“Vergi” denildiğinde, akla hemen “bütçe” gelmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından henüz açıklanan güncel (Mayıs 2024) bütçe verileri, 220 milyar liraya ulaşan bir bütçe fazlası’ na işaret etmektedir. Bütçenin bu yıl ilk kez fazla vermesinin temel nedeni; vatandaşların ödediği vergiler olup, sadece ÖTV (Özel tüketim Vergisi) kaleminde, senenin ilk beş ayında iki katlık bir artış elde edildiği görülmektedir. Brüt borç stoku rakamlarına göre, devletin borç yükünün 7.5 trilyon dolara yaklaştığı ve eşit oranlarda iç/dış borç dağılımının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Ülke bütçesinin gelir kalemini oluşturan vergi kalemlerine bakıldığında, dört farklı vergi çeşidinin %80 nispetinde katkı sağladığı ortaya çıkmaktadır (Verçin): Gelir Vergisi (%14); Kurumlar Vergisi (%16); KDV (%30); ÖTV (%20). Bu ağırlıklı orana ilaveten Gümrük Vergisi; Damga Vergisi ve Harçlar ile BSMV kalemleri eklendiğinde, bütçe gelirinin %90’ lık kaynak kompozisyonuna ulaşılmaktadır. İlgi çekici bir tespitle tamamlamak istersek; vatandaştan tahsil edilen Para Cezaları kaleminin de, üçbuçuk katlık bir artışla bütçeye ilk beş ayda yaklaşık 50 milyar liralık katkı sağlamış bulunduğunu ifade edebiliriz.
Vergi; bütçe; yabancı fon temininde sıcak para; yeni doğrudan yatırım kulvarlarındaki tartışma ve değerlendirmelerin devam ettiği bir konjonktürde, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) tarafından henüz yayınlanan “Dünya Yatırım Raporu, 2024” çalışmasına dikkat çekilmelidir. Küresel uluslararası doğrudan yatırım (FDI) hacminde geçen yıl itibarıyla %2 oranında düşüş yaşandığı ve AB aracılık rolü göz önüne alındığı zaman, gerçek gerilemenin %10’u aştığı ortaya konulmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak Türkiye’ nin 2023 yılında uluslararası doğrudan yatırım pastasından aldığı payın da, %1’den; %0.8’e düştüğü paylaşılmaktadır. Ülkemiz bakımından en çok tercih edilen ve ekonomide sürdürülebilir potansiyel ve istikrarın uluslararası perspektiften nesnel bir değerlendirilmesi anlamına gelen FDI-doğrudan yabancı yatırım kulvarında yaşadığımız bu kayda değer gerileme, ayrıntılı analiz ve tedbirlere konu olacak düzeydedir.
TÜİK tarafından açıklanan güncel “Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Nisan 2024” istatistikleri, tarımda fiyat artış hızının artarak sürdüğünü (49.93’ ten; 52.2’ ye yükselmiş) ortaya koymaktadır. Tarımda kullanılan mal ve hizmetler endeksinde olduğu kadar, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmetler kaleminde de yüksek oranlı artışların “katı ve yapışkan” formatta süregeldiği izlenmektedir. Yüksek enflasyon seyrinde “katı çekirdek” etki ve kimliği ile bilinen Gıda kulvarı iltisaklı bu gelişmeler, enflasyonda beklenen baz etkisi ötesini planlarken elbette dikkate alınmalıdır!
