Canlı Yayın
Reha Erus 
Harvey Weinstein ülkenin en tanınmış film yapımcısı. Kardeşi Bob ile birlikte 1979 yılında Manhattan’da salonu bile olmayan tek yatak odalı bir apartman katında kurduğu şirketle sinema dünyasına ilk adımını attı. Annelerinin adı Miriam babalarının ki ise Max’tı. Böylece şirketlerinin adını “Miramax” koydular. İlk yıllarda amaçları senaristleri kapı kapı dolaşıp ellerinden senaryo haklarını ucuza satın almak oldu. Tabii Yahudi oldukları için Yahudi lobisinden büyük deştek görüyorlardı. Maddi durumları giderek iyileşti ve ilk ciddi yapıtları 1989 yılında yönetmenliğe soyunan Steven Soderbergh imzalı “Sex, Lies and Videotape” (Seks Yalanları) oldu. Film Cannes Film Festivalinde büyük başarı kazanınca Weinstein kardeşlerin sert çıkışları engellenemez hale geldi. Kapı kapı dolaşıp “Senaryonuz çok ilginç haklarını satın almak istiyorum” yerine ayağına kadar gelen senaristlerin hikayelerini yok pahasına sahip olan Weinstein kardeşler birden Hollywood’da imparatorluklarını kurdular. Bob Weinstein hep geri planda, adeta muhasebeci rolünü üstlendi. Harvey ise daha kurnaz, zeki ve iş bitiriciydi. Önce şöhreti yakalamış oyuncularla iyi ilişkiler kurdu. Çoğunu kendisine bağladı. İyi para harcıyordu ama karşılığını da fazlasıyla alıyordu. Meryl Streep ona “God” (Tanrı) lakabını takmıştı. Mekanı artık Beverly Hills’in lüks otellerinin suitleriydi. Bir de film festivallerini kaçırmaz oldu. Cannes’da, Venedik’te, Toronto’da, San Sebastian’da, Berlin’de ayrıcalıklı konuktu. En lüks otelde karargahını kurar “Miramax” adına partiler düzenlerdi.
Ben Harvey Weinstein ile Venedik Film Festivalinde bir kaç kez karşılaştım. Bir İtalyan meslektaşım aracılığı ile düzenlediği yok yok partilerden birine katıldım. Hatta bir keresinde röportaj isteğimi kabul etti. Bir film galası öncesi “Sadece 6 dakikan var” dedi. “Niye 6 dakika?” diye sorduğumda. “Sen benim zamanımın değerinin ne kadar ettiğini biliyor musun?” yanıtını vermişti. Ünlü olmak isteyen genç kadınlar Excelcsor Otelinin barında kendisi ile tanışmak, masasına oturmak için yarışırlardı. Elinde hep suitinin püsküllü anahtarı ile dolaşırdı. Kimi zaman ortadan kaybolurdu. Yardımcıları “Suitinde çalışıyor, randevusu var” derlerdi.
Ardından Oscar ödülü ile tanıştı. “Aşık Shakespeare” ile heykelciğini aldı. Sonra daha da büyüdü. “İngiliz Hasta” “Ucuz Roman” Ardından “New York Çeteleri” ile zirveye oturdu. 2005 yılında “Miramax” tarih oldu, Weinstein Company’yi kurdular. Güçlü oyuncuları, güçlü yönetmenleri kendisine bağlamıştı Harvey. “Tanrı” lakabına birde “Deha” eklenmişti. Etrafında ki kadınlar çoğalmış. Her yerde değişik genç kadınlarla görülmeye başlanmıştı. Yılda en az üç filmi vizyona giriyordu Weinstein Company şirketinin. Zenginliğine zenginlik katıyordu Harvey ve kardeşi Bob.
Birkaç gün önce Harvey Weinstein’in ipliği pazara çıktı. Dev yapımcı taciz suçlamaları yağmuru ile birden Amerikanın gündemine oturdu. Şimdilik sekiz kadın Harvey’in avukatı Lisa Bloom’un becerisi ile mahkeme kapısından dönmüş görünüyor. Ancak Weinstein’e cinsel taciz suçlamaları yönelten ünlü oyuncular arasında Ashley Judd başı çekiyor. “New York Times” gazetesinin haberine göre Harvey, 20 yıl önce bir film anlaşması öncesi suitine çağırdığı Ashley Judda’a çirkin tekliflerde bulunmuş.
Tabii ret edilince Harvey’de Judd’ı gözden çıkartmış. Bir başka oyuncu Rose McGowan’da Ashley Judd gibi yine bir suit odasında tacize uğramış. Venedik Film Festivali sırasında bir İtalylan manken de resmen tacize uğradığını ve mahkemeye başvuracağını açıklamış. Kısacası Weinstein İmparatorluğu ciddi bir şekilde sallanıyor.
Harvey Weinstein kayıplara karışmış durumda. Sinema Filmi Stüdyosu Başkanlığı donduruludu. Weinstein Company Başkanlığı'nı bıraktığı zannediliyor. En güzelini İngiliz aktör Jeremy İrons söyledi: “Harvey deha mı yoksa poposunun kenarı mı? Hollywood bunu hiç anlayamadı!” Bu satırları yazarken Meryl Streep’te Harvey Weinstein yargılandığı takdirde tanık olabileceğini duyurdu.
Weinstein’leri zor günler beklerken sanırım kısa zamanda sinema dünyasından afaroz edilecekler.
