi İran'da yasaklandı. Sonrası malum...
Rejim aleyhtarı bazı eylemlere katıldığı için tutuklandı. Dönemin Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmendinecad ile giriştiği polemikler yüzünden 20 yıl film çekmeme cezası da aldı. Yurtdışına çıkışı pasaportu elinden alınarak engellendi. Hemen hemen her festivale davet edildi ama koltuğu boş kaldı.
Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'de Panahi'ye büyük destek verdi.
"Ayna", "Ofsayt", "Beyaz Perde", "Kanlı Altın", "Akordeon" gibi filmlerin usta yönetmeninin son ödüllü eseri "Taksi Tahran" bir kez daha Panahi'nin sanatsal değerini ve dahiliğini kanıtlamış oldu.
Onunla tanıştığım için kendimi ayrıcalıklı hissediyorum.