hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Mehmet Ağar'dan ilk ifadeler

    Mehmet Ağardan ilk ifadeler
    expand

    Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu" gerekçesiyle yargılanan Mehmet Ağar, "Suçlu ve suçluyla mücadele etmeyi hayatının bir parçası haline getirmiş bir kişi olarak, suç işlemek için örgüt kurmak iddiasını kabul etmem mümkün değil" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu" gerekçesiyle yargılanan Mehmet Ağar, "Mehmet Özbay sahte kimliğini kullanan Abdullah Çatlı'nın ismini, Emniyet teşkilatında görev yapması nedeniyle duyduğunu ancak tanımadığını" kaydetti.

    Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada ifade veren Ağar, hakkındaki suçlamayı kabul etmeyerek, suçlamanın asılsız olduğunu söyledi.

    Değişik kademelerde de görev yaparken tamamen hukuka saygılı davrandığını, suçlamalarla ilgili yargı sürecinde de herhangi bir etkide bulunmadığını ve saygılı olduğunu kaydeden Ağar, "Soruşturma ile ilgili ya da başka soruşturmalarla ilgili ben gündeme geldiğimde, milletvekili olduğum zaman dokunulmazlığımın kaldırılmasını istedim" diye konuştu.

    Görevini yaptığı sırada, bilmeyerek, makul derecede hizmet kusuru ya da görev ihmalinin olabileceğini ifade eden Ağar, "İddia edildiği şekilde suç örgütü meydana getirmek, yaptığım göreve, yapıma terstir. Suç örgütlerinin halen hedefindeyim, binlerce kişinin görev yaptığı teşkilatın genel müdürü olarak yaptığım görevlerden ve diğer görevlerimdeki başarılar sebebiyle siyasete girdim, kesinlikle suçsuzum" dedi.

    Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, "Susurluk" davası kapsamında yargılanan kişileri, Ağar'a ayrı ayrı sordu.

    İbrahim Şahin'i tanıdığını belirten Ağar, Şahin'in terörle mücadelede birçok hizmeti bulunduğunu ifade etti. Ağar, Emniyet Genel Müdürü görevindeyken, Şahin'in Özel Harekat Daire Başkanlığına başarıları dolayısıyla yükseltildiğini anlatarak, İbrahim Şahin ile bunun dışında herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını söyledi.

    Ayhan Çarkın'ı, İstanbul Emniyet Müdürü ya da muavini olarak görev yaptığı dönemden tanıdığını kaydeden Ağar, bu kişi ile özel bir ilişkilerinin olmadığını ve Çarkın ile ilgili bir bilgisinin de bulunmadığını ifade etti.

    Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Enver Ulu, Mustafa Altunok, Ziya Bandırmalıoğlu'nu tanımadığını belirten Ağar, Abdulgani Kızılkaya'yı ise Şanlıurfa Siverek civarına görev amaçlı gittikleri sırada, Sedat Edip Bucak'ın mahiyetinde korucu olarak tanıdığını belirtti.

    Ağar, Ayhan Akça'nın polis memuru olduğunu bildiğini ancak özel bir ilişkilerinin söz konusu olmadığını söyledi.

    "Korkut Eken büyük hizmetler verdi"

    Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) ve MİT'te de görev yapan Mehmet Korkut Eken'i tanıdığını bildiren Ağar, Eken'in, 1984'te Özel Harekat Dairesi Başkanlığı'nın kuruluş aşamalarında eğitimci olarak görev aldığını anlattı.

    TSK'nın, 1993'te Menteş Kampı'nı, Özel Harekat'ın hizmetine açtığını anımsatan Ağar, Eken'in, burada da eğitimci olarak bulunduğunu, Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde de bu kişinin danışman ve uzman sıfatıyla emniyette görev aldığını kaydetti.

    Eken'in, Güneydoğu Anadolu'da terörle mücadele sırasında, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı arasındaki ilişkilerde olumlu hizmetlerde bulunduğunu belirten Ağar, Korkut Eken'in, danışman olarak büyük hizmetler verdiğini söyledi.

