hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Odatv davasında Soner Yalçın tahliye edildi

    Odatv davasında Soner Yalçın tahliye edildi
    expand

    Gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'in sanıkları arasında bulunduğu, Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Hanefi Avcı'nın ise tutuklu yargılandığı Odatv davasının 15. duruşmasında gazeteci Soner Yalçın'ın tahliyesine karar verildi. Yalçın, Silivri Cezaevi'nden çıktı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Odatv" davasının tutuklu sanığı gazeteci Soner Yalçın'ın tahliye edilmesi kararına, üye hakim Hikmet Şen muhalefet etti.

    İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada söz alan sanık avukatları, tutuklu sanıkların tahliye edilmesini talep etti.

    Avukatların taleplerini dile getirmeleri sırasında konuşan Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci, "Sanıkların burada bir gün fazla ya da bir gün az kalmasına buradaki üç hakimden başka kimsenin gücü yetmez. Bazen savunmalarda sınırlarını aşanlar oluyor. Yalçın Küçük bugün özür diledi. Bazıları da hakaret etmeye başladı. Suç içerikli beyanlardan ötürü suç duyurusunda bulunacağız. Hesabını adalet önünde soracağız. Bizim için 'AKP'nin köpeği' diyenler, küfredenler oldu. O şahıslar kendilerini biliyor. Elbette bunun hesabını soracağız. Suç içerikli beyanda bulunan olursa gereğini yapacağız. Bunları hak etmiyoruz" dedi.

    Sanık avukatlarının taleplerinin değerlendirilmesi amacıyla duruşmaya ara verildi.

    Yalçın, her hafta karakola giderek imza atacak

    Verilen aranın ardından taleplere ilişkin kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanık Soner Yalçın'ın tahliyesine oy çokluğuyla karar verdi.

    Sanık Soner Yalçın'a yurt dışına çıkış yasağı koyan mahkeme heyeti, Yalçın'ın her hafta karakola giderek imza atmasına hükmetti.

    Tutuklu sanıklar Hanefi Avcı ile Yalçın Küçük'ün bu hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti, eksikliklerin giderilmesi amacıyla duruşmayı 21 Mart 2013'e erteledi.

    Bu arada, 18 Şubat 2011'de tutuklanan gazeteci Soner Yalçın, 682 gün sonra serbest bırakılmış oldu.

    Üye hakimin muhalefet şerhi

    İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Hikmet Şen, Soner Yalçın'ın tahliye edilmesi kararına muhalefet ederek, karşı oy kullandı.

    Üye hakim Şen, muhalefet şerhinde, "Yalçın'ın üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, sanıkların evlerinde ve iş yerlerinde yapılan arama sonucu ele geçirilen belgeler, iddia olunan Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak suçu yönünden somut olayda kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, adli koruma tedbirlerinin uygulanmasının bu aşamada yeterli olmayacağı anlaşılmakla, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi gerektiği düşünce ve kanaatiyle, adli kontrol tahliyesi yönündeki sayın çoğunluğun kararına muhalifim" ifadeleri yer aldı.



    Cezaevinden çıktı

    Yalçın, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği tahliye kararının ardından 1 yıl 10 aydır tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden çıktı.

    Çıkışta Yalçın'ı, oğlu Aren Yalçın, eski eşi ve avukatı Feza Kutanoğlu ve kız arkadaşı Halide Didem Kurt'un da aralarında bulunduğu yakınları ve arkadaşları coşkuyla karşıladı.

    Medya mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği Soner Yalçın, cezaevi çıkışında kalabalık dolayısıyla yürümekte zorluk yaşadı.

    Gazetecilere açıklama yapan Soner Yalçın, çok başka duygularla buraya geldiğini, başka sözler söylemeyi planladığını ancak söylemeyeceğini ifade etti.

    Yalçın, "İçimde kimseye karşı bir kin yok, kimseye karşı bir nefret yok ama içimde büyük bir öfke var" dedi.

    "Bir tek biz değiliz. Hepiniz ayağa kalkın"

    Soner Yalçın, tutuklu sanık Yalçın Küçük ve diğer sanıklara işaret ederek, şunları kaydetti: "75 yaşındaki bir Yalçın Küçük'e bu yapılmaz. Bu insan bir bilim insanı. Bu insanın kitapları dünya üniversitelerinde konuşuluyor. Bu insanın hepinizin boyu kadar kitapları var. Ben niye dışardayım, Küçük niye içeride? Arkadaşlar, lütfen bunun peşini bırakmayın. Sadece Prof. Dr. Küçük değil, burada Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu da var. Bu insan bir rektör. Bu insan binlerce insana ameliyatlarla hayat vermiş. Bu insan kanser. Bu insan işte böyle bir evladını kaybetmiş. Ve bu insanı içeride tutmakta neden inat ediyorlar? İşte Prof. Dr. Mehmet Haberal. Yazıktır, ayıptır, bu ülkenin vicdanı nerede? Sadece birkaç tane onurlu gazeteciye mi kaldı bu? Nerede ülkenin gazetecileri, öğretim üyeleri nerede? Bir tek biz değiliz. Hepiniz ayağa kalkın."

    Bu davanın sadece Odatv davası olmadığını söyleyen Yalçın, "Biz Odatv davasında Ergenekon'u yazdığımız için... Ben oradaki insanların büyük çoğunluğunu tanımam. Tanıdıklarımla da mahkemelik olmuşum. Ama bir gerçek var. Gazeteci gerçeğin yanında durur. Hakikate aşkla bağlıdır. Size sesleniyorum meslektaşlarım; Bu dönemde gazetecilik yapacaksanız buradaki zulmü görün" diye konuştu.

    Gazetecinin sadece gerçeğin yanında duracağını vurgulayan Soner Yalçın, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz gazeteciler, kendimizi iktidarlara, cemaatlere beğendirmek zorunda değiliz. Böyle bir sorumluluğumuz ve zorunluluğumuz yok. Kimseden izin alarak yazmayız. Biz kimseden izin alarak düşünmeyiz. Özgürce düşünür ve özgürce yazarız. Birileri Yalçın'ı ve diğer yürekli, onurlu gazetecileri cezaevine atarak, kalemini eğeceğini, kalemini kıracağını düşünebilir. Ama biz öyle olmayacağız. Çünkü biz cezaevinde yatmayı, zindanda kalmayı Namık Kemal'den öğrendik. Biz bu vatana hasret içinde sürgünde yaşamayı Nazım Hikmet'ten öğrendik. Biz Aziz Nesin'den, Sabahattin Ali'den, Rıfat Ilgaz'dan inadına gazete çıkartmayı öğrendik. Biz Abdi İpekçi'lerden, Uğur Mumcu'lardan, Bahriye Üçok'lardan, Hrant Dink'lerden, Ahmet Taner Kışlalı'lardan, Hablemitoğlu'dan ölmeyi öğrendik. Ama bize yenilgiyi öğretemeyeceksiniz. Biz yenilgiyi öğrenmeyeceğiz ve inadına yazacağız."

    Ahmet Necdet Sezer'den "geçmiş olsun" telefonu

    Gazetecilerin yürürken görüntü alma çabaları karşısında, "Müdürleriniz kızar, bu kadar görüntüye gerek yok" ifadesini kullanan Yalçın, daha sonra, Silivri'de görülen "Ergenekon" ve "Balyoz" davalarını takip edenler tarafından kurulan çadırı ziyaret etti.

    Çadıra doğru yürürken Yalçın'ı telefonla arayan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, "geçmiş olsun" dileklerini iletti. Sezer ve Yalçın yaklaşık 5 dakikalık bir görüşme yaptı.

    Yürüyüş sırasında Soner Yalçın'ın yanında bulunanlar, İzmir ve Gençlik marşlarını okudu. Ayrıca, "Yeminler edildi yıkılacak Silivri", "Soner burada, yurtseverler nerede?" ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atıldı.

    Çadırda bekleyenler tarafından karşılanan Yalçın'a çay ikram edildi.

    Burada bir süre oturan Yalçın, uzatılan mikrofonlara, "26 yıllık gazeteciyim, bunun 15 yılını televizyonlarda geçirdim. Söyleyeceğimi çıkarken söyledim" dedi.

    Soner Yalçın ve beraberindekiler daha sonra Silivri'den ayrıldı.

    DURUŞMADAN

    İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'ndaki küçük salonda yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, gazeteci Soner Yalçın ve Yalçın Küçük ile tutuksuz sanıklar Nedim Şener, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Ahmet Şık, Muhammet Sait Çakır, İklim Ayfer Kaleli, Ahmet Mümtaz İdil, Şükrü Doğan Yurdakul, Müyesser Yıldız ile Coşkun Musluk katıldı.

    Duruşmaya, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, CHP milletvekilleri İlhan Cihaner ve Mahmut Tanal ile bazı gazeteciler de izleyici olarak katıldı.

    Adliyedeki büyük salondaki ses sisteminin bakımdan geçmesi nedeniyle İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kendi küçük salonunda yapılan duruşma öncesi, salona girme konusunda avukatlar ve kapıda görevli güvenlik mensupları arasında tartışma yaşandı.

    Sanık avukatları, "yer darlığı nedeniyle sadece kapıdaki listede ismi bulunan avukatların içeri alınmasını ve bunun için kapıda turnike oluşturulmasını", adliye önünde protesto etti. Açıklamada, yapılan uygulamalarla savunma makamına saygısızlık yapıldığı kaydedildi. Sanıklar müdafii avukat Duygun Yarsuvat, "Kapıda karşılaştığımız manzara hukuk açısından bizi çok yaralamıştır. Savunma makamına yapılan bir saygısızlıktır. Türkiye adil olmadığı suretle tam demokratik bir ülke olamaz" diye konuştu.

    Mahkeme Başkanı, Ahmet Şık ile tartıştı

    İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci, adliyedeki duruşma salonlarında bulunan görüntü sistemlerini yenileme çalışması yapıldığından duruşmanın küçük salonda görüldüğünü söyledi. Ekinci, talebinin alınması için tutuklu sanık Yalçın Küçük'ü kürsüye çağırdı. Bu sırada, söz almadan konuşan sanık Ahmet Şık'ın, "Avukatlar yok, bu şekilde duruşmaya başlayamazsınız" demesi üzerine Başkan Ekinci, "Bekleyen yok, avukatların yeri de boş isterlerse gelir oturur. Zorla duruşmaya alacak halim yok" dedi. Ahmet Şık'ın "Zorla içeri almıyorsunuz ama..." şeklinde konuşması üzerine Başkan Ekinci, "Ahmet Bey sizinle polemiğe girmeyeceğim. Yerinize oturun lütfen" dedi.

    Sanık Yalçın Küçük taleplere ilişkin konuşmaya başladığı sırada, adliye dışında açıklama yapan sanık avukatları duruşma salonuna girdi. Salonun kalabalık olmasından dolayı avukatların girişi sırasında Mahkeme Başkanı ile bazı izleyiciler arasında tartışmalar yaşandı.

    Tartışmaların ardından yeniden konuşmaya başlayan Yalçın Küçük, sanıkları göstererek, "Size ve 'Ergenekon' davasına bakan mahkemeye teşekkür ederiz. Bize  yeni insanlar kazandırdınız. Bu insanlara iyi bakın, bu insanlar yarın ülkeyi yönetecek" diye konuştu.

    İddianameyi eleştiren Küçük, "İddianameye göre PKK'yı yönetiyorum, 'Ergenekon'u yönetiyorum, 'Odatv'yi yönetiyorum, ben CHP'yi yönetiyorum, ben siyaset dünyasını da yönetmeye çalışıyorum. Ben nasıl bir insanım. O yüzden bana iyi bakın, böyle sanık bulamazsınız" dedi.

    "Cumhuriyet'in görücüsü"

    Cumhuriyetin kendisine bir görev verdiğini belirten Küçük, kendisini bu "cumhuriyetin görücüsü" olarak nitelendirerek, şunları söyledi:

    "Cumhuriyet, bana görme görevi verdi. Ben kimsenin görmediklerini görüyorum. Hanefi Avcı huzurunuzda sanık. Burada Hanefi Avcı'ya sordum. 'Beni takip eder misiniz?' dedim. 'Mesleğim sizi takip etmek' dedi. Mehmet Eymür'e sordum, 'evet' dedi. Bir yere gittiğimde havayı koklar, polisimi ararım. Eğer bir yerde polis bulamıyorsam, 'bu devlet artık beni ciddiye almıyor' derim. Her şeyimizi takip ediyorsunuz. Neyi takip ediyorsunuz. Hukuk mantıktır, hukuk akıldır. Akıl ve mantık dışı hiçbir şeyi TÜBİTAK'a gönderemezsiniz."

    Davanın sanıklarından Barış'a talimat verip bazı haberleri internete koydurduğunun iddia edildiğini anlatan Küçük'ün, mahkeme heyetine seslenerek "Siz de hiç vicdan yok mu? Beni hala tutuklu yargılıyorsunuz" demesi üzerine Başkan Ekinci, "Böyle konuşamazsınız, bu şekilde konuşma hakkınız yok" dedi.

    Bunun üzerine Küçük, özür dileyerek sözlerini tamamladı.

    Bu arada, salonun kapısından bir izleyici içeriye seslenerek, "Nedim (Şener) dışarı çıksın" dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Ekinci, "Ne oluyor orada? Burada duruşma yapıyoruz. Nedim Bey'in işi var, bitsin gelecek" şeklinde konuştu.

