Osmanlı'nın ilk maden mühendisi
1818 yılında Sakız Adası'nda doğan Edhem Paşa, Hüsrev Paşa Konağı'nda büyüdü. Henüz dört ya da beş yaşında iken 1821'de başlayan ve kısa bir sürede Yunan bağımsızlık mücadelesine dönüşen Rum ayaklanması esnasında, 1822'de Osmanlı ve Mısır donanmaları tarafından misilleme olarak harekat yapılan Sakız Adası'ndan sağ salim kurtulmuş ama esir edilmişti. Koca Hüsrev Paşa, esir pazarından satın alarak, İbrahim Edhem adını verdiği bu çocuğu öz oğlu gibi benimsemiş, çocuğu Müslüman yaparak yetiştirmişti. 12 yaşına geldiğinde bir kez daha başka bir diyara giderek kaderini çizecekti. Çünkü Osmanlı'nın "çağı yakalaması projesi"nin bir parçası olarak kendini Paris'te bulacaktı.
Hüseyin, Rıfkı, Ahmet ve Abdüllatif adındaki arkadaşlarıyla beraber, Avrupa kültür ve tekniğinin, yurda yayılması ve memlekette tanzimatına çalışılması siyaseti gereği bu dört münevver genç, Fransız tercüman ve müsteşrik ("Şarkiyatçı" , "Oryantalist" ,"Doğubilimci"de denir.) Amédée Jaubert'in eşliğinde , batılılaşma hareketinin öncüsü olan Sultan II. Mahmut tarafından 10 bin Frank harcırah verilerek 1831 yılında bir yelkenli gemi ile, Paris'e gönderildi.
Zira Edhem ve diğer üç çocuk hakkındaki bu karar, Osmanlı hükümeti tarafından 1830 yılında alınmıştı. Fransız sefiri Guilleminot, Aralık 1830'da bu kararı bir telgraf ile hükümetine bildirmiş, söz konusu çocukların Serasker Hüsrev Paşa'nın yetiştirmelerinden seçilmiş olduklarını paylaşmıştı. Dört genç Aralık 1830 veya Ocak 1831'de İstanbul'dan ayrıldı, Şubat başında Marsilya'ya ve nihayet bir yelkenliyle İstanbul'dan başlayan yolculuk 4 ay sonra Marsilya'da sona erdi. Paris'e gelen dört genç Fransızca öğrenmeleri için döneminin en ünlü okullarından biri olan Institution Barbet'ye yatılı olarak yerleştirildi. Sahibi olan Jean-François Barbet'ye bir süre sonra gene Hüsrev Paşa'nın yetiştirmelerinden olan Mehmed Reşid adında beşinci bir genç emanet edildi.
Osmanlı'nın medeniyet projesi
Bu dört genç aslında Osmanlı'nın bir "medeniyet projesi" idi. Hüsrev Paşa, 4 Şubat 1831'de "Evlatlarım" hitabıyla başlayan ve Fransızca olarak kaleme alınan mektubunda bu eğitim işinin önemini şöyle anlatır : " …. buraya hiçbir şey öğrenmeden döndüğünüz takdirde bunun ne kadar utanç verici olacağını tahmin edersiniz". 15 Haziran 1832 tarihli mektubunda "Devlet büyüklerimiz size bakarak benim örneğimi takip edip etmeyeceklerine ve çocuklarının geleceğini Avrupa'nın ilmine emanet edip etmeyeceklerine karar vereceklerdir" diyecekti.
Çocukların eğitimi üstlenen Barbet'ye doğrudan doğruya bir mektup yazan Hüsrev Paşa, Fransız eğitimciye üstlendiği sorumluluktan dolayı teşekkür edip, bir kez daha Osmanlıların ilim ve irfandan nasiplerini almaktan aciz bir millet olduklarını iddia edenleri yalancı çıkarmanın ne denli şerefli bir görev olduğunu hatırlatıyordu. Barbet'nin okulu zaten başarılarıyla tanınıyordu zira daha sonraları Kuduz Aşısını bulacak olan Louis Pasteur gibi birçok bilim adamı burada eğitim almıştı. 1840'ta Sultan Abdülmecid, Barbet'ye hizmetlerinden dolayı Nişan-ı İftihar ihsan etmiş, nişanla birlikte gelen Mustafa Reşid Paşa imzalı mektupta da Barbet'nin "İmparatorlukta ıslahat ile medeniyetin terakkisine olan katkıları" zikredilmişti.
Osmanlı'da bir maden mühendisi
On yıl kaldığı Paris'te ümitleri boşa çıkarmayıp Madencilik Okulu'nu (Ecole des Mines) birincilikle bitiren Edhem Bey, 23 yaşında İstanbul'a döndü. Şurayı Askeri'ye memur olan Edhem Paşa,1840 yılında İstanbul Boğazı'ndaki Sarıyer Madenine müdür oldu. Rezervinin yeterli olmadığı gerekçesiyle maden kapatıldı,2 yıl sonra da Amasya'daki Gümüşhacı Köyü madenine gönderildi. Keban ve Ergani madenlerine başmühendis olarak tayin edilen Edhem Paşa, yaklaşık 7-8 yıl maden ocaklarında çalışarak bilgisini görgüsünü artırmasına rağmen ,idari ve siyasi hayatı tercih etmiştir. Arkasında 185 sayfalık madenlere, jeolojiye dair makaleler bırakıp saraya adım attı.
Yükseliş 1849'da başlıyor
1846'da döndüğü İstanbul'da 1847'den 1856'ya kadar saraya bağlı olarak mabeyin ferikliğine kadar yükselen Edhem Paşa, aynı sene vezir rütbesi kazanmıştı. Meclis-i Ali-i Tanzimat, Meclis-i Vala, Encümen-i Daniş üyeliklerinde bulunmuş ve muhtelif nazırlık ve elçilik görevlerinden sonra Şubat 1877'de Padişah II. Abdülhamit o sırada sadrazamlık görevini yapmakta olan Midhat Paşa'yı görevden alarak yerine o sırada Şura-yı Devlet reisi olan İbrahim Edhem Paşa'yı getirdi. Bu tarih 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde toplanan Tersane Konferansı'nın başarısızlıkla sonuçlanarak 20 Ocak 1877 tarihinde dağıldığı ve savaşın kaçınılmaz duruma geldiği günlere rastlar. Padişah bu başarısızlıktan Midhat Paşa'yı sorumlu tutmuş, onu sadece sadrazamlıktan almakla kalmamış, sürgüne de göndermişti. Edhem Paşa sadrazam olduktan 2-3 ay gibi kısa bir süre sonra Ruslar hem batıdan, hem de doğudan Osmanlı Devleti'ne saldırarak savaşı başlattılar. İbrahim Edhem Paşa bu savaşın büyük bir bölümünde sadrazamlık görevinde kaldı. İbrahim Edhem Paşa'nın sadrazamlık macerası 11 ay 4 gün sürdü. Bu görevden sonra Viyana büyükelçiliği ve sonrasında Dahiliye Nazırı oldu.
Sultan Abdülmecit'in Fransızca öğretmeni de olan Edhem Paşa, 1893 yılında İstanbul'da vefat etti.
Sinirli yapısı ve Rum kökenli olması nedeniyle "Deli Corci" denen İbrahim Ethem Paşa, Sultan Abdülmecit'in Yağlıkçılar Kahyası Hacı Mustafa Ağa'nın kızı Fatma Hanım'la evlendi. Dört çocuğu olan Edhem Paşa'nın Halil Ethem, İsmail Galip ve Mustafa adını taşıyan çocuklarından bir tanesi de meşhur "Kaplumbağa Terbiyecileri" tablosunun ressamı olan Osman Hamdi Bey.
KAYNAKLAR:
Buz, Ayhan (2009) " Osmanlı Sadrazamları" - Neden Kitap
İsmail Hami Dani?mend, (1971),Osmanlı Devlet Erkani, İstanbul- Türkiye Yayınevi
Sinan Kuneralp, (1999) Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (1839 - 1922) Prosopografik Rehberi- ISIS Press
Nazım Tektaş, (2002), Sadrazamlar: Osmanlı'da İkinci Adam Saltanatı, Çatı Yayınevi
Osmanlı'nın ilk maden mühendisi
1818 yılında Sakız Adası'nda doğan Edhem Paşa, Hüsrev Paşa Konağı'nda büyüdü. Henüz dört ya da beş yaşında iken 1821'de başlayan ve kısa bir sürede Yunan bağımsızlık mücadelesine dönüşen Rum ayaklanması esnasında, 1822'de Osmanlı ve Mısır donanmaları tarafından misilleme olarak harekat yapılan Sakız Adası'ndan sağ salim kurtulmuş ama esir edilmişti. Koca Hüsrev Paşa, esir pazarından satın alarak, İbrahim Edhem adını verdiği bu çocuğu öz oğlu gibi benimsemiş, çocuğu Müslüman yaparak yetiştirmişti. 12 yaşına geldiğinde bir kez daha başka bir diyara giderek kaderini çizecekti. Çünkü Osmanlı'nın "çağı yakalaması projesi"nin bir parçası olarak kendini Paris'te bulacaktı.
Hüseyin, Rıfkı, Ahmet ve Abdüllatif adındaki arkadaşlarıyla beraber, Avrupa kültür ve tekniğinin, yurda yayılması ve memlekette tanzimatına çalışılması siyaseti gereği bu dört münevver genç, Fransız tercüman ve müsteşrik ("Şarkiyatçı" , "Oryantalist" ,"Doğubilimci"de denir.) Amédée Jaubert'in eşliğinde , batılılaşma hareketinin öncüsü olan Sultan II. Mahmut tarafından 10 bin Frank harcırah verilerek 1831 yılında bir yelkenli gemi ile, Paris'e gönderildi.
Zira Edhem ve diğer üç çocuk hakkındaki bu karar, Osmanlı hükümeti tarafından 1830 yılında alınmıştı. Fransız sefiri Guilleminot, Aralık 1830'da bu kararı bir telgraf ile hükümetine bildirmiş, söz konusu çocukların Serasker Hüsrev Paşa'nın yetiştirmelerinden seçilmiş olduklarını paylaşmıştı. Dört genç Aralık 1830 veya Ocak 1831'de İstanbul'dan ayrıldı, Şubat başında Marsilya'ya ve nihayet bir yelkenliyle İstanbul'dan başlayan yolculuk 4 ay sonra Marsilya'da sona erdi. Paris'e gelen dört genç Fransızca öğrenmeleri için döneminin en ünlü okullarından biri olan Institution Barbet'ye yatılı olarak yerleştirildi. Sahibi olan Jean-François Barbet'ye bir süre sonra gene Hüsrev Paşa'nın yetiştirmelerinden olan Mehmed Reşid adında beşinci bir genç emanet edildi.
Osmanlı'nın medeniyet projesi
Bu dört genç aslında Osmanlı'nın bir "medeniyet projesi" idi. Hüsrev Paşa, 4 Şubat 1831'de "Evlatlarım" hitabıyla başlayan ve Fransızca olarak kaleme alınan mektubunda bu eğitim işinin önemini şöyle anlatır : " …. buraya hiçbir şey öğrenmeden döndüğünüz takdirde bunun ne kadar utanç verici olacağını tahmin edersiniz". 15 Haziran 1832 tarihli mektubunda "Devlet büyüklerimiz size bakarak benim örneğimi takip edip etmeyeceklerine ve çocuklarının geleceğini Avrupa'nın ilmine emanet edip etmeyeceklerine karar vereceklerdir" diyecekti.
Çocukların eğitimi üstlenen Barbet'ye doğrudan doğruya bir mektup yazan Hüsrev Paşa, Fransız eğitimciye üstlendiği sorumluluktan dolayı teşekkür edip, bir kez daha Osmanlıların ilim ve irfandan nasiplerini almaktan aciz bir millet olduklarını iddia edenleri yalancı çıkarmanın ne denli şerefli bir görev olduğunu hatırlatıyordu. Barbet'nin okulu zaten başarılarıyla tanınıyordu zira daha sonraları Kuduz Aşısını bulacak olan Louis Pasteur gibi birçok bilim adamı burada eğitim almıştı. 1840'ta Sultan Abdülmecid, Barbet'ye hizmetlerinden dolayı Nişan-ı İftihar ihsan etmiş, nişanla birlikte gelen Mustafa Reşid Paşa imzalı mektupta da Barbet'nin "İmparatorlukta ıslahat ile medeniyetin terakkisine olan katkıları" zikredilmişti.
Osmanlı'da bir maden mühendisi
On yıl kaldığı Paris'te ümitleri boşa çıkarmayıp Madencilik Okulu'nu (Ecole des Mines) birincilikle bitiren Edhem Bey, 23 yaşında İstanbul'a döndü. Şurayı Askeri'ye memur olan Edhem Paşa,1840 yılında İstanbul Boğazı'ndaki Sarıyer Madenine müdür oldu. Rezervinin yeterli olmadığı gerekçesiyle maden kapatıldı,2 yıl sonra da Amasya'daki Gümüşhacı Köyü madenine gönderildi. Keban ve Ergani madenlerine başmühendis olarak tayin edilen Edhem Paşa, yaklaşık 7-8 yıl maden ocaklarında çalışarak bilgisini görgüsünü artırmasına rağmen ,idari ve siyasi hayatı tercih etmiştir. Arkasında 185 sayfalık madenlere, jeolojiye dair makaleler bırakıp saraya adım attı.
Yükseliş 1849'da başlıyor
1846'da döndüğü İstanbul'da 1847'den 1856'ya kadar saraya bağlı olarak mabeyin ferikliğine kadar yükselen Edhem Paşa, aynı sene vezir rütbesi kazanmıştı. Meclis-i Ali-i Tanzimat, Meclis-i Vala, Encümen-i Daniş üyeliklerinde bulunmuş ve muhtelif nazırlık ve elçilik görevlerinden sonra Şubat 1877'de Padişah II. Abdülhamit o sırada sadrazamlık görevini yapmakta olan Midhat Paşa'yı görevden alarak yerine o sırada Şura-yı Devlet reisi olan İbrahim Edhem Paşa'yı getirdi. Bu tarih 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde toplanan Tersane Konferansı'nın başarısızlıkla sonuçlanarak 20 Ocak 1877 tarihinde dağıldığı ve savaşın kaçınılmaz duruma geldiği günlere rastlar. Padişah bu başarısızlıktan Midhat Paşa'yı sorumlu tutmuş, onu sadece sadrazamlıktan almakla kalmamış, sürgüne de göndermişti. Edhem Paşa sadrazam olduktan 2-3 ay gibi kısa bir süre sonra Ruslar hem batıdan, hem de doğudan Osmanlı Devleti'ne saldırarak savaşı başlattılar. İbrahim Edhem Paşa bu savaşın büyük bir bölümünde sadrazamlık görevinde kaldı. İbrahim Edhem Paşa'nın sadrazamlık macerası 11 ay 4 gün sürdü. Bu görevden sonra Viyana büyükelçiliği ve sonrasında Dahiliye Nazırı oldu.
Sultan Abdülmecit'in Fransızca öğretmeni de olan Edhem Paşa, 1893 yılında İstanbul'da vefat etti.
Sinirli yapısı ve Rum kökenli olması nedeniyle "Deli Corci" denen İbrahim Ethem Paşa, Sultan Abdülmecit'in Yağlıkçılar Kahyası Hacı Mustafa Ağa'nın kızı Fatma Hanım'la evlendi. Dört çocuğu olan Edhem Paşa'nın Halil Ethem, İsmail Galip ve Mustafa adını taşıyan çocuklarından bir tanesi de meşhur "Kaplumbağa Terbiyecileri" tablosunun ressamı olan Osman Hamdi Bey.
KAYNAKLAR:
Buz, Ayhan (2009) " Osmanlı Sadrazamları" - Neden Kitap
İsmail Hami Dani?mend, (1971),Osmanlı Devlet Erkani, İstanbul- Türkiye Yayınevi
Sinan Kuneralp, (1999) Son Dönem Osmanlı Erkan ve Ricali (1839 - 1922) Prosopografik Rehberi- ISIS Press
Nazım Tektaş, (2002), Sadrazamlar: Osmanlı'da İkinci Adam Saltanatı, Çatı Yayınevi