    "Bucak ve aşiretinin devlete hizmetleri oldu"

    Sedat Edip Bucak'ı tanıdığını kaydeden Ağar, "Babam, 1957'de Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü yapmıştı. O dönemden, Bucak ailesini tanıyordu. Ben 1993'te Emniyet Genel Müdürü olduktan sonra Sedat Bucak'ı tanıdım. O günlerde PKK terör örgütü, bazı milletvekillerini de aracı kullanarak, Bucak aşiretinin yanlarında değilse, en azından tarafsız kalmasını istiyordu. Bunu haber aldık. Ben de Sedat Bucak ile görüştüm. Şanlıurfa, OHAL bölgesinde değildi. Güvenlik zafiyeti olmaması için Bucak aşiretinin terörle mücadele hizmetinde yer almasında ısrar ettim" dedi.

    "Sedat Bucak, 1980 öncesinde de devlete yardım ettiklerini ancak amcasının daha sonra cezaevine düştüğünü anlattı" diyen Ağar, "'Benim sonum da öyle olmasın. Devlet, hükümet ve TSK destek verirse mücadeleye gireriz' dedi. Ben de gerekli birimlerle görüştüm. Sedat Bucak ve aşireti devletin yanında yer aldı, birçok hizmetleri oldu. PKK terör örgütü o bölgede etkin olamadı. Yargılanırken dahi Bucak'ın korucu statüsü, yanılmıyorsam devam ediyordu" diye konuştu.

    Ağar, Susurluk kazasında yaşamını yitiren Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ'ı tanıdığını belirterek, "Kocadağ, Hakkari ve Diyarbakır'da Özel Harekat Şube Müdürlüğü görevinde bulunmuş, Siverek'te Emniyet Amiri olarak çalışmıştı. Sedat Bucak ile arkadaşlığı bulunduğundan, Bucak aşiretinin korucu olmasıyla ilgili çalışmalarda kendisinden istifade ettik. Aşiretin koruculuğu kabul etmesinde rolü olmuştur" dedi.

    "Abdullah Çatlı'yı tanımam"

    Ağar, Mehmet Özbay sahte kimliğini kullanan Abdullah Çatlı'nın ismini, Emniyet Teşkilatında görev yapması nedeniyle duyduğunu ancak tanımadığını kaydetti.

    Yaşar Öz'ü ise Tarık Ümit vasıtasıyla Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı sırada tanıdığını aktaran Ağar, "Tarık Ümit, o dönemde MİT ile çalışıyordu. Bana kaçakçılık ve uyuşturucu konusunda bilgiler vereceğini söyledi. Kendisini ilgili daire başkanına yönlendirdim. Ümit, Yaşar Öz'ün de insan ticaretiyle uğraştığını söylemişti. O günlerde PKK terör örgütü de insan ticaretinden çok miktarda para kazanıyordu. Bu konuda, faydalanmayı düşündük. Yaşar Öz, korkması sebebiyle telefonda bilgi vereceğini söyledi. Yurt dışında da bağlantıları vardı. Öz'ün verdiği telefon numaralarının dinlenilmesi sonucunda, başarılı operasyonlar yapıldı" şeklinde konuştu.

    İstanbul'da, Yaşar Öz'ün gözaltına alındığının kendisine bildirilmesinin ardından, İstanbul Emniyet Müdürlüğünü arayarak, "suç teşkil eden bir eylemi yoksa Öz'e yardımcı olunmasını" istediğini kaydeden Ağar, "Çünkü o dönemde Öz'den istihbarat alıyorduk" dedi.

    Tarık Ümit'in kaybolması

    Tarık Ümit'in kaybolmasının ardından, MİT'te daire başkanı olan Mehmet Eymür'ün, kendisini arayarak, "Tarık Ümit'in kaybolmasında polislerin ilgisi olabilir" dediğini anlatan Ağar, "Ben, 'polisin olayla ilgisi olacağını sanmıyorum ama araştırayım' dedim. İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sordurdum. Tarık Ümit'in kaybolması konusunda Emniyet Teşkilatından herhangi bir görevliye müracaat olmadığını öğrendim. Daha sonra Eymür beni aramadı. Ben de konuyu kendilerinin çözdüklerini düşündüm" diye konuştu.

    Ağar, Yaşar Öz ile Mehmet Özbay adını kullanan Abdullah Çatlı'ya silah ruhsatı verilmesiyle ilgili herhangi bir yetkisinin ve bilgisinin bulunmadığını söyledi.

    Kumarhaneci Ömer Lütfü Topal'ın öldürüldüğü sırada, İçişleri Bakanı olduğuna işaret eden Ağar, olayla ilgili bazı polis memurlarının adının şüpheli olarak geçtiğini ifade etti.

