Disleksiyi biliyor musunuz?
Disleksi az biliniyor olmasına karşın yaygın bir okuma yazma sorunu. Sorun, dislektiklerin okuma, yazma ve hesap yapma sürecindeki farklılıktan doğuyor. Ne yazık ki pek çok dislektik çocuk farkedilemiyor bile. Çoğu üstün zekalı çocuğun potansiyeli "Bunun okumaya niyeti yok" denilerek harcanıyor. Anne babalar ile eğitimcilerin isteği ise aynı; disleksinin tanınması ve bu çocuklara yönelik eğitim politikaları üretilmesi.
Disleksi en basit tanımıyla okuma algılama farklılığı olarak tanımlanıyor; okuma, heceleme ve yazma becerilerini edinmede nörolojik kökenli bir farklılık. Okuma, yazma ve hesaplama zorluğu gibi 3 farklı tipi olabiliyor. Bir "hastalık" veya "bozukluk" değil. Bir "zeka" sorunu hiç değil, zekası normal hatta normalin üstündeki kişilerde görülüyor.
Sadece okuma yazma değil, sayıları, harfleri, renkleri ve sağını-solunu karıştırmak gibi durumlar yaratıyor. Disleksi daha çok çocuk ilkokula başladığında fark ediliyor, okuma yazma öğrenirken... Çocuk şanslıysa farkediliyor. Pek çok dislektik çocuğun durumu ise anlaşılmıyor; "okumuyor bu" deniliyor "akıllı ama kendini derse veremiyor" deniliyor ve geçiliyor... Biraz da bu nedenle her yıl 1-7 Kasım Disleksi Farkındalık Haftası'nda bilenler bilmeyenlere disleksiyi anlatıyor, farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Dislektiklerin, bir metni nasıl okuduğunu anlamak için Akademi Disleksi tarafından hazırlanan aşağıdaki metni okumayı deneyebilirsiniz: Uzman görüşü: "Farklı öğrenme stratejileri gerekli"
15 yıldır bu konuda çalışan Özel Eğitim Uzmanı Fethiye Şenel, dislektik çocukların her okulda eğitim alabileceğini söylüyor. Bunun için farklı öğrenme stratejileri uygulanması gerektiğine dikkat çeken Şenel, yapılması gerekenleri şöyle özetliyor: "Bu çocuklara ses temelli okuma yazma öğretim teknikleri kullanılmalı, onlar için hazırlanan özel okuma egzersizlerinden bolca yapılmalı ve güçlü oldukları alanlardan yararlanarak zayıf oldukları alanları desteklenmeli. Eğitim verirken görsel-işitsel ve duyusal yönden uyaran almalarına önem verilmeli. Kumda harf yazmak, bedenleriyle yön çalışmak, gözleri kapalıyken ellerine verilen sünger harfleri tanımak, fonolojik farkındalık çalışmaları yapmak, işitsel algı ile ilgili özel çalışmalar yapmak vb."
Dislektik bir çocuk yetiştirirken en büyük risk ise bu çocukların okula ve öğrenmeye karşı motivasyonlarının yok edilerek, kendileri ile ilgili olumsuz benlik algısına sahip olması... Böyle olursa çocuk "Ben aptalım, hiç birşeyi doğru yapamıyorum zaten, okumak da istemiyorum, okula gitmek de istemiyorum" gibi bir yaklaşım içine girebiliyor.
Uzman görüşü: "Kim bir hayaletle savaşmak ister ki?"
Özel Eğitim Uzmanı Yeliz Ersin de yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
1) Çocuk ile özel öğrenme güçlüğü yaşadığı konuşulmalı, bunun bir algılama farklılığı olduğu anlatılmalı. Kim bir hayaletle savaşmak ister ki...
2) Okullardaki öğretmenler bu konuda yetersiz bilgiye sahip, hizmetiçi eğitimlerle disleksi anlatılmalı.
3) Erken tanı ve özel eğitim desteğiyle disleksinin bir çok olumsuz etkisi azalabilir, MEB yönlendirmesiyle anasınıflarında tarama yapılmalı.
4) Destek eğitim için gereken raporu almak daha kolay olmalı,
5) Yasal haklar konusunda aileler bilgilendirilmeli.
6) BEP (Bireysel Eğitim Programı) hazırlanarak, zorlandığı alanlarda eğitim düzenlemeleri yapılmalı.
7) Ülke genelinde bilgilendirme broşürleri dağıtılmalı.
8) Her ilde, ilçede Disleksi kriz merkezleri olmalı. Büyük şehirler dışında aileler öğretmen bulmakta dahi zorlanıyor.
9) Uzman sayısı artmalı, gerekirse yüksek lisans programı olarak açılmalı.
10) Tek çatı altından, tüm ülkeye eşit dağılacak bir tarama - tanıma - müdahale planı olmalı.
Anneler anlatıyor
Hülya Çobanoğlu Cinsçiçekçi: "Eğitim hayatındaki en büyük sıkıntı da öğretmenleri eğitmek"
Okul çağına dek pek zorluk yaşamadık. Akranlarından çok farklı değildi. Okula başlamasıyla sorun olduğunu farkettik. Günlük yaşamdaki tek sıkıntımız art arda verilen komutlarda kitlenme yaşaması. Yani "montunu giy, anahtarı çıkar, ayakkabıları giy.." gibi art arda taleplerde bulununca ilk talepten sonra ayakkabısının bağcıklarıyla oynar halde bulabiliyorum :) Disletikler bu tip sıralama gerektiren işlerde zorlanıyorlar. Bir de günün vakitlerini karıştırdığı için haftasonları sürekli "anne akşamüstü mü?" diye soruyor, gerçekten akşamüstü olana dek yüzlerce defa hem de :)
Tuna'nın disleksik olduğundan 3 yaşından beri şüpheleniyordum. 3 yaşında konuşmaya başladı ve 7 yaşında olmasına rağmen hala bazı sözcüklerin telffuzunda zorlanıyor. İzmir yerine İMZir; banyo yerine baYNo gibi harf sıralaması ters telaffuzları var.
Eğitim hayatındaki en büyük sıkıntı da öğretmenleri eğitmek. Öğretmenler genelde durumdan haberdar da olsalar çocugu "yaramaz, dikkatsiz, hiç ders dinlemiyor, dersle alakası yok, çalışmıyor, hiç çabalamıyor..." gibi şeylerle etiketliyor. 1 yılda öğretmenle yaptığım her konuşmada çocuğumun şikayetlerini duydum. İlkokul 1 öğrencisi olmasına rağmen karnesine zayıf verildi
Blog yazarı İpek AG: "Çoğu üstün zekalı ama 20 liranın üstünü hesaplayamıyor dolmuşa binince..."
Disleksinin üç çeşidi var. Biri okurken sorun yaşama, biri yazar olamama, biri hesap yapamama üzerine. Onların da dereceleri olabiliyor. Aynı anda hem miyop hem astigmat olmak gibi. -0.5 miyopla -15 miyop olmak gibi. Farklı düzeylerde disleksi özelliği oluyor insanların. Çok çok ağır bir disleksi değilse farkına bile varmıyor... "Ya ben insanların yüzlerini pek aklımda tutamıyorum, hafızam zayıf" deyip geçiyor.
Nüfusun yüzde onbeşi solak, solak birine rastlayınca "aa solaklar sanatçı olur derler" diyoruz. Yine yüzde oniki-onbeşi mavi gözlü. Mavi gözlü birine rastlayınca "aa mavi gözlülerin nazarı çok değermiş" diyoruz.
Disleksilere rastlayamıyoruz çünkü dışardan gözükmüyor:(( Oysa her beş kişiden biri dislektik. Korkunç bir oran.. Elinizi sallasanız bir disleksiliye çarpar, çarpmazsa o dislektik sizsinizdir.
Kendileri değişik olduklarını anlamıyorlar çünkü onların normali bu.
Anne babaları anlamıyor çünkü eldeki/ çevredeki diğer çocuklar kadar akıllı olan bu velet iş derse geldi mi a) inadından, b) haylazlığından c) sırf seni sinir etmek için d) kafasızlığından e) canı sopa istediğinden f) yeterince uğraşmadığından g) aptal olduğundan h) gerzek eniştesine, salak yengesine çektiğinden (kasten kan bağı olmayan akrabaları seçtim..) iğrenç yazıyor, saati okuyamıyor, en basit bir hesabı yapamıyor ve/veya bir satırı on kere hadi demeden okumuyor. Okusa da kelimeleri uyduruyor.
Çocuk inanılmaz derecede özgüvenini yitiriyor "ben zaten aptalım" diyor ya da aile terörüne maruz kalıyor...
Sınıf arkadaşları arasında okuyamadıkları, yazamadıkları için alay konusu oluyor okuldan soğuyor.
İşte burada görev öğretmenlerin. Anasınıfı ve ilkokul birinci sınıf öğretmenleri bir çocukta disleksiyi fark edebilecek tek yaşam formu. Ondan sonra hayat bayram oluyor. "Meğerse" bir balon gibi yükseliyor...
Çocuğa çocuk psikiyatri uzmanı tarafından iki test yapılarak teşhis konulabiliyor. Teşhisin ardından alınan bir raporla Bireysel Eğitim Programları başlatılıyor.
Dislektik çocuklar gayet zekiler. En kötüsü en düzü normal zekada. Çoğu üstün zekalı ama 20 liranın üstünü hesaplayamıyor dolmuşa binince... Bir soruyu okuması uzun, cevabını derli toplu yazabilmesi daha da uzun sürdüğünden yazılıdan düşük notlar alıyor.
Oysa özel, kendilerine göre bir eğitim programına başlayan dislektikler derhal sınıf ortalamasını yakalıyorlar ve bireysel eğitim programlarına gayretle devam ettiklerinde kat kat geçiyorlar. Yazılılarda ekstra süre verildiğinde ya da okutman sağlandığında, başarı oranları üç katına çıkıyor.
Bütün istediğimiz anlaşılmak.
Sınıfın en malı değiliz. Farklı öğreniyoruz. Beynimiz böyle.
Çocukta manasız bir başarısızlık varsa disleksiden şüphelenin. Facebook'ta dislektiklerin ve ailelerinin ayrıca bu konuda çalışmalar yapan merkezlerin gruplarına katılın.
Çünkü "den dir bisleksiğim ve denim için yahat farklı. dunu en iyi den dilirim."
Olcay Doğan Çınarlı: "Yaşasın bende disleksi var ve bu tam aksine çok güzel"
Zorlu bir süreç ama bu ne çocuktan, ne de disleksiden kaynaklanıyor. Oldukça zeki ve o ana kadar ışık saçan çocuğunuz ilkokula başlıyor ve birden mutsuz, gergin, şaşkın bir çocuğa dönüşüyor, şoka giriyorsunuz, size verilen yanıt: "aslında çok zeki ama şımarık, tembel vb. vb. vb." Sizin hakkınızdaki düşünce: "Siz fazla kaygılı bir annesiniz, altta yatan düşünce "Aman bunların hepsi de çocuğunu muhteşem zannediyor." Zorlu olan, bu sistemin içinde acaba diyebilen, etiketlemeyi önden yapmayan eğitimcileri bulabilmek, çok şükür biz öğretmen değiştirerek bunu başardık.
Onların hayatının akışıyla bizimki çok farklı, onlar hayal dünyalarında mucizeler yaratırken, biz sürekli hadi çocuğum ayakkabını giy, hadi yürü servis kaçacak durumunda yaşıyoruz, onlar yürüdükleri yolda bir salyangozu muhteşem bir varlık olarak görürken, bizler ezip geçiyoruz, yani gündelik hayatta sorunlara yol açan disleksi değil bizim çılgın hızımız, aslında bu hıza yetişmek bütün çocuklar için zor ama bizim çocuklarımız için biraz daha zor...
Çocuklara eğitim veren herkese "Disleksi nedir? disleksili çocuk nasıl tanınır" bir kere daha anlatılmalı, okula yeni başlayan çocukların ailelerine disleksiyi tanımakla ilgili broşürler, kayıt sırasında verilebilir, seminerler sadece büyük şehirlerde kalmamalı, esas ihtiyaç küçük yerlerde bence... Disleksisi olan çocuğa durum mutlaka anlatılmalı bence, çünkü onlar bir farklılıkları olduğunu biliyorlar ama ne olduğunu bilmemek çocukları korkutuyor, kızıma disleksisi olduğunu anlattıktan sonra defterine "yaşasın bende disleksi var ve bu tam aksine çok güzel birşey." yazmıştı, disleksisi olan çocuklara tam aksine dedirtebilmeliyiz...
Disleksiyle ilgili daha fazla bilgi için:
Akademi Disleksi Facebook sayfası: facebook.com/Disleksi.akademidisleksi
Disleksi ile genel bilgiler ve disleksi belirtileri için: disleksi.com.tr/
Türkiye Disleksi Vakfı Facebook Grubu: facebook.com/turkiyedisleksivakfi
Dislektik annesi İpek AG'nin blogu: ipekag.wordpress.com/
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Patlıcanın En Güzel Hali MasterChef’te! 'Bugün Ne Pişirsem?' Derdine Son! İnanılmaz Lezzetli Karnıyarık Tarifi Ve Püf Noktaları
Ağaç domatesi olarak da biliniyor! Tam bir sağlık deposu! E ve C vitaminleri, beta karoten, kalsiyum , potasyum…
MASTERCHEF'TE KONSEPT: SAKATAT YEMEKLERİ! Tuzlama Çorbası, Koç Yumurtası, Arpa Şehriyeli Oğlak Başı, Ciğer Kavurma ve Kuzu Yürek Dolması!
Dikkat! 15 Kasım’da İstanbul’un 23 İlçesinde Elektrik Kesintisi Yaşanacak (BEDAŞ Kesinti Programı)
Adetliyken dua okunur mu, hangi dualar okunur? Adetliyken Ayetel Kürsi okunur mu?