Canlı Yayın
Ersoy Soyer
Almanya’da 2024 yılında büyük ölçekli şirketlere göz atarsanız, cirosu 10 milyon Euro üzerinde olan 162 şirket iflas başvurusunda bulunmuş.
Alman otomotiv devleri; Mercedes Benz, Bmw, Volkswagen, Audi, geçen seneki performanslarından oldukça uzaklar. Satışları ciddi oranda düştü. Hatta bazı üretim noktaları ve modellerin üretimi de riskli görülmeye başlamış durumda. Elektrikli araç popülaritesinin düşüşü, haliyle bu şirketlerin yaptıkları yatırımları da riske attı ve yeni çözümlere odaklanıyorlar.
Geçen hafta Avusturya’da yaşanan motorsiklet dünyasının ikonu KTM’in iflas başvurusu, Kika Leiner gibi mobilya sektöründeki şirketlerin mağazalarının kapanmasıyla, işten çıkarmalar hızlandı. Bu durum beraberinde halk üzerinde derin bir korku havasını oluşturuyor. İlk kez yüksek enflasyonla mücadele etme deneyimi bile halk üzerinde ayrı bir psikolojik baskıydı. Bunların dışında artan kira, enerji ve gıda fiyatları henüz durdurulabilmiş değil. Krizleri yönetme konusunda herkes bir sınav veriyor diyebiliriz.
Bu konuların temelinde yatan kök nedeni; yanlış uygulanan politikalar, teknoloji ve inovasyona gerekli önemin verilmemesi olarak görüyorum. Değişime ayak uyduramayan ve yeniliğe ilk anda mesafeli yaklaşımlar gösteren Avrupa Ekonomisi, gereğinden fazla bürokratik süreçlerle de yeni nesil iş modellerine hızlı adapte olamıyor.
Angela Merkel’in anıları ve yayınladığı kitap bu dönemde sıkça konuşuluyor. O’nun Almanya vizyonu ile bugünü kıyaslarsak muhtemelen Almanlar yeniden o günlerini özleyen bir hasretle bu kitabı okuyorlardır. Yeni nesil teknoloji şirketlerine ve inovasyon yatırımlarında geç kalan Avrupa, şu anda bu açığı kapatabilmek adına birçok hibe ve destekler vererek, yeni nesil şirketleri fonlamaya çalışıyor. Elbette bu durum sadece Avrupa’yı değil, ülkemizi ve diğer gelişmekte olan ülkeleri de yakından ilgilendiriyor.
Yapay zekâ, inovasyon ve veri yönetimi alanındaki büyük değişimler, her ülkenin; eğitim, bilim, sağlık, ticaret, ulaşım, lojistik alanındaki süreçlerini de yeniden tasarlamasını gerektiriyor.
Bu hızlı dönüşüme ayak uydurmak ve ayakta kalmanın yegâne çözümü; teknolojiye sahip olmak, yetişmiş insan kaynağını sahiplenmek, yeni fikir ve projeler için alanlar açmaktan geçiyor.
Yeni nesil iş modellerine bugün sahip olanlar veya buna niyetlenenler, geleceği de belirleyecek olanlardır.
Almanya’da 2024 yılında büyük ölçekli şirketlere göz atarsanız, cirosu 10 milyon Euro üzerinde olan 162 şirket iflas başvurusunda bulunmuş.
Alman otomotiv devleri; Mercedes Benz, Bmw, Volkswagen, Audi, geçen seneki performanslarından oldukça uzaklar. Satışları ciddi oranda düştü. Hatta bazı üretim noktaları ve modellerin üretimi de riskli görülmeye başlamış durumda. Elektrikli araç popülaritesinin düşüşü, haliyle bu şirketlerin yaptıkları yatırımları da riske attı ve yeni çözümlere odaklanıyorlar.
Geçen hafta Avusturya’da yaşanan motorsiklet dünyasının ikonu KTM’in iflas başvurusu, Kika Leiner gibi mobilya sektöründeki şirketlerin mağazalarının kapanmasıyla, işten çıkarmalar hızlandı. Bu durum beraberinde halk üzerinde derin bir korku havasını oluşturuyor. İlk kez yüksek enflasyonla mücadele etme deneyimi bile halk üzerinde ayrı bir psikolojik baskıydı. Bunların dışında artan kira, enerji ve gıda fiyatları henüz durdurulabilmiş değil. Krizleri yönetme konusunda herkes bir sınav veriyor diyebiliriz.
Bu konuların temelinde yatan kök nedeni; yanlış uygulanan politikalar, teknoloji ve inovasyona gerekli önemin verilmemesi olarak görüyorum. Değişime ayak uyduramayan ve yeniliğe ilk anda mesafeli yaklaşımlar gösteren Avrupa Ekonomisi, gereğinden fazla bürokratik süreçlerle de yeni nesil iş modellerine hızlı adapte olamıyor.
Angela Merkel’in anıları ve yayınladığı kitap bu dönemde sıkça konuşuluyor. O’nun Almanya vizyonu ile bugünü kıyaslarsak muhtemelen Almanlar yeniden o günlerini özleyen bir hasretle bu kitabı okuyorlardır. Yeni nesil teknoloji şirketlerine ve inovasyon yatırımlarında geç kalan Avrupa, şu anda bu açığı kapatabilmek adına birçok hibe ve destekler vererek, yeni nesil şirketleri fonlamaya çalışıyor. Elbette bu durum sadece Avrupa’yı değil, ülkemizi ve diğer gelişmekte olan ülkeleri de yakından ilgilendiriyor.
Yapay zekâ, inovasyon ve veri yönetimi alanındaki büyük değişimler, her ülkenin; eğitim, bilim, sağlık, ticaret, ulaşım, lojistik alanındaki süreçlerini de yeniden tasarlamasını gerektiriyor.
Bu hızlı dönüşüme ayak uydurmak ve ayakta kalmanın yegâne çözümü; teknolojiye sahip olmak, yetişmiş insan kaynağını sahiplenmek, yeni fikir ve projeler için alanlar açmaktan geçiyor.
Yeni nesil iş modellerine bugün sahip olanlar veya buna niyetlenenler, geleceği de belirleyecek olanlardır.
SON DAKİKA
