hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Reha Erus Reha Erus

    ‘Örümcek kadının öpücüğü’

    18.03.2022 Cuma | 13:36Son Güncelleme:

    1985 yılında çalıştığım gazete beni Cannes Film Festivali'ne göndermişti. Venedik Film Festivali'ni izlemiştim ama Cannes Film Festivali ile ilk tanışmam olmuştu. Sinema yazarı veya eleştirmeni değildim. Benden istenen daha çok plajları ve kordon boyu uzun Croisette Caddesinde ki Martinez, Carlton, Le Grand, Majestic gibi lüks otellerinin bahçelerinde veya lobilerinde ünlüleri kovalamak ve bol fotoğraf çekmekti.

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Festivallerin magazin fotoğrafçısı olarak ünlenen rahmetli Zozo Toledo’nun peşine takıldım. O nereye ben oraya. Dakika bir Tony Curtis ile karşılaştık. Asansöre biniyordu. Ramakla kaçırdım. Bu arada foto muhabirleri birden hareketlendiler ve kısa boylu esmer bir kadının peşine düştüler. Flaşlar patladı. İtalyan gazeteci arkadaşıma ‘Kim bu kadın?’ diye sordum. Sonia Braga yanıtını aldım. ‘Örümcek Kadının Öpücüğü’ filminin Brezilyalı oyuncusuymuş.

    Ünlü yönetmen Hector Babenco’nun yapıtının galası o geçeydi. Nefesleri kesen bir filmdi. Bir devrimciyle aynı hücreyi paylaşan Molina hapishane şartlarına katlanmak için sinemanın hayal alemine sığınan bir eşcinselin hikayesiydi. Devrimci Valentin’i Raul Julia, Molina’yı da William Hurt canlandırıyordu. İşte o William Hurt geçenlerde 72. doğum gününe bir hafta kala yaşamını yitirdi.

    ‘Örümcek kadının öpücüğü’

    O rolü ile başta Cannes Film Festivali ve Oscar olmak üzere çok ödül kazandı. Basın toplantısında çekingen olduğu kadar asabi bir görünümü vardı. Söz isteyerek ‘Festival yeni başladı ama siz Molina rolü ile hem burada hem de Oscarlar da ödül alırsınız’ dedim. Gülümsedi ancak abartı olarak algıladığı yanıtını verdi. William Hurt iki ödüle de ulaştı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sahne deneyimi vardı. Genç yaşta annesini kaybetmiş babasının işi nedeniyle dünyayı gezmişti. Üç kez daha Oscar’a aday gösterildi. ‘Başka Tanrının Çocukları’, ‘Haberler’ ve ‘Şiddetin Tarihçesi’ filmleri ile.

    Özel hayatı hep inişli çıkışlı oldu. Alkol ve uyuşturucu müptelasıydı. Bunu kendisi açıklarken pişmanlığını hatta utandığını da itiraf etmişti. Eski sevgililerine şiddet uyguladığı da biliniyordu. Buna rağmen arka arkaya teklifler alabiliyordu.

    Yeni nesil onu Marvel evreninin beş filminde General Thunderbolt Ross karakteri ile tanıdı. Oğlu Will babasının yaşamını yitirmesini ‘Doğal ölüm’ olarak açıkladı ama kendisi bir süredir prostat kanseri ile mücadele ediyordu. Hollywood çok entelektüel ve kaliteli bir oyuncuyu kaybetti.