ABD seçimlerinde, erken oy verme sürecinden yararlanma talebi bulunan yaklaşık 62.5 milyon kayıtlı seçmenden; 57 milyonunun, Ekim sonu itibarıyla oylarını kullandıkları görülüyor. Bıçak-sırtı giden seçim maratonunun nasıl sonuçlanacağı; ne gibi açılımlara yol açacağı, ilgi ve merak konusu olmaya devam ediyor. Saatler önce gelen ABD üçüncü çeyrek büyüme verisi, %2.8 oranı ile beklenti (%3) altında kalsa dahi canlı bir ekonominin varlığına işaret ediyor. Nitekim, kişisel tüketim harcamaları kalemindeki artışın %3.7 seviyesine ulaşmış bulunmasına ilaveten, beklentileri aşan ve Temmuz 2023’den bu yana en yüksek düzeyi temsil eden güçlü istihdam artışı olumlu bir tablo çiziyor. Buradan hareketle, 7 Kasım tarihindeki para politika toplantısı için FED’ in hareket alanı genişlemiş; eli de, nispeten rahatlamış görünüyor.
Bir zamanların “ekonomik mucizesi” olarak değerlendiren Japonya, eski parlaklık ve şöhretinden uzaklaşmış bulunsa da, dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi unvanını koruyor. Göreve henüz Ekim başında getirilen Başbakan İşiba Şigeru’ nun, hemen girdiği “erken seçim kumarını” kaybettiği izleniyor. 27 Ekim seçimlerinde, muhalefete karşı zayıf düşmüş bir iktidar partisi (LDP) ortaya çıkıyor. 1950’ lerin sonundan bu yana, sadece iki kez ve kısa aralıklar hariç, kesintisiz olarak iktidarda kalan Liberal demokrat Parti, yeni bir açmazla karşı karşıya kalıyor. Ekonomide deflasyon ile mücadele işine öncelik ve hayat pahalılığı ile mücadeleye ağırlık veren yönetimin; kesilen hız ve soluğunu yeniden nasıl yakalayacağı konusu ön plana taşınıyor. Eski parlak günlerinden uzak kalan Japonya’nın, NATO ile temasları ve yeni askeri yapılanması üzerinden Çin’e karşı ABD ittifakına askeri planda sağladığı duruş ile destek, yakından izleniyor.
Avrupa ekonomisinin “lokomotifi” rolünü uzun süre üstlenen Almanya ile ilgili son göstergeler ortada olan karamsarlık tablosuna yeni kontörler ekliyor. Merkel sonrası ve Ukrayna ertesi yaşanan dinamik ile gelişmelerin Alman ekonomisine “yaramadığı” anlaşılıyor.
IMF tarafından sadece günler önce “sıfır” düzeyine çekilen 2024 yılı büyüme tahmini üzerinde aşağı yönlü revizyonların ortaya konduğu; gelecek yıl öngörüsünün de muhtemel bir daralmaya işaret ettiği izleniyor. Üstelik, henüz açıklanan güncel enflasyon rakamları, beklentilerin üzerindeki %2.4’lük manşet ile, Avrupa Merkez Bankasının %2 hedefini aştığını ortaya koyuyor. Alman ekonomisinin sembol sektörü otomotiv başta olmak üzere, son günlerde yaşanan fabrika kapama ve tasfiye gelişmeleri paralelinde, Ekim ayında işsizlik oranında artış kaydediliyor ve imalat sektöründeki zayıflamanın “kalıcı hale gelme riski” artıyor. Artan faiz oranları ve enerji temini başta olmak üzere yaşanan köklü değişiklikler, büyüme bakımından olumsuz bir gidişatı şekillendiriyor.
Yılın ikinci çeyreğindeki %0.2 büyüme marjı ile resesyona (iki çeyrek üst üste küçülme) düşmekten kıl payı kurtulan ülkenin, 2024 için henüz güncellenen %0.2 küçülme tahmini gerçekleşirse, geçen sene olduğu gibi G7(Gelişmiş Yedi) ülkeleri arasında ekonomisi küçülen tek ülke olarak kalma riski artıyor. En büyük dış ticaret ortağımız konumundaki Almanya ile ilgili söz konusu gelişmelerin, yakından ve hassasiyetle izlenmesi, ayrı bir önem ve öncelik teşkil ediyor.
Merkez Bankası tarafından paylaşılan enflasyon beklenti eğilimleri ve TÜİK tarafından kamuoyuna sunulan güncel güven endeksleri bulgularının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Buna göre, enflasyonda öngörülebilir ve kalıcı bir iniş genel kanaat/beklentinin henüz ortaya çıkmadığı anlaşılıyor. Farklı ekonomi kesimlerinin beklentilerinde görece iyileşme olmakla birlikte, aradaki tahmin aralık/makasının kapanmadığı; ilginç bir şekilde aynı kademeli ayrışmayı koruduğu görülüyor.
Enflasyonla mücadele kulvarında; beklenti ve hedef gerçekleştirme menzillerine ulaşma bakımından, yapılacak çok iş; atılacak çok adım bulunduğu, bu rakamlarla, bir kez daha teyit ediliyor.
