Bu planda 2014 yılı 5. aşamanın sonuna denk geliyor.
Burada örgütün geldiği aşamalara göz atıp şimdi hangi planı uyguladığına bakalım.
Kendi dilinden El-Kaide
Birinci Aşama: 2000-2003 (SAHWA) Uyanış:
"9/11 saldırılarının amacı Amerika'yı İslam dünyasına savaş ilan etmesi için tahrik ederek Müslümanları uyandırmaktı. Böylece saldırıların mesajı dünyadaki Müslüman kitleye iletilebilir." Örgüt bu saldırı ile sempatizanlar kaybettiyse de yeni destekçiler kazandı.
İkinci Aşama: Gözlerin Açılması 2003-2006:
"Amaç küresel bir harekete dönüşmek ve destek tabanını diğer Arap ülkelerine yaymak." Irak sonraki dönem cihad alanları için kadrolar hazırlamada merkez olarak kullanılacak"
Bu dönem "Tevhid ve'l Cihad Cemaati" 2004 yılında "İki Nehir Topraklarında Cihad Organizasyonunun Tanzim ve Kaidesi (IRAK)" adını aldı. 2 yıl sonra hapishaneden kaçan bir grup mahkum El Kaide'nin Yemen kolunu kurdu, daha sonra 2009'da Suudi kolu ile birleşerek "Arap Yarımadası El Kaidesi" (AQAP) adını aldı. 2007 başlarında Cezayir merkezli "Savaş ve Nasihat için Selefi Davet Hareketi" de Usame bin Ladin'e "biat" ederek adını "İslami Magrib El Kaidesi" (AQIM) olarak değiştirdi.
Üçüncü Aşama: Meydana Çıkma ve Ayağa Kalkma 2007-2010:
Levant bölgesine, özellikle de Suriye'ye daha fazla yüklenildiği gözlemlenilen İsrail ve Ürdün'e de saldırıların yapıldığı bu aşama tamamıyla başarısız oldu. İsrail'e yönelik bazı roket saldırıları olsa da saldırıyı düzenleyenler Hamas tarafından Gazze'de sert biçimde bastırıldı. 9 Kasım 2005 gecesi yaşananlar örgütte büyük bir kırılma yarattı. Ürdün'ün başkenti Amman'da, üç ünlü otelde hemen hemen düzenlenen eş zamanlı bombalı saldırılar meydana geldi. İlk saldırıda Grand Hyatt Otel'in lobisi, ikinci saldırı da Radison SAS otelinde bir düğün töreni, üçüncü saldırıda ise Days Inn Otel hedef alındı. Her üç saldırıda 57 kişi hayatını kaybetti, 110 kişi yaralandı. Ölenlerden 34 kişinin Filistinli olması ve saldırıların sorumluluğunu Irak El Kaide Örgütü üstlenmesi örgütün kendi içinde büyük tartışmaları başlattı. Yapılan operasyonlarda örgütün birçok üyesinin hapsedilmesi ve tepkilerden dolayı örgüt tabanında yer alan insanlar "cihad davası"ndan soğudu.
Dördüncü Aşama: 2010-2013:
El Kaide bu dönemin "zalim Arap rejimleri"nin yıkıldığı ve Amerika'ya siber saldırıların yapılacağı bir dönem olacağını öngördü. Mücahitler Suriye Cihad Alanına giderken yolda Tunus, Trablus, Kahire ve Sana'daki rejimler devriliyor. Mücahitler bu durumdan vazife çıkartıp durumu lehlerine çevirmeyi başarıyorlardı. Yaptıkları "Tebliğ" çalışmalarıyla mesajlarını yaymayı hedef edinen örgüt "sosyal bir yardımlaşma derneği" kisvesi altında çalışmalarına devam ettiler. Zira Irak'taki başarısızlıktan ders çıkarmışlardı. Başta Suriye olmak üzere çatışmalı bölgelerde hanelere sosyal hizmetler sağlayarak destek toplamaya çalıştılar. Bu dönem El Kaide şiddet kullanarak Sünni halkı ürkütmekten kaçındı, ılımlı bir görüntü çizerek sadece rejim güçlerini ile Sünni olmayanları hedef aldılar. Tam olarak hedeflerini tutturamasalar da Suriye'de cephe açarak lojistik bir üs açmayı başardılar. Bu dönemde yeni cihadi gruplar oluşturmayı da ihmal etmediler.
Beşinci Aşama: 2013-2016:
"İslam dünyasında sönmekte olan Batı etkisi ve zayıflayan İsrail sayesinde bir İslami devlet veya hilafet kurulacak"
Bu dönemin en dikkat çekici hadiseleri Amerika ve Batı'nın Mısır ve Suriye'deki gelişmelere yön vermedeki "iktidarsızlığı" Batı etkisini gerçekten de azalttı mı?
Altıncı Aşama: Topyekün Savaş 2016-2020:
"Kafirlerle topyekun savaş edilecek, 2020'de kafirlerin mağlubiyeti sonrası kazanılacak Hilafetin zaferi ile savaş neticelenecek. "
Yedinci Aşama: "Kesin Zafer" dönemi
El Kaide terör örgütü sığ, bağnaz ve dar Şeriat yorumlarını uygulamaya başladıkları zaman yerel halkın pratiğinden epey uzaktılar. Gittikleri bölgedeki sosyal normlar ve acımasızlıklarından dolayı Afganistan, Irak, Somali, Yemen ve Mali'de başarısız oldular. Eğer bu dönemi baz alarak düşünürsek Suriye veya başka alanlarda tesis etmek istedikleri "Hilafet" projesine tepkiler mutlaka olacaktır.
Şu an Ortadoğu'da genişleyen istikrarsızlık ise geçmiş tecrübelerden ders alan bir cihadi hareketin taraftar bulmaya devam edeceği anlamına geliyor. "Mücahitler"in "nihai zafere" ulaşıp tüm Müslüman coğrafyasını kapsayacak şekilde bir hilafet kurmaları ise mümkün değil. Küresel İslami hareketleri yakından takip eden gazeteci Ruşen Çakır'ın deyimiyle "Kapımızdaki El Kaide"nin bir yere gideceği de yok. Planlarının son aşamaları zorlama hayali olsa da "hareket"in varlığını sürdürmesi muhtemel olan bir realite.
"Kaide" çalışmalarıyla müsemma Ürdünlü araştırmacı- yazar Hasan Ebu Haniya'ya da kulak verelim. Arab21 gazetesinde 'Bağdadi dünyayla nasıl oynadı' başlığıyla kaleme aldığı makalesinde şimdiki IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi'nin bu dönemde tabloyu dikkatli okuyarak, "devletinin" ayaklarını Ortadoğu'ya sabitleyebilmek için planlar ve stratejiler geliştirdiği vurgusu yapıyor: 'Bağdadi, kırılgan Arap Baharı devrimlerinin başlaması akabinde Irak ve Suriye'deki konumunu güçlendirmek için bir dizi gelişmeyi kullandı. Arap Baharı siyasi olarak 'teröre karşı savaş' söylemini benimsemeye ve dini olarak mezhepçi kimlikleri körüklemeye çalışan karşı devrime sahne oldu. Yalnız Bağdadi'nin kimlik temelli devleti, 2011'de Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesinden itibaren El Kaide örgütünün üçüncü doğumuna yoğunlaştı. Bağdadi, Suriye devrimi ve Irak'taki 6 Sünni kentteki protesto hareketiyle temsil edilen nesnel şartları nüfuz alanını genişletmek için kullandı."
"Masada El Kaide var"
Bu yazıyı gazeteci Ruşen Çakır'ın 16.06.2014 Vatan Gazetesi'nde yayınlanan "Masada El Kaide var!" başlıklı yazısının girişiyle bitireyim.
"2005 yılı Ağustos ayında, foto muhabiri arkadaşım Burak Kara ile Pakistan'a gittik. Amacımız 7 Temmuz günü Londra'da patlayan bombaların izini sürmekti. İlk görüştüğümüz kişilerden biri, 1981 yılından beri bu ülkede yaşayan Filistin asıllı gazeteci Cemal İsmail idi. El Kaide yöneticileriyle birçok kez röportaj yapmış olan İsmail'in şu sözleri beni epey şaşırtmıştı: "Batı El Kaide ile veya onun destekçileriyle masaya oturmak zorunda kalacak."
Şüphesiz geçen süre zarfında, dünyanın birçok köşesinde, farklı Batılı devletler şu ya da bu düzeyde El Kaide veya onun destekçileriyle bazı sorunlar hakkında görüşüp pazarlık etmişlerdir. Ama bunların hiçbirinin "masaya oturma" tanımını hak ettiği söylenemez. Ne var ki Musul'da yaşananlarla birlikte işin rengi değişiyor ve İsmail'in öngörüsü gerçekleşiyor gibi.
Bu planda 2014 yılı 5. aşamanın sonuna denk geliyor.
Burada örgütün geldiği aşamalara göz atıp şimdi hangi planı uyguladığına bakalım.
Kendi dilinden El-Kaide
Birinci Aşama: 2000-2003 (SAHWA) Uyanış:
"9/11 saldırılarının amacı Amerika'yı İslam dünyasına savaş ilan etmesi için tahrik ederek Müslümanları uyandırmaktı. Böylece saldırıların mesajı dünyadaki Müslüman kitleye iletilebilir." Örgüt bu saldırı ile sempatizanlar kaybettiyse de yeni destekçiler kazandı.
İkinci Aşama: Gözlerin Açılması 2003-2006:
"Amaç küresel bir harekete dönüşmek ve destek tabanını diğer Arap ülkelerine yaymak." Irak sonraki dönem cihad alanları için kadrolar hazırlamada merkez olarak kullanılacak"
Bu dönem "Tevhid ve'l Cihad Cemaati" 2004 yılında "İki Nehir Topraklarında Cihad Organizasyonunun Tanzim ve Kaidesi (IRAK)" adını aldı. 2 yıl sonra hapishaneden kaçan bir grup mahkum El Kaide'nin Yemen kolunu kurdu, daha sonra 2009'da Suudi kolu ile birleşerek "Arap Yarımadası El Kaidesi" (AQAP) adını aldı. 2007 başlarında Cezayir merkezli "Savaş ve Nasihat için Selefi Davet Hareketi" de Usame bin Ladin'e "biat" ederek adını "İslami Magrib El Kaidesi" (AQIM) olarak değiştirdi.
Üçüncü Aşama: Meydana Çıkma ve Ayağa Kalkma 2007-2010:
Levant bölgesine, özellikle de Suriye'ye daha fazla yüklenildiği gözlemlenilen İsrail ve Ürdün'e de saldırıların yapıldığı bu aşama tamamıyla başarısız oldu. İsrail'e yönelik bazı roket saldırıları olsa da saldırıyı düzenleyenler Hamas tarafından Gazze'de sert biçimde bastırıldı. 9 Kasım 2005 gecesi yaşananlar örgütte büyük bir kırılma yarattı. Ürdün'ün başkenti Amman'da, üç ünlü otelde hemen hemen düzenlenen eş zamanlı bombalı saldırılar meydana geldi. İlk saldırıda Grand Hyatt Otel'in lobisi, ikinci saldırı da Radison SAS otelinde bir düğün töreni, üçüncü saldırıda ise Days Inn Otel hedef alındı. Her üç saldırıda 57 kişi hayatını kaybetti, 110 kişi yaralandı. Ölenlerden 34 kişinin Filistinli olması ve saldırıların sorumluluğunu Irak El Kaide Örgütü üstlenmesi örgütün kendi içinde büyük tartışmaları başlattı. Yapılan operasyonlarda örgütün birçok üyesinin hapsedilmesi ve tepkilerden dolayı örgüt tabanında yer alan insanlar "cihad davası"ndan soğudu.
Dördüncü Aşama: 2010-2013:
El Kaide bu dönemin "zalim Arap rejimleri"nin yıkıldığı ve Amerika'ya siber saldırıların yapılacağı bir dönem olacağını öngördü. Mücahitler Suriye Cihad Alanına giderken yolda Tunus, Trablus, Kahire ve Sana'daki rejimler devriliyor. Mücahitler bu durumdan vazife çıkartıp durumu lehlerine çevirmeyi başarıyorlardı. Yaptıkları "Tebliğ" çalışmalarıyla mesajlarını yaymayı hedef edinen örgüt "sosyal bir yardımlaşma derneği" kisvesi altında çalışmalarına devam ettiler. Zira Irak'taki başarısızlıktan ders çıkarmışlardı. Başta Suriye olmak üzere çatışmalı bölgelerde hanelere sosyal hizmetler sağlayarak destek toplamaya çalıştılar. Bu dönem El Kaide şiddet kullanarak Sünni halkı ürkütmekten kaçındı, ılımlı bir görüntü çizerek sadece rejim güçlerini ile Sünni olmayanları hedef aldılar. Tam olarak hedeflerini tutturamasalar da Suriye'de cephe açarak lojistik bir üs açmayı başardılar. Bu dönemde yeni cihadi gruplar oluşturmayı da ihmal etmediler.
Beşinci Aşama: 2013-2016:
"İslam dünyasında sönmekte olan Batı etkisi ve zayıflayan İsrail sayesinde bir İslami devlet veya hilafet kurulacak"
Bu dönemin en dikkat çekici hadiseleri Amerika ve Batı'nın Mısır ve Suriye'deki gelişmelere yön vermedeki "iktidarsızlığı" Batı etkisini gerçekten de azalttı mı?
Altıncı Aşama: Topyekün Savaş 2016-2020:
"Kafirlerle topyekun savaş edilecek, 2020'de kafirlerin mağlubiyeti sonrası kazanılacak Hilafetin zaferi ile savaş neticelenecek. "
Yedinci Aşama: "Kesin Zafer" dönemi
El Kaide terör örgütü sığ, bağnaz ve dar Şeriat yorumlarını uygulamaya başladıkları zaman yerel halkın pratiğinden epey uzaktılar. Gittikleri bölgedeki sosyal normlar ve acımasızlıklarından dolayı Afganistan, Irak, Somali, Yemen ve Mali'de başarısız oldular. Eğer bu dönemi baz alarak düşünürsek Suriye veya başka alanlarda tesis etmek istedikleri "Hilafet" projesine tepkiler mutlaka olacaktır.
Şu an Ortadoğu'da genişleyen istikrarsızlık ise geçmiş tecrübelerden ders alan bir cihadi hareketin taraftar bulmaya devam edeceği anlamına geliyor. "Mücahitler"in "nihai zafere" ulaşıp tüm Müslüman coğrafyasını kapsayacak şekilde bir hilafet kurmaları ise mümkün değil. Küresel İslami hareketleri yakından takip eden gazeteci Ruşen Çakır'ın deyimiyle "Kapımızdaki El Kaide"nin bir yere gideceği de yok. Planlarının son aşamaları zorlama hayali olsa da "hareket"in varlığını sürdürmesi muhtemel olan bir realite.
"Kaide" çalışmalarıyla müsemma Ürdünlü araştırmacı- yazar Hasan Ebu Haniya'ya da kulak verelim. Arab21 gazetesinde 'Bağdadi dünyayla nasıl oynadı' başlığıyla kaleme aldığı makalesinde şimdiki IŞİD lideri Ebu Bekir Bağdadi'nin bu dönemde tabloyu dikkatli okuyarak, "devletinin" ayaklarını Ortadoğu'ya sabitleyebilmek için planlar ve stratejiler geliştirdiği vurgusu yapıyor: 'Bağdadi, kırılgan Arap Baharı devrimlerinin başlaması akabinde Irak ve Suriye'deki konumunu güçlendirmek için bir dizi gelişmeyi kullandı. Arap Baharı siyasi olarak 'teröre karşı savaş' söylemini benimsemeye ve dini olarak mezhepçi kimlikleri körüklemeye çalışan karşı devrime sahne oldu. Yalnız Bağdadi'nin kimlik temelli devleti, 2011'de Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesinden itibaren El Kaide örgütünün üçüncü doğumuna yoğunlaştı. Bağdadi, Suriye devrimi ve Irak'taki 6 Sünni kentteki protesto hareketiyle temsil edilen nesnel şartları nüfuz alanını genişletmek için kullandı."
"Masada El Kaide var"
Bu yazıyı gazeteci Ruşen Çakır'ın 16.06.2014 Vatan Gazetesi'nde yayınlanan "Masada El Kaide var!" başlıklı yazısının girişiyle bitireyim.
"2005 yılı Ağustos ayında, foto muhabiri arkadaşım Burak Kara ile Pakistan'a gittik. Amacımız 7 Temmuz günü Londra'da patlayan bombaların izini sürmekti. İlk görüştüğümüz kişilerden biri, 1981 yılından beri bu ülkede yaşayan Filistin asıllı gazeteci Cemal İsmail idi. El Kaide yöneticileriyle birçok kez röportaj yapmış olan İsmail'in şu sözleri beni epey şaşırtmıştı: "Batı El Kaide ile veya onun destekçileriyle masaya oturmak zorunda kalacak."
Şüphesiz geçen süre zarfında, dünyanın birçok köşesinde, farklı Batılı devletler şu ya da bu düzeyde El Kaide veya onun destekçileriyle bazı sorunlar hakkında görüşüp pazarlık etmişlerdir. Ama bunların hiçbirinin "masaya oturma" tanımını hak ettiği söylenemez. Ne var ki Musul'da yaşananlarla birlikte işin rengi değişiyor ve İsmail'in öngörüsü gerçekleşiyor gibi.