Harvey Weinstein ülkenin en tanınmış film yapımcısı. Kardeşi Bob ile birlikte 1979 yılında Manhattan’da salonu bile olmayan tek yatak odalı bir apartman katında kurduğu şirketle sinema dünyasına ilk adımını attı. Annelerinin adı Miriam babalarının ki ise Max’tı. Böylece şirketlerinin adını “Miramax” koydular. İlk yıllarda amaçları senaristleri kapı kapı dolaşıp ellerinden senaryo haklarını ucuza satın almak oldu. Tabii Yahudi oldukları için Yahudi lobisinden büyük deştek görüyorlardı. Maddi durumları giderek iyileşti ve ilk ciddi yapıtları 1989 yılında yönetmenliğe soyunan Steven Soderbergh imzalı “Sex, Lies and Videotape” (Seks Yalanları) oldu. Film Cannes Film Festivalinde büyük başarı kazanınca Weinstein kardeşlerin sert çıkışları engellenemez hale geldi. Kapı kapı dolaşıp “Senaryonuz çok ilginç haklarını satın almak istiyorum” yerine ayağına kadar gelen senaristlerin hikayelerini yok pahasına sahip olan Weinstein kardeşler birden Hollywood’da imparatorluklarını kurdular. Bob Weinstein hep geri planda, adeta muhasebeci rolünü üstlendi. Harvey ise daha kurnaz, zeki ve iş bitiriciydi. Önce şöhreti yakalamış oyuncularla iyi ilişkiler kurdu. Çoğunu kendisine bağladı. İyi para harcıyordu ama karşılığını da fazlasıyla alıyordu. Meryl Streep ona “God” (Tanrı) lakabını takmıştı. Mekanı artık Beverly Hills’in lüks otellerinin suitleriydi. Bir de film festivallerini kaçırmaz oldu. Cannes’da, Venedik’te, Toronto’da, San Sebastian’da, Berlin’de ayrıcalıklı konuktu. En lüks otelde karargahını kurar “Miramax” adına partiler düzenlerdi.
Ben Harvey Weinstein ile Venedik Film Festivalinde bir kaç kez karşılaştım. Bir İtalyan meslektaşım aracılığı ile düzenlediği yok yok partilerden birine katıldım. Hatta bir keresinde röportaj isteğimi kabul etti. Bir film galası öncesi “Sadece 6 dakikan var” dedi. “Niye 6 dakika?” diye sorduğumda. “Sen benim zamanımın değerinin ne kadar ettiğini biliyor musun?” yanıtını vermişti. Ünlü olmak isteyen genç kadınlar Excelcsor Otelinin barında kendisi ile tanışmak, masasına oturmak için yarışırlardı. Elinde hep suitinin püsküllü anahtarı ile dolaşırdı. Kimi zaman ortadan kaybolurdu. Yardımcıları “Suitinde çalışıyor, randevusu var” derlerdi.
Ardından Oscar ödülü ile tanıştı. “Aşık Shakespeare” ile heykelciğini aldı. Sonra daha da büyüdü. “İngiliz Hasta” “Ucuz Roman” Ardından “New York Çeteleri” ile zirveye oturdu. 2005 yılında “Miramax” tarih oldu, Weinstein Company’yi kurdular. Güçlü oyuncuları, güçlü yönetmenleri kendisine bağlamıştı Harvey. “Tanrı” lakabına birde “Deha” eklenmişti. Etrafında ki kadınlar çoğalmış. Her yerde değişik genç kadınlarla görülmeye başlanmıştı. Yılda en az üç filmi vizyona giriyordu Weinstein Company şirketinin. Zenginliğine zenginlik katıyordu Harvey ve kardeşi Bob.
Birkaç gün önce Harvey Weinstein’in ipliği pazara çıktı. Dev yapımcı taciz suçlamaları yağmuru ile birden Amerikanın gündemine oturdu. Şimdilik sekiz kadın Harvey’in avukatı Lisa Bloom’un becerisi ile mahkeme kapısından dönmüş görünüyor. Ancak Weinstein’e cinsel taciz suçlamaları yönelten ünlü oyuncular arasında Ashley Judd başı çekiyor. “New York Times” gazetesinin haberine göre Harvey, 20 yıl önce bir film anlaşması öncesi suitine çağırdığı Ashley Judda’a çirkin tekliflerde bulunmuş.
Tabii ret edilince Harvey’de Judd’ı gözden çıkartmış. Bir başka oyuncu Rose McGowan’da Ashley Judd gibi yine bir suit odasında tacize uğramış. Venedik Film Festivali sırasında bir İtalylan manken de resmen tacize uğradığını ve mahkemeye başvuracağını açıklamış. Kısacası Weinstein İmparatorluğu ciddi bir şekilde sallanıyor.
Harvey Weinstein kayıplara karışmış durumda. Sinema Filmi Stüdyosu Başkanlığı donduruludu. Weinstein Company Başkanlığı'nı bıraktığı zannediliyor. En güzelini İngiliz aktör Jeremy İrons söyledi: “Harvey deha mı yoksa poposunun kenarı mı? Hollywood bunu hiç anlayamadı!” Bu satırları yazarken Meryl Streep’te Harvey Weinstein yargılandığı takdirde tanık olabileceğini duyurdu.
Weinstein’leri zor günler beklerken sanırım kısa zamanda sinema dünyasından afaroz edilecekler.
SON DAKİKA
