Çok uzatmadan söyleyeyim...
Bugünlerde sağda-solda, köşelerde, sosyal medyada sıkça adından bahsedilen biri var.
Hitler'in Kamuyu Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels...
Bir propaganda savaşının tam ortasındayız. Açıktan açığa, iki eski ortak arasında yaşanan bir güç mücadelesini izliyoruz. Moda adıyla kitle iletişimi ise bu savaşın en önemli ayağını oluşturuyor. Ortalıkta öyle iddialar dolaşıyor ki ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Mesela, ortaklar arasındaki ipler Oslo kayıtlarının sızmasıyla mı koptu, yoksa dersaneler meselesi ile mi, kestirmek kolay değil. Belki daha eskiye, milletvekili seçimlerine kadar giden, hatta belki yapısal-tarihsel bazı sebepleri vardır. Bilmek mümkün değil. Zaten tam da bu durum kitle iletişimi'nin yani propagandanın başarılı olduğunun en önemli işareti.
Ama bilebileceğiniz bir takım şeyler var.
Eğer maruz kaldığınız propagandanın ne olduğunu, ne amaçladığını, bunu hangi prensiplerle hayata geçirdiğini bilirseniz, zihinsel kirlenmeden de bu savaşın nesnesi olmaktan da kurtulabilirsiniz. Bu yazının maksadı da size bu temel düsturlardan bir kaçını aktararak hiç olmazsa neye maruz kaldığınızı anlatabilmek.
Elbette konu siyasi propaganda olduğunda ister istemez akla bunu icra eden ekipler geliyor. Danışmanlar, sözcüler, teorisyenler... Bir fikri ince ince işleyerek kamuoyu algısı haline getirenler...
Evet, propaganda bir sanattır. O sanatın virtüözü de Hitler'in Propoganda Bakanı Goebels... Tarihi bir karakterdir artık Goebbels. Diktatörlerin günahlarının gizli ortakları -danışman ve propagandistler- arasında en tanınmışıdır. Danışmanların "Elvis"idir çünkü...
Fakat üzülerek fark ettim ki O propaganda dehasının, Goebbels'in, ne hayatı ve eserleri ne de siyasi kariyeri konusunda yeterli bilgiye sahibiz . Matbuatımız yetersiz. Entellektüellerimiz bir iki alıntı dışında alıntı yapmıyor, yapamıyor. Ben de başta twitter ahalisi olmak üzere kamuoyunu hiç olmazsa ünlü sözleri konusunda aydınlatayım dedim. Hani becerebileceğimden değil ama oturup kitap yazsam bile en çok bu alıntılar kadar ilgi göreceğini bildiğim için de içim rahat.
Tabi Goebbels Propaganda Bakanı olduğu için hemen her konuda söylenmiş binlerce sözü, yazısı, konuşması var. Hatta Hitler'e ait olduğu düşünülen kimi sözler de -doğal olarak- Propaganda Bakanı'na ait. Bunların bir kısmı biliniyor ama büyük bir kısmını bilmek, Hitler de Goebbels de hayatta olmadığı için, artık imkansız. Ben sizlere Goebbels'e ait olduğu kesin sözlerden bir derleme yaptım ve bu derlemeyi de güncel konu olan "propaganda" meselesiyle sınırlı tuttum.
Buyrun efendim...
- Eğer muhatabınız olan kitlenin psikolojik durumunu biliyorsanız ve yeterli sayıda tekrar ederseniz insanları karenin aslında bir daire olduğuna ikna edebilirsiniz; sadece sözlerle... Sözler gerçeğin üstünü örtüp dikkatleri başka yöne çekmek için istenildiği gibi eğilip bükülebilir.
- En başarılı propaganda tekniği bile şu çok temel bir prensibi sürekli aklında tutmadıkça başarılı olmaz: değinilecek noktaların sayısını sınırlı tut ve bunları defalarca tekrarla!
- İyi propaganda sonuç alan propagandadır, kötü propaganda ise sonuç alamayan... Propagandanın görevi zeki olmak değil, sonuç almaktır.
- Propaganda ortalama zekaların meselesi değil, uygulayıcıların meselesidir. Göze hoş görünmesi ya da teorik olarak doğru olması gerekmez. Çok etkileyici, estetik açıdan kusursuz, kadınları gözyaşları içinde bırakan konuşmalar yapmakla ilgilenmiyorum. Siyasi bir nutkun amacı insanları düşündüğümüzün doğru olduğuna innadırmaktır. Bölgelere gittiğimde Berlin'de konuştuğum gibi konuşmuyorum, Beyrut'ta konuştuğumda Pharus Hall'de konuştuğumdan farklı konuşuyorum. Bu bir uygulama meselesidir, teori meselesi değil. Biz bir kaç istisnai aklın anladığı bir parti olmak değil, kitleleri fetheden bir hareket olmak istiyoruz. Propaganda amiyane olmalı, entellektüel açıdan memnun edici değil. Entellektüel meseleleri ele almak propagandanın işi değildir.
- Eğer yeterince büyük bir yalan söyler ve bu yalanı yeterince uzun süre tekrarlarsanız eninde sonunda insanlar bu yalana inanır. Bu yalanı ne kadar uzun süre sürdürebileceğiniz ise kitleleri bu yalanın ekonomik siyasi ya da askeri sonuçlarından ne kadar süreyle koruyabileceğinize bağlıdır. Bu noktada da devlet gerçeğin yayılmamasını sağlamak zorundadır, çünkü gerçekler yalanın can düşmanıdır; bu bakış açısını genişleterek şunu söyleyebiliriz: Gerçek devletin en büyük düşmanıdır.
- Bugün sokakları kim fethederse gelecekte devleti de o fethedecektir, cebir kullanan her türlü siyasi hareketin ve aklınıza gelebilecek herhangi bir diktatörlüğün kökleri sokaklara uzanır.
- Eğer bir gün gitmemiz gerekirse, eğer bir gün tarih sahnesinden çekilmeye zorlanırsak, çıkarken kapıyı öyle bir vuracağız evren temelinden sarsılacak ve insanlar korkuyla geri çekilecek.
- Propaganda baskının geldiği gerçek merkezin yerine, bir nefret objesinin geçmesini sağlayabilmelidir.
- Eğer istediğimiz sonuçları elde edemiyorsak, beyaz propagandanın yerine hemen kara propogandayı geçirebilmeliyiz.
- Propaganda içerde sürekli olarak ortalama bir gerginlik ortamı yaratmalıdır.
- Kamuoyunun ne düşüneceğini şekillendirmek tartışmasız bir şekilde devletin hakkıdır.
- Propaganda tek bir merkezde planlanmalı ve o merkez tarafından icra edilmelidir.
- Propoganda kişileri ya da olayları etiketlerken kesin ve ayırt edici sıfatlar kullanmalıdır.
- Medyayı, üzerinde iktidarın istediği gibi oynayacağı bir klavye olarak düşünebilirsiniz.
Çok uzatmadan söyleyeyim...
Bugünlerde sağda-solda, köşelerde, sosyal medyada sıkça adından bahsedilen biri var.
Hitler'in Kamuyu Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels...
Bir propaganda savaşının tam ortasındayız. Açıktan açığa, iki eski ortak arasında yaşanan bir güç mücadelesini izliyoruz. Moda adıyla kitle iletişimi ise bu savaşın en önemli ayağını oluşturuyor. Ortalıkta öyle iddialar dolaşıyor ki ne düşüneceğinizi bilemiyorsunuz. Mesela, ortaklar arasındaki ipler Oslo kayıtlarının sızmasıyla mı koptu, yoksa dersaneler meselesi ile mi, kestirmek kolay değil. Belki daha eskiye, milletvekili seçimlerine kadar giden, hatta belki yapısal-tarihsel bazı sebepleri vardır. Bilmek mümkün değil. Zaten tam da bu durum kitle iletişimi'nin yani propagandanın başarılı olduğunun en önemli işareti.
Ama bilebileceğiniz bir takım şeyler var.
Eğer maruz kaldığınız propagandanın ne olduğunu, ne amaçladığını, bunu hangi prensiplerle hayata geçirdiğini bilirseniz, zihinsel kirlenmeden de bu savaşın nesnesi olmaktan da kurtulabilirsiniz. Bu yazının maksadı da size bu temel düsturlardan bir kaçını aktararak hiç olmazsa neye maruz kaldığınızı anlatabilmek.
Elbette konu siyasi propaganda olduğunda ister istemez akla bunu icra eden ekipler geliyor. Danışmanlar, sözcüler, teorisyenler... Bir fikri ince ince işleyerek kamuoyu algısı haline getirenler...
Evet, propaganda bir sanattır. O sanatın virtüözü de Hitler'in Propoganda Bakanı Goebels... Tarihi bir karakterdir artık Goebbels. Diktatörlerin günahlarının gizli ortakları -danışman ve propagandistler- arasında en tanınmışıdır. Danışmanların "Elvis"idir çünkü...
