ABD istihdam verilerinde bir miktar bozulma; Japon Merkez Bankası’nın miniskül (0,15 puan) faiz artırım kararı; teknoloji-yapay zeka kulvarı hisselerinde düzeltme; Ortadoğu eksenli gelişmeler başta olmak üzere pek çok gelişme, “tetikleyici faktörler” kapsamında ifade edilmelidir. Bununla beraber, temel argüman ve harekete geçiren ana faktörün; “piyasaların faiz indirimi konusunda FED’in elini zorlama” meselesinden ibaret olduğu okunmaktadır. Her zaman konuşulan; “FED/merkez bankaları tarafından piyasalara mesaj-yönlendirme” mekanizması, belki de bu kere, muhatabı FED olmak üzere, tersine işletilmiş olmaktadır!
Yaşanan büyük çalkantı sonrasında dahi, mesela Goldman Sachs’ ın, Amerikan ekonomisinin resesyon riskini %15’ den; %25’ e çıkarması anlamlıdır ve dünyanın en büyük ekonomisinin derin ve güçlü yapısına işaret etmektedir. Nitekim, değerli meslektaşımız Nouriel Roubini’ nin son değerlendirmesi; “sert bir iniş sinyali görülmediği ve FED’ den büyük bir faiz indirimi beklenmediği” yönündedir. Keza, Avrupa Merkez Bankası (ECB) önde gelen isimlerinden Ollie Rehn de, küresel piyasalarda yaşanan gelişmeleri “aşırı bir tepki” olarak değerlendirmektedir.
Pandemi döneminden bu yana ilk kez bu denli büyük bir dalgalanmanın yaşandığı bu sıkıntılı süreç; sermaye piyasaları kadar kripto varlıkları da olumsuz etkilemiştir. Üstelik, “güvenli liman” arayışına en yakın durumdaki altın enstrümanın dahi bu işten yakasını sıyıramadığı izlenmiştir! İşte, Güçlü Dolar sendromu kıskacında fiyatlanan ve kendilerine; faiz indirimi üzerinden yeni soluk arayan tüm piyasa ve piyasa aktörlerinin açmazı burada ortaya çıkmaktadır. Resesyon tehlikesi gibi etiketlerle, faiz indirimi konusunda eli zorlanmaya çalışılan/çalışılacak FED’ in tavrı önem kazanmaktadır. 18 Eylül tarihli toplantıdan önce bir olağanüstü toplantı ihtimali düşük bulunmaktadır. Önümüzdeki Jackson Hole Toplantısı sonuçları merakla beklenmektedir. Ama, esas beklenen; Kasım ayı ABD Başkanlık Seçimi sonuçlarıdır ve yakın serimde, küresel eko-politik gelişmelerin ana çıpası da söz konusu politik yarış olarak tanımlanmalıdır. O halde, Kasım ayının ilk haftasına kadar, benzer piyasa hareket/mesaj gelişmelerine hazırlıklı bulunmalıdır. Beklenen bu zorlu süreçte, “yumuşak karın” bakımından daha zayıf durumda olan piyasa ve ekonomilerin, gene daha fazla risklere açık/kırılgan hale gelme riskini taşıyacakları bilinmelidir.
Artık, eko-politik akışın ana çıpası/kerteriz noktası haline gelmiş olan ABD seçimlerinde adaylar kesinlik kazanmıştır. Trump ve Harris arasında geçecek seçim sürecinde, şimdi safları sıkılaştırma devresine geçilmiştir. Demokrat aday ve Biden varisi konumundaki Kamala Harris’in, Minesota Valisi Tim Walz’ı seçim ortağı olarak açıklaması, “sağlamcı” bir açılım olarak değerlendirilmelidir. Seçim sonucunda kritik ağırlığı sahip Pensilvanya eyaletinin valisi Josh Shapiro’ nun; kuvvetli İsrail yanlısı tutumundan kaynaklanacak risklerin önünün kesilmesi tercihinin ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır. Üstelik, rakip Trump’ ın seçim ortağı J.D. Vance profiline denk ve koşut “taşraya sıcak ve yakın” bir profilin ön plana çıkartıldığı görülmektedir. Tam altı dönem Kongre üyeliği yapmış, deneyimli ve babacan politikacı profiline sahip Walz, aynı zamanda Demokratların ilerici kanadına da yakın olmayı becermektedir. Kamala Harris’in, bu aşamada önemli bir öncü avantaj ve olumlu bir rüzgar yakaladığı izlenmektedir. Yaşanan son piyasa çöküşünün; Trump tarafından Biden/Harris yönetimine fatura edilmek istendiğini de ayrıca not etmek gereklidir. Karşılıklı itham ve isnatların artarak, daha sert söylem trafiğine şahit olunacak bir seçim sürecinin kuvvetli sinyalleri, şimdiden ortadadır.
TÜİK tarafından açıklanan ve beklenti skalasının en iyimser ucunda yer alan Temmuz TÜFE manşeti; beklenen baz etkisi düzeyi( yaklaşık on puan) ile eş değerde bir gelişmeye işaret etmektedir. Özetle, dezenflasyon sürecinin hemen başında ve yaz mevsiminin ortasında, reel düşüş kulvarına henüz geçil(e)mediği görülmektedir. TCMB tarafından henüz paylaşılan dönemsel Enflasyon Görünüm Raporu çerçevesinde, bu sene sonu ve önümüzdeki yıllara ilişkin enflasyon beklentilerinde herhangi bir değişikliğe gidilmemiş olması, şüphesiz yeni birtakım değerlendirmelerin kapısını aralayacaktır.
ABD istihdam verilerinde bir miktar bozulma; Japon Merkez Bankası’nın miniskül (0,15 puan) faiz artırım kararı; teknoloji-yapay zeka kulvarı hisselerinde düzeltme; Ortadoğu eksenli gelişmeler başta olmak üzere pek çok gelişme, “tetikleyici faktörler” kapsamında ifade edilmelidir. Bununla beraber, temel argüman ve harekete geçiren ana faktörün; “piyasaların faiz indirimi konusunda FED’in elini zorlama” meselesinden ibaret olduğu okunmaktadır. Her zaman konuşulan; “FED/merkez bankaları tarafından piyasalara mesaj-yönlendirme” mekanizması, belki de bu kere, muhatabı FED olmak üzere, tersine işletilmiş olmaktadır!
Yaşanan büyük çalkantı sonrasında dahi, mesela Goldman Sachs’ ın, Amerikan ekonomisinin resesyon riskini %15’ den; %25’ e çıkarması anlamlıdır ve dünyanın en büyük ekonomisinin derin ve güçlü yapısına işaret etmektedir. Nitekim, değerli meslektaşımız Nouriel Roubini’ nin son değerlendirmesi; “sert bir iniş sinyali görülmediği ve FED’ den büyük bir faiz indirimi beklenmediği” yönündedir. Keza, Avrupa Merkez Bankası (ECB) önde gelen isimlerinden Ollie Rehn de, küresel piyasalarda yaşanan gelişmeleri “aşırı bir tepki” olarak değerlendirmektedir.
Pandemi döneminden bu yana ilk kez bu denli büyük bir dalgalanmanın yaşandığı bu sıkıntılı süreç; sermaye piyasaları kadar kripto varlıkları da olumsuz etkilemiştir. Üstelik, “güvenli liman” arayışına en yakın durumdaki altın enstrümanın dahi bu işten yakasını sıyıramadığı izlenmiştir! İşte, Güçlü Dolar sendromu kıskacında fiyatlanan ve kendilerine; faiz indirimi üzerinden yeni soluk arayan tüm piyasa ve piyasa aktörlerinin açmazı burada ortaya çıkmaktadır. Resesyon tehlikesi gibi etiketlerle, faiz indirimi konusunda eli zorlanmaya çalışılan/çalışılacak FED’ in tavrı önem kazanmaktadır. 18 Eylül tarihli toplantıdan önce bir olağanüstü toplantı ihtimali düşük bulunmaktadır. Önümüzdeki Jackson Hole Toplantısı sonuçları merakla beklenmektedir. Ama, esas beklenen; Kasım ayı ABD Başkanlık Seçimi sonuçlarıdır ve yakın serimde, küresel eko-politik gelişmelerin ana çıpası da söz konusu politik yarış olarak tanımlanmalıdır. O halde, Kasım ayının ilk haftasına kadar, benzer piyasa hareket/mesaj gelişmelerine hazırlıklı bulunmalıdır. Beklenen bu zorlu süreçte, “yumuşak karın” bakımından daha zayıf durumda olan piyasa ve ekonomilerin, gene daha fazla risklere açık/kırılgan hale gelme riskini taşıyacakları bilinmelidir.
Artık, eko-politik akışın ana çıpası/kerteriz noktası haline gelmiş olan ABD seçimlerinde adaylar kesinlik kazanmıştır. Trump ve Harris arasında geçecek seçim sürecinde, şimdi safları sıkılaştırma devresine geçilmiştir. Demokrat aday ve Biden varisi konumundaki Kamala Harris’in, Minesota Valisi Tim Walz’ı seçim ortağı olarak açıklaması, “sağlamcı” bir açılım olarak değerlendirilmelidir. Seçim sonucunda kritik ağırlığı sahip Pensilvanya eyaletinin valisi Josh Shapiro’ nun; kuvvetli İsrail yanlısı tutumundan kaynaklanacak risklerin önünün kesilmesi tercihinin ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır. Üstelik, rakip Trump’ ın seçim ortağı J.D. Vance profiline denk ve koşut “taşraya sıcak ve yakın” bir profilin ön plana çıkartıldığı görülmektedir. Tam altı dönem Kongre üyeliği yapmış, deneyimli ve babacan politikacı profiline sahip Walz, aynı zamanda Demokratların ilerici kanadına da yakın olmayı becermektedir. Kamala Harris’in, bu aşamada önemli bir öncü avantaj ve olumlu bir rüzgar yakaladığı izlenmektedir. Yaşanan son piyasa çöküşünün; Trump tarafından Biden/Harris yönetimine fatura edilmek istendiğini de ayrıca not etmek gereklidir. Karşılıklı itham ve isnatların artarak, daha sert söylem trafiğine şahit olunacak bir seçim sürecinin kuvvetli sinyalleri, şimdiden ortadadır.
TÜİK tarafından açıklanan ve beklenti skalasının en iyimser ucunda yer alan Temmuz TÜFE manşeti; beklenen baz etkisi düzeyi( yaklaşık on puan) ile eş değerde bir gelişmeye işaret etmektedir. Özetle, dezenflasyon sürecinin hemen başında ve yaz mevsiminin ortasında, reel düşüş kulvarına henüz geçil(e)mediği görülmektedir. TCMB tarafından henüz paylaşılan dönemsel Enflasyon Görünüm Raporu çerçevesinde, bu sene sonu ve önümüzdeki yıllara ilişkin enflasyon beklentilerinde herhangi bir değişikliğe gidilmemiş olması, şüphesiz yeni birtakım değerlendirmelerin kapısını aralayacaktır.