hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Oryantal dansın ‘kitabını’ yazan kadın!

    Oryantal dansın ‘kitabını’ yazan kadın
    expand
    KAYNAKAslı Ulusoy Pannuti

    Oryantal dans üzerine Fransa’da, sosyoloji bölümünde yüksek lisans tezi hazırlayan Soraya Baccouche, bu dansa yönelik tüm önyargıları yıkmaya hazır. Ona göre oryantal dansı ‘dişiliği öne çıkarmaya’ indirgemek büyük yanlış! Tam tersine erkekler de bu alanda kadınlar kadar istekli ve iyi olabiliyor! İnce ve biçimli bir vücut da bu dans için şart değil! Baccouche’un mücadele konularından biri ise oryantal dansı Fransa’da, ‘Mağrip-Doğu kökenli göçmenlere indirgeyip karikatürize eden’ aşırı sağ!.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Adı Soraya Baccouche.. Fransa’nın Strazburg kentinde dansçı, öğretmen ve koreograf olarak çalışıyor. Fransa ve Tunus arasında geçen hayatı oryantal dansla tanıştırmış onu.. Mağrip-Doğu danslarından esinlendiği çalışması flamenko, caz gibi bambaşka tarzlarla da birleşiyor. 2014’ten beri Strazburg Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ‘oryantal dans’ üzerine yüksek lisans tezi yazan, kurduğu Arap-Doğu Sanatları Araştırma ve Sanat Merkezi’ne başkanlık eden, öğrencileriyle oluşturduğu ve adını Yunanlı kadın filozof ve matematikçi İskenderiyeli Hypatia’dan alan kumpanyasıyla ya da tek başına sahneye çıkan Soraya Baccouche ile konuştuk.

    -Ne zamandan beri oryantal dansın içindesiniz ve ne zamandır ders veriyorsunuz?

    Oryantal dansa dokuz yıl önce başladım, dört yıldır da ders veriyorum. Çeşitli sosyokültürel merkezlerde ve Strazburg Uluslararası Sanatsal Buluşmalar Merkezi’nde (C.I.R.A.) dersler düzenliyorum.

    -Bu dansı nerede öğrendiniz ?

    Strazburg’da üç ayrı hocayla başladım. Küçük yaşlarımdan itibaren gelecekte dans öğretme arzusundaydım ama ne tarz, ne de nasıl yapılacağı üzerine fikrim vardı. Üstelik devlet tarafından tanınan bir oryantal dans eğitimi yok. Sonunda oryantal dans, ergenlik yaşlarımda keşfettiğim Doğu müziklerine duyduğum aşkla geldi. Hemen iki hocama öğretmen olmak istediğimi söyledim. Kadın hocam bu konuda ne tür bir eğitim almam gerektiğini açıklarken, erkek hocam öğretmen olarak adaylığımı koymam konusunda teşvik etti beni. Eğitim sürecime Paris’te ve ardından tüm Fransa’da ve yurtdışında profesyonel derslerle başladım. Farida Fahmy, Mohamed Kazafy, Khira Oubeidallah, Yaël Zarca, Salma, Feriel Rodriguez, Kareem Ga. gibi tanınmış hocalarla çalıştım. Özellikle Mısır, Tunus ve Körfez ülkelerinin dansları üzerine eğitim aldım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Eğitimimin sağlamlaşması ise sosyoloji alanında yaptığım araştırmalarla oldu. Ders verebilmek için aldığım mesleki eğitimimin başlamasından birkaç ay sonra yaptığım bu araştırmalar, bana çok katkıda bulundu: Tarih, bu dansın Fransa’da algılanma şekli, bu dansı yapan kadın ve erkeklerin yine bu dansa bakışları ve tabii klişeler...

    -Oryantal dans için hangi fiziksel özellikler gerekiyor ?

