Mete Sohtaoğlu Mete Sohtaoğlu

I. Dünya Savaşı'nı ya Almanlar kazansaydı?

07.02.2014 Cuma | 13:36Son Güncelleme:

"Bizans Katolik olmayı kabul etse, Haçlılar İstanbul'un fethini engelleyebilir miydi?" veya "Waterloo'da Napolyon savaşı kazansaydı bugün İngiltere'de trafik soldan değil de sağdan mı olurdu?"

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Beni bunları düşünmeye sevkeden 13 Ocak 2014 tarihinde Star Gazetesinde bir yazı idi. "2014: Yüzyıl sonra, savaş devam ediyor" başlığıyla Ahmet Özcan imzalı yazı aslında ilginç bir tartışmanın fitilini ateşleyebilirdi. Ama malum Türkiye gündeminden dolayı bu yazı dar bir kesimde tartışıldı. Peki Ahmet Özcan, 1914 konjonktürü ile 2014 yılı arasında tarihi nasıl bir bağ kurmuştu:

"I. Dünya harbi, Osmanlının son direniş hamlesiydi. Varlık ve beka ruhuyla bu haçlı saldırısına karşı koyan Enver Paşa ve İttihatçılar, savaşı kesin bir zaferle tamamlamanın peşindeydiler. Onların mücadeleyi tüm dünyaya yayarak İngiliz emperyalizmini Doğu'da boğma stratejisi, Almanya'nın Avrupa'da yenilmesi ve sonra Rusların İngilizlerle anlaşması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı.

II. 2014… Bizim için bitmeyen savaşın, 1914'te başlayan I. Dünya savaşının yüzüncü yılı. Devlet-i Aliye, Memalik-i Müttehide ve Millet-i İbrahim ilkeleriyle yeniden ayağa kalkabilmemiz için herkes kendisini gözden geçirip, örtülü sömürge çağının sahte kimliklerini çöpe atmalı ve safını artık topyekün varlık ve bekamızı ilgilendiren bu yeni savaşa göre seçmeli. Kim bu toprakların, tarihin ve değerlerimizin safında, kim düşmanın yanında, bilmeliyiz. Çünkü, yenilmedik ve 1918'den, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Herkes başkalarının rüyasında dolaşmayı bırakıp, kendi ideasına geri dönmeli.. Şairin dediği gibi, "Her an diriliş şafağının eşiğinde bulunuyoruz. Sürekli gece, sürekli kış, sürekli ölüm yoktur."

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Yüz yıl önce "Kraliçe'nin kibirli tacını" düşüren Enver Paşa'nın ruhu şad olsun… (Star/Açık Görüş) 13.12.2013

Savaşın yüzüncü yılı geride kalmaktayken sorulan bu soru, bir "strateji oyunu" olarak değil önemli bir görüş/tez olarak değerlendirilmeli.

Bu minvalde yazıma başlık olan "I. Dünya Savaşı'nı peki ya Almanlar kazansaydı?" sorusunun içinden geçtiğimiz tarihi süreçte ne tür bir önemi olabilir?

Başta Ortadoğu olmak üzere Avrupa hariç dünyanın büyük bir bölümünün başta harpten galip çıkan İngiltere ve müttefiklerinin çıkarlarına uygun şekillendiği göz önüne alındığında (yeniden dizayn) Almanya ve dolayısıyla müttefiki Osmanlı Devleti savaştan galip çıksaydı ne olurdu?

Savaş sonrasında maruz kaldığımız dayatmaları, baskıları malum bu savaşın 100. yılında sormamız, sorgulamaya açmamız lazım belki de. Belki de 2014'e yani savaşın 100. Yıldönümüne girmişken bir beyin jimnastiğine kapı bile arayabiliriz.