    Bu konuya ilişkin İstanbul'da gerekli işlemlerin yapıldığını ancak herhangi bir bağ tespit edilmediğini belirten Ağar, konunun, idari yönden de soruşturulmasını istediğini kaydetti.

    Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nun, bu konuyu TBMM'deki Soruşturma Komisyonu'nda ve mahkemede aynı şekilde anlattığını anımsatan Ağar, Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesinden sonra suç olarak değerlendirilebilecek hiçbir eyleminin söz konusu olmadığını söyledi.

    Ağar, "suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu" iddiasıyla hakkında kurulan ve Yüce Divan'a sevkine gerek görmeyen komisyonun raporunun, TBMM Genel Kurulu'nda benimsenmesi sırasında eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in kendisine destek verdiğini ifade ederek, dürüst bir politikacı olarak bildiği Ecevit'i daha sonra ziyaret ettiğini ve Ecevit'in kendisine, "Siz görevinizi yaptınız, çalışma şevkiniz kırılmasın, bunlar gelir geçer" dediğini dile getirdi.

    "Susurluk'taki silahlarla ilgim yok"

    Ağar, "Susurluk'ta kaza yapan otomobilde ele geçtiği ve Emniyet Genel Müdürlüğü zimmetinde olması gerektiği söylenen silah ve mermilerle ilgili herhangi bir bilgisi ve talimatının bulunmadığını" ileri sürdü.

    Ağar, "Emniyet Genel Müdürlüğünün idari yapılanmasına göre bu silah ve mermilerin kimler tarafından teslim alınıp verileceği bellidir. Sorumlular hakkında soruşturma yapıldı diye hatırlıyorum. Bana bu konuda hiçbir soru sorulmamıştır. Çünkü konunun benimle hiçbir ilgisi olamaz" ifadesini kullandı.

    Sorulan kişilerle herhangi bir şekilde "suç işlemek amacıyla örgüt kurmadığını" ifade eden Ağar, "Tamamen suçla, terör örgütleriyle yasal çerçevede mücadele için tanıdığımı belirttiğim kişilerle ilişkim oldu. Benim o günkü pozisyonum, böyle bir suç işlemeye elverişli de değildir. Kimse bana bu şekilde talepte ve teklifte dahi bulunamaz, buna cesaret edemez" dedi.

    En zor dönemlerde kendisine verilen görevleri layıkıyla yerine getirdiğini, hukuk ve kanundan ayrılmadığını belirten Ağar, "Vicdanım rahat, beraatıma karar verilmesini istiyorum" diye konuştu.

    Ağar, yazılı olarak da savunmasını mahkemeye daha sonra sunacağını söyledi.

    Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, yazılı savunmasını hazırlaması için Ağar'a süre verilmesini istedi. Avukatları ise müvekkilleri Ağar'ın, duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Mahkeme Heyeti, Ağar'ın duruşmalardan vareste tutulmasına ve yazılı savunmasını hazırlaması için süre verilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.

    Sonraki duruşmalara katılmayacak

    Mehmet Ağar'ın, Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "Cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu" gerekçesiyle yargılandığı davaya 13 Mayıs'ta devam edilecek.

    Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşması tamamlandı.

    Bir sonraki duruşmanın 13 Mayıs 2009 tarihinde yapılacağı davada, Mehmet Ağar duruşmadan vareste tutuldu.

    -------------------------------------------------------------------

    Mahkemeye gelip gelmeyeceği merak ediliyordu

    Ağar duruşmanın yapılacağı adliye binasına geldi. Ağar'ın mahkemeye gelip gelmeyeceği merak konusuydu.

    Mehmet Ağar ın duruşma için saat 13.30 sıralarında Ankara Adliyesi'ne gelerek arka kapıdan içeri girdiği, Susurluk davasından yargılanıp ceza alan Korkut Eken in de Ağar' a destek için Ankara adliyesine geldiği öğrenildi.

    Avukatların müdahil olarak katılma talepleri reddedildi

    Mehmet Ağar'ın, Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili, "Cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu" gerekçesiyle yargılandığı davada, Çağdaş Hukukçular Derneği ile bazı avukatların müdahil olarak katılma talepleri reddedildi.

    Duruşma öncesi yazılı açıklamalarda bulunan Ağar'ın avukatları, "Müvekkilimiz hakkında haksız suçlamalar yapıldı" dedi.

    Açıklamada, "Mehmet Ağar'ın, devletin etkin kademelerinde görev yapmış, bu görevleri yerine getirirken hiçbir zaman hukuki yetki ve sorumluluklarınındışına çıkmamış ve yetki alanı içindeki kamu görevlilerinin de bu sınırları aşmamaları yönünde azami gayret sarf etmiş bir devlet görevlisi olduğu" kaydedildi.

    Ağar'ın avukatları, açıklamada, "Atanmış olarak bürokratik sorumluluk, seçilmiş olarak ise siyasi kararlılık içinde devletinetkin kademelerinde görev yapmış, bu görevleri yerine getirirken hiçbir zaman hukuki yetki ve sorumluluklarının dışına çıkmamış ve yetki alanı içindeki kamugörevlilerinin de bu sınırları aşmamaları yönünde azami gayret sarf etmiş birdevlet görevlisinin, bir siyasinin, müvekkilimiz Mehmet Ağar'ın yargılanma süreci başlamış bulunmaktadır" denildi.

    "Birçok haksız suçlama"

    Açıklamada, 12 yıldır Türk kamuoyunu meşgul eden ve "Susurluk olayı" olarak bilinen süreçle ilgili Ağar hakkında asılsız, mesnetsiz iddianın ileri sürüldüğü ve haksız birçok suçlamanın yapıldığı savunuldu.

    "Ağar'ın, kamuoyunda ileri sürülen asılsız iddia ve yapılan haksız suçlamalar karşısında bugüne kadar sergilediği sakin tavrın, hukuka olan saygı, Türk adaletine olan inanç ve kendine olan güvenden kaynaklandığı" ifade edilen açıklamada, "Aktif siyasette olduğu dönemlerde, olayın kendisi açısından açıklığa kavuşturulmasını sağlamak üzere yargılama sürecini başlatacakgirişimlerde bulunmaktan da hiçbir zaman kaçınmamıştır" denildi.

    Açıklamada, şu görüşlere yer verildi:

    "Bilindiği üzere bu süreçte, müvekkilimizin kendi talebi üzerine 11 Aralık 1997'de dokunulmazlığı kaldırılmış, bağımsız milletvekili olduğu dönemde TBMM Soruşturma Komisyonu'nun 15 Haziran 2000 tarihli kararıyla Yüce Divan'a sevkine ve yargılanmasına gerek olmadığına karar verilmiş, DYP Genel Başkanı olduğu dönemde TBMM Başkanlığı'na, milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılmasıiçin üç kez yazılı müracaatta bulunmuştur.

    Ayrıca, bugünkü yargılama sürecinin bir an önce başlaması vesonuçlandırılması için hukuki çerçevede itiraza ilişkin haklarımız, Ağar'ın talebiyle kullanılmamıştır.Her zaman olduğu gibi bugün başlayan süreçte de Türk adaletine inancımız, Türk yargısına güvenimiz tamdır. Aynı inanç ve güvenin tüm kamuoyu tarafından da duyulması samimi temennimizdir."

    Duruşma öncesi eylem

    Mehmet Ağar'ın "Susurluk" davasına ilişkin duruşması öncesinde DTP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan ile bazı parti ve örgütler basın açıklaması yaptı.

    Buldan, Ankara Adalet Sarayı önünde yaptığı açıklamada, "belli bir dönemin hem tanığı hem de mağduru olduklarını" söyledi.

    Bu sebeple "Ağar'ın davasının kendileri için büyük önem taşıdığını" kaydeden Buldan, "Ama, bu dava Mehmet Ağar'ı aklama davası olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir şekilde Türkiye'de işlenen faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların baş aktörü ve sorumlusu olan Ağar, bugünkü duruşmadan da elini kolunu sallayarak çıkıp gidecek" dedi.

    Susurluk ve Ergenekon davalarının "bir bütün" olduğunu savunan Buldan,  "Bu iki davanın mutlaka birleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü, Türkiye'deki binlerce faili meçhul cinayetin ve kaybın baş aktörü ve sorumluları bir şekilde yargı önüne çıkartılmaya çalışılıyor ama bir taraftan da bu insanlar serbest bırakılıyor. Bu Türkiye, Türkiye'nin aydınlık geleceği, şeffaf bir Türkiye, demokratik bir Türkiye açısından kabul edilemez bir durumdur" dedi.

    Buldan, "Türkiye gerçek bir hukuk devleti olduğunu kanıtlamak istiyorsa, bugünkü davayla Ergenekon davası birleştirilmelidir. Sadece Ağar değil, onun ekibinde çalışan, özellikle '91-95 konsepti' dediğimiz dönemde görev yapan, başta Tansu Çiller olmak üzere bütün yetkililerin, yargılanması ve halka hesap vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bütün savcı ve hukukçuları göreve davet ediyoruz" diye konuştu.

    DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız basın açıklaması sırasında da hazır bulundu.İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Ankara 78'liler Derneği, Ankara 78'liler Birlik ve Dayanışma Derneği, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, EMEP, DTP, SDP Ankara İl Teşkilatları, Sosyalist Parti ile 68'liler Dayanışma Derneği'nin de içinde bulunduğu bazı parti ve örgütler de aynı yerde ortak açıklama yaptılar.

    Diğer açıklamalar

    "Katil devlet yargılansın, Mehmet Ağar hesap versin, Ölüm kuyularının hesabı sorulsun" şeklinde sloganlar atan grup, Ağar'ın başta Susurluk olmak üzere birçok olaylardan yargılanması gerektiğini söylediler.

    İHD Ankara Şube Başkanı Gökçe Otlu'nun okuduğu açıklamada, "Ağar'ın, derin devlet örgütlenmesi sürecinin 12 Eylül'den bu yana en önemli aktörlerinden biri olduğu" savunularak, "Ağar hesap vermelidir. Bunun için, Susurluk'un devamı olan Ergenekon sürecine dahil edilmelidir. Görevi ihmalden değil, halka karşı işlediği suçlardan yargılanmalıdır. Bireysel olarak değil, kontrgerilla devletiyle birlikte yargılanmalıdır" denildi.

    Kendilerini "Halk Cephesi Ankara Temsilciliği" üyelerinin basın açıklamasında ise "bugün görülen davada Ağar'ın adıyla özdeşleşen sayısız işkence, katliam, infaz ve kayıpların olmadığı" öne sürüldü.

    Bu arada Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı çevik kuvvet etipleri de adliye önünde geniş güvenlik önlemleri aldı.

    Çağdaş Hukukçular Derneği taraf olmayı sürdürecek

    Mehmet Ağar'ın "cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu" suçlamasıyla yargılandığı davaya müdahil olma talepleri reddedilen Çağdaş Hukukçular Derneği, "Ağar'ın gerçek suçlarının hala dava konusu edilemediğini" savundu.

    Çağdaş Hukukçular Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Selçuk Kozağaçlı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın ardından yaptığı basın açıklamasında, hakkında hazırlanan iddianamede Ağar'ın "cürüm işlemek için silahlı örgüt kurduğunun ve yönettiğinin" savunulduğunu kaydetti.

    "Ancak, Ağar'ın gerçek suçlarının hala dava konusu edilemediğini" öne süren Kozağaçlı, "Adalet, yeterli görülen verilinceye kadar değil, halk ihtiyaç duyduğunu elde edinceye kadar istenecektir" dedi. Kozağaçlı, "halka karşı işlenen son suçun hesabı soruluncaya kadar taraf olacaklarını" söyledi.

    Ağar hangi suçlardan yargılanacak?

    Danıştay 1. Dairesi, Ağar'ın, "cürüm işlemek için silahlı teşekkül meydana getirmek" suçu yönünden lüzum-u muhakemesine, Ağar'ın eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "suç işlemek için örgüt kurmak" başlıklı 220. maddesi gereğince yargılanmasına karar vermişti.

    Danıştay İdari İşler Kurulu da 1. Daire'nin kararını onayarak, dosyayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermişti.

    Mehmet Ağar "vali" statüsünde olduğu gerekçesiyle dosyası Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde görüşülmüştü.

    Ağar'ın, suç tarihinde "emniyet müdürü" statüsünde olduğuna işaret eden daire, "görevsizlik" kararı vererek, dosyayı Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne iletilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndermişti.

    Dosyanın tevzi edildiği Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi ise "görevsizlik" kararı vererek, dava dosyasını, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermişti.

    Ağar, sağlık sorunları gerekçesiyle Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya katılmamıştı.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow