Kısacası DeFi, bankacılıktan elde edilen tüm hizmetleri herhangi bir merkeze bağlı kalmadan temin etmeyi hedefliyor. Merkezi finansın otoritelerin kontrolü altında olmasından ortaya çıkan sorunları yok etmek için şeffaf, açık kaynaklı ve izne dayalı olmayan bir finansal ekosistem olarak da adlandırabiliriz.
Kullandığımız geleneksel finansal hizmetlerin; örneğin kredi, mevduat ve sigorta vb; internete erişimin olduğu her yerden, herkese açık ve ulaşılabilir olduğunu düşünün. Aklıma John Lennon’ın “Imagine” şarkısı geldi her nedense…
DeFi, finansal bir değeri temsil etmemektedir. “Açık Bankacılık” fikir akımına benzetilebilir ama işleyiş ve ortaya koyduğu felsefe bakımından kesin hatlarla birbirinden farklıdır. DeFi kavramı mevcut geleneksel sistemlerin sahip olduğu ana problemlerin kelimenin tam anlamı ile merhemi.
Ne mi bunlar? Merkezi yapıların hata seviyesinin yüksek olması, uluslararası finansal enstrümanlara erişim için çeşitli engellerin olması ve üçüncü grup kurumların finansal varlıklar üzerinde daimî kontrolü diye sıralayabiliriz. (Saat sınırlaması, hafta sonları işlem yapılamaması, işlem ücretleri gibi örnekler verilebilinir.)
Çok uzun zamandır blokzincir teknolojisinde yer almasına rağmen DeFi projeleri 2020 yılında geniş bir tabanda popülerliğini yükseltti. Öyle ki, 2020 yılının ikinci çeyreğinde DeFi projeleri için yapılan fonlama 1 milyar dolar seviyelerindeyken, şu anda 39.5 milyar dolara ulaşmış durumda. Bir yıl içerisinde bu denli ciddi bir yükseliş uyum sürecinin ne kadar hızlı ve kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Bunun temel sebebi DeFi tabanlı kredi çekme/verme, teminat yatırma ve mevduat getirisi sağlamak için ilginin her geçen gün artması.
Bu blokzincir teknolojisinin sunmuş olduğu ayrıcalıkların en başında “Akıllı Kontratlar” yer alıyor. Bu da başka bir yazıda ele alınmayı hak ediyor ama kısaca bahsedeceğim. Akıllı Kontratlar, hakem ve aracı ihtiyacını ortadan kaldırılmayı ve sistemin kendi içinde iç kontrol kurmasını sağlar. Bu da hizmetin ve kullanımın oluşturduğu masrafları ortadan kaldırılmasını ve daha az sıkıntı yaşanmasının önünü açar. Blokzincir üzerinden oluşturulan bu yapıdan dolayı hata noktaları ortadan kaldırılır ve şeffaf bir düzen oluşur. DeFi ise Akıllı Kontratlar’ın sahip olduğu yapıya benzer biçimde finansal çözümü hedefler.
DeFi’nin sağladığı en belirgin özelliklerinden bir tanesi de, varlık ve projelerin tokenize edilerek (kriptopara altyapısına dönüştürerek) yatırımcılara sunulması.
Geleneksel ve politik finansal hizmetlerin ortaya çıkmasına odaklanmış olan bu teknolojinin temel hedefi dünyada herkese açık bir finansal sisteme dahil olmasına olanak sağlamak ve her yerde finansal imtiyaz ve kısıtlamaların olmadığı bir ekosistem yaratmak.
Birçok avantajı olması ile birlikte henüz tam anlamıyla yolunda bulunan taşları kaldırabilmiş değil. Şu anda emekleme sürecinde olan bu teknoloji, gelecekte finansal yapının nasıl bir akıma doğru evirileceğinin sağlam bir habercisi.
Kısacası DeFi, bankacılıktan elde edilen tüm hizmetleri herhangi bir merkeze bağlı kalmadan temin etmeyi hedefliyor. Merkezi finansın otoritelerin kontrolü altında olmasından ortaya çıkan sorunları yok etmek için şeffaf, açık kaynaklı ve izne dayalı olmayan bir finansal ekosistem olarak da adlandırabiliriz.
Kullandığımız geleneksel finansal hizmetlerin; örneğin kredi, mevduat ve sigorta vb; internete erişimin olduğu her yerden, herkese açık ve ulaşılabilir olduğunu düşünün. Aklıma John Lennon’ın “Imagine” şarkısı geldi her nedense…
DeFi, finansal bir değeri temsil etmemektedir. “Açık Bankacılık” fikir akımına benzetilebilir ama işleyiş ve ortaya koyduğu felsefe bakımından kesin hatlarla birbirinden farklıdır. DeFi kavramı mevcut geleneksel sistemlerin sahip olduğu ana problemlerin kelimenin tam anlamı ile merhemi.
Ne mi bunlar? Merkezi yapıların hata seviyesinin yüksek olması, uluslararası finansal enstrümanlara erişim için çeşitli engellerin olması ve üçüncü grup kurumların finansal varlıklar üzerinde daimî kontrolü diye sıralayabiliriz. (Saat sınırlaması, hafta sonları işlem yapılamaması, işlem ücretleri gibi örnekler verilebilinir.)
Çok uzun zamandır blokzincir teknolojisinde yer almasına rağmen DeFi projeleri 2020 yılında geniş bir tabanda popülerliğini yükseltti. Öyle ki, 2020 yılının ikinci çeyreğinde DeFi projeleri için yapılan fonlama 1 milyar dolar seviyelerindeyken, şu anda 39.5 milyar dolara ulaşmış durumda. Bir yıl içerisinde bu denli ciddi bir yükseliş uyum sürecinin ne kadar hızlı ve kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Bunun temel sebebi DeFi tabanlı kredi çekme/verme, teminat yatırma ve mevduat getirisi sağlamak için ilginin her geçen gün artması.
Bu blokzincir teknolojisinin sunmuş olduğu ayrıcalıkların en başında “Akıllı Kontratlar” yer alıyor. Bu da başka bir yazıda ele alınmayı hak ediyor ama kısaca bahsedeceğim. Akıllı Kontratlar, hakem ve aracı ihtiyacını ortadan kaldırılmayı ve sistemin kendi içinde iç kontrol kurmasını sağlar. Bu da hizmetin ve kullanımın oluşturduğu masrafları ortadan kaldırılmasını ve daha az sıkıntı yaşanmasının önünü açar. Blokzincir üzerinden oluşturulan bu yapıdan dolayı hata noktaları ortadan kaldırılır ve şeffaf bir düzen oluşur. DeFi ise Akıllı Kontratlar’ın sahip olduğu yapıya benzer biçimde finansal çözümü hedefler.
DeFi’nin sağladığı en belirgin özelliklerinden bir tanesi de, varlık ve projelerin tokenize edilerek (kriptopara altyapısına dönüştürerek) yatırımcılara sunulması.
Geleneksel ve politik finansal hizmetlerin ortaya çıkmasına odaklanmış olan bu teknolojinin temel hedefi dünyada herkese açık bir finansal sisteme dahil olmasına olanak sağlamak ve her yerde finansal imtiyaz ve kısıtlamaların olmadığı bir ekosistem yaratmak.
Birçok avantajı olması ile birlikte henüz tam anlamıyla yolunda bulunan taşları kaldırabilmiş değil. Şu anda emekleme sürecinde olan bu teknoloji, gelecekte finansal yapının nasıl bir akıma doğru evirileceğinin sağlam bir habercisi.