Bu toprağın her türlü yazgısına tanık olan Dicle Nehri yeni bir sürece daha tanıklık edecek.
Dicle Nehri yönünü değiştirmeden akmaya devam etse de siyasetin yönü değişecek.
Nasıl mı?
Hatip Dicle'nin öncülüğünde...
Zira esen rüzgâra bakılırsa Selahattin Demirtaş'ın aktif rolünü büyük olasılıkla DTK Eş Başkanı Hatip Dicle üstlenecek.
Çözüm sürecini yeniden gündemde tutacak adımlar atılarak sükunet sağlanacak.
Hatta Kobani'ye Barzani desteğinin ulaşması sağlanacak, ki bu sayede Kobani - IŞİD savaşında PYD dolayısıyla da PKK adı yerine Barzani adı anılsın.
Yani böylelikle Türkiye IŞİD'e komşu olmayacak ama PYD'ye de komşu olmayacak ve herkes rahat bir nefes alacak.
Peki bu kadar can kaybına neden olan, yürekleri ağızlara getiren, 90'lı yılların hortlayacağı endişesine yol açan, neredeyse iç savaş çıktığını düşündüren sokaklar ne olacak?
Hani, HDP'nin sonuçları öngörülemeyen çağrısı üzerine Kobani'ye destek olmak için sokakları savaş alanına çevirenler nasıl yatışacak?
IŞİD'i bulamayınca Hizbullah'a yönelen öfkenin yarattığı tahribat nasıl giderilecek?
Sürecin yerde bıraktığı kan izi nasıl silinecek?
Uzun yıllardan sonra toplumsal kargaşa olduğunda kullanılan, biber gazı, basınçlı su, plastik mermi, molotof kokteyl, havai fişek vs. nin yerini bıraktığı gerçek silahlar ve gerçek silahlardan çıkan mermiler ne olacak?
Gömüldüğü yerden bir gecede çıkarılan savaş baltaları, yeniden nasıl gömülecek?
Ya da gömülecek mi?
"Gömülecek mi?" sorusunun nedeni, ölülerine taziye çadırı kurmayarak 'henüz hesabı kapatmadığı" mesajı veren Hüda-Par'ın, sözlerini şöyle tamamlaması:
"Biz tabanımıza sadece bize ait yerleri bekleyin talimatı verdik ama Hizbullah'ın ne yapacağını bilemeyiz!"
Baltaların gömülmesi için tüm aktörler devrede.
En başta da STK'lar...
Ancak bu noktada dikkatleri Kürt siyasetini belirleyen aktörlere çevirmekte yarar var.
O aktörler de gelişmelerin istenmeyen bir yöne gitmesi üzerine, HDP-DBP-DTK, 09 Ekim 2014'te kameraların karşısına geçti ve sokaklara sağduyu çağrısı yaptı.
O basın toplantısında Kürt siyasetine yön veren tüm aktörler yer aldı.
Ama o fotoğraf karesinde dikkat çeken bir başka detay daha vardı.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ orada...
DBP Eş Genel Başkanları Emine Ayna ve Kamuran Yüksek orada...
DTK Eş Başkanı Selma Irmak da orada...
Ama DTK'nın diğer Eş Başkanı Hatip Dicle o fotoğraf karesinde yok!
Peki ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim...
O halde şu dakikadan itibaren süreci daha dikkatle izlemenizi öneririm.
Hatip Dicle'ye dikkat...
Kürt siyasetine yön veren aktörler arasında zaten iyi bilinen bu isim bundan böyle o sahnede eskiye oranla daha çok söz sahibi olacak gibi görünüyor.
Ve bu pencereden bakanlar, Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde seri ve hazırcevap konuşmaları etkili hitabetiyle partisinin oylarını neredeyse ikiye katlayan Selahattin Demirtaş'ın,,, 9 Ekim günü yaptığı konuşma sırasında döktüğü terin nedenini daha iyi anlayabilirler.
O gün salon 'evet' aşırı kalabalıktı, 'evet' havasızdı ama o Eş başkanlardan biri, Hatip Dicle o karede yer almamıştı.
Süreci dikkatli izleyenler Hatip Dicle isminin, Hüda-Par, dolayısıyla da Hizbullah ile sürdürülen görüşmelerin baş aktörü olduğunu da görebilirler.
Yine aynı gözler dikkatli bakarsa Güneydoğu ve Doğu illerini savaş meydanına çeviren gelişmeleri Hatip Dicle'nin hangi düzleme oturtacağını da görecekler.
Bu toprağın her türlü yazgısına tanık olan Dicle Nehri yeni bir sürece daha tanıklık edecek.
Dicle Nehri yönünü değiştirmeden akmaya devam etse de siyasetin yönü değişecek.
Nasıl mı?
Hatip Dicle'nin öncülüğünde...
Zira esen rüzgâra bakılırsa Selahattin Demirtaş'ın aktif rolünü büyük olasılıkla DTK Eş Başkanı Hatip Dicle üstlenecek.
Çözüm sürecini yeniden gündemde tutacak adımlar atılarak sükunet sağlanacak.
Hatta Kobani'ye Barzani desteğinin ulaşması sağlanacak, ki bu sayede Kobani - IŞİD savaşında PYD dolayısıyla da PKK adı yerine Barzani adı anılsın.
Yani böylelikle Türkiye IŞİD'e komşu olmayacak ama PYD'ye de komşu olmayacak ve herkes rahat bir nefes alacak.
Peki bu kadar can kaybına neden olan, yürekleri ağızlara getiren, 90'lı yılların hortlayacağı endişesine yol açan, neredeyse iç savaş çıktığını düşündüren sokaklar ne olacak?
Hani, HDP'nin sonuçları öngörülemeyen çağrısı üzerine Kobani'ye destek olmak için sokakları savaş alanına çevirenler nasıl yatışacak?
IŞİD'i bulamayınca Hizbullah'a yönelen öfkenin yarattığı tahribat nasıl giderilecek?
Sürecin yerde bıraktığı kan izi nasıl silinecek?
Uzun yıllardan sonra toplumsal kargaşa olduğunda kullanılan, biber gazı, basınçlı su, plastik mermi, molotof kokteyl, havai fişek vs. nin yerini bıraktığı gerçek silahlar ve gerçek silahlardan çıkan mermiler ne olacak?
Gömüldüğü yerden bir gecede çıkarılan savaş baltaları, yeniden nasıl gömülecek?
Ya da gömülecek mi?
"Gömülecek mi?" sorusunun nedeni, ölülerine taziye çadırı kurmayarak 'henüz hesabı kapatmadığı" mesajı veren Hüda-Par'ın, sözlerini şöyle tamamlaması:
"Biz tabanımıza sadece bize ait yerleri bekleyin talimatı verdik ama Hizbullah'ın ne yapacağını bilemeyiz!"
Baltaların gömülmesi için tüm aktörler devrede.
En başta da STK'lar...
Ancak bu noktada dikkatleri Kürt siyasetini belirleyen aktörlere çevirmekte yarar var.
O aktörler de gelişmelerin istenmeyen bir yöne gitmesi üzerine, HDP-DBP-DTK, 09 Ekim 2014'te kameraların karşısına geçti ve sokaklara sağduyu çağrısı yaptı.
O basın toplantısında Kürt siyasetine yön veren tüm aktörler yer aldı.
Ama o fotoğraf karesinde dikkat çeken bir başka detay daha vardı.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ orada...
DBP Eş Genel Başkanları Emine Ayna ve Kamuran Yüksek orada...
DTK Eş Başkanı Selma Irmak da orada...
Ama DTK'nın diğer Eş Başkanı Hatip Dicle o fotoğraf karesinde yok!
Peki ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim...
O halde şu dakikadan itibaren süreci daha dikkatle izlemenizi öneririm.
Hatip Dicle'ye dikkat...
Kürt siyasetine yön veren aktörler arasında zaten iyi bilinen bu isim bundan böyle o sahnede eskiye oranla daha çok söz sahibi olacak gibi görünüyor.
Ve bu pencereden bakanlar, Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde seri ve hazırcevap konuşmaları etkili hitabetiyle partisinin oylarını neredeyse ikiye katlayan Selahattin Demirtaş'ın,,, 9 Ekim günü yaptığı konuşma sırasında döktüğü terin nedenini daha iyi anlayabilirler.
O gün salon 'evet' aşırı kalabalıktı, 'evet' havasızdı ama o Eş başkanlardan biri, Hatip Dicle o karede yer almamıştı.
Süreci dikkatli izleyenler Hatip Dicle isminin, Hüda-Par, dolayısıyla da Hizbullah ile sürdürülen görüşmelerin baş aktörü olduğunu da görebilirler.
Yine aynı gözler dikkatli bakarsa Güneydoğu ve Doğu illerini savaş meydanına çeviren gelişmeleri Hatip Dicle'nin hangi düzleme oturtacağını da görecekler.