    Tüm spor dalları gibi ilerlemek, yaralanma ya da bitkinliği engellemek için dirençlilik, kasları güçlendirmek şart. Zayıf ya da biçimli olmak, uzun ya da kısa olmak, kadın ya da erkek olmak önemli değil. Önemli olan sıkılık ve esneklik ki bunlar derslerde öğrenilen şeyler, doğuştan gelmiyor. Önemli bir başka şeyse, vücudun parçalarını ayrıştırıp hareketleri ayırt etmeyi bilmek. Böylece, o hareketleri birleştirip giderek daha karmaşıklarını yapabilmeyi öğreniyorsunuz. Müziği yorumlayabilme yeteneği de önemli. Bu özellik ileri seviyeye ulaştığınızda, yani temel hareketlere hakim olduğunuzda çalışılabiliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Oryantal dansın Fransa’da ve başka yerlerde karşılaştığı güçlüklerden biri, hareketlerin kolay olduğu izlenimi. Çoğu zaman insanlar tekniği öğrenmeye gerek olmadığını, kalçaya odaklanmış küçük hareketlerden ötürü dansın kolay olduğunu düşünüyorlar. Oysa ki hareketin inceliği için, net ve birbirinden bağımsız figürleri bir araya getirebilmek gerekiyor ki bunun için çok derin bir çalışma şart.

    Oryantal dansın ‘kitabını’ yazan kadın

    Öğrencilerin çoğu Avrupa kökenli Fransız! 

    -Kaç öğrenciniz var ? Genel olarak nere kökenliler ve yaş ortalamaları ne?

    Şu an düzenli derslerimi takip eden 60’ı aşkın öğrencim var. Kökenleri birbirinden çok farklı ve genel olarak düşünüldüğünün aksine, çoğunlukla Mağrip ya da Doğu kökenli Fransız değiller. Çoğu Avrupa kökenli Fransız. Yaş ortalaması 14-65 arasında değişiyor, çoğunluksa 25-35 yaş arası. Çocuklara ya da gençlere yönelik az sayıda kurs olduğu için insanlar bu disiplini genellikle geç keşfediyorlar, bu durum ders verenler için de geçerli.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    -Derslerinize katılanlar arasında erkekler de var mı? Tunus’ta erkekler için bir dans geleneği var mı yoksa sizin girişiminiz mi erkeklere de oryantal dans öğretmek?

    Bu yıl üç erkek öğrencim oldu. Her eğitim yılı başında gerek gösteride, gerekse iletişim kanallarında, çok açık bir şekilde hangi cinsten olursa olsun herkese uygun hareketler öğrettiğimi vurguluyorum. Bu disiplinin cinsiyetsizleştirilmesi için bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman ‘kadınlar için’, ‘dişiliğini öne çıkarmak için’, ‘kadınsı cinsel havayı geliştirmek için’ yapılan bir danstan söz ediliyor. Ancak seksi olmak bir varoluş şekli ve bunu geliştirmeyi kimi ister, kimi istemez. Bir cinse bağlı bir şey değil yani. Aynı şekilde çok sayıda dans ‘dişi’ cinse bağlanıyor, oryantal dans da bunlardan biri. Bugün giderek daha çok erkek bu disiplini deniyor ve çoğu esnekliklerini, kalça hareketlerini geliştirme arzusunu dile getiriyor. Toplumlar eşcinsellik korkusundan ya da kadınlarla birleştirilen bir şeyi erkeklerde de görmekten çekinerek bastırıyor gibi görünüyorlar bunu. Kadınlar için de geçerli bu durum. Dersler sırasında kendilerini cinsiyetçi bir komuta uymak zorunda kalmış bulabiliyorlar. Yaptıkları dansta dansla ilişkilendirilen ideal kadın kurallarını karşılamak, cinsiyetlerine uygun düşmeyen hareketlerden kaçınmak gibi..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tunus’a gelince.. Evet, erkekler dans ediyor. Her zaman, özellikle kutlamalarda hep dans ettiler. İster düğün, ister sünnet olsun.. Hatta sokak müzisyenlerinin müziğine kolayca bırakıyorlar kendilerini. Bölgelere, yere, bulundukları gruplara göre birbirinden çok farklı danslar ve figürler var. Zıplamalar ya da savaşçı hareketler içeren çok sert danslardan, kalçayı serbest bırakan, kadını taklide varan aykırı danslar da mevcut. Türkiye’de de erkekleri dans ederken görmenin imkansız olduğunu düşünmüyorum. Sadece olumsuz bakışın bu konuda konuşmayı ya da öne çıkarmayı engellediğini düşünüyorum.