Aslında bu yazıyı okuyan Sovyet Rusyası tarihçisi E.H. Carr: Tarihte "gerçekte" olmuş olanın tersi bir şekilde, "şöyle olsaydı böyle olurdu" üzerine konuşmak, bir tür "strateji oyunu"ndan daha fazla bir anlam taşımaz diyecekti. Belki de "İngiliz İşçi Sınıfının Kendini Oluşturması" kitabının yazarı E.P. Thompson da bu tarz gerçekdışı varsayımlar "tarihsel olmayan saçmalıklar" diyecekti. Belki de bu yazıyı en çok Hugh Trevor-Roper sevecekti, zira kendisi tarihin herhangi bir anında, her zaman için diğer seçeneklerin mevcut olduğu görüşünü savunacaktı. Gerçi bu soruyu benden önce 1965'te, Kevin Brownlow ve Andrew Mollo "It Happened Here: The Story of Hitler's England" filminde sormuştu. O tarihe kadar düşünülmesine dahi sıcak bakılmayan savaşın galibi olan bir Almanya her durumda tüyler ürpertiyordu. Ama edebiyatta "Hitler Biritanyası" temalı eserlerde yazılmıştı. Robert Harris'ın "Fatherland", Owen Sheers'ın "Resistance" ve C.J. Sansom'ın "Dominon"'unun da bulunduğu romanlar silsilesi de aynı soruyu sormuştu. Ya Almanlar kazansaydı?

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Burada Martin Kettle'nın The Guardian gazetesinde yayınlanan makalesinden devam etmeliyim:

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Britanya, Ağustos 1914'deki Avrupa savaşına müdahil olmayabilirdi, fikrini bir makalesinde değerlendiren İngiliz tarihçi Niall Ferguson ise, bu konudaki istisnalardan biri. Ferguson, Avrupa Birliği fikrine muhalif olması nedeniyle Alman İmparatoru'nu geleceğin Avrupa Birliği'nin manevi babası olarak tanımlamaya fazla hevesli olsa da, 1914 Britanya hükümeti hakkındaki tartışmalarla ilgili yazdıkları oldukça etkileyici. Zira Britanya'da Herbert Asquith'in Liberal hükümeti çok kolay bir şekilde savaşın dışında kalmaya karar verebilirdi; ki bu kararı vermesine ramak kalmıştı.

Savaşın ardından neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen, 2014 yılı da anma törenlerinin nasıl yapılması gerektiği ve bu savaş sonucu edinilen herhangi bir şeyin olup olmadığına dair tartışmalara gebe. I. Dünya Savaşı hakkındaki tartışmalar, hali hazırda, karşılıklı anlayıştan yoksun, iki farklı görüş ekseninde gerçekleşmekte. Bir tarafta, Margaret MacMillan gibi, savaşı "tam anlamıyla bir felaket" olarak tanımlayanlar mevcutken; diğer tarafta, her ne olursa olsun bu savaşın bir şey uğruna olduğunu iddia edenler bulunuyor. MacMillan, o dönemde savaşın tüm tarafların savaşın makul bir nedeni olduğuna inandıklarını belirtiyor: "Savaşanların kandırılmış olduğunu söylemek bu savaşı küçümseyici ve yanlış bir düşünce olacaktır."

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

1. Dünya Savaşı gerçekten ne içindi?

Bu soruya yanıt bulabilmek için, öncelikle, imparatorluklar arasında gerçekleşmiş bu savaşa konu olan imparatorluklar arasında bir ayrım yapabilmek gerekir. Ancak bu tarz bir ayrım, ne verilen kurbanları toplumsal bir mite dönüştüren Britanya ve Fransa tarafında, ne de yaşananları "felaket" olarak niteleyen diğer cephede nadiren görülmekte.

Hakim söylemleri daha fazla sorgulamaya hatta ötesine geçmeye çalıştıkça, ki önümüzdeki yıllar ve yüz yıllarda yapmamız gereken de bu, savaş üzerine daha fazla varsayımda bulunmak, savaş başka türlü sonuçlansaydı ne olurdu diye düşünmek, bu süreçte katkı sağlayıcı olabilir.

I.Dünya Savaşı, Kasım 1918'de, Alman ordularının Compiegne yakınlarında teslim olmasıyla sonlandı. Ancak, Lundendroff'un Paris'e ve kanallara yaptığı taarruz başarılı olsaydı, savaş 1918 baharında çok farklı bir şekilde de sonuçlanabilirdi; ki buna ramak kalmıştı.

Eğer savaş bu şekilde sonuçlansaydı, 20.YY Avrupa'sı nasıl bir yer olurdu?

Çok açık ki, Almanya tarafından domine edilir ve şekillendirilirdi. Ama nasıl bir Almanya? Militarist, muhafazakâr ve baskıcı Prusya gücüyle yaratılmış Bismarck Almanya'sı mı, yoksa 20.yüzyıl Avrupa'sının en büyük işçi hareketine sahip Almanya mı? 1918 sonrası Alman tarihi, bu ikisi arasındaki çekişmeden teşekkül eder, sonuçta hangisinin galip geleceğini ise kimse söyleyemezdi.

Ancak söylenebilecek bir şey var ki; galip bir Almanya, Postdam Antlaşması'na mağlup müttefikleri barışa zorladığı gibi, kendisinden Fransa tarafından Versailles'da talep edilen savaş tazminatını ödemek ve sorunun çözümü için talep edilenleri yerine getirmek zorunda olmazdı. Sonuç olarak, Hitler'in yükselişi ve buna bağlı olarak Yahudi Soykırımı ve II. Dünya Savaşı daha az muhtemel olurdu. Almanya Yahudileri hayatta kalsaydı, Siyonizm, Hitler'in yenilgisinin ardından haklı olarak talep ettiği uluslararası manevi gücü elde edemeyebilirlerdi. Savaşı Almanya kazansaydı, modern Ortadoğu tarihi de bambaşka olurdu; zira bu durumda Türkiye de 1918'in kısmen galiplerinden biri olurdu.

Almanya İmparatorluğu Avrupa'sında, mağlup bir Fransa'nın faşizmin ocağı olması daha muhtemeldi. Çelik ve kömür yataklarıyla bilinen Alsace-Lorraine bölgesinin yanı sıra, Fransa ordusu ve deniz kuvvetleri de Almanya'nın himayesinde olurdu. Aynı zamanda, mağlup bir Britanya deniz donanmasını Heligoland Bright'ın dibinde bulur, Ortadoğu ve Alman Körfezi'ndeki petrole olan ilgisinden vazgeçmeye zorlanır ve Hindistan milliyetçiliğini baskı altına alamazdı. Pratikte, Britanya İmparatorluğu devamını sağlayamazdı. Bugünün Britanya'sı, prenssiz Danimarka gibi, mütevazı kuzey Avrupa sosyal demokrat cumhuriyetlerinden birine benzeyebilirdi.

Aynı zamanda, galip bir Almanya'nın Amerika'nın savaşa girişinin önünü kesebilmiş olması ihtimalinde, Amerika katı ancak soyutlanmış bir güç haline gelir ve uluslararası düzene yön veren bir aktör olamayabilirdi. Franklin Roosevelt, Amerika'nın savaş sonrası ekonomik sorunlarını çözmüş, ancak Avrupa'da bir savaşta yer almamış olurdu. Yine de Japonya'ya karşı savaşmış olabilirdi. Sovyetler Birliği, galip bir Almanya'nın yanı başında temkinli ancak güçlü bir komşu olarak yer alır ve istikrar bozucu bir unsur olabilirdi. Ancak 1941'de olduğu gibi işgal de edilemeyebilirdi. Ve II. Dünya Savaşı olmaksızın, soğuk savaş da asla yaşanmazdı.

Tüm bunlar bir tür "strateji oyunu" mu? Besbelli öyle. Ancak, yine de, sonuçların ne denli önemli olduğunu kavrayabiliyoruz. Almanya 1918'de kazansaydı, Avrupa başka bir yer olurdu. Gaddar, baskıcı ve birçok konuda öngörülemez olurdu. Ancak, söylemesi makul olan bir şey var ki; 20.yy Avrupa'sında çok daha az insan ölmüş olurdu. Başka hiçbir şey olmasa dahi, bu varsayım dikkate alınmaya değer. I. Dünya Savaşı bataklıkta gerçekleşmiş bir felaketti. Ancak trajik kayıpların yanı sıra, savaş bir şey uğrunaydı da aynı zamanda. Tabii ki, savaşın sonunda ne olduğu ya da olmadığı bir fark yarattı. Ancak 2014'e giriyorken, birbirine hasım milliyetçi söylemlerin ötesine geçip, savaşı daha nesnel ve sorumlu bir şekilde görmeyi öğrenmemiz gerekmekte.

Peki ya Almanlar kazansaydı? Osmanlı İmparatorluğu Almanya'nın işgaline uğrar mıydı?

KAYNAK: Martin Kettle- What if the Germans had won the first world war? (The Guardian, 25 Aralık 2013)