Eko-Politik birikimin önemli bir katkı ve platformunu temsil eden Satınalama Gücü Paritesi (SGP) başlığı kapsamında iki önemli çalışma bulguları, geçtiğimiz saatler içerisinde kamuoyunun bilgisine sunuldu. Eurostat (Avrupa Birliği İstatistik Ofisi) ve TÜİK işbirliği çerçevesinde elde edilen güncel (2023) ve karşılaştırmalı verilere üzerinden, ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarının bertaraf edilerek, uluslararası bazda gerçek fiyat ve hacim kıyaslamalarına ulaşılması amaçlandı. Buna göre, 36 ülke arasında Kişi Başına GSYH sıralamasında Lüksemburg birinci; Arnavutluk ve Bosna-Hersek son sırada yer almakta iken, Türkiye’nin, 27. sırada kendisine yer buldu. GSYH Endeksi ortalaması, 27 AB ülkesi bakımından 100 iken, bu parametrenin ülkemiz için 73 düzeyinde hesaplandığı; Türkiye’ nin satınalma gücünün Avrupa Birliği’ nin %27 altında kaldığı hesaplandı.
Öte yandan, vatandaşların görece refah düzeylerinin karşılaştırmasında daha ileri bir ölçü olarak Fiili Bireysel Tüketim Endeksi dikkate alınırsa, ülkemizin AB ortalaması olan 100 endeksine nazaran 86 seviyesine yükseleceği ortadadır. Bu durumda, Türkiye’nin; Avrupa Birliği’ nin %14 altında bir fiili bireysel tüketim potansiyeli sergilediğine işaret etmektedir. İlaveten, araştırmada yer alan 36 ülke arasında tüketim mal ve hizmetlerine ilişkin Fiyat Düzey Endeksi bakımından en yüksek skora (pahalılığa) sahip devletin; 174 değeri ile İsviçre olduğu ve ülkemizin 42 endeks değeri ile son sırada yer aldığı bir hesaplama ortaya çıkmaktadır. Alt kırımlar bazında ise 143 endeks değeri ile kişisel ulaştırma araçlarında Türkiye birinci sıraya (en pahalı) yerleşmektedir. 2023 yılı rakamları ve Türkiye için TÜİK ölçümlerinin esas alındığı araştırma sonuçlarının; son günlerde, İstanbul başta olmak üzere, ülkemiz için ortaya konulan “görece pahalılık” tespit ve tartışmalarının önünü kesemeyeceği öngörülebilir!
“Vergi” denildiğinde, akla hemen “bütçe” gelmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından henüz açıklanan güncel (Mayıs 2024) bütçe verileri, 220 milyar liraya ulaşan bir bütçe fazlası’ na işaret etmektedir. Bütçenin bu yıl ilk kez fazla vermesinin temel nedeni; vatandaşların ödediği vergiler olup, sadece ÖTV (Özel tüketim Vergisi) kaleminde, senenin ilk beş ayında iki katlık bir artış elde edildiği görülmektedir. Brüt borç stoku rakamlarına göre, devletin borç yükünün 7.5 trilyon dolara yaklaştığı ve eşit oranlarda iç/dış borç dağılımının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Ülke bütçesinin gelir kalemini oluşturan vergi kalemlerine bakıldığında, dört farklı vergi çeşidinin %80 nispetinde katkı sağladığı ortaya çıkmaktadır (Verçin): Gelir Vergisi (%14); Kurumlar Vergisi (%16); KDV (%30); ÖTV (%20). Bu ağırlıklı orana ilaveten Gümrük Vergisi; Damga Vergisi ve Harçlar ile BSMV kalemleri eklendiğinde, bütçe gelirinin %90’ lık kaynak kompozisyonuna ulaşılmaktadır. İlgi çekici bir tespitle tamamlamak istersek; vatandaştan tahsil edilen Para Cezaları kaleminin de, üçbuçuk katlık bir artışla bütçeye ilk beş ayda yaklaşık 50 milyar liralık katkı sağlamış bulunduğunu ifade edebiliriz.