    -Sizce neden insanlar Fransa’da bu dansı öğrenmek istiyorlar ?

    Bunun çok sayıda nedeni var ama herkes için değişiyor tabii. Çok sayıda kadın görüntüsüyle barışmak ve vücudunu kabul etmek için geliyor. Tüm morfolojilerin olumlu gelişmesini sağlayan bir dans olarak ünlü olduğundan, büyük beklentiler bu seviyeye kadar varıyor. Her ne kadar bugün profesyonel yani amatör olmayan ortamda kadınlar hakkındaki güzellik kanunları çok güçlü bir şekilde varlığını koruyorsa da.. Profesyonel dançılar aşırı ‘balıketli’ fizikleri nedeniyle ağır bir şekilde eleştirilebiliyorlar mesela. Erkeklere gelen eleştirilerden ise daha önce söz ettim. Ama benliklerinin parçası olduğu halde erkek oldukları için ön plana çıkarmaları toplumca ‘yasaklanan’ taraflarıyla yeniden barışmaları da söz konusu erkeklerin. Yumuşaklık, cilve, cazibeli hal gibi.. Ardından, başka kültürlerin müziklerini ve danslarını keşfetme arzusu geliyor. Çoğu zaman düşünülüyor ki oryantal dans tek tip bir danstır. Derse geldiklerinde öğrenciler dansların ve kendilerini ifade için kullanabilecekleri tarzların çeşitliliği karşısında şaşırıyorlar.

    Oryantal dansın ‘kitabını’ yazan kadın

    -Fransa’da sizin yaklaşımınızla diğer dansçılar arasındaki fark ne?

    Fransa’da ve yurtdışında oryantal danslar üzerine yaptığım sosyolojik araştırmalar bu disiplini görüş şeklimi, bu dansa ilişkin yaratıcılığım ile iletişimimi çok etkiliyor. Kendimi ve yaptığım işi sürekli sorguluyorum. Başlangıçta bu durum hayli zordu, çünkü bu işe başladığımdan beri kabul ettiğim ya da ilettiğim görüş şekillerine tosluyor ya da zıt kalıyordu. Üstelik bu durum bazı uygulamalar ya da bazı meslektaşlarla anlaşmazlığa götürebiliyor beni. Ancak bunun, bugün yaklaşımımı zenginleştiren ve bu dansı farklı bir açıdan sunmamı sağlayan bir şey olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu, dansa ilişkin güçlü bir söyleme sahip olmamı da sağlıyor. Sanatsal angajmanım, bu disiplinin Fransa’da kabul edilip tanınması için siyasal ve toplumsal bir angajman aynı zamanda. Özellikle Arap-Doğu Sanatları Araştırma ve Sanat Merkezi (Centre Artistique et de Recherches des Arts Arabo-Orientaux) ile yaptığımız çalışma önemli. Dernek, Fransa’da ve yurtdışında yapılan üniversite araştırmalarını daha görünür kılmayı amaçlarken, kumpanyamız ‘Compagnie Hypatia’ aracılığıyla yenilikçi sanatsal üretimi de sunuyor. Amaç, ilgili insanları Doğu dansları üzerine ve mesela kadınlar, ırkçılık, birlikte yaşamak vs üzerine düşündürmek.

    -Oryantal dansı flamenko, caz ya da çağdaş danslarla ilişkilendirerek farklı bir yorumla yapmayı deniyorsunuz siz.. 

    Oryantal dans, 1940’lardan beri Mısır sinemasındaki dansözler Samia Gamal, Tahia Carioca vs gibi isimlerle tanınmış biçimiyle caz, Latin dansları ve diğerleriyle füzyonunu yaşamıştı zaten. Hiçbir şey icat ediyor değilim yani. Ama özellikle bu disiplinde hep yapıldığı gibi bu füzyonun getirdiği zenginleştirme yolunu ilerletmeye çalışıyorum. Sık sık oryantal dansların ‘otantikliği’ sorusu sorulur. Sanatçılar bir dansı özgün bir şekilde temsil ettiklerini söyleyebilirler. Oysa bir dansı ele aldığımızda onu içinde bulunduğu ortamdan çıkarıyoruz ve özgünlük bitiyor o noktada. Bir tarza verilen anlama uygun davranabiliriz ama her zaman bir sahneleme söz konusu ve bunu profesyonel hale getirmek için adımlar yeniden çalışılıyor. Bazı Mısır ve Tunus folklorik danslarını öğrencilerime öğretirken ya da sahnede yaptığım da bu.

