Canlı YayınGiriş
Muhammet Bayram
Öncelikle 10 sene önce nelere ihtiyacımız vardı, şimdi ise bu ihtiyaçlar nasıl şekillendi bir bakalım. Güvenilir ve kaliteli gıdaya ulaşmanın ilk basamağı kendi yöremizden, köyümüzden kopmamızla zaten ortadan kayboldu. Kaldı ki kırsalda yaşayanlar bile kendi kışlığını artık hazırlamıyor. Mevsim sebze ve meyvesinin yılın her ayında alınabilmesi bizi maalesef rahatlığa itti. Böylece yaz ürünleri kışın, kış ürünleri de yazın market raflarında ulaşılabilir oldu.
Önceden kış aylarında kuru bakliyat ağırlıklı beslenip 10 kalem ürüne ihtiyacımız varken, şimdi yaz ürünleri de devreye girince 20 kalem ürüne ihtiyacımız oldu. Bu da bizi daha fazla tüketime ve gelir seviyesini artırma zorunluluğuna itti. Maalesef durum sadece gıdada böyle değil, mütevazi hayatı bırakıp sosyal medyada görüp alamadıklarımızın esiri olmamız da enflasyonun ana tetikleyicilerinden.
Üretimi bırakmamız, gıda aracılarının fahiş kar elde etmesine sebebiyet vermekle birlikte çiftçi/üretici toplumdan maaşlı çalışan/tüketici topluma bizi taşıdı. Çiftçi devletimizin vermiş olduğu tarla parası, mazot desteği, ürün desteği ile ayakta kalıyor. Çiftçi hakettiğini kazanmıyor ama aracısı, komisyoncusu, halcisi, zincir marketi: asıl parayı kazanan. Kimsenin kazancında tabi gözümüz yok ama dünyada gıda enflasyonu %6,7 iken ülkemizde %43,6 ise durup düşünmenin zamanı geldi demektir.
Enflasyon, hem ekonomi hem de toplum dinamiklerini bozan bir bela! %75’ten %44’e gerileyen enflasyon ile fiyat artışlarının hızı kesildi. Ama fiyatlar yerinde kaldı. Ücretler ise ancak fiyat artışlarına göre güncellenebildi. Fiyatlar daha fazla artmamalı ki yapılan ücret zamlarının bir anlamı olsun.
Peki ne yapmalı? Kim buna dur diyecek?
Cumhurbaşkanı Erdoğan şifrelerini paylaştı. Devlet millet el ele bu işi halledeceğiz.
Satın almama özgürlüğümüzü kullanarak BOYKOT edeceğiz.
Önce Devletimiz sonra vatandaş tespit edecek; bu yerler ifşa edilecek ve ağır para cezası yanında kapatma cezası verilip bir sonraki aşamada hapis cezası ile yargılanacak. Hatta naçize bir öneri : bu yerler iş yerlerinin önüne asacakları kocaman bir pankart ile fahiş fiyat uyguladıklarını ve ceza aldıklarını göstersinler.
Çünkü bu artık, Ekonomik Terör.
Daha önce de üstesinden geldiğimiz gibi yine enflasyon düşecek. Ancak vatandaşın cebinden enflasyon bahanesiyle parasını çalan vicdansızların ağır bir şekilde hesabını vermesi lazım. Vatandaş parasını yetirmek için çabalarken, hükümet özellikle en düşük emekli maaşı kaynaklı 31 mart yerel seçimlerinde bedel ödedi.
Peki kim kazandı? Şimdilik azınlıkta olan aç gözlü, tamahkar vicdansızlar bu dünyada kazandıklarını zannediyorlar.
Ya sonra, Devletimize güvenip birlikte hareket edersek yarınlarımız kazanacak.
Öncelikle 10 sene önce nelere ihtiyacımız vardı, şimdi ise bu ihtiyaçlar nasıl şekillendi bir bakalım. Güvenilir ve kaliteli gıdaya ulaşmanın ilk basamağı kendi yöremizden, köyümüzden kopmamızla zaten ortadan kayboldu. Kaldı ki kırsalda yaşayanlar bile kendi kışlığını artık hazırlamıyor. Mevsim sebze ve meyvesinin yılın her ayında alınabilmesi bizi maalesef rahatlığa itti. Böylece yaz ürünleri kışın, kış ürünleri de yazın market raflarında ulaşılabilir oldu.
Önceden kış aylarında kuru bakliyat ağırlıklı beslenip 10 kalem ürüne ihtiyacımız varken, şimdi yaz ürünleri de devreye girince 20 kalem ürüne ihtiyacımız oldu. Bu da bizi daha fazla tüketime ve gelir seviyesini artırma zorunluluğuna itti. Maalesef durum sadece gıdada böyle değil, mütevazi hayatı bırakıp sosyal medyada görüp alamadıklarımızın esiri olmamız da enflasyonun ana tetikleyicilerinden.
Üretimi bırakmamız, gıda aracılarının fahiş kar elde etmesine sebebiyet vermekle birlikte çiftçi/üretici toplumdan maaşlı çalışan/tüketici topluma bizi taşıdı. Çiftçi devletimizin vermiş olduğu tarla parası, mazot desteği, ürün desteği ile ayakta kalıyor. Çiftçi hakettiğini kazanmıyor ama aracısı, komisyoncusu, halcisi, zincir marketi: asıl parayı kazanan. Kimsenin kazancında tabi gözümüz yok ama dünyada gıda enflasyonu %6,7 iken ülkemizde %43,6 ise durup düşünmenin zamanı geldi demektir.
Enflasyon, hem ekonomi hem de toplum dinamiklerini bozan bir bela! %75’ten %44’e gerileyen enflasyon ile fiyat artışlarının hızı kesildi. Ama fiyatlar yerinde kaldı. Ücretler ise ancak fiyat artışlarına göre güncellenebildi. Fiyatlar daha fazla artmamalı ki yapılan ücret zamlarının bir anlamı olsun.
Peki ne yapmalı? Kim buna dur diyecek?
Cumhurbaşkanı Erdoğan şifrelerini paylaştı. Devlet millet el ele bu işi halledeceğiz.
Satın almama özgürlüğümüzü kullanarak BOYKOT edeceğiz.
Önce Devletimiz sonra vatandaş tespit edecek; bu yerler ifşa edilecek ve ağır para cezası yanında kapatma cezası verilip bir sonraki aşamada hapis cezası ile yargılanacak. Hatta naçize bir öneri : bu yerler iş yerlerinin önüne asacakları kocaman bir pankart ile fahiş fiyat uyguladıklarını ve ceza aldıklarını göstersinler.
Çünkü bu artık, Ekonomik Terör.
Daha önce de üstesinden geldiğimiz gibi yine enflasyon düşecek. Ancak vatandaşın cebinden enflasyon bahanesiyle parasını çalan vicdansızların ağır bir şekilde hesabını vermesi lazım. Vatandaş parasını yetirmek için çabalarken, hükümet özellikle en düşük emekli maaşı kaynaklı 31 mart yerel seçimlerinde bedel ödedi.
Peki kim kazandı? Şimdilik azınlıkta olan aç gözlü, tamahkar vicdansızlar bu dünyada kazandıklarını zannediyorlar.
Ya sonra, Devletimize güvenip birlikte hareket edersek yarınlarımız kazanacak.
SON DAKİKA