Fakat üzülerek fark ettim ki O propaganda dehasının, Goebbels'in, ne hayatı ve eserleri ne de siyasi kariyeri konusunda yeterli bilgiye sahibiz . Matbuatımız yetersiz. Entellektüellerimiz bir iki alıntı dışında alıntı yapmıyor, yapamıyor. Ben de başta twitter ahalisi olmak üzere kamuoyunu hiç olmazsa ünlü sözleri konusunda aydınlatayım dedim. Hani becerebileceğimden değil ama oturup kitap yazsam bile en çok bu alıntılar kadar ilgi göreceğini bildiğim için de içim rahat.
Tabi Goebbels Propaganda Bakanı olduğu için hemen her konuda söylenmiş binlerce sözü, yazısı, konuşması var. Hatta Hitler'e ait olduğu düşünülen kimi sözler de -doğal olarak- Propaganda Bakanı'na ait. Bunların bir kısmı biliniyor ama büyük bir kısmını bilmek, Hitler de Goebbels de hayatta olmadığı için, artık imkansız. Ben sizlere Goebbels'e ait olduğu kesin sözlerden bir derleme yaptım ve bu derlemeyi de güncel konu olan "propaganda" meselesiyle sınırlı tuttum.
Buyrun efendim...
- Eğer muhatabınız olan kitlenin psikolojik durumunu biliyorsanız ve yeterli sayıda tekrar ederseniz insanları karenin aslında bir daire olduğuna ikna edebilirsiniz; sadece sözlerle... Sözler gerçeğin üstünü örtüp dikkatleri başka yöne çekmek için istenildiği gibi eğilip bükülebilir.
- En başarılı propaganda tekniği bile şu çok temel bir prensibi sürekli aklında tutmadıkça başarılı olmaz: değinilecek noktaların sayısını sınırlı tut ve bunları defalarca tekrarla!
- İyi propaganda sonuç alan propagandadır, kötü propaganda ise sonuç alamayan... Propagandanın görevi zeki olmak değil, sonuç almaktır.
- Propaganda ortalama zekaların meselesi değil, uygulayıcıların meselesidir. Göze hoş görünmesi ya da teorik olarak doğru olması gerekmez. Çok etkileyici, estetik açıdan kusursuz, kadınları gözyaşları içinde bırakan konuşmalar yapmakla ilgilenmiyorum. Siyasi bir nutkun amacı insanları düşündüğümüzün doğru olduğuna innadırmaktır. Bölgelere gittiğimde Berlin'de konuştuğum gibi konuşmuyorum, Beyrut'ta konuştuğumda Pharus Hall'de konuştuğumdan farklı konuşuyorum. Bu bir uygulama meselesidir, teori meselesi değil. Biz bir kaç istisnai aklın anladığı bir parti olmak değil, kitleleri fetheden bir hareket olmak istiyoruz. Propaganda amiyane olmalı, entellektüel açıdan memnun edici değil. Entellektüel meseleleri ele almak propagandanın işi değildir.
- Eğer yeterince büyük bir yalan söyler ve bu yalanı yeterince uzun süre tekrarlarsanız eninde sonunda insanlar bu yalana inanır. Bu yalanı ne kadar uzun süre sürdürebileceğiniz ise kitleleri bu yalanın ekonomik siyasi ya da askeri sonuçlarından ne kadar süreyle koruyabileceğinize bağlıdır. Bu noktada da devlet gerçeğin yayılmamasını sağlamak zorundadır, çünkü gerçekler yalanın can düşmanıdır; bu bakış açısını genişleterek şunu söyleyebiliriz: Gerçek devletin en büyük düşmanıdır.
- Bugün sokakları kim fethederse gelecekte devleti de o fethedecektir, cebir kullanan her türlü siyasi hareketin ve aklınıza gelebilecek herhangi bir diktatörlüğün kökleri sokaklara uzanır.
- Eğer bir gün gitmemiz gerekirse, eğer bir gün tarih sahnesinden çekilmeye zorlanırsak, çıkarken kapıyı öyle bir vuracağız evren temelinden sarsılacak ve insanlar korkuyla geri çekilecek.
- Propaganda baskının geldiği gerçek merkezin yerine, bir nefret objesinin geçmesini sağlayabilmelidir.
- Eğer istediğimiz sonuçları elde edemiyorsak, beyaz propagandanın yerine hemen kara propogandayı geçirebilmeliyiz.
- Propaganda içerde sürekli olarak ortalama bir gerginlik ortamı yaratmalıdır.
- Kamuoyunun ne düşüneceğini şekillendirmek tartışmasız bir şekilde devletin hakkıdır.
- Propaganda tek bir merkezde planlanmalı ve o merkez tarafından icra edilmelidir.
- Propoganda kişileri ya da olayları etiketlerken kesin ve ayırt edici sıfatlar kullanmalıdır.
- Medyayı, üzerinde iktidarın istediği gibi oynayacağı bir klavye olarak düşünebilirsiniz.