    Soner Yalçın: "Bu kötülük devletin içinde örgütlüdür"

    Tahliye talebine ilişkin söz verilen tutuklu sanık Soner Yalçın ise kötülüğün sıradan olduğunu ve ülkede zalim bir kötülüğün var olduğunu savunarak, "Bu kötülük örgütlüdür ve ne yazık ki devlet içinde yuvalanmıştır. Düzenlediği tertiplerle insanları itibarsızlaştırmakta, hapse attırmaktadır" dedi.

    Yalçın, bu kötülüğün yolun sonuna geldiğini ve açığa çıkmaya başladığını ifade ederek, şöyle devam etti:

    "Baksanıza, Başbakan Erdoğan bile kendisinin dinlendiğini, ofislerinde dinleme cihazı, böceklerin bulunduğunu açıkladı. Şimdi sıra bu böceği yerleştiren kötülük merkezini ortaya çıkarmaya geldi. Buradan açıklıyorum, biz bu tertipçileri biliyoruz. Yazdık ve 2 yıldır da bu mahkeme salonundan haykırıyoruz. Bu tertipçiler, Deniz Baykal'a kaset komplosu yapanlardır. Bu tertipçiler, 10 MHP'liye seks kaseti komplosu kuranlardır. Komplo yapacağı kişinin telefonunu dinleyecek, adım adım takip edecek, gizlice evlere girip kamerayı yerleştirecek, görüntüleri kaybedecek, yurt dışından internete sızdıracak ve hiç yakalanmayacak! Böylesine bir tertibi kim yapabilir? Sırtını devlete dayamadan, devletin istihbarat olanaklarına sahip olmadan bu tezgah kurulabilir mi, yapılabilir mi? Türkiye'nin merakla aradığı asıl derin devlet işte budur."

    Bu konuları yazdıkları için kendilerine de komplo kurulduğunu iddia eden Yalçın, "Bilgisayarlarımıza virüslü word dosyaları yükleyip bizi hapse
    attırdılar. Devlet içindeki bu kötülük merkezinin kim olduğunu hükümetin bilmediğini sanmak saflık olur. Tek eksik olan Türkiye'de bunları ortaya çıkaracak siyasi iradeye sahip olup olmamasıdır. Ama sanıyorum düğmeye bastılar. Çünkü biliyorlar ki bu tertipçilerin şimdiki yeni hedefinin Başbakan Erdoğan olduğu gün gibi açıktır. Devlet içindeki bu güç-iktidar çatışması kaçınılmazdır" diye konuştu.

    "Kendime yapılan bu büyük haksızlığın hesabını sormayacak mıyım?" diyen Yalçın, şunları söyledi:

    "Eğer biz gazeteciysek bunun hesabını sorarız. Sadece biz mi? Eğer bu ülkenin istihbarat örgütü MİT, komplo sonucu hapse atılan ve cezaevinde yaşamını kaybeden meslektaşları Kaşif Kozinoğlu'na yapılanların hesabını sormazlarsa, yazıklar olsun onlara. Kozinoğlu'na yapılan tertibi açığa çıkarmazlarsa tarih önünde hep 'suç ortağı' olarak anılacaklardır. Bitmedi. Türk Polis Teşkilatı, bir kitap yazdı diye hayatı felaketlerle didik didik edilen emniyet müdürleri Hanefi Avcı'ya, kendi içlerinden yapılan bu tertibi ortaya çıkarmazlarsa onlara da yuh olsun. Tarih onları da suç ortağı olarak yazacaktır. MİT'e, Emniyet'e sesleniyorum, bu iftiralar komplolar, tertipler atölyesini ortaya çıkarmak boynunuzun borcudur."

    Yalçın, mahkeme heyetinden bu örgütlü kötülüğün ortaya çıkarılmasına yardımcı olmalarını isteyerek, "(Odatv) davasını sonlandırınız artık. Bilgisayarlara virüslü word dosyaları gönderen şebekenin ortaya çıkarılması için savcılığa suç duyurusunda bulununuz. Bunu yaparak, salt ülkemizde değil dünyada da 'Türkiye'de hakimler varmış' dedirtiniz. Adalet adına bu ülkenin umudu olunuz" diyerek sözlerini tamamladı. Duruşma, tutuklu sanık Hanefi Avcı'nın talebinin alınmasıyla devam ediyor.

    Duruşması öncesi İstanbul Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yapıldı. Yapılan açıklamaya Gazetecilere Özgürlük Platformu, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ve Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu da destek verdi. Emine Ülker Tarhan, "Bu davaları kurda kuzu postu giydirmek gibi görüyorum. Postu kaldırdığınızda altından intikam, rövanş, nefret çıkıyor" dedi.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow