hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ersoy Soyer Ersoy Soyer

    Bir Enginar Hikayesi

    07.04.2025 Pazartesi | 12:03Son Güncelleme:

    Avrupa’da yaşamaya başlarsanız emin olun sizin de eminim bir enginar hikayeniz olur. Geçen haftalarda işlerim sebebiyle bir hafta içerisinde; İstanbul, Ankara ve İzmir’de bazı toplantılara katılmam gerekiyordu. Kısa bir zaman için yorucu bir rota da olsa, global işlere niyetlendiğinizde sık seyahate alışık olmanız ve küçük bir valizle seyahat etme becerisi edinmeniz kesinlikle şart.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Avrupa’ya göç etmiş herkes haliyle gurbette olma deneyimiyle birebir yüzleşiyor. Alıştığınız birçok şeyi geride bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Ve her seyahatinizde sadece sevdiklerinizi görmeye odaklanmıyor, bir yandan da alıştığınız o damak çatlatan güzel yiyeceklere olan özleminizi de gidermeye çabalıyorsunuz. Tatlılar, kuruyemişler, baharatlar, çeşitli peynirler ve birçok farklı şeye özlem duyuyorsunuz.

    Bizim enginar hikayesi de burada başlıyor aslında… Ayrıştırmak adına değil ama tanımlamak adına; son dönemde Avrupa’ya göç etmiş ve benim yeni nesil gurbetçiler olarak tanımladığım taze bir kitle var. 2020 ve pandemi sonrası ülkemizden daha yüksek oranda bir göç yaşandığına şahidiz. Avrupa’ya yeni yerleşenlerin haliyle birçok temel gereksinimi de oluyor.
    İletişim guruplarında; geldikleri ülkede daha önce bilmedikleri kuralları öğrenme isteği dışında, neyi nerede bulacakları, başlarına gelen problemi nasıl çözeceklerine dair sorularına cevaplar arıyorlar. Tüm bu ihtiyaçlarına çeşitli iletişim gruplarında çözüm arayarak, birbirlerine destek olmaya devam ediyorlar.

    Dönüş yolculuğum öncesi Viyana’daki Ekşi grubunun iletişim kanalında; Can Bora Keser memleketindeki özlediği Enginar’ı bulabileceği yerler araştırıyordu. Yazışmalarda yurtdışından satın alabileceği yerler söylense de, Ege’deki kadar büyük enginarların orada olmadığından bahsediliyordu. Her bölgenin meyve ve sebzesi; o toprağa, tohuma ve iklime göre elbette değişkenlikler gösteriyor. Bazı yerlerde konserve olanı da varmış fakat istenilen kadar güzel değilmiş. Bulunanlar ise bir Ege enginarının tadını tabiki tutmuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ülkeden uzak olanlar bilirler; bazen böyle tatlı sorunlarımız olabiliyor. Kafasında yurtdışına yerleşmek gibi planları olanlar varsa böyle önemli başlıkları ve detayları lütfen atlamasınlar. Öyle gittiğiniz ülkelerde her şeyi kolayca bulmayacaksınız. Turşu bidonu uçağa mı sokulur diye eleştirdiğiniz o tavır, sizi bir gün o bidonu bagaj altına yollarken ki hale sokabilir. Ama yurtdışının seveceğiniz güzel yanları da var elbette. Daha önce tatmadığınız güzel yiyecekler, içecekler de oldukça çeşitli ve onlara alışınca, bazı anlarda onları da arayabiliyorsunuz. Ben ne zaman bir markete girsem içecek reyonunda daima bocalıyorum. O kadar çok içecek çeşidi var ki, çoğunun tadını aşırı şekerli bulup tüketmiyorum. O reyon benim için sürpriz yumurta gibi, O kadar çok renk ve çeşitte içecekler var ki, raf ve içecekler bu kadar karmaşık gelince, haliyle uzak duruyorum. Daha sade ve az çeşitle muhattap olmuş bir çocukluk dönemi geçirmenin getirdiği bir ikilem sanırım benimkisi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İzmir’den dönmeden önce takvimim yoğundu ama Nermin Annem’den rica ettim ve bu Enginar sorununu bir çözelim istedik.
    Sağolsun ben toplantılardayken o bizim için enginarları vakumlatıp hazırlatmış. Bu güzel enginarlar şimdi henüz tanışmadığım bir aile için yurtdışına uçuyor. Gurbette dayanışma içinde bir arada olmak ve hatta bu güzel tatları henüz bilmeyen yabancı komşularımızla paylaşmak kesinlikle paha biçilemez.

    Bizim enginar hikayesi güzel sonuçlanıyor. İzmir enginarı bugün Viyana’da ve hepimizin yüzünde güzel bir gülümseme bırakıyor.