Her ne kadar genel değil özel bir yasa olan 5199 sayılı yasanın kabahatler yasasından çıkıp ceza hukuku kapsamına girmesi hedeflesek de burada hassas bir kaç sorun var. Bunu özellikle berlirtmek gerekir.
Öncelikle ceza ile toplumu ıslah etmenin şu anda çaresiz kaldığımız için başvurduğumuz yol olarak önümüzde durması son derece acı bir durumdur. Hayvana eziyet eden insanın akli melekelerinde psikolojik durumunda sorun olduğu muhakkaktır ve mutlaka müşahede altına alınıp tedavi altına alınması gerekir.
2 yıl altındaki hapis cezaları para cezasına çevrilecek
Diğer yandan cezai sorumluluk bakımından bizim Haytap olarak meclise sunduğumuz teklif (ki 2006 yılından beri bu işin peşindeyiz), hapis cezası olarak belirlenen alt sınırın 2 yıldan başlamasıdır. Çünkü Ceza Yargılamaları Usulü Yasası gereği ceza yasalarında 2 yıl altında verilecek hapis cezaları adli para cezasına çevrilecektir. Yargıcın takdir yetkisi ile cezayı daha üst limitten de verme olasılığı vardır ancak yargıtay ceza dairelerinin uygulamaları çok sağlam gerekçe olmadığı sürece üst sınırdan verilen cezalara onama verilmemesi yönündedir.
Dolayısıyla alt sınırın iki yıl hapis cezası olarak yasalaşması gerçekleşmiş olsaydı, fiili olarak sanığın tutuklanması gerçekleşecektir. Hukukçu olmayanlar için mahkeme kararında belirlenen hapis cezası sanki tutuklamayla eş değermiş gibi görülebilir fakat ceza yargılaması usulü gereği bu bir tutuklama değildir. Fail bildiğiniz demir parmaklıklar arkasına girmez. Değişiklik teklifimiz o yüzden alt sınırı her ne kadar 2 yıldan başlayan hapis cezası içerse de meclis komisyon görüşmelerinde bu talebimiz reddedilmiş ve mevcut TCK 151/2 ‘de belirlenen sınırla aynı olması istenmiştir (4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası).
Yasa değişse bile faile uygulamada 4 aylık alt sınır büyük olasılık takdir edileceğinden, sonuçta kabahatler yasası uygulamasındaki gibi yine bir para cezası olacaktır. Bu sefer adı idari para cezası değil, fakat adli para cezası olacaktır. (Kamu vicdanı rahatlamak isteyen vatandaş için sonuçta aynen kabahatler yasasındaki gibi uygulama olacağından birşey değişmeycek)
Sahipli ya da sahipsiz hayvana şiddet konusunda çözüm önerisi
5199'un kabahatler yasası kapsamından çıkması halinde artık söz konusu haksız eylem suç olarak kabul edileceğinden ve mahkumiyet artık mahkeme yargılaması sonucu verileceğinden (artık kabahatlinin değil) failin tabii ki bu durum sabıka kaydına işlenecektir.
Dolayısıyla olası yasa değişikliğinde tutuklama olmayacaktır. Fakat bu durumu, bürokratların konuya yaklaşımı, toplumdaki tasa değerlerinin henüz istenilen düzeyde olmamasından kaynaklandığını da kabul etmemiz gerekir. Başka bir deyişle toplumun tüm kesimlerinden parlementoya bu yönde bir baskı dozajı hala yeterli değildir. Yasa değişikliği ile birlikte endişe maalesef toplumda yeteri kadar hala olması gerekli düzeye ulaşamamıştır. Endişe düzeyi daha hassas olan kesim için için ise herşeyi devletin tepesinden beklemekte, sivil toplum örgütü gücüyle ve baskısıyla bazı kavramların değiştirilebileceği bilincinde değildir.
İnfial yarattıysa üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası
Sosyal medya baskısı bunu daha sık kullanan kentli insan için bir kıstas olabilir ama kesinlikle yeterli değildir.
Yine meclise defalarca sunmuş olduğumuz ve komisyonlarda kabul edilmeyen teklifte ise ağırlaştırılmış bölüm ile ilgili fıkramız eğer kabul edilmiş olsaydı şöyle olacaktı:
“Bu kanunda yazılı hayvan haklarını ihlal eden eylem, toplumsal infial yaratmış ise, ayrıca üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suç şikayete bağlı olmayıp Cumhuriyet Savcılarınca, re’sen soruşturulur. Ayrıca bu suçu işleyen kişinin, özgürlüğü bağlayıcı cezası sona erdikten sonra en az bir yıl boyunca devlete bağlı bir psikolojik tedavi merkezinde müşahede altına alınması gerekir.”
Re'sen soruşturmalıydı
Diğer yandan, sahipli ya da sahipsiz olsun hayvana eziyet olduğunda savcılık durumdan haber olur olmaz şikayete bağlı olmaksızın re’sen (kendiliğinden) kamu adına harekete geçmesi, dava açması gerekir. Bu suçun şikayete bağlı suçlardan olmaması gerekir. O bölgede bir dernek ya da hayvansever bir kişi olmasa bile savcılık makamı konu kendisine polis ya da jandarma tutanağı ile intikal ettiğinde kovuşturmaya başlamalıdır.
Suçun şikayete bağlı olması bu suçtan mağdur olan kişilerin altı aylık süre içinde yetkili makamlardan bu fiil hakkında kovuşturma yapmasını talep etmelerini de gerektirmektedir. Yani mağdur olanın izni olmadan bu soruşturma savcılıkça kendiliğinden kovuşturulmayacaktır. Halbuki yasaya re'sen savcılıkların da yetkili olduğu bir madde koyulsa, yani suç talebe bağlı kalmaksızın kovuşturulsa, durum bir şahsın mağduriyeti değil ama topluma karşı, çevreye karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilse modern hukuk sistemimiz içinde yer aldığını düşünebilecektik. Halbuki bu teklifimiz de reddedilmiştir.
Hayvanların dili olmadığı için zulmü anlatamaz
Ayrıca suçun şikayete bağlı olmasında mağdurun aradan zaman geçtikten sonra failler ile bir şekilde anlaşması, mahalle baskısını üzerinde hissetmesi nedeniyle şikayetinden vazgeçmesi sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Vehametin ilk sancılı haftaları geçtikten sonra kimse katledilen hayvanlar için şikayetçilik durumunu da sürdürmek istemediğinden, şikayetinden vazgeçtiğinden mahkeme yargılama yapmak istemesi de yeterli olmayacaktır. Dosya düşecektir.
Hayvan katillerinin bulunması durumu da başlı başına başka bir sorundur. Bu durum devamında başka altyapı eksikliklerini de getirecektir. Hayvanların dili olmadığı için bir hayvan kendisine yapılan zulmü anlatamaz. Ya da zehirlenmiş bir hayvan veyahut (sahipli ya da sahipsiz) işkenceye maruz kalmış bir hayvan da durumu tam olarak anlatmaz. Şimdilik veteriner hekimler ipucu vermeye çalışır şekilde rapor hazırlamaktadır ancak konusunda deneyimli olmayan bir çok veteriner de bu veriyi tam olarak verememekte ya da olay üzerinden zaman geçtikten sonra durum tesbit edilememektedir.
Oysa ki cinayet mahalli anlatır...
Halbuki cinayet bölgesi konuşur. Cinayet bölgesinin delillerini iyi toplayabilirseniz, bunları eğitimli insanlar vasıtasıyla okuyatabilirseniz söz konusu bölge size herşeyi anlatır. Uzman kişi size katili hoooop diye bizzat teslim eder. Dolayısıyla bu konuda devletin yetiştirmesi ve istihdam etmesi gerekli adli tıp eğitimi de almış uzman veteriner hekimleri, polisleri ile çalışması gerekir. Üzerinden zaman geçse de olay mahallini konuşturup savcının ilgili hayvan katilleri hakkında dava açmasını sağlayacak kişi işte bu yetişmiş elemanlar olacaktır.
Görüldüğü üzere 5199 sayılı yasada yapılması istediğimiz değişiklik bir iki madde ile sınırlı tutulursa bunca mücadelede dağ fare doğurmuş olacaktır. Bu sakıncaları ve eksik bilgi ile ortada konuşanlara kaç kere söyledim yazdım bilemiyorum.
Her ne kadar genel değil özel bir yasa olan 5199 sayılı yasanın kabahatler yasasından çıkıp ceza hukuku kapsamına girmesi hedeflesek de burada hassas bir kaç sorun var. Bunu özellikle berlirtmek gerekir.
Öncelikle ceza ile toplumu ıslah etmenin şu anda çaresiz kaldığımız için başvurduğumuz yol olarak önümüzde durması son derece acı bir durumdur. Hayvana eziyet eden insanın akli melekelerinde psikolojik durumunda sorun olduğu muhakkaktır ve mutlaka müşahede altına alınıp tedavi altına alınması gerekir.
2 yıl altındaki hapis cezaları para cezasına çevrilecek
Diğer yandan cezai sorumluluk bakımından bizim Haytap olarak meclise sunduğumuz teklif (ki 2006 yılından beri bu işin peşindeyiz), hapis cezası olarak belirlenen alt sınırın 2 yıldan başlamasıdır. Çünkü Ceza Yargılamaları Usulü Yasası gereği ceza yasalarında 2 yıl altında verilecek hapis cezaları adli para cezasına çevrilecektir. Yargıcın takdir yetkisi ile cezayı daha üst limitten de verme olasılığı vardır ancak yargıtay ceza dairelerinin uygulamaları çok sağlam gerekçe olmadığı sürece üst sınırdan verilen cezalara onama verilmemesi yönündedir.
Dolayısıyla alt sınırın iki yıl hapis cezası olarak yasalaşması gerçekleşmiş olsaydı, fiili olarak sanığın tutuklanması gerçekleşecektir. Hukukçu olmayanlar için mahkeme kararında belirlenen hapis cezası sanki tutuklamayla eş değermiş gibi görülebilir fakat ceza yargılaması usulü gereği bu bir tutuklama değildir. Fail bildiğiniz demir parmaklıklar arkasına girmez. Değişiklik teklifimiz o yüzden alt sınırı her ne kadar 2 yıldan başlayan hapis cezası içerse de meclis komisyon görüşmelerinde bu talebimiz reddedilmiş ve mevcut TCK 151/2 ‘de belirlenen sınırla aynı olması istenmiştir (4 aydan 3 yıla kadar hapis cezası).
Yasa değişse bile faile uygulamada 4 aylık alt sınır büyük olasılık takdir edileceğinden, sonuçta kabahatler yasası uygulamasındaki gibi yine bir para cezası olacaktır. Bu sefer adı idari para cezası değil, fakat adli para cezası olacaktır. (Kamu vicdanı rahatlamak isteyen vatandaş için sonuçta aynen kabahatler yasasındaki gibi uygulama olacağından birşey değişmeycek)
Sahipli ya da sahipsiz hayvana şiddet konusunda çözüm önerisi
5199'un kabahatler yasası kapsamından çıkması halinde artık söz konusu haksız eylem suç olarak kabul edileceğinden ve mahkumiyet artık mahkeme yargılaması sonucu verileceğinden (artık kabahatlinin değil) failin tabii ki bu durum sabıka kaydına işlenecektir.
Dolayısıyla olası yasa değişikliğinde tutuklama olmayacaktır. Fakat bu durumu, bürokratların konuya yaklaşımı, toplumdaki tasa değerlerinin henüz istenilen düzeyde olmamasından kaynaklandığını da kabul etmemiz gerekir. Başka bir deyişle toplumun tüm kesimlerinden parlementoya bu yönde bir baskı dozajı hala yeterli değildir. Yasa değişikliği ile birlikte endişe maalesef toplumda yeteri kadar hala olması gerekli düzeye ulaşamamıştır. Endişe düzeyi daha hassas olan kesim için için ise herşeyi devletin tepesinden beklemekte, sivil toplum örgütü gücüyle ve baskısıyla bazı kavramların değiştirilebileceği bilincinde değildir.
İnfial yarattıysa üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası
Sosyal medya baskısı bunu daha sık kullanan kentli insan için bir kıstas olabilir ama kesinlikle yeterli değildir.
Yine meclise defalarca sunmuş olduğumuz ve komisyonlarda kabul edilmeyen teklifte ise ağırlaştırılmış bölüm ile ilgili fıkramız eğer kabul edilmiş olsaydı şöyle olacaktı:
“Bu kanunda yazılı hayvan haklarını ihlal eden eylem, toplumsal infial yaratmış ise, ayrıca üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suç şikayete bağlı olmayıp Cumhuriyet Savcılarınca, re’sen soruşturulur. Ayrıca bu suçu işleyen kişinin, özgürlüğü bağlayıcı cezası sona erdikten sonra en az bir yıl boyunca devlete bağlı bir psikolojik tedavi merkezinde müşahede altına alınması gerekir.”
Re'sen soruşturmalıydı
Diğer yandan, sahipli ya da sahipsiz olsun hayvana eziyet olduğunda savcılık durumdan haber olur olmaz şikayete bağlı olmaksızın re’sen (kendiliğinden) kamu adına harekete geçmesi, dava açması gerekir. Bu suçun şikayete bağlı suçlardan olmaması gerekir. O bölgede bir dernek ya da hayvansever bir kişi olmasa bile savcılık makamı konu kendisine polis ya da jandarma tutanağı ile intikal ettiğinde kovuşturmaya başlamalıdır.
Suçun şikayete bağlı olması bu suçtan mağdur olan kişilerin altı aylık süre içinde yetkili makamlardan bu fiil hakkında kovuşturma yapmasını talep etmelerini de gerektirmektedir. Yani mağdur olanın izni olmadan bu soruşturma savcılıkça kendiliğinden kovuşturulmayacaktır. Halbuki yasaya re'sen savcılıkların da yetkili olduğu bir madde koyulsa, yani suç talebe bağlı kalmaksızın kovuşturulsa, durum bir şahsın mağduriyeti değil ama topluma karşı, çevreye karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilse modern hukuk sistemimiz içinde yer aldığını düşünebilecektik. Halbuki bu teklifimiz de reddedilmiştir.
Hayvanların dili olmadığı için zulmü anlatamaz
Ayrıca suçun şikayete bağlı olmasında mağdurun aradan zaman geçtikten sonra failler ile bir şekilde anlaşması, mahalle baskısını üzerinde hissetmesi nedeniyle şikayetinden vazgeçmesi sıkça karşılaştığımız bir durumdur. Vehametin ilk sancılı haftaları geçtikten sonra kimse katledilen hayvanlar için şikayetçilik durumunu da sürdürmek istemediğinden, şikayetinden vazgeçtiğinden mahkeme yargılama yapmak istemesi de yeterli olmayacaktır. Dosya düşecektir.
Hayvan katillerinin bulunması durumu da başlı başına başka bir sorundur. Bu durum devamında başka altyapı eksikliklerini de getirecektir. Hayvanların dili olmadığı için bir hayvan kendisine yapılan zulmü anlatamaz. Ya da zehirlenmiş bir hayvan veyahut (sahipli ya da sahipsiz) işkenceye maruz kalmış bir hayvan da durumu tam olarak anlatmaz. Şimdilik veteriner hekimler ipucu vermeye çalışır şekilde rapor hazırlamaktadır ancak konusunda deneyimli olmayan bir çok veteriner de bu veriyi tam olarak verememekte ya da olay üzerinden zaman geçtikten sonra durum tesbit edilememektedir.
Oysa ki cinayet mahalli anlatır...
Halbuki cinayet bölgesi konuşur. Cinayet bölgesinin delillerini iyi toplayabilirseniz, bunları eğitimli insanlar vasıtasıyla okuyatabilirseniz söz konusu bölge size herşeyi anlatır. Uzman kişi size katili hoooop diye bizzat teslim eder. Dolayısıyla bu konuda devletin yetiştirmesi ve istihdam etmesi gerekli adli tıp eğitimi de almış uzman veteriner hekimleri, polisleri ile çalışması gerekir. Üzerinden zaman geçse de olay mahallini konuşturup savcının ilgili hayvan katilleri hakkında dava açmasını sağlayacak kişi işte bu yetişmiş elemanlar olacaktır.
Görüldüğü üzere 5199 sayılı yasada yapılması istediğimiz değişiklik bir iki madde ile sınırlı tutulursa bunca mücadelede dağ fare doğurmuş olacaktır. Bu sakıncaları ve eksik bilgi ile ortada konuşanlara kaç kere söyledim yazdım bilemiyorum.