    Bunun yanı sıra, dans ediş şeklime uygun, daha rahat yeni kostümler kullanmayı da seviyorum. Daha az inci, daha az pul, daha sade. Tıpkı ‘Gitmek’ (S’en aller) isimli solo dansımda, sıradan bir siyah elbise giyip, Batılı müzik eşliğinde oryantal dans yaptığım gibi.

    Oryantal dansın ‘kitabını’ yazan kadın

    -Bu dansa Fransa’daki ‘egzotik’ ve ‘folklorik’ bakış sizi rahatsız ediyor gibi..

    Sömürgecilik sonrası ortamda, göçle gelen bazı danslara bakış, bu dansların hak ettikleri ‘kabul edilmeyi, tanınmayı’ zorlaştırdı ve bu bakış kolayca değişecek gibi görünmüyor. ‘Dünya’ danslarından ne kastedilir? Klasik ve çağdaş dans ya da caz dünyaya ait değil midir ya da kategori dışı mıdır? Eğer yanıt evet ise, neden? Benim sorguladığım, bütün bu hiyerarşi. Bugün, Fransız konservatuvarları ‘dünya dansları’nı eğitim süreçlerine güçlükle sokuyorlar. Sadece klasik, caz ve çağdaş olanlar devlet diploması veriyor ve öncelikle kıymetli sayılıyor. Başka yerlerin dansları basit folklorik danslar olarak görülüyor, oysa ki folklor diğerleri kadar eğitim gerektiriyor. Egzotizmden söz ederken, bu dansların, çıkış noktaları olan Mağrip-Doğu’ya sürekli bağlantılandırılmasıyla beliren beklentiyi de kast ediyorum. Doğu yemekleri ya da Arap yemeği kuskus, naneli çay yoksa seyirciyi bir gösteriye getirme zorluğu mesela. Bunu sunmayalım demiyorum ama sanatçıların mecburen maruz kaldıkları bir gerçeklik söz konusu. Paris’te gerçek bir dinamik yaratmaya başladık. Sanatçılar gösteriler için tiyatroları kiralıyor ve Parisli seyirci yeni şeyler keşfetmek için daha kolayca gösteriye gidiyor gibi geliyor bana. Paris genellikle at gözlüklerini biraz daha fazla çıkarmayı başaran, kültürel olarak dinamik bir şehir.

    Önyargılarla mücadele etmek!

    -Fransa’da ‘aynı kökenden gelen insanların toplumsal kimlik olarak bulundukları toplumun ulusal kimliğini değil, kendi kökenlerinin kimliğini benimsemesi’ şeklinde özetlenebilecek ‘communautarisme’ sözcüğü ürküten bir sözcük. Oryantal dansta bununla nasıl başa çıkabiliyorsunuz? Bununla birlikte bazı siyasetçiler bu dansı karikatürize ederken, mesela flamenko bu karikatüre girmiyor..

    Siyasetçiler yavaş yavaş oryantal dansı, ama ayrıca Afrika danslarını kendilerine alet etmeye başladılar. Son belediye seçimlerinden beri Fransız aşırı sağcı partisi bununla oynuyor. Gerçekten de özellikle, ‘Avrupa dışı’ olarak düşünülen ülkelerin dansları bu negatif söylemlerle karşılaşıyor. Araştırmalarımla ortaya çıkan tespit şu ki, bu dansı ‘communautariste’ olarak sunmayı deneyen söylem tutmuyor, çünkü dersler özellikle Avrupa kökenli Fransızları bir araya getiriyor. Ayrıca Mağrip-Doğu kökenli Fransızlar da bu söylemlerin hedefi. Aslında var olmayan ‘sosyal bölünme’ sorununu köpürtmeye çalışıyorlar. Peki sanatsal faaliyette bu görüşle nasıl mücadele edilir? Bu kültürü keşfe gelmiş insanlara durmaksızın bu kültürü izah edip anlatarak! Oryantal dansın da diğer tüm danslar gibi öğrenildiğini, doğuştan olmadığını açıklayarak. Sadece Raşida’lara, Samira’lara, Munira’lara değil aynı zamanda Catherine’lere, Jessica’lara, Paula’lara ya da Jean-François’lara da uygun olduğunu açıklayarak! Hiç kimseyi dışarıda bırakmayan, tıpkı flamenko, salsa, tango ya da diğer Fransız olmayan danslar gibi yapılan bir dans oryantal.