ABD seçimlerinde, erken oy verme sürecinden yararlanma talebi bulunan yaklaşık 62.5 milyon kayıtlı seçmenden; 57 milyonunun, Ekim sonu itibarıyla oylarını kullandıkları görülüyor. Bıçak-sırtı giden seçim maratonunun nasıl sonuçlanacağı; ne gibi açılımlara yol açacağı, ilgi ve merak konusu olmaya devam ediyor. Saatler önce gelen ABD üçüncü çeyrek büyüme verisi, %2.8 oranı ile beklenti (%3) altında kalsa dahi canlı bir ekonominin varlığına işaret ediyor. Nitekim, kişisel tüketim harcamaları kalemindeki artışın %3.7 seviyesine ulaşmış bulunmasına ilaveten, beklentileri aşan ve Temmuz 2023’den bu yana en yüksek düzeyi temsil eden güçlü istihdam artışı olumlu bir tablo çiziyor. Buradan hareketle, 7 Kasım tarihindeki para politika toplantısı için FED’ in hareket alanı genişlemiş; eli de, nispeten rahatlamış görünüyor.
Bir zamanların “ekonomik mucizesi” olarak değerlendiren Japonya, eski parlaklık ve şöhretinden uzaklaşmış bulunsa da, dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi unvanını koruyor. Göreve henüz Ekim başında getirilen Başbakan İşiba Şigeru’ nun, hemen girdiği “erken seçim kumarını” kaybettiği izleniyor. 27 Ekim seçimlerinde, muhalefete karşı zayıf düşmüş bir iktidar partisi (LDP) ortaya çıkıyor. 1950’ lerin sonundan bu yana, sadece iki kez ve kısa aralıklar hariç, kesintisiz olarak iktidarda kalan Liberal demokrat Parti, yeni bir açmazla karşı karşıya kalıyor. Ekonomide deflasyon ile mücadele işine öncelik ve hayat pahalılığı ile mücadeleye ağırlık veren yönetimin; kesilen hız ve soluğunu yeniden nasıl yakalayacağı konusu ön plana taşınıyor. Eski parlak günlerinden uzak kalan Japonya’nın, NATO ile temasları ve yeni askeri yapılanması üzerinden Çin’e karşı ABD ittifakına askeri planda sağladığı duruş ile destek, yakından izleniyor.
Avrupa ekonomisinin “lokomotifi” rolünü uzun süre üstlenen Almanya ile ilgili son göstergeler ortada olan karamsarlık tablosuna yeni kontörler ekliyor. Merkel sonrası ve Ukrayna ertesi yaşanan dinamik ile gelişmelerin Alman ekonomisine “yaramadığı” anlaşılıyor.
IMF tarafından sadece günler önce “sıfır” düzeyine çekilen 2024 yılı büyüme tahmini üzerinde aşağı yönlü revizyonların ortaya konduğu; gelecek yıl öngörüsünün de muhtemel bir daralmaya işaret ettiği izleniyor. Üstelik, henüz açıklanan güncel enflasyon rakamları, beklentilerin üzerindeki %2.4’lük manşet ile, Avrupa Merkez Bankasının %2 hedefini aştığını ortaya koyuyor. Alman ekonomisinin sembol sektörü otomotiv başta olmak üzere, son günlerde yaşanan fabrika kapama ve tasfiye gelişmeleri paralelinde, Ekim ayında işsizlik oranında artış kaydediliyor ve imalat sektöründeki zayıflamanın “kalıcı hale gelme riski” artıyor. Artan faiz oranları ve enerji temini başta olmak üzere yaşanan köklü değişiklikler, büyüme bakımından olumsuz bir gidişatı şekillendiriyor.
Yılın ikinci çeyreğindeki %0.2 büyüme marjı ile resesyona (iki çeyrek üst üste küçülme) düşmekten kıl payı kurtulan ülkenin, 2024 için henüz güncellenen %0.2 küçülme tahmini gerçekleşirse, geçen sene olduğu gibi G7(Gelişmiş Yedi) ülkeleri arasında ekonomisi küçülen tek ülke olarak kalma riski artıyor. En büyük dış ticaret ortağımız konumundaki Almanya ile ilgili söz konusu gelişmelerin, yakından ve hassasiyetle izlenmesi, ayrı bir önem ve öncelik teşkil ediyor.
Merkez Bankası tarafından paylaşılan enflasyon beklenti eğilimleri ve TÜİK tarafından kamuoyuna sunulan güncel güven endeksleri bulgularının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekiyor. Buna göre, enflasyonda öngörülebilir ve kalıcı bir iniş genel kanaat/beklentinin henüz ortaya çıkmadığı anlaşılıyor. Farklı ekonomi kesimlerinin beklentilerinde görece iyileşme olmakla birlikte, aradaki tahmin aralık/makasının kapanmadığı; ilginç bir şekilde aynı kademeli ayrışmayı koruduğu görülüyor.
Enflasyonla mücadele kulvarında; beklenti ve hedef gerçekleştirme menzillerine ulaşma bakımından, yapılacak çok iş; atılacak çok adım bulunduğu, bu rakamlarla, bir kez daha teyit ediliyor.