Vergi; bütçe; yabancı fon temininde sıcak para; yeni doğrudan yatırım kulvarlarındaki tartışma ve değerlendirmelerin devam ettiği bir konjonktürde, UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı) tarafından henüz yayınlanan “Dünya Yatırım Raporu, 2024” çalışmasına dikkat çekilmelidir. Küresel uluslararası doğrudan yatırım (FDI) hacminde geçen yıl itibarıyla %2 oranında düşüş yaşandığı ve AB aracılık rolü göz önüne alındığı zaman, gerçek gerilemenin %10’u aştığı ortaya konulmaktadır. Bu gelişmelere paralel olarak Türkiye’ nin 2023 yılında uluslararası doğrudan yatırım pastasından aldığı payın da, %1’den; %0.8’e düştüğü paylaşılmaktadır. Ülkemiz bakımından en çok tercih edilen ve ekonomide sürdürülebilir potansiyel ve istikrarın uluslararası perspektiften nesnel bir değerlendirilmesi anlamına gelen FDI-doğrudan yabancı yatırım kulvarında yaşadığımız bu kayda değer gerileme, ayrıntılı analiz ve tedbirlere konu olacak düzeydedir.
TÜİK tarafından açıklanan güncel “Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi, Nisan 2024” istatistikleri, tarımda fiyat artış hızının artarak sürdüğünü (49.93’ ten; 52.2’ ye yükselmiş) ortaya koymaktadır. Tarımda kullanılan mal ve hizmetler endeksinde olduğu kadar, tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmetler kaleminde de yüksek oranlı artışların “katı ve yapışkan” formatta süregeldiği izlenmektedir. Yüksek enflasyon seyrinde “katı çekirdek” etki ve kimliği ile bilinen Gıda kulvarı iltisaklı bu gelişmeler, enflasyonda beklenen baz etkisi ötesini planlarken elbette dikkate alınmalıdır!
Eko-Politik birikimin önemli bir katkı ve platformunu temsil eden Satınalama Gücü Paritesi (SGP) başlığı kapsamında iki önemli çalışma bulguları, geçtiğimiz saatler içerisinde kamuoyunun bilgisine sunuldu. Eurostat (Avrupa Birliği İstatistik Ofisi) ve TÜİK işbirliği çerçevesinde elde edilen güncel (2023) ve karşılaştırmalı verilere üzerinden, ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarının bertaraf edilerek, uluslararası bazda gerçek fiyat ve hacim kıyaslamalarına ulaşılması amaçlandı. Buna göre, 36 ülke arasında Kişi Başına GSYH sıralamasında Lüksemburg birinci; Arnavutluk ve Bosna-Hersek son sırada yer almakta iken, Türkiye’nin, 27. sırada kendisine yer buldu. GSYH Endeksi ortalaması, 27 AB ülkesi bakımından 100 iken, bu parametrenin ülkemiz için 73 düzeyinde hesaplandığı; Türkiye’ nin satınalma gücünün Avrupa Birliği’ nin %27 altında kaldığı hesaplandı.
Öte yandan, vatandaşların görece refah düzeylerinin karşılaştırmasında daha ileri bir ölçü olarak Fiili Bireysel Tüketim Endeksi dikkate alınırsa, ülkemizin AB ortalaması olan 100 endeksine nazaran 86 seviyesine yükseleceği ortadadır. Bu durumda, Türkiye’nin; Avrupa Birliği’ nin %14 altında bir fiili bireysel tüketim potansiyeli sergilediğine işaret etmektedir. İlaveten, araştırmada yer alan 36 ülke arasında tüketim mal ve hizmetlerine ilişkin Fiyat Düzey Endeksi bakımından en yüksek skora (pahalılığa) sahip devletin; 174 değeri ile İsviçre olduğu ve ülkemizin 42 endeks değeri ile son sırada yer aldığı bir hesaplama ortaya çıkmaktadır. Alt kırımlar bazında ise 143 endeks değeri ile kişisel ulaştırma araçlarında Türkiye birinci sıraya (en pahalı) yerleşmektedir. 2023 yılı rakamları ve Türkiye için TÜİK ölçümlerinin esas alındığı araştırma sonuçlarının; son günlerde, İstanbul başta olmak üzere, ülkemiz için ortaya konulan “görece pahalılık” tespit ve tartışmalarının önünü kesemeyeceği öngörülebilir!