

Kintsugi el işçiliğinde kırık seramikler altın ya da platin gibi değerli madenlerin tozu kullanılarak reçine kıvamına getirilen bir dolgu ile tamir edilir. Gümüş tozu kullanılan işçilikler, gin (gümüş) tsugi olarak adlandırılır. Kintsugi, bir yandan seramiğe kaybettiği fonksiyonu geri kazandırırken, diğer yandan da eşyanın yaşanmışlığını ve deneyimini vurgular. Örneğin porselen, başka porselen parçalar ile tamir edilebilir fakat aynı materyalin yeniden ve kusursuzca ana parçalara eklenmesi, porseleni hiç işlemden geçmemiş gibi gösterir. Kusursuz bir tamir, yaşanmışlığını sahici bir şekilde yansıtmaz. Değerli madenlerden elde edilen reçine dolgu, porselenin bir parçası haline gelerek yüzey ile bütünleşir.
Japon sanatında porselen ve seramik kullanımı oldukça yaygındır. Kintsugi, kusuru gizlemenin tam aksine kusuru ön plana çıkarır. İşlem sonucunda porselen kırıldığı yerden iyileşerek devam eder. Bu durumda fonksiyonuna yeniden kavuşması, hayatla olan bağının güçlenmesine dayalı bir düşünceyi sembolize eder. Porselenin kusuru, ona özgün bir duruş bir diğer tabir ile ‘’biriciklik’’ kazandırır. Sonuçta her porselenin hasar aldığı alana ve yere göre çatlak ya da kırık bölümlerinin aynı olması mümkün değildir. Seramik, kintsugi işleminden sonra artık kalıcı bir hatıraya sahiptir.
Kusursuzluğa erişebilmek, farklı bakış açıları dolayısıyla mümkün değildir. ‘’Kusurlu’’ porselen, nesnenin yaşanmışlığına saygı duyularak en değerli madenlerle onarılır, değerli madenler, porseleni eski somut formundan daha değerli kılar. Değeri, var olan, onarılan ve belirginleşen kusurları sonucunda artar. Kintsugi, psikoloji ve insan yaşamına somutlaştırılmış bir metafor olarak doğrudan göz kırpar. Dolgu çizgileri, elle dokunulduğunda hissedilir, gözle görülebilir ve belki de eskisinden fazla ilgiyi üzerine çeker. Seramiğin sahibi, materyalin yaraları olduğunu benimseyip onu daha dikkatli kullanır, özen gösterir.
Sonuç olarak, onarmasını ve çaba göstermesini bilen ellerde aslında hiçbir şey gerçekten kırılmaz.
Kintsugi el işçiliğinde kırık seramikler altın ya da platin gibi değerli madenlerin tozu kullanılarak reçine kıvamına getirilen bir dolgu ile tamir edilir. Gümüş tozu kullanılan işçilikler, gin (gümüş) tsugi olarak adlandırılır. Kintsugi, bir yandan seramiğe kaybettiği fonksiyonu geri kazandırırken, diğer yandan da eşyanın yaşanmışlığını ve deneyimini vurgular. Örneğin porselen, başka porselen parçalar ile tamir edilebilir fakat aynı materyalin yeniden ve kusursuzca ana parçalara eklenmesi, porseleni hiç işlemden geçmemiş gibi gösterir. Kusursuz bir tamir, yaşanmışlığını sahici bir şekilde yansıtmaz. Değerli madenlerden elde edilen reçine dolgu, porselenin bir parçası haline gelerek yüzey ile bütünleşir.
Japon sanatında porselen ve seramik kullanımı oldukça yaygındır. Kintsugi, kusuru gizlemenin tam aksine kusuru ön plana çıkarır. İşlem sonucunda porselen kırıldığı yerden iyileşerek devam eder. Bu durumda fonksiyonuna yeniden kavuşması, hayatla olan bağının güçlenmesine dayalı bir düşünceyi sembolize eder. Porselenin kusuru, ona özgün bir duruş bir diğer tabir ile ‘’biriciklik’’ kazandırır. Sonuçta her porselenin hasar aldığı alana ve yere göre çatlak ya da kırık bölümlerinin aynı olması mümkün değildir. Seramik, kintsugi işleminden sonra artık kalıcı bir hatıraya sahiptir.
Kusursuzluğa erişebilmek, farklı bakış açıları dolayısıyla mümkün değildir. ‘’Kusurlu’’ porselen, nesnenin yaşanmışlığına saygı duyularak en değerli madenlerle onarılır, değerli madenler, porseleni eski somut formundan daha değerli kılar. Değeri, var olan, onarılan ve belirginleşen kusurları sonucunda artar. Kintsugi, psikoloji ve insan yaşamına somutlaştırılmış bir metafor olarak doğrudan göz kırpar. Dolgu çizgileri, elle dokunulduğunda hissedilir, gözle görülebilir ve belki de eskisinden fazla ilgiyi üzerine çeker. Seramiğin sahibi, materyalin yaraları olduğunu benimseyip onu daha dikkatli kullanır, özen gösterir.
Sonuç olarak, onarmasını ve çaba göstermesini bilen ellerde aslında hiçbir şey gerçekten kırılmaz.