    Kışın ‘Noel’in Başkenti Strazburg’ başlığı altında düzenlenen ‘Fées d’Hiver’ (Kış Perileri) etkinlikleri çerçevesinde Hypatia Kumpanyası olarak ‘Çalınmış anların anısına’ başlıklı bir gösteri sahneledik. Amaç, ‘bayram her birimiz için hatıralar, tasasızlık, neşe dünyası anıdır ve müzik bayram boyunca ruhlarımızı sarhoş edip sonsuza kadar iz bırakır’ mesajını vermekti. Çocukluğumuzun uzak yılları, artık geçmişte kaybolduğunu, uçup gittiğini düşündüğümüz anların hayatlarımızda yeniden, beklenmedik biçimde ortaya çıkışı.. İçimizin en derininde diller, dinler, kökenler önemli olmaksızın bu doğallığı saklıyoruz. Bu duygularla Lübnanlı diva Feyruz’un sesinden Noel şarkıları eşliğinde dans ettik ve seyirciye birleştirici bir mesaj ilettik. Oryantal dansı görmek ve tanıtıcı orijinal videolar hazırlamak, aşırı sağın yaymaya çalıştığı negatif imajı yıkmamızı sağlayacaktır.

    -Sanatınızla yeni bir nefes getirmeyi amaçlıyor musunuz? Erkeklerin bu yeni soluğa katkısı nedir?

    Yeni bir soluk.. Çok iddialı bir ifade.. Ama en azından seyircileri düşünmeye davet eden, gösteri salonundan yeni vizyonlarla çıkmalarını sağlayan ilginç kreasyonlar oluşturabilmeyi ümit ediyorum. Şaşırtmayı ve insanların keşfettiklerinden şaşırmalarını seviyorum. Erkek dansçıların varlığı bu dansın sadece kadınsı bir dans olduğu imajını aşarak kreasyonları zenginleştirmeyi sağlayacaktır. Ayrıca çoğu zaman Parisli sanatçılar karşısında kendi haline bırakılmış yerel sanatçıları öne çıkarmayı da seviyorum.

    -Bireysel ve grup gösterilerinizden söz edebilir misiniz ?

    Bireysel kreasyolarım bana ilham veren bir hikayeden doğuyor hep. Sadece bir teknik performansı göstermek için çok az dans ediyorum. Bir duyguyu aktarabilmeyi seviyorum ve bana göre bize uzaktan ya da yakından dokunan bir şeyi dans etmek, yorumda daha öteye gitmemizi sağlıyor.

    Bireysel ya da grup halinde yaptığım gösteriler ya da kreasyonlar, dikkatimi çeken toplumsal sorunlarda ve kendime sürekli yaptığım sorgulamalarda buluyor temelini. Yaptığım araştırmalar da bu süreçte devreye girebiliyor. ‘Oryantal Mozaik’ isimli gösterimin iki sebebi vardı: Gelenekselden çağdaşa oryantal dansların çeşitliliğini göstermek ve Fransa’da bulunduğumuz bölgenin sanatçılarını tanıtmak.. Bu bölgenin saklı yetenekleri kendilerini ifade etmek ve sahneye çıkmak için çok az imkana sahipler.

    Ayrıca, kadın öğrencilerimle ‘street shaabi’ stilini geliştirmeyi de seviyorum. Bu dans, batıdaki ‘hip-hop’ gibi bazılarına göre sahnede yapılamaz, çünkü çok halktan ve Mısır’ın yoksul mahallelerinden çıkmadır. Neticede klasik / kenar mahalle dansları çatışmasının ortaya çıkardığı sorunsal, bir ülkeden öbürüne, geçerli kültürel ve sosyal hiyerarşiye olduğu gibi taşınabiliyor. Ayrıca Mısır sokaklarında çoğunlukla erkekler tarafından oynanıyor, kabul etmek lazım. Çoğunlukla kadınlar tarafından oynanan sanat disiplinimiz oryantal dansı ise kadınlar ediyor. Biz kalkıp ‘street shaabi’ dansını ettiğimizde roller yer değiştirmiş oluyor. Bu da herkesin hoşuna gitmiyor. Erkek hocalar arasında bu tarzın aslında kadınlara yönelik olmadığını söyleyenler az değil. Çünkü bize uygun değil, çünkü ‘yeterince dişi değil’, çünkü erkeksi sayılan hareketler ağır basıyor.

    Kadınlar da, hoca ya da öğrenci olsun, bu türden söylemleri onaylayabiliyorlar. Onlara hep aynı şeyi söylüyorum : Kadınlar bir şey yapmak istediklerinde hiçbir şey ulaşılmaz değildir. Bu benim için de geçerli, çünkü bu sayede utangaçlığımı yendim, sahnede yerimi almaya cesaret edebildim, yeteneğime inanmamı ve ifade etmemi sağladı bu durum. 

    “Anglosakson araştırmalar daha ileri ve eski!” 

    -Kaç şehirde gösteri yaptınız? Yurtdışında gösteriniz oldu mu? Fransa’da sizi seyretmeye kimler geliyor?

    Aralarında Paris’in de olduğu on kadar şehirde ve 2016 sonunda İsviçre’nin Fribourg kentindeki en büyük festivallerden birinde yer aldım. Seyircim, Fransa’da bulunduğum yere göre değişiyor. Oryantal dans festivalleri sırasında özellikle Doğu dansları tutkunları geliyor, bu tip seyirci bu tür dansa alışkındır ve zordur. Strazburg’daki mültidisipliner temalı gösterilerime ise hiç tanımadıkları bir dünyayı keşfetmek isteyen insanlar geliyor.

    -Sosyolojideki yüksek lisans tezinizden söz edebilir misiniz? Konunuzu nasıl seçtiniz?

    Oryantal dans konusuna karar vermem kolay olmadı. Uzun zaman İslami feminizme ilişkin konuları çalışmak istedim. Sonunda Strazburg Üniversitesi’nde öğrenciyken bir araştırmacı tezinde bu konuya yöneldi ve konumu değiştirmem gerekti. O dönemde, bu dansı yaptığım halde ben de ona ilişkin tüm önyargılara sahiptim. En zoru ise bu sanatın gerçek bir bilimsel konu olabileceğini kabul ettirmek oldu. Öyle ki bazı erkek hocalar herkesin içinde negatif yorumlar yapabiliyordu. Ama gerek dans kurslarındaki, gerekse üniversite çevremdeki gözlemlerim bu konunun bir üniversite araştırması olabileceğine ikna etti beni. Bugün bu araştırmanın zor bir jüri tarafından onaylanmış olmasından çok gurur duyuyorum.

    -Fransa’da bu konuyla ilgili başka araştırmalar var mı? Varsa araştırmacılar sizin gibi bu dansı yapıyorlar mı?

    Bildiğim kadarıyla etnoloji ve felsefede birer araştırma var ama sosyoloji alanında şimdilik yok. Ayrıca Fransa’da bu konudaki araştırmalar çok yeni. Araştırmaları geliştirmeyi isteyenlerle bağlantı halindeyim ama çok geçmeden bu disiplinin bir eğitim konusu olarak kabul edilmemesi sorunuyla karşı karşıya kalıyorlar. Üniversite ortamında, marjinalleşme mantığı hemen devreye giriyor ve bunu aşmak hiç kolay değil. İkna etmek için kişinin bilimsel sağlamlığını kanıtlaması gerekiyor ama bu da yetmiyor. Bugün kaç araştırmacı, araştırma konusunu kabul ettirmek için kurnazlık etmek zorunda kalıp ‘oryantal dans’ ifadesini kullanmıyor! Konu üzerine yapılan Anglosakson araştırmalar daha ileri ve eski; aslında yine de yeni sayılır, 2000’lerin başı..

    Bu konulardaki araştırmacıların çoğu bu dansın yeni ya da eski öğrencileri. Tıpkı sosyolog Howard Becker gibi. O da caz müzisyenlerinin kariyeri üzerine çalıştığı ‘Outsiders’ kitabından önce caz müzisyeniydi. Sosyal olarak ayrımcılığa uğramış bir gruba ait olmak, bu marjinalleşmenin mekanizmalarını anlamayı istemeyi getirebiliyor beraberinde. Belki de ırkçılık, cinsiyetçilik, sömürgecilik sonrası üzerine araştırmaların ilerlemesi, öğrencilerle araştırmacıları, kendilerinin de geliştiği bir alanın mekanizmalarını anlamaya itmesi çok şaşırtıcı değil bugün. 

    -Oryantal dans sizin için ne ifade ediyor ?

    Beni özgürleştiren ve kendime güvenimi kazandıran bir disiplin. Korkularımı aşıp içimde ve çevremde tartışma yaratan şeyleri sahneye koyma cesareti verdi bana. Kendimi ifade edebilmeyi,  bu dansı oluşturan tarzların çokluğu ile repertuvarımızı zenginleştiren bütün bu ülkeler sayesinde geniş bir duygu yelpazesini sahneye koyabilmeyi seviyorum.

    ONU BİR DE ÖĞRENCİSİNDEN DİNLEYİN

    Öğrencilerden Zeynep Diker ile konuştuk.. 

    Soraya Baccouche’un 60’ı aşkın öğrencisinden biri de Türk asıllı Zeynep Diker. Prestijli Alman-Fransız televizyon kanalı arte’de çevirmen olarak çalışan, İngilizce-Fransızca pembe roman çevirileri yapan Diker aynı zamanda Cie Hypatia Kumpanyası’nda yer alıyor. 

    -Oryantal dansla tanışmanız nasıl oldu? 

    Türkiye’de hiç yaşamadığım için Türkiye’de tanıştım diyemem ama kültürel olarak aşinaydım. Küçükken çok seviyordum, 15 yaşımdan sonra red geldi birden, beğenmemeye başladım. 30 yaşımda ise hala çok sevdiğimi fark ettim. Soraya Hanım’dan önce bir Fransız öğretmenle 3 sene çalıştım. 2015’ten beri ise Soraya Hanım’la devam ediyorum.

    -Soraya Hanım’ın derslerinin içeriği ne tam olarak? Kimler geliyor?

    Haftada bir gün, bir buçuk saatlik dersler alıyoruz. Öncelikle ısınma yapıyoruz. Ardından yarım saat kadar teknik çalışıyoruz yani belli hareketleri, figürleri yavaş yavaş, öğrenene kadar tekrarlıyoruz. Sonra bu hareketlerin birleşimini koreografi şeklinde çalışıp, 15 dakikamızı gevşemeye ayırıyoruz. Bir başka günse kumpanya olarak toplanıp koreografi çalışıyoruz. Hepimiz yüksek öğretimliyiz; öğretmenler, hemşireler..

    -Grupta senden başka Türk var mı?

    Bildiğim kadarıyla Soraya Hanım’ın öğrencileri arasında benden başka Türk yok. Çoğu Fransız, birkaçı ise Mağrip kökenli.

    -Oryantal dans deyince aklına gelen ilk görüntü ne?

    Önce kadın geliyor. Erkeklerin yapamayacağı bir dans değil ama kadına, kadın vücuduna hitap eden, kadını güzelleştiren, yücelten bir dans diye düşünüyorum. Hem bedenine, hem vücuduna hakim oluyorsun, vücudunun hangi kasıyla neyi yaptığını biliyorsun. Bu dans sayesinde kendimi kadın olarak daha güçlü hissediyorum. Bunun seksilikle, cilveyle alakası yok. Bedenine hakim olmakla alakalı bence.

    Yazarla iletişime geçmek için: asli@siradisiparisrehberi.com

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow